Nisan 2014

Politika Dergisi - Murat Çidamlı Mülakatı

PD Roportaj Ekibi: 
Fikretcan UYAR

TÜSAK yasa tasarısı ile 70 yıllık sanat kurumları kapatılacak. Bu konu ile ilgili Kültür Sanat ve Turizm Emekçileri Sendikası Ankara Bölge Şube Yönetim Kurulu Üyesi ve TOMEB Yönetim Kurulu Üyesi değerli sanatçı Murat Çidamlı ile bir röportaj gerçekleştirdik.Sorularımıza içten ve şu anki durumu açıklayan yanıtlar aldık.Kendisine çok teşekkür ediyoruz.

 

Fikretcan UYAR: Türkiye'de sanata ve sanatçılara karşı baskıların en yoğun olduğu dönemlerden birini yaşıyoruz. Önce İrfan Şahinbaş'taki ağaç katliamı ardından TÜSAK yasa tasarısı. Öncelikle TÜSAK hakkında biraz bilgi verir misiniz? Süreç nasıl gelişti?

Murat ÇİDAMLI: Türkiye’de sanata ve sanatçıya baskı yeni bir şey değil. 12 Mart ve 12 Eylül dönemlerinin baskıları düşünüldüğünde, yani aydınlara dönük sistematik işkence, hapis ve sansür 30 yıldır gündemde bu ülkede. Ancak bu dönem biraz daha farklı. Önce şunu hatırlamakta fayda var. 1990’larda Doğu Bloku’nun yıkılmasından sonra Batı, “Sosyal Devlet” formülasyonundan uzaklaştı. Bu etki yani devletin küçülmesi eğitim, sağlık, sanat gibi alanların liberalleşmesi bizim gibi ülkelerde vahşi özelleştirme süreçleri demek oldu. 1950’li yıllarda kurumlaşan sanat kurumları yeni düzene ayak uydurmak için 1990’ların başında çeşitli girişimlerde bulundular. O zamanki hükümetler ve kurum içi gelenekçi eğilimler bu yeniden yapılanma sürecinin önünü kapattı. Özerk ve özgür bir yönetim bu yıllarda mümkün olamadı. DSP koalisyonlu yıllar sanat kurumlarımıza doğrudan müdahalenin meşrulaştığı yıllar oldu. Açıkçası bu yıllarda kurumlara giren elemanların kalitesinde bir düşüş yaşandı. Torpil ve adam kayırmacılık yapıldı. Hem sanatçı kesiminde hem de teknik ve memur kadrosunda.

Yerel Seçimler Sonrası Eleştirel Yaklaşımlar

Yazar: 
Halit DURUCAN

Üç aylık dönemde millet olarak yerel seçimlere kilitlendik. Hükümetin ve muhalefet partilerinin seçim stratejilerine baktığımızda ağırlıklı olarak ‘17 Aralık yolsuzluk ve hırsızlık operasyonları’ olduğunu gördük. İktidar partisi, Fethullah Gülen’in okyanus ötesinden mevcut hükümete karşı uluslararası bir komplo girişiminde bulunduğunu meydanlara taşıdı. Fethullah Gülen için ‘Haşhaşi, sahte şeyh, sahte din adamı ve hain’ benzetmesinde bulunarak bu kişinin inlerine gireceğini söyledi. Yolsuzluklarla ilgili olarak bakanlarını, bakan oğullarını ve oğlu Bilal’i yargılanmaktan kurtardı. HSYK’da, MİT’te ve Emniyet Teşkilatlarında bir dizi operasyonlar yaparak bu kurumları hükümete bağlı kurumlar haline getirdi. Böylece mahkeme kararları emniyet teşkilatı tarafından uygulanmadı. Operasyon yapmak isteyen hâkimler, savcılar ve emniyet yetkilileri ‘görevi kötüye kullanmak’ suçuyla görevden uzaklaştırıldı; bir kısmının yeri değiştirildi. Böylece kurumlarıyla savaşan bir devlet yapısı inşa edildi.

Kemalizmde Birleşmek

Ülkemizde yaşananlar siyasi ve sosyal hayatın dibe vurduğunu gösteriyor. Her gün yaşanan örnekleri bir de bu satırlara aktararak okuru tekrar ile sıkmak istemem. Ancak yaklaşan ve önlenmesi pek de mümkün görülmeyen ekonomik kriz ile birlikte taşların temelli yerinden oynayacağı ve bir daha hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı kesindir. Toplumun biat ve bananecilik ile koşullandırılmış büyük bölümü nasıl geldiği önemli olmayan ama bir şekilde gelen gelir ile yapılan ihanetlere ses çıkarmamakta adeta başını kuma gömmektedir. Ekonomik kriz ise onu derinden etkileyecek ve kafasını kumdan çıkarmak zorunda kalacaktır.

Bin yıldır bir türlü tam olarak Araplaştırılamayan Anadolu halkı birlik olduğunda neler yapabileceğini tarihte defalarca göstermiştir. En son yerel seçim trajikomedisinde bilhassa Ankara da sağcısı solcusu, milliyetçisi oylarına tek yumruk sahip çıkarken her şeye rağmen istediklerinde hala yekvücut olabileceklerini göstermişlerdir. Bu da düştüğü bu ihanet çukurundan bu milletin kendi iradesi ile kurtulacağını gösteren sevindirici delillerdendir.

Rumların Maraş Beklentileri

AB’nin genişlemeden sorumlu komiseri Stefan Füle adaya pazartesi günü geldi, görüşmeler yaptı ve gitti. Geliş amacı Haspolat’taki arıtma tesisinin yapımında Avrupa Birliğinin maddi katkısı olması nedeni ile tesisin açılış törenine katılmak. Resmi programında yazan bu.

 

Kapalı Maraş konusu, Kapalı Maraş'ın Rumlara iadesi, Kapalı Maraş'ın imara açılması veya da 1974 öncesi Kapalı Maraş'ta oturanların geri dönmesi konuları Füle'nin gündeminde değil. Zaten bu konu Füle'nin ilgi alanı içinde de değil.

Ankara'da Neler Oluyor?

Türkiye'nin üçlü seçim ayağının ilkini oluşturan 30 Mart tarihli yerel seçimler bir genel seçim havasında yaşandı. Türkiye genelinin sonuçlarına baktığımızda AKP'nin %45.6'lık 'istatiksel' üstünlüğünü görüyoruz. Seçim öncesi  oy oranını %60'a çıkarmayı hedeflediğini defalarca yineleyen bir siyasal parti için bu seçim sonucunun başarı olup olmadığı ayrı bir tartışma konusudur. Aynı şekilde kale olarak gördükleri illerde kaybettikleri ilçe sayıları giderek artan ve diğer partilerle aralarındaki oy farkının giderek kapandığı bu sonuçlara göre 2014 yerel seçimlerini muhalefet partileri için de bir başarı saymak pek mümkün değil. Sonuçların netlik kazandığı illere istisna olarak özellikle Ankara'da seçim mücadelesi her ne kadar sonlanmış görünse de devam ediyor. Cumhuriyet Halk Partisi Ankara Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Mansur Yavaş'ın mücadeleye devam etmesini anlamak içinse önceki süreci incelemek gerekiyor.

Elbette AKP

Uzaklardayım, bir kaç yerde 2014 Yerel Seçimlerinin analizini yapmaya çalışıyorum. Aktardıklarımı sizlerle paylaşayım.

Bu seçimlerde MHP kaybedendir, Neden? :

Onca Kürtçülük tezahürlerinin yarattığı kızgınlığa, BDP’nin meclisteki fütursuzluğuna, Apo’nun İmralı’dan ana akım siyasi panoramayı belirleme girişimlerinin doğurduğu tepkiye, bölgesel özerklik ve bağımsız kürdistan ifadelerinin sıklıkla telaffuz edilmesine rağmen Türkiye’de en geniş milliyetçi tabana sahip siyasi parti MHP ancak bu kadar edebildi. Bu oran değişmeyecektir.

Politika Dergisi - Occupy CHP Ankara - (Doruk AYAR) Mülakatı

PD Roportaj Ekibi: 
Melisa TEKELİ

Yerel seçimler sonrası Cumhuriyet Halk Partisi’ne tutanak verilerini girmeye yardım etmek için koşan gençler, gezi kuşağının CHP’ye el koyduğu ve onların bu hamlesiyle her şeyin değişeceği yorumlarına neden olmuştu. Ancak şimdi Occupy CHP hareketiyle bu durum somutlaşmış durumda. Yeni bir oluşum olması ve henüz forumları yapılmaması nedeniyle oluşum hakkında çok fazla bilgi kirliliği olduğunu söyleyebiliriz. Özellikle adındaki ‘occupy’ –işgal et- ifadesi nedeniyle forumlar için verilen tarihleri işgal tarihi olarak anlayanlar da çoğunlukta. Tüm bunları göz önüne alarak bu yeni oluşumla iletişime geçerek bu röportajı yaptık.

 

Melisa TEKELİ: Nereden çıktı Occupy CHP? Önceden planlanmış mıydı yoksa kendiliğinden gelişen bir süreç mi oldu?

Doruk AYAR: Occupy CHP tamamen kendiliğinden ortak bir tepki olarak başladı. Öyle ki İstanbul ve Ankara'da farklı gruplar aynı düşünceyi, aynı zamanda ortaya attılar. Sonuç olarak ortak amaç dâhilinde herkes bir araya geldi ve bu oluşum ortaya çıktı.

Maraş Konusunun Perde Arkası

 Kıbrıs Rum tarafında bir müddettir yapay olarak yaratılan bir Maraş fırtınası estiriliyor.

Rum lider Anastasiadis seçileli 14 ay oldu ve hala daha müzakereler nitelikli ve verim verecek şekilde başlamış değil, Anastasiadis'in masadan kaçmak ve müzakereleri sürüncemede bırakmak stratejisi nedeniyle...

Anastasiadis iflas etmiş ve batmış bir ülkenin devlet başkanı olarak acınacak bir şekilde masaya oturmamak ve taviz baskısı altında kalmamak için seçildiği günden beridir müzakereleri açıkça sabote ediyor.

Kendisinin Kıbrıs konusunu müzakere etmesi gerekirken, müzakereci atama bahanesi ile 10 ayı heba etti. Arkasından müzakereleri başlatmak için "ortak metin" hazırlanması konusunda ısrar etti ve bir 3 ay daha bu şekilde heba edildi. Bu gecikmelerden usanan ABD devreye girince "Ortak Metin" hazırlandı ve müzakereler kerhen de olsa başlatılmış oldu. Bu süreç içinde kendisi KKTC Cumhurbaşkanı Dr. Derviş Eroğlu ile iki kere görüştü, atadığı müzakerecisi Mavroyannis de (Karayanni) KKTC Cumhurbaşkanının Müzakerecisi Özersay ile haftada üç kez görüşmeye başladı. Şimdi de bu sayıyı azaltmaya çalışıyorlar.

KKTC-TC Gümrük Birliği Antlaşması (1)

ABD'nin başını çektiği NAFTA (North America Free Trade Area) yani Kuzey Amerika Ülkeleri Serbest Ticaret Anlaşması Kanada, ABD ve Meksika arasında 12 Ağustos 1992 tarihinde Washington'da imzalanmıştı.

 

Bazı tarım ürünlerinin belirli bir müddet koruma kapsamında kalmasını içeren NAFTA, üye ülkeler arasındaki ticarete uygulanan gümrük vergilerini süreç içinde sıfırlamıştı.

Galatasaray’a Darbe Girişiminde Taşeron Dönemi

Yazar: 
Alp Giray

 

Işıl Alben’e…

Türkiye futbolu, bir çıkışın ya da çöküşün arifesinde. Ya halka ideolojik-politik-kültürel manada bir biçim verme aracı olarak görülen futbol anlayışına alternatif üreteceğiz ya da stadyumları ve tv’leri uyku tulumu, uyku hapı gibi yaşamaya devam edeceğiz. Bu konuda ise, ne yazık ki bir güç, özne değiliz; zira siyasetin bu denli belirleyici olduğu, ekonomiden bile önce, bir toplumsal formasyonda, aşağıdan yukarıya bir hareketi inşa etmenin güçlüğü ortadadır. Sanatı, kültürel algıyı, futbolu yönlendirebilmek, sadece yukarıdan aşağıya olabilecek bir iştir ve tekrarla, bu hâlihazırda pek zordur. Siyaseten güç olmaya çalışan, bizim tarafta diye görebileceğimiz yapılar mı; çoktan iktidarın ve başka oluşumların eteklerine, bilerek ya da bilmeyerek tutunmuşlar, işimizi zorlaştırmaktan başka işe yaramıyorlar. Buna rağmen, en azından bu kâbus günlerini şerh edip notlar düşmek gibi bir uğraş içinde olmaktan da geri durmamaya çalışıyoruz.