Haziran 2013

Barış Süreci ve “Aleviler”

Yazar: 
Tamer YAZAR

Toplumun her kesimi ile barışma ısrarında olduğunu son dönemde iyiden iyiye gösteren (!) Devlet olgusu, Kürt başlığında attığı ilk adımına cesur adımlarla destek vermeyi sürdürecek gibi.

Özellikle de, Kürtlerin ardından Türkiye nüfusu içinde ciddi bir talep kalabalığı yaratan Aleviler noktasında…

 

Ama gariptir, buraya gelmek de kolay olmadı!

Bol bol tartıştık…

Hatta inkar ettik…

İkna etmeye çalıştık…

Ardından seslerimiz yargıya dahi taşındı, “var” ve “yok” arasında volta atanlarımız tarafından…

F. William ENGDAHL SKYTÜRK'e Konuk Oluyor

Yazarımız F. William ENGDAHL 27 Haziran 2013 Perşembe günü (Bugün) saat 21.00'da SKYTÜRK TV'ye konuk olacaklardır.

Atatürklü Mü, Atatürksüz Mü?

Yazar: 
Tamer YAZAR

Öyle bir zamanda yaşıyoruz ki, kendi ülkenizin bayrağı bile tartışma konusu olabiliyor!

Hatta tartışırken şunu da anlıyorsunuz ki, bayrağı kullanım şekliniz, tarafınızı da belirliyor!

İslamcı mı Laik mi?

Sağcı mı Solcu mu?

Hükümet yanlısı mı Hükümet karşıtı mı?

Hatta, çapulcu mu yoksa değil mi?

 

Sahi siz hangisindesiniz?

Niye mi bugün bunu konuşuyoruz?

Neden, Başbakanın sözleri…

Erzurum’daydı sanırım, yanlış olmasın… !!!

Hani o kadar dolaştı ki miting alanlarını ve Taksim Gezi’ye mesaj olsun diye öylesine bir çaba içerisine girdi ki, şaşırıyor insan…

Din, İman, Meydan, Başbakan…

Son günlerde başbakanı bir telaş sardı ki, akıllara zarar. Aklına gelen her yerde toplantılar, mitingler yapıyor, konuşuyor, anlatıyor. Özellikle de mitinglere çok önem veriyor. Neden acaba diye düşünüyorum?

İletişim teknolojisinin bu kadar gelişmiş olduğu zamanda, hemen hemen medyanın tamamının başbakanın emrinde olmasına rağmen neden bu kadar bindirilmiş kıtaları, binlerce emniyet mensubunu, televizyon ekiplerini bu sıcakta meydanlara topluyor, anlamıyorum.

Aklıma gelen birçok neden içinde en akla yakın olanı, başbakanın oy havuzunun fazlaca televizyon izlemediği, çok çok evlenme programlarına ilgi duyduğu, gazete okumadığı şeklinde. Değilse neden toplasın ki o insanları?

Müzakereleri Erteleme Gayreti

Kıbrıslı Rum Lider Anastasiadis Şubat ayında seçimleri kazandıktan sonra, KKTC Cumhurbaşkanı Eroğlu ile müzakereleri başlatmamak için ekonomik krizi öne sürmüş ve sosyal yemeğe katılmamak için bile ayak diretmişti, ne olur ne olmaz, yemekte masaya bir kağıt koyarlar, müzakereler endirekt başlayabilir çekincesi ile…

Özel temsilcisini, yani müzakerecisini de atamamıştı, BM çağrı yapar müzakerecileri masaya oturtup, bir şekilde müzakereleri başlatabilir diye.

İstanbul'da Taksimdeki Gezi Parkında yaşanan olaylar, bu konuda Rumların ekmeğine yağ sürdü ve iyice ayak diremeğe başladılar.

90’lı Yılların Derin Ekibi İş Başında

Yazar: 
Koray KAMACI
Evet sevgili okuyucularım, devlette son zamanlarda inanılmaz bir kadro değişikliği var. Eskilerin; 1990’lı yıllardaki derin ekibin derin adamları iş başına geliyor.

Devletin içinde de bir çatışma olduğu kesin; özellikle emniyet istihbaratındaki değişiklikler çok önem arz etmektedir. Bürokraside ve stratejik kurumlarda kadro değişiklikleri yapılıyor. Devlet içindeki bu yapılanma, yani 90’lı yılların derin ekibinin iş başına gelmesi bir nevi devletin bir operasyon (İç veya Dış) hazırlığı içinde olduğunu gösterir.

Bilimsel Sosyalizm ve Kemalizm (Atatürkçülük) (VII)

Altı bölümdür sürdürdüğümüz bu yazı dizisinde Bilimsel Sosyalizmin ve Kemalizm’in içeriklerinin ne olduğunu, kısa tarihçelerini, ilkelerini, Bilimsel Sosyalizmle Kemalizm arasındaki ortak ve farklı olan yönlerin ne olduğunu, Türkiye’de Kemalist ideolojinin teori ve pratiğini, ona yapılan saldırıları vs. incelemeye çalıştık.

Bu bölümde ise ülkemizin temel ve güncel toplumsal sorunlarının çözümünde Bilimsel Sosyalizmin mi yoksa Atatürkçülük ideolojinin mi daha uygun olduğu konusunda tartışmak amacıyla cumhuriyet tarihimizin kısa bir analizini yapmaya çalışacağız.

Yukarıda adı geçen ideolojilerin ortak yönünün, her ikisinin de temel felsefesinin bilimsel olduğunu geçen bölümlerde ayrıntılarıyla açıklamıştık. Aralarındaki farkın ise genel anlamda inceleme konusu olan toplumun somut yapısına ve bu toplumun dünyadaki reel var olan toplumsal ilişkiler ağındaki pozisyonuna bağlı olduğuna değinmiştik.

O halde ülkemiz Türkiye’deki yaşanan köklü ve güncel toplumsal sorunların çözümünde hangi teorik yapının en uygun olduğunun başarılı bir biçimde tespitini yapabilmenin yöntemi, nesnel olarak; ülkemizin reel dünya toplumsal sistemi içindeki pozisyonunu saptamak ve ülkemizin ekonomik, sosyal ve siyasi durumunu ve yapısını analiz etmek olacaktır. Çünkü her iki ideolojinin ortak temeli bilim olduğuna göre, her bilimsel çalışma ve araştırma da doğal olarak somut verilerden ve gerçeklerden hareket edilerek doğru bir sonuca ulaşılacaktır. Elbette bu konu, ayrıntılı ele alındığında, yüzlerce sayfalık bir kitabı kapsayacak geniş bir konudur. Ancak biz burada, ülkemizin cumhuriyet tarihçesini ve ülkemizin son dönem toplumsal durumunu öz ve kısa olarak değerlendirmeye çalışacağız.

Türkiye’nin Kaybı !

Yazar: 
Emre SARITEKİN
Yazının Yazıldığı Tarih: 
25/06/2013

Ülkemiz, kurulduğundan bu yana birçok oyuna şahitlik yaptı ve bu oyunlara maruz kaldı. İlk olarak 1839’da alınan borç, 1954’de bitirildi. Ama ne fayda? ‘Dış güçler’ durur mu? Müslümanların üzerinde oynanan oyunlar hiç biter mi? Bitmez. Borçsuz bir döneme ilk adımı 1954’de Merhum ‘Adnan Menderes’ iktidarında girdi ülkemiz. Kurtuluş Savaşı'nın ceremesinden ve tek parti iktidarının zulmünden ilk defa onun iktidarında uzak kaldı milletimiz. Borcu bitiren, Ezan-ı Muhammedi özüne döndüren bu lider 27 Mayıs 1960 darbesiyle milletin oylarıyla geldiği iktidardan indirildi. İndiren kim? ‘Askeri vesayet’! Şimdi kuracağım bağlantıya dikkat çekmek istiyorum. Dış borçtan ülkemizi kurtaran bu lideri kim neden iktidardan etti ve astı? Borcu biten bu ülkeyi tekrar borcun içine çeken ‘askeri vesayet’ neyi amaçladı? Hangi eller bunu istedi?

Kataklizmos, Şafak Nöbeti ve Vatandaşlık

Biz Kıbrıslı Türklerin Kıbrıs'ta, Rumlarla ortak hiç bir yanımız ve tarafımız yok.

Ne dilimiz benzer, ne dinimiz, ne de kültürümüz.

Tarihimiz ve tarihi değerlerimiz de farklıdır. Bizim sevinçle kutladığımız, kahramanlarını takdirle andığımız Kurtuluş Savaşımız onlar için "Küçük Asya Felaketi"dir. Biz kutlarken onlar ağlarlar.

Cumhurbaşkanımız Derviş Eroğlu ile Rum Lider Anastasiadis'in sosyal nitelikli bir toplantı amacı ile BM tarafından 29 Mayıs gecesi olarak organize edilen akşam yemeği, Rumların bu tarihin İstanbul'un Fethinin 560'ci yıldönümü olduğu gerekçesi ile itiraz etmeleri sonucunda değiştirildi. İstanbul'un fethini biz kutlarken onlar duymak bile istememektedirler.

Devletten “Taksim” İtirafı, Önce Sulayın Sonra Gazlayın

Yazar: 
Tamer YAZAR
Yazının Yazıldığı Tarih: 
28/6/2013

Devlet denen olgu öylesine “kusursuzdur” ki kendi inancında, hata yaptığını asla kabul etmez.

Ettiği zamanlarda da bu “kabul ediş” öylesine “örtülüdür” ki anlamak zordur…

Aynı son genelgede olduğu gibi… !!!

 

Evet…

 

İçişleri Bakanlığı, toplumsal olaylarda polisin biber gazı kullanımına ilişkin kurallar getiren bir genelge yayımlamış ve aslında bunun nedenine ekleyemediği Taksim Gezi olaylarına da gönderme yapmış…

Bir çeşit günah çıkarma anlayacağınız…

Ya da yeni günahları önleme çabası…