Vay Demokrasim(?) Vay

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

Gerçekten de çok ilginç bir ülkeyiz.

Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan, bir sağlık sorunundan ötürü evinde istirahat etmekte...

Başbakana yakın köşeyazarları, 2014 yılına yönelik bazı öngörüler yapıp, yazılar kaleme almakta...

Başbakanın; gelecekte, siyaset kurumu içindeki konumuna göre, siyaset dizaynı yapılmakta...

Fakat, sanırım buradaki hata...

Başbakanın sanki, bir rahatsızlık sonucu, aktif siyaset dışında kalacağı veya kendisinin böyle bir tercih yapacağı...

Öte yandan, Sayın Recep Tayyip Erdoğan ve Sn. Arınç ve Sn. Gül arasında birtakım anlaşmazlıkların olduğu ileri sürülmekte...

***

Daha önce de belirttiğim gibi...

Sayın Taha Akyol’un yazısında ifade ettiği durumda; yaşanabilecek gelecek erimli bir siyaset aksiyonunun içinde, birebir, Sayın Erdoğan bizzat var.

Yani, başbakan olmazsa, ne olur gibi tartışmalar yapılmıyor.

2014 yılında, Sayın Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı olacağı ileri sürülüyor.

Pekâlâ, neden olmasın ki?

Tabii, cumhurbaşkanının görev süresinin ne olduğu üzerine de yaratılan muğlak ortam, süreci azda olsa daha da bulandırmakta.

Bir kesim, Sayın Abdullah Gül’ün görev süresinin 7 yıl olduğunu ileri sürmekte; bir başka kesim de Sayın gül’ün görev süresinin 5 yıl olduğunu, 2012 yılında da bu sürenin sona ereceğini iddia etmekte.

Unutulmamalı ki...

Sayın Abdullah Gül, cumhurbaşkanı seçildiğinde ve 2010 Anayasa değişikliği referandumunda yürürlükte 82 Anayasasının cari hükmü vardı. Yani Sayın Gül, cumhurbaşkanı seçildiğinde, anayasaya göre, görev süresi 7 yıldı.

Tabii bunlar hukuki ve anayasal hususlar; mutlaka anayasa hukukçuları tarafından esaslı bir biçimde değerlendiriliyordur.

***

Sonuç itibariyle, başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, cumhurbaşkanı olması babında bir sorun yoktur.

Kamuoyunda yaratılan algı ise, daha farklı gibi...

Sanki, AK Parti kaynıyor havası yaratılmakta...


FUTBOLDA ŞİDDET VE DÜZENSİZLİKLERİN ÖNLENMESİNE DAİR YASA vakası da kamuoyunda çok farklı biçimde ele alınmakta.

Bildiğiniz gibi, cumhurbaşkanı Abdullah Gül, bu yasayı, meclise tekrar görüşülmesi için iade etti; 82 Anayasasının kendisine tanıdığı yetkilerden ötürü.

Lâkin, medyanın bazı kesiminde; cumhurbaşkanının, yasayı parlamentoya tekrar görüşülmek üzere iade etmesi; ve AK Parti grubundan yükselen farklı ama muhalif seslerin varlığı da temel alınarak, sanki parti içinde bir çalkantı yaşanmakta havası yaratılmakta.

***

Aynı şekilde, Sayın TAHA AKYOL’UN bahsettiğim yazısı da, bu minvalde değerlendirilmekte.

Benim gözlemleyebildiğim...

AK Parti içinde öyle hizipleşmelere yol verilmeyeceği.

En azından bu parti, 9 yıldır bir bütünlük içinde, ülkeyi yönetme babında ahenk içinde varlığını sürdürmekte.

Pekâlâ, AK Partinin, siyaset etme yöntemi tartışılabilir.

Parti içinde, milletvekillerinin; kendi başlarına hareket etme özerkliklerinin olmadığı ileri sürülebilir.

Başbakanın talimat ve istemleri dışında, daha farklı bir iradede bulunmadıkları iddia edilebilir.

Başbakanın; partiyi, otoriter biçimde yönettiği de dillendirilebilir.

Bunlar, bir partinin yönetişim sorunu olmakla birlikte;

Liderinin siyaset etme biçimi ve demokrasiden de ne anladığıdır.

Demem o ki, Ak Partinin içi kaynamaya başladı, baksana partinin ağır topları sanki birbirlerine bayrak açmışlar, böyle giderse partide bölünme olabilir minvalindeki “hüsnükuruntuların” yersizliğidir.

***

Bilmem hatırlar mısınız?

Ak Partinin; yine önemli isimlerinden ve hükümette bakanlık görevleri icra etmiş eski politikacısı, Sayın Abdülatif Şener’in de partiden istifa etmesi sonrasında, değişik senaryolar ileri sürülmüştü.

Sayın Şener’in arkasından diğer başka milletvekillerinin de istifa edeceği, sonrasında, bu şekilde partide yaşanacak kopmalar neticesinde, Sayın Abdülatif Şener’in yeni bir oluşum kuracağı ifade edilmişti.

***

Yaşanan ve görünen süreçlerde, bunların olmadığı tecrübe edildiği gibi, Sayın Abdülatif Şener’in giriştiği yeni siyasal oluşumda, başarısız olduğu da izlendi. Son seçimlerde Sivas’tan bağımsız adaylık koymasına rağmen, Sayın Şener, Sivas halkından yeterince “teveccüh” göremedi.

Aslında, burada esas tartışılması gereken...

Başbakan Erdoğan’ın, cumhurbaşkanı olup-olmayacağı olmamalı.

Siyaset kurumunun, ne kadar da verimsiz oluşu ve alternatif üretmekte yetersiz kalışı üzerine kafa yorulmalı.

Toplumumuz, kamuoyumuz, medyanın ağır topları; kendilerini o kadar inandırmışlar ki, AK Partinin önümüzdeki süreçlere de damga vuracağına, muhalefet partilerini sürece pasif boyutta bile olsa, dâhil etmiyor.

CHP’si, demek ki, önümüzdeki süreçlerde iddialı olabilecek hiçbir atak yapamayacak, MHP kendini sil baştan değişen Türkiye ve dünya gerçeklerine göre revize edemeyecek...

Vay demokrasim vay(!!!)

Erhan SALMAN

iletisim@politikadergisi.com

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.