Ünzile

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Yazar: 
Emine SONSUZ

Susuşları ile en acı haykırışlarına hayat veren kadın.

Çektiği eziyetleri yaşamında kural zanneden,

Susmaya “edep”, yaşamında ki çirkinliklere boyun eğmeye “umut” adı veren kadın…

Hiçbir varlığın yaşamı, bu kadar belkiler ile süslenmemiştir.

Hiçbir bakışta ki anlam, acıyı bu kadar güzel tarif etmemiştir…

Ve Hiçbir varlık, şefkati ile bu denli kıskandırmamıştır aşkı…

***

Bu ülkede kadın olmak!

Korkunun, dayatmanın, istismarın, ezilmenin bir bedende can bulmasıdır.

Bu ülkede Ayşe, Meryem, Ülküye, Zeynep olmak da her babayiğidin harcı değildir.

Bana sorarsanız, bu ülkede kadın olmak, karanlık bir odada hiç olmayan bir kara kediyi aramak gibidir…

***

Aç susuz, sokaklarda biçare yatmamak için ‘kuma’ ya evet diyen, buna mecbur bırakılan kadın.

Ezilen, susturulan, lokmaları boğazına dizdirilen kadın…

İşvereni tarafından tacize maruz kaldığında, buna direndiği için, kapı dışarı edilen kadın.

Gecenin karalığında kapılar ardına saklanmak zorunda kalan, utanç kaynağı sanılan kadın.

Bir kabadayının hükmünde yaşamaya mecbur bırakılan kadın.


 

Kadın; tüm bu çirkinliklerin içinde tekrar yaşam bulabilecek karakterdeki istisnai bir varlıktır.


 

Bu ülkede kadın olmak mı? Yaşayacağınız en büyük imtihandır.


 

Namus, töre cinayetleri ile darağacına sürüklenen; o sessiz çığlıklarının toprakta vicdan olduğu kadın.

Kocası tarafından aldatılan, şiddet gören, tecavüze uğrayan sevgiye muhtaç kadın…


 

Yani, İnsan olmayı özleyen kadın.

***

Bir ülkede medeniyetin, gelişmişliğin düzeyi kadına, yani bizleri var eden ‘ ana ‘ ya duyulan saygı ile ölçülmelidir.

Ülkemizde bir insan yaşamı bu kadar değersiz kılınırken, bahsettiğimiz şeyler sadece hayali demokrasidir.

Esasında sindiremediğim asıl nokta; kadınlarımızın susturulması, ağızlarının yüzlerinin kapatılıp, ayıplanarak geri yaşamlarda sadece nefes alıp vermeye mecbur bırakılması.

Evet!

Kadın, mecbur bırakılan kadın…

Şu cümlelere kocası tarafından aldatılmış talihsiz bir kadının alışılmış hayatına bir sitemi aslında…

‘ bunu kabul ediyorum, başka bir kadına gitmesini anlıyorum. Ne olurdu sanki hatasını anlayıp bana dürüst davransaydı’.

Bu sözler aslında evliliğinde göz yaşı ile geçen gecelerin sadeleştirilmiş haliydi.


 

Aslında mesele kadın olmak - erkek olmak değil de insan olmak olsaydı keşke…

Ülkemizde temel hak ve özgürlükler; keyfiyet, kişiden kişiye değişen yaptırımlar dışında, kadın erkek ayrımı gözetmeksizin bireye sunulan haklar olmalıdır.

Ülke, kabadayı erkeğin egemenliğinin yerine, eğitimli, aklıselim , bilinçli kadın ve erkeğin yaşam alanı olmalıdır.

Bir toplum olarak ; örf , adet ,gelenek, dini inanç, töreler gibi sebepler ile kadınımın önüne duvarlar örüp ne kadar ileriyi görebilir ve gelişim sağlayabiliriz ki?

Hayatımız da; anne , eğitimci , politikacı , emekçi , öğretmen vs olarak kadının yeri bu kadar değerli iken, nasıl oluyor da ülke olarak onların hikayesine kulak veremiyoruz?

Küçük bir kız çocuğu, başlık parası kisvesi altında bir dedeye emanet edilirken! Nasıl oluyor da küçük kadınımın duygularını yok sayabiliyoruz?

Eğer biz kadınlar bu milletin gerçek anası isek; bilinmelidir ki omuzlarımızda erkeklerden daha ağır yükler taşıyoruz.

 

Emine SONSUZ

iletisim@politikadergisi.com

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.