Türkler ve Ermeniler

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Yazar: 
Fatma Özkaya
Yazının Yazıldığı Tarih: 
09.11.2009

 

Elimde 2005 tarihinde basına yansımış bir anket çalışması var. Türkiye’den TESEV ve Ermenistan’dan Sociological and Marketing Research Center (HASA) tarafından gerçekleştirilmiş. Konusu Türk ve Ermeni vatandaşlarının karşılıklı olarak birbirlerini algılaması üzerine. Sonuçlar, belki biraz klişe bir söylem olacak ama gerçekten çarpıcı!
Araştırmanın Ermeni tarafına baktığımızda iki toplumun diasporanın da etkisiyle (ama bence daha çok demokrasi tarihlerinin uğradığı talihsiz sekmelerden dolayı) birbirlerinden ne kadar uzak kaldıklarını gösteriyor. Mesela, “Oğlunuz Bir Türk Kızı Alırsa” sorusuna  % 92.9 kötü olur, % 4.6 fark etmez, % 1.2 iyi olur demiş. Ailenizin içine yabancı birini istemeyebilirsiniz. Bu doğru bir davranış değildir ama biz Türklerde de olan bir anlayıştır. “Apartmanınıza Bir Türk Yerleşirse” sorusuna ise %  44.8 kötü olur, % 46.0 fark etmez,  % 8.1 iyi olur demiş. Gelelim en can alıcı soruya. Bu vakte kadar elimdeki verilerin hepsini anlayışla karşıladım ama bu soruya gelince gerçekten dudağım uçukladı.”Hastanede Türk Doktor Size Bakarsa” sorusuna % 66.9 kötü olur, % 22.8 fark etmez, % 6.1 iyi olur diyor.
 
Düşünebiliyor musunuz? Hasta bir adam ona Türk bir doktorun dokunmasına tahammül edemiyor.
Şimdi hep beraber birde Türk tarafına bakalım. “Oğlunuz Bir Ermeni Kızı Alırsa” sorusuna % 63.9 kötü olur, % 19.7 fark etmez, % 10.3 iyi olur yanıtını vermiş. Sonuçlar bizde de pek parlak değil ancak kritiğini yapmayı sonraya bırakıyorum. “Apartmanınıza Bir Ermeni Yerleşirse” sorusuna % 26.4 kötü olur, % 50.4 fark etmez, % 20.2 iyi olur demiş .”Hastanede Türk Doktor Size Bakarsa” sorusuna ise % 22.9 kötü olur, % 46.4 fark etmez, % 27.2 iyi olur demiş.
Eldeki veriler karşılaştırıldığında Türk tarafının Ermeni tarafına göre daha ılımlı olduğu gözleniyor. Aslında amacım, yazının sonunda Türk tarafının da Ermeniler gibi verdiği uç cevapları eleştirmekti. Ancak tüm sorular göz önüne alındığında Türklerin büyük bir oranda “fark etmez” dediği gözleniyor. Ve bu fark etmez bence “kötü olur’dan” çok daha önemli.
Çünkü verilen “fark etmez” cevabının önemli bir geçmişi var. Şöyle ki, Türkler “soykırım meselesini” üzerlerine hiç alınmıyorlar. Bu sadece rejimin bu doğrultuda verdiği eğitimden değil, çok başka bir şeyden kaynaklanıyor. Türkler kendilerini “Osmanlı” gibi hissetmiyorlar. O sebepten bu olayla kendileri arasında (her ne kadar soykırım gösterilerini ve konuşmalarını rahatsız edici bulsalar da) bir bağ kuramıyorlar. Bu hissizliğin çıkış noktası kuşkusuz ki Cumhuriyetin ilk yıllarını gidiyor. O zamanda Lozan’da Osmanlı borçlarının tek başına Türkiye’ye yıkılmak istemesi ve genç devletin dış politikada adım attığı her noktada “Osmanlı’nın devamı” bir devlet olarak görülmesi hızlıca bu kimlikten uzaklaşılma çalışmalarını başlattı. Bizlerin bugünkü hali göz önüne alındığında bu çalışmanın başarıyla sonuçlandığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Hatta Neo-Osmanlıcılık fikrinin çıkış yerlerinden biriside budur. Onlar Osmanlı’nın gerektiği gibi uğurlanamadığını ve bu sebepten dolayı Osmanlı’nın hayaletinin hala üzerimizde olduğunu söylerler.
Türklerin cevaplarını etkileyen tarihsel olgular var olduğu gibi Ermenileri de etkileyen diaspora etkisi var. Diaspora: yerinden edilmiş insanların ruhu… Diaspora’nın sanılanın aksine duygusal ve acıklı bir yanı olduğu söyleniyor. Bu kadar ateşli olmalarının ve bu gücü bir ana olsun kaybetmemelerinin nedeni belki de budur.
Diaspora Ermenistan Sovyet işgalinden kurtulmadan öncede vardı ve çalışmalarını devam ettiriyordu. Bağımsız Ermenistan’ın kurulması sanılanın aksine diasporanın da yardımıyla Ermenistan’ı güçlü kılmadı. Maddi yardımların kesilmesi tehditleri, coğrafi olarak zaten iki arada bir derede olan Ermenistan’ı daha da kenara sıkıştırdı. Ermenistan, diasporanın at koşturabileceği bir alan haline gelirken, “Bağımsız Ermenistan Cumhuriyeti” ise dış politikada diasporaya hesap vermeden adım atamayan bir ülke konumuna geldi. Diaspora, kendi söylemlerini ülkenin her yerinde etkin hale getirirken, barışçıl bir devlet politikasının sürdürülmesi imkânsızdı. Bu şartlar altında gerçekleşmesi gereken oldu ve 1991 yılında bağısızlığına kavuşan bu genç ülke bir uydu devlet haline geldi. Burada Rusya’nın etkisini yadsıdığımı düşünmeyin. Şimdi yeri olmadığı ve bizi farklı konulara sürüklediği için bu konuya giremiyorum.
Demeye çalıştığım şu ki, o ya da bu sebeplerden dolayı iki halk birbirlerinden uzaklaştırıldı. Buna Türkiye’nin siyasi darbeleri, Ermenistan’ın Sovyet işgali altında oluşu akabinde yukarıda saydığımız olayların gerçekleşmesiyle birlikte bu uçurum giderek arttı. Sahte gündemler oluşturularak, Ermeniler her an gelebilecek bir “Türk işgali” korkusuyla yaşatılırken, zaten bölünme sendromundaki Türkiye’de de “Ermeni tehdidi” algısı oluşması sağlandı.
İki toplum arasında oluşturulan uçurumun en somut örneğini İpek Yezdani’nin protokoller ışığında Ermenistan’da başlattığı yazı dizisinde görmek mümkün. Sözü daha fazla uzatmadan Erivanlı bir üniversite öğrencisi ve Yezdani arasındaki konuşmayı aktarmak istiyorum. Bu konuşma deminden beri anlatmaya çalıştıklarımın kısa bir özeti gibi.
 “Lusine Grigoryan (22) ise tam anlamıyla bir “katı milliyetçi (şoven)”.  “Türkiye’yle sınırların açılmasını kesinlikle istemiyorum. Türklerle biz birbirimizden nefret ediyoruz” diyor.
Bunun üzerine gülerek benden nefret edip etmediğini soruyorum. O anda karşısındaki gazetecinin bir Türk olduğunu hatırlayıp “Hayır, tabii ki etmiyorum” diyor. Sonrasında ise gülerek, “Nefret kelimesi biraz ağır oldu galiba. Yani komşum Türk olursa ondan nefret etmem ama arkadaş da olmam” diye konuşuyor. Biraz daha ısrar etsem “Arkadaş da olurum” diyecek gibi ama ben fazla üzerine gitmiyorum.”

Yorumlar

Bir Nokta

Yazının içeriğini tartışmaktan öte, anket çalışmasını yapanlar dikkatimi çekti.

TESEV:"Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı":

George Soros tarafından fonlanan bir tür Think-Thank kuruluşudur. George Soros'un mevcut uzantısı olan bu tip vakıfların yaptığı anketler büyük bir palavradır.

Örn: Ukrayna'da Yuşçenko'nun oyların büyük çoğunluğunu alıp iktidara geldiğini bildiren anketler. Hatırlayacağınız gibi seçimi Yanukoviç kazanmıştı. Seçimlerde hile olduğunu öne süren Soros destekli medya halkı galyena getirmiş ve "Parlamento" işgal edilerek yönetim el değiştirmişti.

Soros'un yaptığı ve vakıfları aracılığıyla yaptırdığı manipülasyonları buraya yazsam,inanın burdan köye yol olur.

Doğru bir "palavra"..

Yazının tartışılacak bir yanı yok bence de. Gayet iyi ve yerinde analizler.

Denildiği gibi anketi yapan kişilerin sicilleri her ne kadar iyi olmasa da bu, anket sonuçlarının doğrudan "palavra" olarak kenara atılmasını haklı çıkarmaz. Bu, palavracının her dediğini doğrudan ve düşünmeden, mantıklı da olsa geçersiz saymak olur. Yani söylenen şeyler niteliğe bağlı olarak değil, tamamen palavracı söyledi diye palavra sayılmış olur. Sonuç olarak veriler her şekilde ve her durumda sorgulanmalı ve bu sorgulamaya bağlı olarak bir kanaate varılmalıdır. Çünkü bu yazıda da olduğu gibi işine geldiği zaman palavracı da doğruyu söyleyebilir. Bu, aynı şeyi söyleyenlerin palavracı olduğunu değil, palavracının da doğru bir şey söyleyebileceğini gösterir.

Kaldı ki gerekli sorgulama yapıldığında çıkan sonuçların o kadar da yalan yanlış olmadığı görülebilir. Bizdeki Ermeni düşmanlığı ile onların Türk düşmanlığı tabi ki aynı derecede olamaz. Kendi kimliğini o düşmanlığın ve ezilmişliğin üzerine kuran bir devletle, yazıda da söylendiği gibi kendisine babadan miras kalmış bir suçlamayı tamamen reddeden ve bu konuda muhattap olmayı dahi kendisine yakıştıramayan yeni bir devlet söz konusu. Bu iki ayrı tutumun millete yansımaması düşünülemez.

Her şeye rağmen zamanla iki tarafta da karşılıklı düşmanlığın beslenilmesi tercih edildi yoğunluk farklı olsa da. Fakat bu düşmanlığın da içinin gerçekte ne kadar boş olduğu, ön yargılara dayalı olduğu ve ne kadar sonradan "öğretildiği", yazının sonundaki Türk düşmanı gencin söylediklerine bakınca daha iyi anlaşılıyor.

Güzel bi yazı olmuş. Eline, kalemine sağlık diyorum..

Tartışma

Dünya'da hiçbir kavram ya da olgu yoktur ki tartışılmayacak bir yanı içinde barındırmasın. Soros'un desteklediği vakıflar ve dernekler anketleri sadece kamuoyuna belirli bir fikri empoze etmek için yaparlar. Bu Gürcistan'da da böyle olmuştur,Ukrayna'da da,Sırbistan'da da...

Nasıl ki Türkiye'de ki "Taraf ve Zaman" gazetelerini belirli odaklar destekliyorsa, TESEV'de farklı bir odak tarafından desteklenmektedir. Yani bu anketin sonucu farklı da çıksa TESEV bu anketi ya açıklayamaz ya da tersine değiştirerek açıklar. Zira anketlerin bilimsel bir niteliği yoktur.

Türkler mi Ermeniler'den daha fazla nefret ediyor yoksa Ermeniler mi Türkler'den daha fazla nefret ediyor sorusu "halkların kardeşliğine" sıkılan bir kurşundur.

Bugün Türk'ün Türk'ten başka dostu yok diyen,Kürtleri bir zamanlar horlayan aşağılayan;Hrant Dink'i Ermeni olduğu için; Rahip Santoro'yu hristiyan olduğu için öldürenleri maalesef toplumumuzun içinde barındırmaktayız.

İnsanların birbirine, nefretle veya burjuva düzeninin kör gözlüğüyle değil; insan gözüyle bakılacağı gün gelip çattığında "tüm uluslar arasındaki" çelişkilerde çözülecektir...

...

Benim söylemek istediğimi saptırdınız biraz. İdeolojik bir yoruma bağladınız. Bahsettiğim husus anket sonucunun niteliğinin tayinine yönelikti. Siz eğer bu anket sonucuna hala yanlış veya "palavra" diyorsanız o zaman tartışmadığınız bu yazıyı da tartışmak zorunda kalırsınız. Neticede bu yazıda o palavra üzerine yapılmış bir çalışma. Eğer yazıyı tartışmazsanız bu çelişkili bir durum ortaya çıkarır. Bu duruma düşmemek için yapılması gereken şey "Palavracının söylediğini söyleyen de palavracıdır" anlayışı yerine palavracının da işine geldiğinde doğruyu söyleyebileceğini bilmek ve bunun doğrunun niteliğiyle alakalı olamayacağını görmektir. Anketin sonucu farklı çıksaydı anketi düzenleyen kuruluşun ne yapacağı bizim konumuzun dışındadır. Çünkü doğruları belirli kişilerin tavırları belirleyemez.

Benim itirazım yazının içeriğine bir şey demeyip sadece anketi düzenleyen adamlara bakmanızdı. Bu iyi bir eleştiri değil. İyi bir eleştiri kendi çürütmesini bizzat verinin içinden çıkarır. Siz onu incelemeye ihtiyaç bile görmeden belirli bir yere takıldınız. Demek istediğim buydu.

Cevap

Sizin verdiğiniz örnek tipik bir palavracı örnediğidir.
Halbuki anketi yapanlar, palavracılık değil, "bilinçli olarak bilinçlere tecavüze yeltenen" bir nitelik göstermektedir.

En başta verdiğiniz palavracılık örneği yanlış olduğu için bu kavram üzerinden dönüp dolaşıp çıkaracağınız tüm çıkarımsamalarda yanlış olacaktır.

Anket dediğiniz zaten bir çeşit "örneklemi" baz alarak, bu örneklem üzerinden somut veya soyut bir takım sonuçları ortaya koymak için yapılan bir çeşit dalaveredir.

Anketi yapan kuruluşun niteliği -açık ve net olarak- ortada iken, bu yazının ana teması da, anketin sonuçları noktasından yola çıkarak yazılmış bir yazı olduğundan dolayı, yazının içeriğini bile tartışmam noktasında duruyorum.

TÜRKLER ve ERMENİLER

Arkadaşlar kusuruma bakmayın ama bende Sn.YELKANAT'a katılmak zorundayım.TESEV açısından olmasa da,bende bizim Ermenilerden bu veya başka konularda (özellikle iki ülkeyi ilgilendiren karşılıklı konular) ılımlı olduğumuzu zannetmiyorum.Biz hala YUNANİSTAN konusunu bile aşamadık.Belki bizim TRAİH kitaplarımızda Ermenilerin kitaplarında olduğu gibi FANATİK'lik olmayabilir ama bu bizim birçok konuda ILIMLI olduğumuzu göstermez.Bırakın ERMENİ veya YUNAN'lıları,bizlerin içinde yaşayan ve adına İSLAMİ KESİM denen grup bile hala ATATÜRK'ü ve LAİK'liği yargılamakta.Ha amaç ERMENİSTAN'la uyumlu olmaksa,Eyvallah bende varım bu konuda.Geçmişte yaşananlar unutulup veya geçmişte bırakılıp,yeni ufuklara yelken açmak lazım.Ha bu arada sakın yanlış anlaşılmasın ama bende TÜRK'üm.Hemde vatanını çok seven ve kendince MİLLİYETÇİ bir TÜRK....Saygılar....

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.