Türban ve Mağduriyet

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Yazar: 
Efe Sönmez
Yazının Yazıldığı Tarih: 
9 Eylül 2013

Türk toplumu yıllardır –tarihte birçok provokasyon olmasına rağmen- yan yana gelebilmiş, ayrılmadan tek yürek olma başarısını gösterebilmiş bir toplumdur. Ancak geçmişten bu yana süregelen provokasyonlar halen yapılmakta, hatta bunu yapanlar medya ve siyaset desteği görmektedir.

ODTÜ’de yaşanan ve sonrasında gerek siyaset kurumunun en yüksek mevkileri, gerekse toplamda milyonlarca insana hitap eden internet ve kağıt medyanın gösterdiği tavır gerçekten dikkat çekicidir. Ancak bundan önce buna benzer iki olaya daha değinmek istiyorum.

Bilindiği üzere mayıs ayının son günlerinde başlayan ve bunu izleyen günlerde İstanbul’da, Gezi Parkı’nda başlayan eylemlilikler süreci, başta iktidar çevreleri olmak üzere birçok ilgiliyi sıkıntıya soktu.

Medyanın bir kısmında günlerce karalama kampanyaları yapıldı, bir kısmında da eylemlere destek veren yayınlar gerçekleştirildi. Lakin tüm bu olaylar arasında, hayal mahsulü mü yoksa herkesin ortak ve yan yana tavır almasını gerektiren bir durum mu olduğunu kestiremediğim bir olay gerçekleşti. Kabataş’ta, AK Partili bir belediye başkanının gelinine -kendi anlatımına göre- bazı Gezi eylemcileri, sırf başörtülü olduğu için saldırmış, kendisini ve bebeğini darp etmişlerdi.

Çıkan haberler üzerine, başta Başbakan Erdoğan olmak üzere, birçok partili ve medyanın bir kısmı bu olay üzerinden eylemleri değerlendirmeye ve farklı yerlere çekmeye çalıştılar.

Diğer bir olayda ise bir tren hattında Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu ile yine başörtülü bir kadın arasında yaşanan ve hakaret içerikli bir eylemin gerçekleştiği iddia edildi. Sonradan bu olayın kurgulanmış bir senaryo olduğuna ilişkin bazı deliller çıktı.

ODTÜ’deki olay üzerine henüz daha her şey tam anlaşılamamışken siyasilerden ve yine medyanın bir kesiminden “başörtülüye saldırı” minvalinde açıklamalar geldi. Oysa ki olayın Cemaat’e bir tepki olduğu çok açıktı.

Tüm bu olaylar bize göstermektedir ki; türban ya da başörtüsü halen bazı çevrelerin siyasi metası olarak kullanılıyor. “Başörtülülere halen eziyet çektiriliyor” edebiyatı yapanlar hep aynı çevreler. İnandırıcılıkları da sahip oldukları kitle iletişim araçlarını kullanmakla kitleleri etkiledikleri içindir. Hikaye hep aynı, sadece figüranlar değişiyor.

Artık bu tür davranışları bir kenara bırakmak gerekir. Başörtüsü bu ülkenin ortak değeridir. Türkiye, Aydınlanma Devrimi’nin getirdikleri sayesinde bugün birçok veya tüm Arap-Müslüman ülkeden daha eşitlikçi daha demokratiktir. Anlaşılan kendini “muhafazakar” olarak tanımlayan çevreler halen daha yeni mağduriyet sahaları aramaktadır.

 

Efe SÖNMEZ

iletisim@politikadergisi.com

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.