Tatilcilerden Hayır Yok Madem..

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Yazar: 
İrfan DEĞİRMENCİ
Yazının Yazıldığı Tarih: 
14/9/2010

 

Nasıl olsa biz vardık onları temsilen. Onların yerine oy kullanırdık ve kullandık da.
Ama yetmedi doğal olarak hile de yapamadık, fazladan oy da kullanamadık.
Kusura bakmasınlar onların beklediğini gerçekleştiremedik.
Olan oldu tatilcilerden hayır ( ! ) Yok madem pes etmeyeceğimize göre omuzlarımıza onların yükünü de yükleneceğiz artık. Bir oy/kişi den ne çıkar demeyeceğiz; dememeliyiz daha doğrusu. Vatan borcumuzu ödemeliyiz. Bizim için ölenlere, öldürülenlere boşu boşuna çabalamadıklarını kanıtlamalıyız.
Şimdi duruma kısaca bakalım ne yapabilir AKP?

Tek tek yazmayacağım zaten amaçlarını biliyoruz. Anayasa mahkemesini ele geçirdiler artık kararlarını iptal edecek kurum kalmadı karşılarında, kısaca istedikleri yasayı çıkaracak, istediklerini değiştirecek güce sahipler.
Peki, ne yapamazlar? Asıl hedefleri Türkiye cumhuriyetini resmen ortadan kaldırmak ve ülkeyi eyaletlere bölmek bilindiği gibi. Bunu yapamazlar diyemeyiz ama şimdi yapamazlar.
Şu anda yapamazlar. Çünkü bizlerden korkuyorlar, cumhuriyetçilerin ayaklanmalarından korkuyorlar. Cumhuriyet mitinglerinde bunu fazlasıyla yaşadılar.
Bunları yapacak kadar organize olabilir miyiz şüpheli.
Çünkü Türkan saylan yok, Mustafa Balbay içeride, Tuncay Özkan içeride, İlhan Selçuk’un da artık bizimle değil. Sinan Aygün içeride, Mehmet Haberal içeride. Yani bizleri organize edecek etkili isimler aramızda yoklar. Peki, ne yapmalıyız?
Oturup kara kara düşünecek kadar çok vaktimiz var mı?
Bir araya gelmeliyiz, farklı şehirlerde, f arklı semtlerde olsak da iletişim kurmalıyız.
Fikirlerimizi, yapabileceklerimizi ortaya dökmeliyiz.
Aynı çatı altında buluştuğumuz politika dergisini köprü olarak kullanmalıyız,
Gelecek nesillere yatırım yapmalı, onları eğitmeliyiz çünkü aynı havayı soluduğumuz şimdiki neslin durumu ortada. Biraz medeni cesaret, biraz daha ayırabileceğimiz zaman mücadele için ilk adımlar olacaktır.
Referandumdan hayır sonucu çıksaydı bile çalışmamız gerekiyordu. Ortaya çıkan sonuç birleşmenin kaçınılmaz olduğu gerçeğidir. Lütfen iletişime geçelim. Bu satırları okuyan sizlerden bahsediyorum bağımsızlığımız için, cumhuriyetimiz için. Yapacak çok işim var vaktim yok demeyelim. Son satırlarda, basın şehidimiz uğur MUMCU’nun seslenişine yer veriyorum:
***
Dağ gibi karayağız birer delikanlıydık. Babamız sırtında yük taşıyarak getirirdi aşımızı, ekmeğimizi.
Arabalar şırıl şırıl ışıklarıyla caddelerden geçerken bizler bir mumun ışığında bitirirdik kitaplarımızı. Kendimiz gibi yaşayan binlerce yoksulun yüreğini, yüreğimizde yaşayarak katıldık o büyük kavgaya. Ecelsiz öldürüldük. Dövüldük, vurulduk, asıldık.
Vurulduk ey halkım, unutma bizi...
Yoksulluğun bükemediği bileklerimize çelik kelepçeler takıldı. İşkence hücrelerinde sabahladık kaç kez. İsteseydik, diplomalarımızı, mor binlikler getiren birer senet gibi kullanırdık. Mimardık, mühendistik, doktorduk, avukattık. Yazlık kışlık katlarımız, arabalarımız olurdu. Yüreğimiz, işçiyle birlikte attı. Yaşamımızın en güzel yıllarını, birer taze çiçek gibi verdik topluma. Bizleri yok etmek istediler hep. Öldürüldük ey halkım unutma bizi...
Fidan gibi genç kızlardık. Hayat, şakırdayan bir şelale gibi akardı göz bebeklerimizden. Yirmi yaşında, yirmi bir yaşında, yirmi iki yaşında, işkencecilerin acımasız ellerine terk edildik. Direndik küçük yüreğimizle, direndik genç kızlık gururumuzla. tükürülesi suratlarına karşı bahar çiçekleri gibi taptaze inançlarımızı fırlattık boş birer eldiven gibi. Utanmadılar insanlıklarından, utanmadılar erkekliklerinden. Hücrelere atıldık ey halkım, unutma bizi...
Ölümcül hastaydık. Bağırsaklarımız düğümlenmişti. Hipokrat yemini etmiş doktor kimlikli işkencecilerin elinde öldürüldük acımaksızın. Gelinliklerimizin ütüsü bozulmamıştı daha. Cezaevlerine kilitlenmiş kocalarımızın taptaze duygularına, birer mezar taşı gibi savrulduk. Vicdan sustu. Hukuk sustu, insanlık sustu.
Göz göre göre öldürüldük ey halkım, unutma bizi...
Kanserdik. Ölüm, her gün bir sinsi yılan gibi dolaşıyordu derilerimizde. Uydurma davalarla kapattılar hücrelere. Hastaydık. Yurtdışına gitseydik kurtulurduk belki. Bir buçuk yaşındaki kızlarımızı öksüz bırakmazdık. Önce kolumuzu, omuz başından keserek yurtseverlik borcumuzun diyeti olarak fırlattık önlerine. Sonra da otuz iki yaşında bırakıp gittik bu dünyayı, ecelsiz.
Öldürüldük ey halkım, unutma bizi...
Giresun'daki köylüler, sizin için öldük. Ege'deki tütün işçileri, sizin için öldük. Doğudaki topraksız köylüler, sizin için öldük. İstanbul'daki, Ankara'daki işçiler sizin için öldük. Adana’da, paramparça elleriyle, ak pamuk toplayan işçiler, sizin için öldük.
Vurulduk, asıldık, öldürüldük ey halkım, unutma bizi...
Bağımsızlık, Mustafa Kemal'den armağandı bize. Emperyalizmin ahtapot kollarına teslim edilen ülkemizin bağımsızlığı için kan döktük sokaklara. Mezar taşlarımıza basa basa, devleti yönetenler, gizli emirlerle başlarımızı ezmek, kanlarımızı emmek istediler. Amerikan üsleri kaldırılsın dedik, sokak ortasında sorgusuz sualsiz vurdular.
Yirmi iki yaşlarındaydık öldürüldüğümüzde ey halkım, unutma bizi...
Yabancı petrol şirketlerine karşı devletimizi savunduk; komünist dediler. Ülkemiz bağımsız değil dedik; kelepçeyle geldiler üstümüze. Kurtuluş Savaşında emperyalizme karşı dalgalandırdığımız bayrağımızı daha dik tutabilmekti bütün çabamız. Bir kez dinlemediler bizi. Bir kez anlamak istemediler.
Vurulduk ey halkım unutma bizi...
Henüz çocukluğumuzu bile yaşamamıştık. Bir kadın eli değmemişti ellerimiz. Bir sevgiliden mektup bile almamıştık daha. Bir gece sabaha karşı, pranga vurulmuş ellerimiz ve ayaklarımızla çıkarıldık idam sehpalarına. Herkes tanıktır ki korkmadık. İçimiz titremedi hiç. Mezar toprağı gibi taptaze, mezar taşı gibi dimdik boynumuzu uzattık yağlı kementlere.
Asıldık ey halkım, unutma bizi...
Bizi öldürenler, bizi asanlar, bizi sokak ortasında vuranlar, ağabeyimiz, babamız yaşlarındaydılar. Ya bu düzenin kirli çarklarına ortak olmuşlardı ya da susmuşlardı bütün olup bitenlere. Öfkelerini bir gün bile karşısındakilere bağırmamış insanların gözleri önünde öldürüldük. Hukuk adına, özgürlük adına, demokrasi adına, batı uygarlığı adına, bizleri, bir şafak vakti ipe çektiler.
Korkmadan öldük ey halkım, unutma bizi...
Bir gün mezarlarımızda güller açacak ey halkım, unutma bizi... Bir gün sesimiz, hepinizin kulaklarında yankılanacak ey halkım, unutma bizi.
Özgürlüğe adanmış bir top çiçek gibiyiz şimdi., hep birlikteyiz ey halkım, unutma bizi,
unutma bizi,
unutma bizi... ''Sesleniş'' Cumhuriyet Gazetesi,25/08/1975
***
irfan.degirmenci@politikadergisi.com
 

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.