Sosyalizmin Bir Üst Aşama Olduğunu Görünce, Feodalizme Sığınan Liberaller

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Yazar: 
Serhat KUŞDOĞAN
Yazının Yazıldığı Tarih: 
29.06.2010

Liberal demokratik kurumları yıpratıp, halkın tepkisine sebep olacak sansasyonel medyatik senaryolar ile halkoylaması sonucu alınan kararlar doğrultusunda, halkın elindeki haklar birer birer alınmaktadır. Halk, elinden alınan hakları zafer kazanmış nidasıyla alkışlamaktadır. Bilgi çağının cahil insanlarını izlerken bu komediye gülmek de zor, ağlamak da...

Türkiye’de liberal demokratik kurumlar karşısına, hasım olarak çıkan; işsizlik ve yoksulluğa çare bulacağını iddia ederek işsizliği ve yoksulluğu en üst seviye çıkaran, işsizlik ve yoksulluktan beslenen, halkın egemenliğini sadece oy kullanmak olarak açıklayan, sürekli çatışma ortamından beslenen, devletin yönetim şeklini monarşiye dönüştürmeye çalışan, 21 yy. demokrasi anlayışını sorgulamalıyız.

Halkın ekonomik beklentileri, sosyal ihtiyaçları cemaatçi sadaka kültürü ile sağlanmakta, halka özgürmüş gibi davranılmasını sağlayacak, “sıkmabaş” özgürlük simgesi olarak dolaştırılmaktadır. 21 yy.da sıkmabaş ile özgür olduğunu iddia etmek, “sıkmabaş”ın nasıl bir şeriat düzeni gerektirdiğini bilmeyen cehaletin, özgürlük kavramının içini boşalttığının en acı göstergesidir.

Liberal demokratik kurumlar lağvedilip, neo-liberal hegemonyanın boyunduruğu altına girilmiştir. Neo-liberal hegemonya mutlak itaat gerektirir. Neo-Liberal hegemonyayı halkın üzerinde ancak monarşi ile sağlayabilirsiniz. Monarşi rejiminizin güvenliğini ise polis gücünüzü arttırarak sağlarsınız. Polise ayrıcalıklar sunuyormuş gibi yapıp, polisin iş ve sosyal güvencelerini güçlendirerek halkın polisi, halkın gardiyanı pozisyonuna sokulmuştur. Yüzbinlerce polis istihdam edilerek, bir polis devletine dönüştük, adına da bizim polis dedik...

Türkiye Cumhuriyeti Devletinin varoluş gerekçesi; kimliklerin kendilerini tanımlamalarına gerek duymayan toplumsal ittifaktır. Bu toplumsal ittifakın korunması için dış baskılara bağlı kalmadan sınırlamalar ve kavramlar geliştirilmiştir. Bireyselcilikten uzak, hasım yaratma anlayışını dışlayan, cepheleşme politika döngüsüne girmeme mücadelesini, iktidarı elinde bulunduranların hegemonyasına dönüştürenler, bizleri bugünlere mahkum etti.

Kurtuluş Savaşı’nın ana felsefesi toplumsal ittifak, dış etkenler ile saptırılmış ve varoluş gerekçemiz sorgulanmaya başlamıştır.

Bu sapma ve sorgulamalar, kutuplaşmaları ve keskin çizgilerle ayrışmaları beraberinde getirmiştir.

Çok partili demokratik rejimde;

Hiçbir parti vatandaşların tamamını temsil etmez, hiçbir iktidar partisi tabanı ülkemizi temsil etmez.

Aksi takdirde “demokrasi” bir asimilasyon projesi olarak, belirli bir gurubun tüm toplum üzerinde hegemonyası olacaktır. “Demokrasi”yi bir araç olarak kullananlar, halkı demokrasiden soğutmak suçunu işlemektedir. Uluslararası Adalet Divanında evrensel insan hakları katili olarak yargılanmalıdırlar.

Demokrasinin belirli bir mezhebin hegemonyasına dönüşmesini engelleme, asimilasyon yönetimi olmaktan kurtarma görevi Anayasal Düzene ve bu düzenin denetçisi, Anayasa Mahkemelerine verilmiştir. Anayasal düzen toplumsal ittifak veya konsensüs ile sağlanmalı, Anayasa Mahkemesi tarafsızlığından şüphe edilmeyecek şekilde teşkil edilmelidir.

İnsanların, barış ve kardeşlik duyguları ile bir arada yaşamalarını sağlayan toplumsal konsensüsü yok etmek adına kullanılan “Kültürel Hak ve Özgürlükler”, ”Halkların kendi kaderini tayin hakkı” demokrasinin iç çatışma ortamına sürüklenmesi için handikaptır.

Liberal gereklilik; insani hakların korunması ve bireysel özgürlüklere saygıdır. Demokratik gereklilik Halkın iradesine saygıdır. Liberal gereklilik bir baskı rejimini sağlıyor, demokratik gereklilik bu baskı rejimine %30 oy oranı ile geçişin aracı sayılıyorsa, kavramların bilinmeden kullanılması sorunu ile karşı karşıyayız. Bilgi çağında bilgisizliğin kurbanları olarak tarihe kazınacağız.

Doğuştan bir ırka veya mezhebe mensup olmak zorunluluğu, bireysel özgürlük değildir. Bu ırk ve mezhebin ahlaki değerlerine veya kültürüne bağlı kalma zorunluluğu insani hak olamaz. 13 yaşında bir kız çocuğunun 50 yaşında biriyle kültür gereği evlenmek zorunda kalmasını; kültürel hak ve özgürlük olarak açıklayamazsınız. Halkların kendi kaderini tayin hakkı diyemezsiniz; çünkü insani haklarımı korumak, bireysel özgürlüklerime saygı duymak zorundasınız. Bir insanın doğuştan ırgat olmasını veya doğuştan “Mir” olmasını kültürel hak ve özgürlük olarak açıklamak, insani hak ve bireysel özgürlükleri yok saymaktır. Bu yüzden toplumsal ittifak ve konsensüs bu ülkenin var oluş gereksinimidir, bunu iktidar sahiplerinin hegemonyası olarak açıklayamazsınız.

“Kültürel hak ve özgürlükler” Kürtlere ve Türklere Yezidi olma hakkı vermiyor. Kürtlere ve Türklere Yahudi veya Alevi olma hakkı, Katolik-Ortodoks olma hakkı vermeyen içi boş “kültürel hak ve özgürlükler” prensibi, küresel tekelci sermayenin kutsal hazine krokisidir.

21. yy.da insanlar evrensel kültür kazandılar. Belli bir bölgede yaşanan elim bir olaya tüm insanlık aynı tepkiyi vermeye başladı. 18. yy. varsayımı ırkçı yapılanmaların, 15. yy. varsayımı dini yapılanmaların ve zorlama kültür aşılama çalışmalarının adı; kültürel faşist feodal yapıya insanların esir edilmesidir.

Kültürel hak ve özgürlükler, halkların kendi kaderini tayin hakkı; kişisel hak ve özgürlükleri yok saymaktır.

Bir Kürt,

Türkiye Cumhuriyeti Devletinin bölünmez bütünlüğünü savunamaz,

Bir Müslüman,

Türkiye Cumhuriyeti Devletinin laik yapısına sahip çıkamaz

Zorunda bırakılmaktadır.

Toplumsal ittifak yok edilmekte, konsensüs sağlanamaz hale gelmekte; ülke keskin çizgilerle ayrıştırılmaktadır.

Aile baskısı, mahalle baskısı, tarikat baskısı, aşiret baskısı insanlık suçu olarak yargılanmalıdır.

“Kültürel hak ve özgürlük”; karşılıklı güvene dayalı, istekli kişilerin kendiliğinden biraraya gelmesi ile sağlanan toplumsal işbirliği örgütlerinin; ayrıcalıklı, kayırılan, iktidar erkinden faydalanan örgütler olarak imtiyaz sahibi olmalarının engellenmesidir.

İktidar sahiplerinin bazı cemaatlere sağladığı ayrıcalıklar “halkların kendi kaderini tayin hakkı” ile uzaktan yakından ilgisi olmayan rantçı anlayıştır.

“Bu ülkede çarşının ortasına bereket tanrısının heykelini koymadan dükkan açmayı ‘günah’ sayan bir esnafın bireysel özgürlüğü elinden alınmıştır, bir Hristiyan en kutsal saydığı kiliselerde ibadet edememektedir. Sünni gelenekteki bayramlar ise resmi tatil ilan edilerek, insanların zorla Sünni Müslüman olmaları için asimilasyon yapılmaktadır.” cümlelerini hiçbiriniz onaylayamaz, kültürel hak ve özgürlükler adına savunamaz hale geldiyseniz, buna demokratik açılım diyemezsiniz.

İnsan haklarının korunması ve bireysel özgürlükler adına konsensüs geliştiremeyen “liberaller”; insanlara dini kısıtlamaları 21. yy. liberalizmi diye yutturmasınlar. Liberalizmin insan haklarını koruyamayan, bireysel özgürlükleri geliştiremeyen bir demokrasiye hizmet etmekte, gerici felsefelerle süslenmektedir. Demokrasi timsali neo-liberalizmin yaratıcısı Avrupa, cami minarelerini halkoylamasına sunarak; insani hakları koruyamadığını, bireysel özgürlüklere tahammülsüz olduğunu ispatladı. 21. yy.ın en gerici düşünce sistemi AB’dir.

Karşı görüş ve düşünceler demokrasiyi güçlendirmektedir, susturmak ve ortadan kaldırmak için halkoylamasına gidilmemelidir.

Sosyalizm, liberalizmden doğar; demokrasi ile güçlenir. Liberaller ve demokratlar son aşama sosyalizme geçişte direnmektedirler. İşte bu yüzden geriye dönmeyi tercih etmişlerdir. Liberaller, sosyalizmin bir üst aşama olduğunu kavramış, sosyalizmin basamaklarında yükselmeyi utanç sayarak, feodalizm basamaklarında aşağı doğru koşmaya başlamışlardır. Dar bir bakış açısının ürünü hasımlı politika zihniyetinin ötekileştirme sevdası, liberallerin zavallılığını gözler önüne sermiştir.

Çoğunluk istiyor diye oruç tutmak, namaz kılmak, umreye gitmek zorunda bırakılmak; cemaate her ay haraç vermek, demokrasi mi? Liberalizm mi?

Laiklik neden kaldırılmak isteniyor? Çünkü liberalizm kendini geliştirmek ve değişmekten korkuyor. 15. yy. statükosunu yeniden tesis etmeye soyunuyor. Korkunun ecele faydası yok, değişim kaçınılmazdır. Dinozorlara özenenler, tabiidir ki aynı akıbete uğrayacaklardır.

Demokrasinin özgürlükçü düşünceyi savunan yapısı; mevcut uzlaşmayı ortadan kaldırıp, hasımlardan birinin arzusuna uymayı zorunlu kıldığında demokrasi ortadan kalkar, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin var oluş gerekçesi sorgulanır.

İnsanlarımızın ait olma bilincini geliştirmek, ait olma ihtiyacına cevap vermek adına;

Irksal tasavvur, dini/mezhepsel ayrışmalar yaratarak,

Homojen bir toplum, ortak konsensüs oluşturma imkan ve kabiliyetimizi kendi ellerimiz ile yok etmekteyiz.

Demokrasinin var oluş gerekçesi laiklik ve ulusçuluk; ait olma bilincini toplumsal bir konsensüs ile sağlanmasına hizmet etmektedir.

Karşı iktidarını güçlendirmek adına hasımların kalın çizgilerle ayrışmasını sağlayan; ırkçı ve dinci sloganları politika malzemesi yapmak, demokrasiyi prangalayıp zindanlara atmaktır.

Toplumların, eşit hak ve özgürlükler içinde huzurlu yaşamasını sağlamak maksadıyla, 17. yy’da dini devlet yapıları, 19. yy’da ırkçı devlet yapıları kurulmuştur. Irkçı/dinci feodal yapıları liberalizm diye 21. yy.ın toplumsal çözümü olarak sunmak, tarihe 21. yy.ın “utancı” olarak yazılacaktır.

Laiklik; hasımların ittifakını sağlayan anahtar ilkedir. (Tabii ki Kemalist laiklik. Bugünlerde fraksiyonlarını arttırdılar bizim liberaller.)

Ulusçuluk; hasımların ittifakını sağlayan anahtar ilkedir. (Kemalist Ulusçuluk; bugünlerde sözlükler bile Arapça karşılık koydu bu kelimenin karşısına. Milliyetçilik Arapçadır, ulusçuluğun karşılığı olamaz.) Liberaller gerici anlayışlarını burada da sergileyip ırkçılık diyor; maksat kafa bulandırmak.)

Kemalist ulusçuluk; mevcut sınırlar içinde yaşayan, ekonomik yaşam, ruhsal yapı ve kültürel özellikler yönünden ortaklık gösteren, Kurtuluş Savaşı ile tarihsel olarak aralarında bağ oluşmuş, ülkü birliği olan; emperyalizm, hilafet, derebeylik gibi sömürü düzenlerine karşı mücadele eden insanların toplumsal ittifakıdır.

Demokrasinin halkın egemenliğine dayanan oy çokluğu çözümlemesi, ayrılıkçı ve diktatörlük heveslilerinin oyuncağı haline gelmemelidir.

Paranın politika üzerindeki hakimiyeti hiçbir ahlak kuralı, kültür, dini hoşgörü ile açıklanamaz. Politikanın para üzerindeki hakimiyeti, anayasal iktisat ile kırılmalıdır.

Politik ve ekonomik çıkar guruplarının dost-düşman kutuplaşması, istikrarsızlığı ve bölünebilirliği sağlamaktadır.

Liberal mantık, hakimiyeti esas alıyor, halkın iradesine getirdiği kısıtlamaları ile iç çatışmaya zemin hazırlıyorsa “politik” birlik yok ediliyordur. Politik birliğin sağlanamadığı devlet, parçalanmaya mahkumdur.

Halkın onayını alan kısıtlamalar zinciri, halkın kabullenmemesi durumunda iç çatışma malzemesine dönüşür. Demokrasinin gereği kısıtlamaların, halkın onayını alması ile yasallaşması değil, halkın kabullenebilmesi odağında çeşitli ortamlarda tartışılmalıdır. Çıkar gruplarının birlikteliğinden doğan çoğulculuk halkın egemenliği olamaz.

Ortak kanı; demokrasi ile galibin değil adaletin ne kadar iyi olduğu ortaya koyulmalıdır.

Özgür kamusal alan, hasımsız ortak aklın ürünüdür. Özgürlüklerin kısıtlandığı alan olarak tanımlanamaz.

Kamusal alanı İslamileştirmek kinizm’den beslenen ayrılıkçı bölücü gurupların ideolojisidir.

Taleplerin özgürce dile getirildiği demokratik ortam, aşırı uç taleplerin karşılık bulamadığı anda terörün haklı gerekçesi olamaz. Terörün halk üzerinde yarattığı baskı ve korku demokratik taleplerin karşılanması için kullanılamaz. Terör insanlık suçudur, bu suça destek veren bu suça ortak olan fikirlerin demokratik platformda yeri olamaz.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti:

Cumhuriyetçilik ve halkçılık ilkeleri ile halkın egemenliğine dayanan,

Laiklik, ulusalcılık, devrimcilik ilkeleri ile hasımların ittifakını toplumsal konsensüs olarak ilan eden,

Devletçilik ilkesi ile tüm yurttaşlarının, devletin bekası için göreve hazır olduğu, devlete hizmet etmek bilinci en üst seviyede olan

“Yurtta sulh cihanda sulh” ideolojisine sahip bir ülkedir.

Yayılmacı bir anlayış ile hiç kimsenin toprağında gözü yoktur.

Serhat KUŞDOĞAN
iletisim@PolitikaDergisi.com

 

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.