Sorumlu Bir Aydın, Yurtsever, Toplumcu ve İnsan Olmak…

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

 

Yaşadığınız çevredeki sorunlar nelerdir?..
- Şunlar, bunlar, onlar, bunlar…
Peki siz, bu sorunların çözümü yönündeki uğraşının neresindesiniz?
Sorumluluklarının bilincinde olan aydın bir yurttaşın yanıtlaması gereken soru budur…
Sorgulamamızı; mahalle, köy, belde, ilçe, il den yola çıkarak çıtamızı ülke düzeyine ulaştırdığımızda da durum aynıdır.
İçinde yaşadığınız ülkenin sorunları nelerdir?..
- Şunlar, bunlar, onlar, bunlar…
Peki, siz, bu sorunların çözümü yönündeki mücadelenin neresindesiniz?
Gerçek bir yurtseverin bu düzlemde yanıtlaması ve hesabını vermesi gereken soru da işte budur.
Bir yerde insan varsa ve insanlar bir arada yaşayarak bir toplum oluşturuyorlarsa, sorunlar da var demektir.
Toplumun sorunları karşısında sırça köşküne çekilerek, “bana dokunmayan yılan bin yaşasın,” diyen zihniyet, üç ya da beş gün sonra yılanı ensesinde ve sırça köşkünü de, başının üzerine yıkılmış görür…

Toplumun sorunlarına kafa yoran ve bu sorunların çözülmesi yönünde sorumluluk taşıyan insana literatürde, “toplumcu” deniyor…
Toplumcu sözcüğünün Batı dillerindeki adı, sosyal kelimesinden türetilen, sosyalist sözcüğüdür…
Sosyalist, yani toplumcu, içinde yaşadığı toplumda tek tek insanların çıkarları ile topluluğun çıkarlarının dengelenmesini talep eden bir kişidir…
İnsanlar eşit olmalıdır.
Eşit haklara sahip olmalıdır.
Yaşanılan düzen adil olmalıdır; toplumsal eşitsizlik ve adaletsizliklere imkân tanımamalıdır.
Her birey, hak ettiği ölçüde ve topluma kattığı [artı] değer kadar kazanmalı ve toplumdan aldığı pay, adil ölçülerde oluşmalıdır.
Hortumculuk, adam kayırma, Devlet’i soyup soğana çevirme, hırsızlık ve üçkâğıtçılık tarihe karışmalıdır.
Sorumlu bir aydın ve yurtsever bir toplumcu, ana başlıklarını sıraladığımız bu ilke ve değerlerin topluma egemen olması için sürdürülen mücadelenin neresinde olduğunu sorgulamalı, kendisine ve ülkesine bu sorgulamanın hesabını verebilmelidir…
Bu hesap, bir vatan borcudur.
Bu sorgulama, bir insanın gerçek bir birey olmasının en önemli ölçütüdür.
Yakın çevresinde ve genel olarak ülkesinde olup bitenlere bigâne kalan ve enerjisini olup bitenlerin yarattığı sorunların çözümüne hasretmeyen bir insanın, gerçek bir aydın, sahici bir milliyetçi ve reel anlamda bir birey olabilmesi mümkün değildir.
Bir insan, aydın bir kişi olarak doğmaz.
Milliyetçi, toplumcu, Atatürkçü, dürüst ve ahlaklı bir kişi olarak da doğmaz…
Herkesin bildiği gibi, bütün bunlar sonradan kazanılan kıymetlerdir.
Emek harcayarak, kafa yorarak, toplum içinde sınanarak sonradan edinilen değerlerdir bunlar…
Demek ki, her sabah, her gün, her akşam ve her gece, kendimizi yeniden sınayarak, sorgulayarak ve hesabını vererek sürdüreceğiz yaşamımızı…
Peki… Niçin böyle yapacağız?..
Çünkü daha fazla aydın, daha özlü milliyetçi, daha gerçekçi bir toplumcu, daha has Atatürkçü, bir basamak daha dürüst ve gerçekten ahlaklı bir birey ve kişi olabilmek için…
“Yaşamak şakaya gelmez, “ diyor Şair Baba…
Ve devam ediyor:
“Büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın,
bir sincap gibi mesela…
Yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden…
Yani, bütün işin gücün… “Yaşamak” olacak!..”
Evet… İşte böyle!..
Yani, “kıssadan hisse… Böyle de sürdürmek var şu kısacık ömrü.
Ve yaşamak gerçekten…
“Bir sincap gibi, mesela…”
 
Faruk.Haksal@Politika Dergisi.com
 

Yorumlar

gururla cevaplayabilirim

Sayın Faruk haksal, ben idealist, sorumluluk sahibi, sizin tabirinizle toplumcu bir vatandaşım. asla sıradan biri olmadım.
Kendi kendime bir soru sordum. sorduğum bu sorunun cevabıyla birlikte, farklı bir Türkiye var edebilmenin mümkün olduğu gerçeğini gördüm. Ülke yönetiminin en tepesindeki liderlere mektuplar yazarak fikrimi paylaştım.
Olmadı birde kitap bastırıp, üstüne posta masrafı ekleyerek beni anlayabileceğini umduğum kişilere gönderdim.
Beni anlayamadılar. bunda şaşılacak bir durum görmedim. asla umudumu kaybetmedim.
Yazmış bulunduğum "Reform ve farklı Türkiye" imkansızlıklar içinde yazılıp basılmış olmasına karşın benzerlerinden çok farklı bir kitaptır.
Hiç bir siyasi parti veya liderini savunmayan, hiç bir siyasi görüşe karşı olmayan hatanın "sistemde olduğunu haykıran" Sistemdeki hatalar giderilmeden hiç bir şeyin değişmeyeceğini haykıran bir kitaptır.
Arka kapak yazısında; "özetle şöyle denilmektedir. yoksulluk, yolsuzluk,
işsizlik, istikrarsızlık, ekonomik sorunlara kafa yormayın. Bu güne kadar bu konuları düşünerek kafa yoranlar boşuna zaman kaybetmişlerdir.
Bizim bu sorunları düşünmeden önce düşünmemiz gereken "devlet" sorunumuz vardır. devlet sorununu çözebilir isek bu sorunlar kendiliğinden çözülecektir. çözülmeyenlerin de çözümü mümkün olacaktır.
Bu sorun çözülmeden, ne İMF ne AB dünya bizim sorunlarımızı çözmeye azmetse,
gene de ülkenin sorunlardan kurtulabilmesi mimkün değildir.
Bu ülkenin devlet sorununu çözmek bizim görevimizdir. Hiç kimse bizim devlet sorunumuzu çözecek değildir!"
Bu kitabın adını arama motoruna yazdığınızda TBMM kütüphanesi kayıtlarında olduğunu görebilirsiniz.
Bu kitabın kavgası sistemledir. ancak bu kitap sadece kavga etmez, sadece eleştirmez. Sistem bozukluğunun çözümüde kitap içinde reform olarak verilmiştir.
Bu reform, son derece basit, demokratik, adil, katılımcı, paylaşımcı sistematik bir reformdur.
Bu kitabın yazarı amerikada okumadı köy mektebinde ilk okul okudu.
Bunca okumuş adamın çare bulamadığı, bunca siyasetçinin çare bulamadığı ülke sorunlarına köy mektebinde ilk okul okumuş bir adam çare bulabilir mi?
Bu ülkede okumuş insanlar yani siyaset bilimciler, benim düşündüğümü düşünemezler! Çünkü onlar bu ülkede ki kötü düzenin tezagahında üremiş insanlardır! kötü düzenin ürünleridir! Asla kötü insanlar demiyorum. kötü eğitilmişlerdir,anlayamazlar!
Sistemin basit hatalar yüzünden girdap halne geldiğini, çözümün basit olduğunu söylediğimde; bütün sorunlar basit bir hatadan kaynaklanmış olamaz diyorlar...
Böyle diyenlere; sistemlerde hataya tahammül olmadığını,sistemdeki hatanın büyüğü küçüğü olmadığını, küçük hatalarında sistemi iflas ettirebileceğini anlatmaya çalışıyorum ama mümkünatı yok. okumamış adamlar çok daha kolay anlayabiliyor. okumamış adamlar kimi zaman benim ilerimde fikir ilave edebiliyorlar.
Bu devirde bu zamanda, sistem değil, anlayış ve zihniyet değişmeli diyen gerzeklikler mi duymadım bu güne kadar.
Öyleyse senden başlayalım, sen bu anlayış ve zihniyeti değiştir, sistem her şeyi değiştirir şeklinde bir anlayışı kabul et diyorum. anlayışından zerre değiştirmeyi kabul etmiyor.
Bak arkadaşım benim zihniyetimde bu memlekette üç adam bulamazsın. senin zihniyetinde milyonlar bulursun. Sana göre benim zihniyetimdeki adamların yüzünden ülke bu hale gelmiş olamaz, benim zihniyetimi değiştirmemde çare olamaz.
çare senin anlayış ve zihniyetini değiştirmen, sistem gerçeğini anlamandır diyorum.
Bu ülkede sistematik olarak cumhuriyetin bulunmadığı görüşündeyim. bana göre çözüm gerçek anlamda bir cumhuriyetin varolmasıdır.
Saygılarımla.

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.