Gidişat

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Yazar: 
Sosyolog Hakan Yavuz
Yazının Yazıldığı Tarih: 
15 Ağustos 2010

Referandumda AKP “Evet”, CHP “Hayır” dese bile, aslında her iki parti, günümüzün en temel sorununda ortak payda da buluşmuştur.
Günümüzün temel sorunu, Türkiye Cumhuriyeti’nin varlığının devam edip etmeyeceği ve yaşadığımız toprakların Türkiye yani, “Türk Yurdu” olarak kalıp kalmayacağıdır. İşte her iki parti, söylemeleri farklı olsa da aynı noktada, yani küresel imparatorluğun milli devletimizi yok etme projesine hizmet etme noktasında buluşmuşlardır.
Her iki parti, Türk Kimliğine mesafeli durmakta, “Ne Mutlu Türk’üm” şiarını “ırkçı” bir söylem olarak değerlendirmektedir. Yaşadığımız tüm sorunların kırılma noktası burasıdır ve her iki parti bu konuda paydaştır.
 
12 Eylül Referandumu artık bir “cambaza bak” aldatmacasına dönüşmüştür. Referandumda “evet” çıkarsa “dinci faşizmin Türkiye’yi teslim alacağını” söyleyenler, Haçlı irticaının, 15 Ağustos 2010 günü Sümela Manastırında düzenlenen ayinle Lozan’ı yerle bir etmesi konusunda hiç ses çıkarmamaktadırlar.
Miting meydanlarında “Recep bey” gibi içeriksiz söylemelerle vakit harcayan ve aslında toplumun birikmiş enerjisini boşaltan Kılıçdaroğlu’nun, referandumda “hayır” çıkmasını istediğini ummak, saflıktan başka bir şey değildir.
Samimi ve ülküsel bir mücadelede, aynı saftakilerin birbirini kıskanması, birbirlerine çelme takması, hizipçilik yapması normal karşılanamaz. Karşısındaki düşmanı yenmek isteyen bir komutan için, tek bir askerin, tek bir mühimmatın önemi vardır. Ancak CHP Genel Merkezinin 29 Temmuz 2010 tarihli genelgesi, Kılıçdaroğlu’nun böyle bir duyarlılığının olmadığını gösteriyor. Deniz Baykal ve çevresindeki eski yöneticilerin, referandum çalışmalarına katılmasını engelleyen bu genelge, CHP merkezinin referandumdan “hayır” çıkması derdinde olmadığı anlamına geliyor.
PKK, ABD’den geldiği şüphe götürmeyen bir emirle, sırf AKP iktidarını rahatlatmak için referandum sürecini kapsayan bir sözde “ateş kes” ilan ediyor. Sadece bu gerçek bile, ABD, AKP ve PKK’nın, Türk Milletinin milli duruşundan nasıl korktuğunu gösteriyor. Bu nedenle, tepkileri ve daha büyük kitlesel patlamaları önlemek için, ortamı yumuşatma gayretine giriyorlar.
Kılıçdaroğlu da benzer tavır takınıyor. Muhalefet ediyor görünmek için çıktığı mitinglerde, gündemi “memur emeklisi, işçi emeklisi, havuzlu villa” gibi düzeysiz tartışmalarla işgal ederek, Türk Milletinin dikkatinin gerçek ve temel sorunlar üzerinde yoğunlaşmasını engelliyor. Yukarıda belirttiğim gibi, Sümela Manastırında yapılan ayinle Lozan Antlaşmasının delinmesi konusunda yoğun bir muhalefet yapıp, Türk Milletini daha fazla uyandırmak varken, medyatik söz dalaşmaları tercih ediliyor.
Kılıçdaroğlu rüzgârının artık söndüğünü, CHP içinde, uyuşukluk, tembellik, ilgisizlik, boş vermişlik halinin egemen olduğunu, Kılıçdaroğlu’na en yakın duran köşe yazarları bile itiraf etmek zorunda kalıyor. Bunlardan Rıza Zelyut, “Kılıçdaroğlu çalışsın, diğerleri yatsın” başlıklı yazısında, minareyi kılıfına uydurmanın hazırlığını yapıyor. “Evet” oylarının kazanma ihtimalinin yüksek olduğu görüldükçe, Kılıçdaroğlu’nu kurtarmanın bahaneleri şimdiden hazırlanıyor.
Onların derdi, kendi küçük çıkar çevreleri.
Türk Milliyetçileri ise, Türkiye Cumhuriyeti’nin, Türk Yurdu’nun derdinde…
Ele geçirilmiş, topal ördek misali bir Ana Muhalefet partisi ve seçim uygulamalarındaki hileler nedeniyle, referandumda “hayır” oylarının kazanması zor görünüyor. “Evetçiler” kazandıktan sonra, Atatürkçü maskesi takmış birçok sosyal demokratın, “dinci faşizme” nasıl teslim olduğunu ve hatta küresel projenin has savunucuları olarak gerçekteki “sosyal faşist” yüzlerini nasıl açığa çıkardıklarını hep birlikte göreceğiz.
Referandum sonucu ne çıkarsa çıksın, Türk Milliyetçileri, Ülkücüler, Devrimciler, tüm “Ne Mutlu Türk’üm” diyenler olarak, gecenin karanlığının sadece, Truva Atındaki düşman askerlerinin ortaya çıkmasına vesile olduğunu düşünecek ve Başbuğ Atatürk’ün azmiyle ve Sakarya hattına çekilmiş Türk Ordusunun cesaretiyle, son Haçlı Seferini de püskürteceğiz.
iletisim@PolitikaDergisi.com
 

Yorumlar

Ben Türküm!

Türküm diyebildiğime şükrettiğim günleri geride bıraktım.
Önüme gelenin suratına haykırıyorum.
Ben Türküm!
İslamı sentezlemem, Marks'ı kahinleştirmem,
Türk'ü benliğine kavuşturan Kemalizm, felsefem...
Sosyalist olmak zorunda Devlet,
Yoksa yurdumu halkıma sevdiremem...
Kimin ne olduğunu bilemem,
Sadece aklınızda olsun
Ben Türküm!
Yumurta kapıya geldiğinde ne olur bilemem...

GÜZEL BİR ÖZET

Türk'ün ve Türkçülüğün güzel bir özeti olmuş.
Tebrik ederim değerli insan...

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.