Batılılar insan hakları konusunda ders verirken, kendi sicillerinin pek temiz olmadığını unutuyorlar. Kurtuluş Savaşı sırasında Ege'de Yunanlılar tarafından köy ve şehirlerde öldürülen sivil Türkler, Kıbrıs'ta 1980 öncesi Türk halkına yönelik katliamlar, Finlandiya da Sami ırkına karşı yapılan soykırım ve asimilasyon aşamasından sonra yaklaşık elli bin Sami'nin kalması, Ermenistan'ın Rusya'nın da desteğiyle Azeri topraklarını işgal etmesi, Bosna-Hersek'te yapılanlar hala hafızalarda ki tazeliğini korumakta.
Bu örnekleri çoğaltmak mümkün. Yıllardır, Osmanlı Devleti'nin güvenlik sebebiyle 1915'te Ermenileri Suriye'ye sevk ve iskana tabi tutması, bazı ülkelerce siyasi bir değerlendirmeyle "soykırım" olarak kabul edilmektedir. Özellikle Türkiye'nin AB'ye giriş sürecinde bu konu adeta baskı unsuru haline getirilmiştir.
Son yıllarda bu işi en çok dillendiren Fransız Cumhurbaşkanı, Avrupa Birliğine tam üyelik sürecinde ülkemize takındığı olumsuz tavrını ülkesindeki yaklaşan seçimler nedeniyle ziyaret ettiği Ermenistanda; "Türkler Ermeni soykırımını kabul etmelidirler" diyerek bir kez daha göstermiştir. Ülkesindeki Ermeni seçmenlere şirin görünmek için her şeyi mubah sayan tarihi gerçekleri yok sayan bir anlayış sergilemekte olduğu Türk kamuoyu tarafından hayretle izlenmektedir. Sadece gelişmiş bir ülkenin lideri olmak insana tarihi gerçekleri saptırma hakkı vermez elbette.
Soykırım iddialarında bulunanlar, Ermenilerin toplu bir katliama maruz bırakıldığını açıkça belirten bir kaynağa dayanmadıkları gibi Osmanlı Devletinin böyle bir emir verdiğini somut bir belgeyle ortaya koyamamaktadırlar. Oysa Fransızlar fikir özgürlüğünden dem vururken kendi ülkelerinde Ermeni soykırımı yoktur, diyen insanlara ceza verme aşamasını çoktan geçmiştir. Kendi yaptıkları Cezayir soykırımını unutturmak istercesine. Tam bu noktada Cezayir soykırımını da kısaca hatırlamakta fayda var.
8 Mayıs 1945'te İkinci Dünya Savaşı bitmiştir, fakat bu savaşta "bağımsızlık sözü aldıkları için" Fransızlarla beraber savaşan Cezayirlileri bir sürpriz beklemektedir. Evlerine dönen Cezayirliler on binlerce Cezayirlinin Fransızlar tarafından katledildiğini görürler. Setif, Guelma ve Kherrata şehirlerinde binlerce Cezayirli kireç fırınlarında yakılır ve kamyonlarla nehirlere dökülür. Fransızlar bununla yetinmeyip 2005 yılında "sömürgeciliği öven" bir yasa bile çıkarmışlardır.
Cezayir soykırımı mevzusunu tarihçilere bırakan Fransa Devleti'nin, Ermeni meselesinde neler yaptığı görülmektedir. Eklemek gerekir ki, Fransa Cezayir'de 40-50 bin kişiyi hunharca katletmiştir. Fransa'nın acilen dönüp aynaya bakması gerekmektedir. Osmanlı Devleti'nin Ermenilere uygulamak zorunda kaldığı tehcir için Mustafa Kemal ATATÜRK, uzun yıllar önce "Dünya efkarı, Ermeni ahalinin tehciri hususunda almaya mecbur kaldığımız karar için bize karşı haklı bir ithamda bulunamaz" sözleriyle yanıtlamıştı.
1 Mart 1922'de TBMM Üçüncü Toplanma Yılı Açış Konuşması sırasında Mustafa Kemal ATATÜRK'ün Ermeni meselesine dair kısa ve anlamlı şu sözleri insanlığa kılavuz olmalıdır: "Ermeni meselesi denilen ve Ermeni milletinin gerçek çıkarlarından ziyade dünya kapitalistlerinin ekonomik çıkarlarına göre halledilmek istenen mesele, Kars Antlaşması'yla en doğru çözüm şeklini buldu. Asırlardan beri dostane yaşayan iki çalışkan halkın dostluk bağları memnuniyetle tekrar kuruldu."
Bugünkü Ermenistan'nın ekonomik durumu pek parlak değil, ülke nüfusu ülkedeki ekonomik sıkıntılardan dolayı sürekli başka ülkelere göç etmek zorunda kalıyor, bu durumu herkes biliyor.
Ermenilerin dünyanın her yerine yayılması ve oralarda Ermeni kıvraklığıyla yükselmeleriyle hemen Türk milleti aleyhinde, dünya insanlarının gözünde olumsuz bir düşünce yaratacak sözde soykırımı anlatıyorlar. Ermeniler ve Ermeni dostları tarihi belgelere göre değil de meclis kararıyla tarih yazmaya çalışarak tarihin en kara lekesini kendine yapıştırmaktadır.
Vural GÜNDÜZ
Yorumlar
Yeni yorum gönder