Bu Yazılar da İlginizi Çekebilir!
- İki Ülke İki Devrim...
- Başka Türlü Bir Şey Onların İstediği
- Ahlâk Üzerine Birkaç Söz
- Sosyal Demokrasi Nedir?
- Manifesto
- Mustafa Kemal de Sınıf Savaşı
- Devlet Kapitalizmi Dönemi ve İşçi Sınıfı (3)
- Türkiye’de Marksist Partiler ve Seçimler
- Kemalist Sol Değil, Sosyalizm
- Kürt Sorunu'nun Çelişkisi
- Türkiye’de “Solun" Durumu - II
- Türkiye'de Siyasi Partiler
- 1 Mayıs 2012 Ülkemizde Hangi Koşullar Altında Kutlandı?
- Atatürkçü Cumhuriyet Rejimi; Neden Bu Hallere Düştü? (III)
- Türkiye’de “Solun" Durumu - III
Düzen Değişmeli



Türkiye'de iki büyük çatışma vardır. Bunların birincisi Aydınlanma Devrimi-Karşıdevrim çatışması; ikincisi ;İşveren-İşçi ve Toprak Ağası-Köylü çatışmasıdır. Yalnızca sosyalist düzenlerin değil, Aydınlanma Devrimi'nin de omurgası işçiler ve köylülerdir. Çünkü sosyalizmin olduğu gibi, aydınlanmanın amacı da bu sınıfların çıkarlarıyla özdeştir.Aydınlanma, emekçi sınıfların devrimine doğru atılmış büyük bir tarihsel adımdır.
Bu bakımdan, işçi ve köylülerin bu düşüncelere karşı duruş sergilemeleri mantık dışı olur.Ankara'daki büyük eylem sırasında, TEKEL işçilerinin belli bir bilince ulaşmaları bu bakımdan çok önemlidir.Daha önce AKP'ye oy verdiklerini belirten işçiler pişmanlıklarını ve yaptıkları büyük hatayı bugün açık bir şekilde dışa vurmaktadırlar.Bu bilinçlenmenin zamanla daha da artacağına şüphe yoktur.
Buna karşın işverenin ya da toprak ağasının kendi çıkarlarına göre devrime karşı duruş göstermesi çok doğaldır.Zaten sınıf çatışması temelinde işçi ve köylü ile karşı karşıyadırlar.Devrim-karşıdevrim çatışmasında ise, kendi çıkarları doğrultusunda karşıdevrime prim vermeleri, kendi geleceklerine ülkenin geleceğinden daha fazla önem verdikleri ve ülkeye zarar getirdikleri sonucunu doğurur.Örnek olarak; özünde aydınlanmayı ve çağdaşlığı savunan bir işveren, ekonomik çıkarına göre karşıdevrimci güçlerle işbirliği yapabilir; onların iktidarını destekleyebilir.Bunun örneklerini geçmişte gördük, bugün de görmekteyiz.
Güneydoğu'da devam eden feodal düzen de, Türkiye'nin sırtındaki büyük kamburlardan biridir.Örneğin geçtiğimiz yıllarda Mardin'deki bir düğünde yapılan katliam, feodal düzenin ve aydınlanamamış insanların yarattığı bir vahşet olarak ortaya çıkmıştır.
Ağalığın olduğu yerde diğer insanlar zamanla insan olmaktan çıkar ve bir köleye başka tür bir bakışla ise sadece söylenenleri yapabilen, düşünemeyen bir organizmaya dönüşürler.
Aydınlanmayı başarmak için toprak ağalığına ve sömürü düzenine son vermek şarttır.Kürt sorunu çözülmelidir diyen yöneticiler ilk önce buna cesaret etmelidirler.Bu sorun, ağaları ve tarikat şeyhlerini milletvekili yaparak çözülemez.
Türkiye'nin genel fotoğrafına bakıldığında, sonuç olarak, köklü bir düzen değişikliğinin şart haline geldiği açıkça görülmektedir.
İlhan Deniz BORAN
iletisim@politikadergisi.com
Yorumlar
Yeni yorum gönder