Din Devletine Doğru(!)?

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “Dindar nesiller yetiştireceğiz” mealinde bir cümle kullandı...

Türkiye’de alışık olduğumuz bir durumla karşılaştık...

Toplumsal infial durumu...

Ya da, buna, “endişeli modernlerin” infiali mi desek!

Hangisi, daha doğru olur, bilemiyorum...

Pekâlâ, bildik türküler çığrılmaya başlandı...

Tabii ki laik bir devlet, din odaklı eğitim vermez.

Gerçekten de acaba başbakan Erdoğan’ın ne demek istediği anlaşıldı mı veya başbakan Erdoğan, dilinin altındakini tam olarak söyleyip, toplumda yanlış anlaşılmaları önledi mi?

Veyahut, başbakan Erdoğan, kafasında somutlaştırdığı düşünceyi, çok iyi biçimde kelime kantarına vurarak, net ve berrak bir mânânın vücut bulması meyanında gerekli titizliliği gösterdi mi?

***

NEDEN?

NEDEN olacak, çünkü, Türkiye gibi laikliğin sert bir biçimde uygulandığı ülkelerde, din kelimesinin konuşmalar içinde geçmesi, yine “dincilik” ve “dindarlık” kelimelerinin birbirlerine karıştırılarak, dincilik kisvesi altında siyasal ticaret yapanlarla, gerçek din ehlilerinin incitilmesi, toplumda “din” üzerinden siyasal mevziler kazılarak, dinin kimi zaman ve yerde “öcü” gibi sunulması, kimi zaman ve yerde de insanların kutsal inançlarının sömürülmesinde araç olarak kullanılması, işte tüm bu realiteler yüzünden, ağzımızdan din ile ilgili bir şeyler çıkarken, “azami” düzeyde “dikkat” etmek durumundayız.

***

Ülkemiz, Müslüman ülkeler de dikkate alındığında, sahip olduğu cumhuriyet rejimi ve rejimin nitelikleri etrafında, Müslüman devletler içerisinde “tek” ve “biriciktir”...

Laiktir... Din ve devlet işlerinin birbirinin egemenlik alanına müdahale etmeden yürüyebilmesi, ancak seküler bir devlet anlayışının “suiistimallere” yer vermeyecek ve kapı aralamayacak şekilde vücut bulması ile olanaklıdır. Eğer, din ve vicdan özgürlüğü, siyaset kurumunun siyaset etme araçlarından biri hâline gelirse, ne olabileceğini az-çok kestirebilmekteyiz...

***

BAŞBAKAN ERDOĞAN’IN bu açıklamaları üzerine, SÖZCÜ gazetesi, 04.02.2012 tarihli baskısının TOKMAK köşesinden şu yorum yazısını yayınladı...

“DİN DEVLETİNE DOĞRU!

Başbakan Erdoğan ‘Laiklikten, Demokrasiden’ filan bahsederken birdenbire döndü ve ağzındaki baklayı çıkardı: ‘Biz, dindar bir gençlik yetiştirmek istiyoruz’ Bu düşünce, ülkemizin gidişatından belliydi zaten... Neredeyse tüm devlet kurumlarında din egemen oldu! Başbakan’ın düşüncesinin ve ülkeyi götürmek istediği yerin demokrasi ve laiklikle hiçbir ilgisi yok. Başbakan’ın sözleri, niyetinin ‘Din devleti’ olduğunu düşündürüyor! Din devletlerinde demokrasi de, laiklik de olmaz! Ülkemizde çeşitli dinler ve inançlar var. Başbakan’ın resmi din anlayışının dışında kalan dinler ve inançlar ne olacak?Türkiye’de oldukça geniş bir nüfusa sahip olan ve dine Başbakan’ın baktığı gibi bakmayan, onun inandığı gibi inanmayan Aleviler ne yapacak? Onların da gençlerini dindar yetiştirme hakkı yok mudur? Yine bu ülkede yaşayan ve her türlü vatandaşlık yükümlülüğünü yerine getiren, vergisini veren, askerliğini yapan Rumlar, Yahudiler, Süryaniler, Ermeniler, Caferiler, Bahailer, Ateistler, Yehova Şahitleri Başbakan gibi bakmayan tüm gruplar ne olacak? Uygar Batı devletlerinde herkesin dini kendinedir. Devlet hiçbir zümreye din baskısı yapmaz. Her dine mensup kimse, gençlerini kendi inançlarına göre yetiştirir. Başbakan Erdoğan’ın açıklaması, Türkiye’nin uygar Avrupa’ya doğru değil, tam tersine, ilkel ve tutucu Ortadoğu ülkelerine doğru götürdüğünü gösteriyor. Üzücü, hazin bir durum!”

***

DEMEK Kİ neymiş... Başbakan’ın açıklamalarından hareketle, başbakan’ın zihninde yatanın “Din Devleti” olduğunu anlamış, çok saygıdeğer gazete Sözcü! Gazetenin manipülatif veya çok zorlama içeren cümlelerinin dışındaki ifadeleri, zaten seküler ve modern bir devlette olması gereken nitelikleri anlatmakta...

Yani sadece bir cümleden yola çıkarak, “Başbakan Erdoğan’ın açıklaması, Türkiye’nin uygar Avrupa’ya doğru değil, tam tersine, ilkel ve tutucu Ortadoğu ülkelerine doğru götürdüğünü gösteriyor. Üzücü, hazin bir durum!” diyebilmek gerçekten de öyle böyle değil gerçekçi bir ferasete dayanmakta sanırım!

Başbakan ERDOĞAN, boşu boşuna demiyor tevekkeli:

Böyle muhalefete can kurban diye!

Böyle muhalefete, böyle “muhalefet” yaptığını zanneden gazeteye, gerçekten de teşekkür etmek lâzım... Az-buz bir iş yapmıyorlar! AK Partiye olan teveccühü arttırıyorlar.

Neyse... Yazıyı şu soru ile bitirelim: Türkiye için hâlihazırda bir rejim tehlikesi var mıdır? Türkiye, tüm tecrübelerinden sonra, din devletine dönüştürülebilir mi? Siz düşüne durun, kargalar da güle dursun!

 

Erhan SALMAN

iletisim@politikadergisi.com

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.