Değişim İçin 5 Altın Madde

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Yazar: 
Gökhan YILMAZ
Yazının Yazıldığı Tarih: 
26.08.2012

Türkiye'deki politik sistemi ve bu politik sistemi oluşturan siyasilerin eğitimini,yurttaşlık bilinçlerini,davranış ve eylemlerini beğenmeyenleri şöyle bir gözlemledim.

Yakınılan noktalara baktım ve Türkiye'de daha iyi bir ''politika eğitiminin'' verilmesi için gerekli 5 altın maddeyi hazırladım.
 
 

İşte o 5 altın madde:

Daha iyi bir ''siyaset eğitimi'' verilmeli. Ne diye?
 

1- Siyasetçi her türlü siyasi problemde afallayıp,'ne yapacağını bilememe' sendromu yaşamasın diye. Buna örnek verecek olursak; Suriye'nin Türk savaş uçaklarını vurması ve buna müteakip iki Türk pilotun can vermesinin ardından, psikolojik ve sosyolojik travmaların, ''ne yapacağını bilememe'' durumlarının oluşması ve bundan dolayı da birçok kişinin ''savaş çığırtkanlığı'' yapması ülkede ciddi bir siyasallaşamama olgusuna, politik meselelere ilgisiz ve bu tür meselelerden kopuk bir neslin yetiştiğine işarettir. ''Her türlü siyasi durumlar,krizler,kırılma noktaları'' için sağlam bir eğitim şart.

2- Tabanla-Tavan arasındaki dengeyi kurabilsin diye. Sıkı bir iktisat-halk eksenli eğitimden geçmelidir ''politikacı'' olmaya karar vermiş kişi. Öyle ki vatandaşlık duygusunu yitirmemeli,kendi maaşlarıyla geriye kalan yurttaşın sahip olduğu maaş çizelgesini iyi tartmalı ve bu platformda ciddi işlerle uğraşmalıdır. Terazi görevi görmelidir.Örneğin Fransa'da iktidara gelen bir hükümetin milletvekilleri hiç gocunmadan,kendi maaşlarından belirli bir pay alıp,bu payı memur ve işçi sınıfının maaşlarına dahil edebiliyor. Bunu, sosyal eşitsizliği ortadan kaldırabilmek adına yapıyor. Çünkü,aldığı vatandaşlık ve siyasetçi olma bilgisi bunu emrediyor.
 
3- Halka derin bir saygı duysun, Temsilcisi olduğu insanlara ulu orta hakaret etmesin, onlarla alay etmesin diye.Siyaseti kendisine meslek edinecek kişi,bunun sorumluluğunda olmalıdır. Demokrasiye inanan kimseler,halkın politika bilimindeki yeri ve önemini gayet iyi bilirler. Halk yoksa,politika da yoktur çünkü. İki kişinin olmadığı yerde siyaset yapılabilir mi? Demokrasilerin bir gereği olarak halkla iyi geçinmelidir politikacı. Onlarla sağlam bir iletişim,sağlıklı bir diyalog kurabilmelidir. Politikacı dediğimiz kimseler,halkın hizmetkârlarıdır,onlara hizmet etmekle,bu uğurda alın terletmekle yükümlüdürler. Bu bakımdan siyasetle uğraşacak kimselere,öyle sıkı eğitim verilmeli ki, halka ''benim geldiğime sevindiğini söylüyorsun,nereden bileyim sevindiğini,takla at da göreyim'' gibi şeyler dememeli. Bunu diyebiliyorsa o kişiye ''politikacı'' denemez zira.
 
4- Farklı ırktan,mezhepten,renkten,inanıştan olanların da bir anadan doğduğunu ve bunun bir suç olmadığının bilincinde olabilsin diye. Türk Siyaseti dünden bugüne farklılıkları sevmedi,sevemedi. Türk Kürdü,Alevisi Sünniyi, Sünnisi Süryaniyi, Yahudisi Ermeniyi bir türlü ''benimseyip'' kabullenemedi. Geçici el sıkışmalar,yüze karşı gülmeler olduysa da umumi olarak baktığımız vakit bunu çok net görebiliyoruz. Mesela, bir Ermeni kesim vardır ki ne yapsa sevilmez. Bir şeyler demeye kalksa, sözleri ağzına tıkılır,konuşturulmaz. Bu böyle olmamalı elbette. Söz gelimi,Bir kişi 10 dakika konuşup,diğeri konuşturulmuyorsa orada demokrasi yok demektir. İki zat, 5 er dakika konuşarak demokrasi sağlanabilir. Buna varsın ''komüner'' biçim desinler,varsın ''demokrasinin hası'' desinler, ne fark eder ki eşitlik sağlandıktan sonra.Yani ''politikacı'' olabilecek fert, önce ırksal,dilsel,dinsel,mezhepsel ön yargılarını yıkmalı. Ona,bu yönde bir eğitim verilmeli.
 
5- (Belki de en önemli madde) Ona, meclis kurarak parlamenter sistemi hediye eden,onun siyasetle uğraşmasını sağlayan,bu işi onuruyla-layıkıyla yapmasını emreden Ata'sını iyi tanısın diye. Atatürk'ü seversiniz, ya da sevmezsiniz bu kişisel bir meseledir ve sevmemek de en az sevmek kadar doğal bir 'hak'tır. Lakin,toplum -özellikle de siyasalar- Atasına saygı duymak zorundadır. Çünkü sahip olduğu değerleri, siyasi meseleleri konuşabilecek alanı,bu alanda söz sahibi olma şansını kısacası ona koskoca bir Cumhuriyet vermiştir o şahıs. Ki tüm bunları gelecek nesle devretmek o zamanın şartlarında hiç de kolay değildir. O zor yıllarda, kendisinden sonraki nesillere bir şeyler bırakabilmiş insana -ki bu insan dünya uluslarının saygı duyduğu bir insan- saygı duyulmalıdır. En azından kutsal ''emeği'' için. Bugün bakıyorsunuz, Türkiye'de Atasını tanımayanların kol gezdiği bir meclis var. Bu insanlar, Atasını tanımadığı gibi,onun hakkında etraflıca bilgiye sahip olmadığı gibi, onu ve politikalarını ''acımasızca'' , ''söver gibi'' ve ''saygısızca'' yerebiliyorlar. Bu bakımdan ''Demir ağlarla ördük diye marş söylüyorlar,ne ördünüz allah aşkına?'' gibi sözler sarf edilmemeli.Yapılanlar,göz ardı edilmemeli.Bu, büyük bir gaflet ve nankörlüktür.Önüne geçilmeli bunun.Verilecek siyaset eğitimi ''ataya saygıyı'' öncelikli artı değer olarak programına katmalıdır.
 
*Not: Bu liste alabildiğine uzatabilirsiniz. Hatta bu yazıyı okuduğunuzda maddelerin devamını kendinizce yazıp,çizebilirsiniz. 
 
Velhasıl kelam, mevcut siyasal eğitim yetersizdir. Bu konunun üzerine gidilmeli ve ''bilinçli siyasiler'' yetiştirilmelidir.
 
Aksi halde, anti demokratik oluşumlar kol gezer ülkede,
 
Şuan olduğu gibi...
 
Gökhan YILMAZ
iletisim@politikadergisi.com

 

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.