Dağ'ın Faresi ve Bir Doğum Hikayesi

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Yazar: 
Tamer Yazar
Yazının Yazıldığı Tarih: 
01-10-2013

Sizi bilmem ama, konu, bana göre bunun ötesi değil…

Hiç değil…

O yüzden de “Dağ Fare Doğurdu” demek gerek belki de!

Ve o doğum hikâyesine ekli kırıntıları birleştirmek… !

Hani eldeki için... !!!

Sahi, ne oldu?

Daha çok demokrasi mi?

Daha çok özgürlük mü?

Ya insan hakları… !!!

Ona ne oldu?

Ne kadarı oldu?

Sıralanan bu listede en karlı çıkanlar öyle görülüyor ki Siyasi Partiler oldu!

Niye mi?

Son Genel Seçimler sürecinde 218 milyon 200 bin 741 lira seçim yardımı yapılan siyasi partilerimiz, vergilerimizle daha çok bayrak almak, daha renkli aktiviteler düzenlemek ve kendi siyasi ideolojik yapılanmalarında kullanmak üzere artık daha çok parayı Devlet Bütçesi’nden, bir diğer deyişle, ceplerimizden çekecek…

Aynen Başbakan Erdoğan’ın şu ifadelerinde yer ettiği gibi… !

"Siyasi partilere devlet yardımının kapsamını genişletiyoruz. Siyasi Partiler Kanunu'nun Ek 1'inci maddesini değiştiriyor, devlet yardımı için yüzde 7 olan mevcut oranı yüzde 3'e çekiyoruz. Yani seçime katılan siyasi partilerden yüzde 3'ü aşan oranda oy alanlara da, Hazineden ayrılan toplam kaynak içinden devlet yardımı yapılacak. Bu düzenlemenin de, siyasi partilerimizi güçlendireceğine, katılımcılığı artıracağına, rekabetin daha adil hale gelmesine katkı sağlayacağına inanıyoruz.”

Devlet destekli demokrasinin toplum destekli hale gelmesine özlem duysak da, elde ki tablo ne yazık ki bu… !!!

Peki, bu tablonun nedeni mi?

Siyasi partilerin, ekonomik ve mali açıdan bir takım güç odaklarının kontrolüne girmemesi… !!!

 Ama gariptir, daha çok demokrasi denen bir ülkede bizler hala seçimleri engelli bir koşu halinde götürüyoruz…

Yüzde 10 noktasında takılıp düşenlerin ülkesinde, seslerini duyuramayanların kalabalıklarına yenilerini ekliyoruz…

Tamam, bu konuda “Dağ” ve “Fare” hikâyesinin dışına taşan bazı adımlar da yok değil… !

Nasıl mı?

Erdoğan söylesin;

“Mevcut sistemle yani yüzde 10 barajıyla devam edebiliriz. Barajı yüzde 5'e çekip, 5'li gruplandırmayla Daraltılmış Bölge Seçim Sistemini uygulayabiliriz. Üçüncü seçenek olarak da, ülke barajını tamamen kaldırarak, Dar Bölge Seçim Sistemini getirebiliriz.”

Anlayacağınız, Seç-Beğen-Al” ya da “kendin pişir kendin ye” tarzında ama bol seçenekleri olan bir menümüz var… !!!

Tamamen aç kalma tercihi de bize ait olacak anlaşılan…

Ya da ortaya karışık bu denli zengin (!) malzemeden ufak ufak atıştırmak da…

Aslında demokrasi paketi diye de adlandırılan bu son yaşam hikayemiz, kendi ülke gerçeklerimize yaklaşmamızı biraz abartılı olarak sunmanın ötesine ilerlememiş, ki “Siyasi Partiler Kanunu'nun 43'üncü maddesindeki kısıtlayıcı hükmü kaldırıyor, ön seçimlerde Türkçe'den başka bir dil ya da lehçeyle propaganda imkanını tüm partilere sağlıyoruz” diyen Erdoğan da buna karşılık konuşmuş.

Yani sizin anlayacağınız; alınan, çalınan, alıkonan, ertelenen ya da iptalinin altına imza atılan her bir “Hak”, hak sahibine teslim edilmiş…

Kendi dilinde kelepçeli yaşayan milyonlara ise “özgürsünüz” denilmiş…

Anadolu’nun yasaklanmış harflerinin ama demir parmaklıklar arkasına gönderdiklerine de “özgürlük sizin” diye de eklenmiş…

Harfler “iade” edilmiş… !!!

İşin özeti mi?

Tamam, kendi yasaklı geçmişimizi şöyle kıyı bucak temizlemişiz, bu net, ama yeni bir özgürlük alanı yaratamamışız… !!!

Tabi bir de, Mor Gabriel (Deyrulumur Manastırı) Arazisi’ni de Manastır Vakfı'na iade etmişiz… !!!

Kamusal alanda örtünmek isteyenlere kapı aralamışız… !!!

“Türküm” diye başlayan öğrenci andına bir şekilde noktayı koymuşuz… !!!

Toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin sürelerini ise uzatmışız… !!!

Ama ne var ki o yürüyüşlere yönelik “uygulanacak” şiddetin dozunu (!) hiç ama hiç ayarlayamamışız... !!!

Evet…

Türkiye, Ankara’dan yayılan bu reform çabalarını sonuna kadar dinledi dinlemesine de, ne kadar inandı, orası tartışılır.

Kendi adıma mı?

İnanmadım…

 Ama birkaç isteğim var, hani “Korkaklar, zafer anıtı dikemezler” diyen Başbakan Erdoğan’dan… !!!

Ne mi?

Roboski’de yitip giden 34 canın adaleti!

Hrant Dink cinayetindeki perdelerin aralanması!

Reyhanlı bombalamalarındaki istihbarat zafiyetinin sorumlularının ceza alması!

Taksim Gezi eylemlerinde ölen, öldürülen 6 genç için “failler bulunsun” beklentisi!

Gerekirse “devlet” özrü!

Ve de devlet sorumluluğu… !

Sanırım biz önce “adalet” istiyoruz Sayın Başbakan, ardından da özenle hazırlanmış, ama paketlenmemiş bir “demokrasi” !

Kendine iyi bak Türkiye…

 

Tamer YAZAR

iletisim@politikadergisi.com

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.