CHP Nereye Gidiyor?

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Yazar: 
Gökhan Cebeci

“Benim iki büyük eserim vardır; biri Türkiye Cumhuriyeti, diğeri Cumhuriyet Halk Partisi’dir.”M.K.Atatürk.

 

   Çok açık ki ikincisini kurtarmadan birincisini kurtarmak olanaksızdır.

 

   Büyük bir deha olmasına karşın hayatı boyunca örgütçülüğe inanmış ve birçok örgütlenmeyi gerçekleştirmiş olan Atatürk’ün göz ardı edilen en büyük özelliği budur.

 

   Ülkenin karanlığa sürüklenişini durdurmak, Cumhuriyet başta olmak üzere Ata’sının devrimlerini ve bütün emanetlerini koruyup kollamak isteyen Atatürkçülerin de Ulu Önder’i örnek alıp örgütlü güç olarak hareket etmekten başka şansları yoktur. Sahip oldukları en büyük örgüt de CHP’dir.

 

   Ancak bugün CHP; yerli işbirlikçiler, Sorosçular, ikinci cumhuriyetçiler, etnik milliyetçiler ve cemaatçiler ile doldurularak sözüm ona sosyal demokratlaştırılırken (!) Altı Ok’tan uzaklaştırılmakta, Atatürk’ün partisinin sosyal demokratlıktan önce Kemalist bir parti olduğu ısrarlı ve sistemli bir şekilde unutturulmaya çalışılmaktadır.

 

   Üstelik benimsenen Türk tipi sosyal demokrasi değil, Avrupa sosyal demokrasisidir. Oysa Kemalizm,‘Yurtta barış dünyada barış’ ilkesi ile savaşa ve sömürüye karşı çıkmakta ve Irak’ta yüz binlerce insanın hayatını kaybetmesinin önde gelen sorumlularından İngiltere İşçi Partisi örneğinde olduğu gibi Avrupa’nın sosyal demokrasisinden ayrılmaktadır.

 

   Böylesi bir sosyal demokrasi, sağ bacağı liberal demokrasi olan emperyalizmin, sol bacağı olmaktan başka bir şey değildir

 

   Kemalizm, sosyal demokratlar başta olmak üzere AB siyasi parti ve politikacılarının ‘özgürlükler’ adı altında ülkemiz gibi gelişmekte olan ve ayakta kalmaya çalışan ulus devletlere dayattığı etnik milliyetçi ve mezhepçi politikaları reddeder. Ne AB’den ne ABD’den, kimseden icazet almaz. Uluslar arası ilişkilerde eşitliği savunur.

 

   Kemalist anlayışı terk etmekte olan bir CHP için, partinin sağa kayması, sola devrilmesi gibi tartışmalar yapılmasının bu yüzden hiçbir anlamı yoktur.

 

   Emperyalizm karşıtı olmayan bir sosyal demokrasi anlayışına sürüklenen CHP’de, partiye sağdan isimlerin katılımı konusundaki tartışmalar ancak bu bağlamda yapılırsa anlamlıdır.

 

   AKP ile omuz omuza yürürken çıkarların ters düşmesi ile birlikte hükümet ile yolları ayrılan, ömürleri CHP karşıtlığı ile geçmiş ve hatta CHP milletvekili olmasına karşın CHP’li olmadığını da açık açık söyleyebilen hilafetçi, cemaatçi vb isimler değil… Anti-emperyalist, tam bağımsızlıkçı, Atatürk’ün ilke ve devrimlerini benimsemiş sağ siyasetçiler elbette Atatürk’ün partisinde yer alabilir. Asıl tartışılması gereken, işbirlikçi, bölücü isimlerin, solcu (!) oldukları savı ile CHP çatısı altında nasıl yer bulabildiği, sağdan da soldan da neden ısrarla Altı Ok karşıtı isimlere kucak açıldığıdır.

 

   Son Cumhurbaşkanlığı seçimi de göstermiştir ki, CHP’nin tarihsel dokusuna ve felsefesine ters olan etnik milliyetçi, hilafetçi isimler partiye seçmen kazandırmayı bırakın, mevcut seçmeni de kaybetme tehlikesi yaratmaktadır.

 

   Örneğin, eski Diyarbakır Baro Başkanı Sezgin Tanrıkulu’nun CHP’de siyaset yapması ile birlikte CHP’nin Diyarbakır’da oyu artmamıştır. Zaten Tanrıkulu, Diyarbakır’dan milletvekili adayı olarak ilindeki CHP oyunu arttırmaya çalışmaktansa milletvekilliğini garanti altına almış ve İstanbul’dan meclise girmiştir.

 

   Sn. Kılıçdaroğlu’nun dikkatinden kaçırdığı nokta, seçeneği olmayan CHP seçmeninin, kendisinin oluşturduğu parti vitrinine ve uyguladığı politikalara değil, Altı Ok’a oy verdiğidir.

 

   Kılıçdaroğlu, meclisteki CHP milletvekilleri ve partinin yöneticileri arasında bir avuç sayıya indirdiği Atatürkçü, yurtsever, tam bağımsızlıkçılara ( birçoklarının tanımına göre ulusalcılara) bakıp CHP seçmeni içinde yer alan bu düşüncedeki kitlenin oranını buna göre hesaplıyorsa çok yanılır. CHP seçmenin ezici çoğunluğu tasfiye edilmeye çalışılan ulusçu düşünceye sahiptir.

 

   Gidecek başka yeri olmayan çaresiz CHP seçmeninin, parti politikası ve yönetici profili konusunda tavan yapmış duyarlılığını hiçe sayan Kılıçdaroğlu ve arkadaşlarının, CHP varlığını sürdürürken, başka bir parti ile bu politikayı yaptıkları takdir de alacakları sonuç büyük hayal kırıklığı olur.

 

   Olayın farkında olamama öylesine bir boyut almıştır ki, bütün bu rahatsızlıklardan ötürü parti genel başkanı ve yönetimine eleştiri getiren Atatürkçülere, bazı aklıevveller Atatürk’ün partisinde kapıyı göstererek, İşçi Partisi’ne veya şuraya buraya gitmelerini söyleme cüretini göstermiştir.

 

   (Madem ulusalcı dalgayı aşacağız diyenler ile, özerklik yanlıları ile kol kolasınız. Genel Başkanınız TESEV’in üyesi ve Türkiye’de laikliğin tehlikede olmadığını düşündüğünü söylüyor, üstüne üstlük altı oku yeniden yorumlayacaklarını belirtiyor ve madem bütün bunlar sizin anlayışınıza göre sosyal demokrasi oluyor o zaman buyurun SHP’yi canlandırın ve orda siyaset yapın. Nasıl, oldu mu şimdi?)

 

   Tamam, CHP elbette gelişmeli, politikalarını gözden geçirmelidir. Zaten ilkelerinden biri devrimcilik olan bir partiden başka türlü bir davranış beklenemez. Ancak devrim ileriye doğru olur. Karşıdevrimin değirmenine su taşıyan bir CHP kabul edilemez.

 

   Kılıçdaroğlu bu şekilde devam ederse, CHP seçmenindeki hayal kırıklığı kızgınlığa dönüşecek, belki DSP yeniden canlanacak ya da yeni bir seçenek için kamuoyu oluşacaktır. (Böylece ona buna kapıyı göstermelerine gerek kalmayacak, parti küçülerek tamamen kendilerinin olacak.) Hiç kuşku yok ki, Y-CHP insanların çaresizliğini daha fazla sömüremeyecektir.

 

   Hele bir de 2015 Haziran seçimlerinde alınacak yeni bir yenilgi sonrası, geçen sene Washington’da verdiği bir demeçte belirttiği gibi genel başkanlık koltuğunu Mustafa Sarıgül’e verirse… İşte o zaman vah CHP’nin haline. 

 

Gökhan CEBECİ

iletisim@politikadergisi.com

Yorumlar

Karşı devrimci Chp

Yeni chpnin başına cemaat çetesi ve akpnin düzenlediği kaset komplosundan sonra getirilen kılıçdaroğlu namı değer dersimli kemal artık chpyi giderek karşı devrimin yönüne sokarak emepryalizmin ona yüklediği görevi hakkıyla yapmanın hızıyla yol almaktadır. Daha partide grup başkanıyken onur öymenle girdiği dersim polemiğinde dersimde 1937 ve 38 yıllarında yapılan  sözde katliamı mustafa kemale fatura eden liboş ve kürtçü bölücü zihniyeti bugün de sahiplenmiş yine kılıçdaroğlu tarafından partiye taşınan sezgin tanrıkulu adındaki pkk yanlısı kürtçü bölücü kişi geçenlerde dersimden dolayı  chp adına  özür bile dilemiştir.Bu resmen chpnin karşı devrimci akp ve pkk zihniyetine teslim olduğunun somu kanıtıdır. Hüseyin aygün adındaki chpli pkklı bölücü
vekil ise dersimde kemlist rejimin devrimci güvenlik güçlerine karşı fransız ve ingiliz istihbarat tarafından kışkırtılıp ayaklanan feodal toprak ağası seyit rıza yobaz ve bölücüsünün yakınlarıyla mecliste şov şeklinde toplantı yaparak chpnin artık akp ve pkk çizgisinde bir parti olduğunu kanıtlamıştır. Peki gerek bu tanrıkulu,aygün ve Atatürke kefere diyen bekaroğlunun Atatürkün kurduğu chp de ne işi var. Çünkü o şahısları chpye getiren namı değer dersimli kemaldir. Chpnin karşı devrimciliği reddi miras olarak kendini gösterirken dersimin feodalizmin karşı devrimin yobaz vatan haini ve emperyalizmle işbirliği yapan karakterini bile görmezden gelmekte ve bu yönüyle chp akp-pkk çizgisine düşerek chp tabanının tıpış tıpış ona oy vereceği hallüsyonuna kapılmaktadır. Chpnin karşı devrimciliğine bir örnekte akpnin bölücü pkk elebaşı apoyla masaya oturarak açılım saçılım sürecine karşı olmamasıdır. Oysa pkk silah bırakmamış,doğu ve güneydoğu bölünmek üzeredir,akp pkkya bölgenin asayişini bırakmış,pkk fiili açıdan devlet olmaya gitmektedir,ama chp bölücülerle saf tutmadan memnundur.Cumhurbaşkanlığı seçiminde yine karşı devrimci babası Mustafa Kemale muhalif birisini aday yaparak kılıçdaroğlunun yaptığı bu tercih en çok erdoğana yaramıştır.Zaten baykal da geçmişte erdoğanın siyasal yasaklarının kalkmasını sağlayarak bugün erdoğanın dinci faşist rejiminin önünü açmadı mı?Yakında seçimler var, chpnin bu seçimlerde hiçbir şansı artık kalmamıştır,hiç bir Atatürkçü,laik,ulusalcı ve yurtseverin ve solcunun  artık chpye destek vermek gibi bir zorunluluğu olamaz. Nitekim chpden ayrılan bir vekil emine ülker tarhan anadolu partisini kurarak ulusalcılar açısından doğru bir alternatif olmaya aday görünmektedir.Chp zaten kıyılarda birazda istanbulun birkaç ilçesinden oy alacak durumdadır,bu kesimde chpye yaşam tarzı açısından oy vermektedir,ancak chp artık Atatürkçü laik değerleri ve ulusal birliği,toprak bütünlüğünü savunmadığı için chp 2015 hazirandaki seçimlerde istanbuldan da oy alamıyarak belki de yüzde 10 barajına takılacaktır.Türkiyenin dinci faşist bir rejime adım adım gittiği bir dönemde emekçi halkın aklını başına toplayıp, seçimlerde doğru tercihler yapması gereklidir, Türkiye iran olmadan Kemalizmin yarım kalan devrimini tamamlayıp,anadoluda aydınlanma ve feodalizmi tasfiye eden toprak devrimini hayata geçirerek,tekrar demokratik laik tam bağımsız anti-emperyalist,kamucu ekonomi,halkçı,devrimci bir Türkiyeyi inşa etmek zorundayız. Şimdiki hedefimiz demokratik devrimle sınırlı olsa da ilerde bu devrimi sosyalist,proleter devrime de vardırmanın yolu açılacaktır.
 

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.