Biz Türk müyüz ?

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Yazar: 
Aykut Alp
Yazının Yazıldığı Tarih: 
31.10.2012

Mu kıtası ilk olarak İngiliz Albay ve gezgin James Churchward'ın Tibet'te yaptığı araştırmalara dayanan ve bunlarla ilgili olarak yazdığı 4 adet kitabına konu edilmiştir. Churchward,Tibet tapınaklarında bulduğu yazı tabletlerini oradaki rahiplerden oniki senede öğrendiği Naga Maya dili ile tercüme ederek elde ettiğini açıkladığı efsaneye göre Büyük okyanus , Asya kıtası ve Amerika arasında yer alan bir adadır.Ve bu kıta yerlilerinin Türk soyunun başlangıcı ve Orta Asya'ya göçün burdan yapıldığı üzerine bir çok teori bulunuyor.

Teorilerden vazgeçip elimizdeki verilerden yolumuza devam edelim .Orta asya uzun ama uzun yıllar Türklere ev sahipliği yapmıştır.Bilinen ilk Türk devleti Büyük Hun İmparatorluğu'dur M.Ö 220 yılında Teoman bey tarafından kuruldu .Yani Teoman Bey Türklerin  atasıdır diyebiliriz.Orta Asya devleti Büyük Hun İmparatorluğu ile başlayıp günümüze kadar devam etmektedir.

Türk ırkı olarak Müslümanlığı ilk olarak gene Orta Asya'da Karahanlı'lar ile kabul ettik ve 1071 yılında  ise Malazgirt savaşı ile Anadolu yılları başladı.

Genel tarih bilgisinden sonra birde Orta Asya Türk devletlerinin yaşama ve yönetim tarzlarına göz atalım.

Boylar birleşerek siyasi bir birlik haline gelirse, buna "budun" denirdi. Budunun başına geçen kimseye "han" adı verilirdi. Türk devletinin başında bulunan kimselere "Tanju, Kağan, Han, Yabgu, İlteber" gibi çeşitli isimler verilmiştir. Bunların hükümdarlık alâmetleri, "taht, otağ, tuğ, davul, sorguç" gibi şeylerdi. Hükümdarlar, devlet işlerinde daima, büyük beylerden meydana gelen bir meclise danışırlar, onların razı olmadıkları işi pek yapmazlardı. Danışma meclislerinde herkes sözünü açıkça söyler, hükümdarı dahi istediği gibi tenkit edebilirdi. Çünkü meclis üyeleri, asıl güçlerini, temsil ettikleri zümrelerden alırlardı. Hükümdarın idare yetkisi, bazı şartlarla tahdit edilmiştir. Bunların başında halkı doyurmak, giydirmek, toplamak, çoğaltmak ve huzura kavuşturmak gelir. Kutadgu Bilig'te, halkın hükümdardan isteklerini; a) iktisadî istikrar, b) âdil kanun, c) asayiş olarak sınırladıktan sonra , "Ey hükümdar, sen halkın bu haklarını öde, sonra kendi hakkını iste" denilmektedir.

 Hükümdarların eşlerine "katun" (hatun) denirdi. Türk kağanları çoğunlukla Çinli veya diğer yabancı prenseslerle evleniyorlardı. Bunlar daha çok siyasî sebeplere dayanıyordu. Ancak, oğulları hükümdar olacağı için, ilk eşlerini Türk kızlarından seçmeye dikkat ederlerdi. Hatunlar zaman zaman devlet işlerine karışırlar, hatta kendi başlarına hükümdar bile olabilirlerdi. 

Şimdi bir de şuanda Türkiye'mizdeki anlayış ve duruma bakalım .Şuanda halkın seçtiği millet vekilleri var.Halk seçiyor onlarda halkı temsil ediyor tabi bu yazdığım kitaplardaki tanım.Ülkemizde iktidar partisi istediği yasayı çıkarır durumda olmuş halk istesin istemesin kendileri istediği sürece istedikleri yasa çıkar istedikleri mal satılır.Şimdi siz bana halk oy vermesin o zaman  diyorsunuzdur tabi bunun çeşitli nedenleri var ama konumuz şuan o değil.Gazeteciler tutuklu, halkın seçtiği millet vekilleri tutuklu, kimse yönetimi eleştiremez olmuş.Halk aç gezerken milletin vekilleri sefa içinde yaşar olmuş. Yöneticiler vatandaşa küfür eder olmuş. Toplumun bazı kesimlerinde kadına bırakın mirası söz düşmüyor.Parayla alınıp satılıyor. Kadının hiçbir değeri yok Allah bir kadın dört anlayışı bile bazı insanların aklında derin yer edinmiş.

Orta Aysa Türk Devletlerine baktığımızda şuan ki yönetim ve halk zihniyeti arasındaki  fark aslında çok açık.Orta Asya Türk Devletlerinde kağanın denetleyicisi eleştireni var iken şuanda millet vekilini değil denetlemek dokunmak suç olmuş yönetimi eleştirenler bertaraf edilmiş işten atılmış hatta ve hatta bazıları hapse yollanılmıştır. Orta Asya Türk Devletlerinde kağan halkının rahatı ve refahı için çalışırken şimdi halk yöneticilerin çocukları için çalışıp hatta onların yerine şehit oluyorlar. Orta Asya Türk Devletlerinde kadın yönetime bile katılabilirken Türkiye'mizde kadınlar mal gibi alınıp satılıyor Allah bir kadın dört anlayışı ile kadına verilen değer gözler önüne serilir olmuş.

Yazdıklarımı sakın Yüce Türk ulusunu eleştirmek , hakaret etmek , direk yönetimi , iktidarı veya muhalefeti eleştiriyor zannetmeyin ben sadece geçmişle günümüzün karşılaştırmasını yaptım sonuç olarak galiba bizler Osmanlı İmparatorluğu'ndan itibaren Arap ve İran kültürünü Türk kültürü ile birleştirip bambaşka bir kültüre erişmişiz durum bunu gösteriyor.Mustafa Kemal Atatürk'ün dediği gibi "Ne mutlu Türküm diyene"

Biz Özümüzdeki Türklüğe yakınlaştık mı ? uzaklaştık mı ? karar sizin...

 

Aykut ALP

iletisim@politikadergisi.com

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.