Az Gelişmiş Ülkesin Sen, Aklını Başına Al!

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Yazar: 
Melike KURTULUŞ
Yazının Yazıldığı Tarih: 
23.06.2012

Az gelişmiş ülkelerin akıl kullanımı nereden sağlanır?

Bir ülkenin sosyal, kültürel, psikolojik ve siyasal gelişimi için atılacak adımı güçlendirecek en önemli yapı o ülkenin ekonomisidir.

Az gelişmiş ülkelerde belli başlı özelliklerin kötü olması ve en önemlisi bir türlü ilerleyememesi de ülkeyi az gelişmiş yapar. Gelir düşüklüğü kıstası. Biz bir Etiyopyalının ortalama gelirinin bir İsviçrelinin ortalama gelirinin binde ikisi kadar olan bir dünyada, en alt %18’lik dilimin 2 doların altında olduğu, Afrika koşullarında yaşayan 14 milyon insanımızın olduğu bir ülkede yaşıyoruz. Evet, evet, dünya milyarderler listesinde 26 milyarderle derece yapan Türkiye, günlük harcaması 2 doları geçmeyen 14 milyon insanıyla da açlık sınırındaki ülkeler arasında yine dereceye girmeyi başarmış bir ülkeyiz biz.

Gelelim ikinci kıstasa. Az gelişmiş ülkelerde doğum oranı yüksektir. Nüfus artışı ile ülkelerin gelişmişlik düzeyi ters orantılıdır. Hızlı nüfus artışı, kişi başına milli gelirin azalmasına, dolayısıyla tasarrufların kısılmasına, üretimin yapısal olarak değişmesine ve tabii ki işsizliğin tavan yapmasına neden olmaktadır. Ülkede 0-14 yaş grubu nüfusun artması yani çalışmadan tüketen nüfus, kalkınmayı da olumsuz yönde etkilemektedir.

Bir diğer kıstas da iş-siz-lik. Bu konuya biraz farklı açıdan, bakılmayan tarafından bakmamız gerektiğinin bilincindeyim. İşsizlik mevzusunda işsiz bireyinde haksız olduğunu söyleyebilirim. Biz kendi istediği şekilde bir iş olursa çalışacaklarını söyleyen kişilerden oluşan bir topluma sahibiz. Bu kişiler, genellikle tembel oldukları için işi beğenmezler, iş şartlarındaki olası küçük bir değişikliğe razı olamazlar, istismar edileceklerini düşünerek komplekse kapılıp, bundan dolayı hemen işi bırakırlar veya istekleri olmadığı sürece işe başlamazlar. Aile fertlerinden biri çalışıyorsa, aile de bu gelire razı oluyorsa, diğer fertler bu yüzden çalışmak istemezler gibi durumlarda evet maalesef mevcut.

Diğer taraftan, alışveriş merkezleri de açılsın ama o büyük sermaye herhangi malın üretildiği fabrika kurmakta kullanılsa, pek çoğumuz için gelir sağlama olanağı doğacaktır. Buradan yola çıkarak; herkesimden herkesin sonucundaki ‘ekonomik gelişim’ e odaklanması, bunu özveriyle yapması demek ne demek siz tahmin ediniz.

ÜRETİM FAALİYETLERİ -> İŞÇİ İHTİYACI DOĞURUR -> YENİ GELİR DOĞAR -> BU EMEK GELİR

PAYLAŞIMI OLUŞTURUR -> BU EMEK TÜKETİM PİYASASINI ARTIRIR -> MAL VE HİZMET

PİYASALARI CANLANIR -> İSTİHDAMI ARTIRIR -> EKONOMİ BÜYÜR.

Diğer önemli kıstasımız, çok büyük sorunlar yaratan; gelir dağılımı eşitsizliği. Çok sevgili ülkemde, adaletli gelir dağılımı pek mümkün gözükmese de, toplum olarak elimizdekilerle üretim gücümüzü ortaya koyarak tüketim piyasasını artırsak, bunu becerebilsek, hükümet de bu beceriyi görüp bu eşitsizliğe, müdahalesinde bütün gücünü ortaya koysa; sosyal barışın ve fırsat eşitliğinin sağlanabilmesi, toplumsal refahın artırabilmesi, ekonomide istikrarın temin edilebilmesi gibi sonuçlar doğuracağından büyük önem arz etmektedir. Dikkat ederseniz, bizler en büyük aktörleriz.

Tüm insanlar farklı kabiliyete sahiptirler. Hangi kabiliyetlerin gelir elde etme konusundaki maharetleri tartışmalı olmakla birlikte okulda başarılı olmak, yenilikçi ve girişimci olmak, sağlıklı olmak, geliri artırmada önemli faktörler arasındadır. Çalışma koşullarındaki farklılıklarda; bazı insanlar gönüllü olarak fazla süre ile çalışabilirler ve emek verirler, bazı insanlar da daha istenmeyen, zorlayıcı belki tehlikeli işlerde çalışırlar. Bu tip işlerde çalışanlar için de bazı teşvikler verilebilir. Bunun yanısıra bazı insanlar risk alarak gelirini riskli yatırımlara yatırırken, bazı insanlar risk almaktan kaçınırlar. Eğitim düzeyi de kişiler arası gelir farklılıklarının en önemli sebebi olduğu gibi daha fazla iş tecrübesine sahip ve daha kadifiye olan kişiler de daha fazla gelir elde ederler. Bunların yanısıra, tabii ki şans. İnsanların kontrol edemedikleri bazı faktörler ve rastlantılarda zengin ya da yoksul olmalarına yol açabiliyor. Örneğin; Su bulmak amacıyla tarlasında kuyu açan biri, petrolü bulduğu için zengin olabilirken, kendisinin meydana getirmediği bir durgunluk nedeniyle bir inşaat işçisi işsiz kalabilir.

Peki ya az gelişmiş ülkelerdeki genel olarak hâkim sektör tarımdır. Ülkemizde nüfusun önemli bir kısmı geçimini tarımdan sağlıyor ise, bizim tarımı çok daha fazla önemsememiz gerekiyor. Tarım insanımızın temel besin maddelerini karşılaması adına, dış satımda önemli bir yere sahip olması adına ve ülkemizde birçok sanayi kolunun hammaddesini karşılaması asına ülke ekonomisindeki önemi ortaya koyuyor.

Türkiye’de arazinin %36’sında tarım yapılabilmektedir. Unutulmaması gereken, gelişmiş bir sanayisi olmayan bir ülkenin asla gelişmiş ülkeler arasında yer alamayacağıdır. Ancak Türkiye bir tarım ülkesi değil, ama isterse olabilir. Bunun için; tarım alanında hammadde üretimine yatırım yapması gerekiyor. Peki, nasıl üretecek tarım hammaddeyi? Eee, bir zahmet gübre fabrikaları, tohum fabrikaları vs. kurarak! Peki, bunları yapmak için ne gerekiyor? Çimento, demir, agrega ve makine. Peki, bunlar nasıl çalışacak? Enerji ile. Tarlalar traktörlerle sürülecek, traktörler fabrikalarda üretilecek. Ekin biçerdöverle biçilecek. Biçerdöverler fabrikalarda yapılacak. Vee… bu aletler mazotla çalışıyor. Demek ki neymiş? Sanayi olmadan tarım da olmuyormuş.

Dış ticarette geriliğimize ne demeli peki? Dış ticarette geri olmamız bizim için kaçınılmaz. Nedeni çok açık, çünkü dış ticaret açığımız var. Nasıl kapanır diye merak edip araştırırsak; mesela sanayi üretiminde ana mallarda dışa bağımlılığımız azalırsa kapanır. Yüksek teknoloji ile katma değeri yüksek ürünler üretip ihraç etmeye başlarsak kapanır. Nükleer enerji ile enerji ihtiyacımızı sağlayıp, elektrikli otomobili yaygınlaştırırsak kapanabilir. Lüks mal tüketimini, özellikle ithal edilen lüks otomobiller vs. kısarsak da açık azalır.

Az gelişmiş ülkeler arasında değiliz de gelişmekte olan ülkeler arasındaymışız biz. Bak bak bak. Yaşayan, gören, bilen herkes bilir ki bu belirttiğimiz özelliklerin en alası biz de mevcut durumda. Gayet de az gelişmiş ülkeyiz. Gelişmemiş bir para ekonomimiz var, borç sarmalımız var, gizli özneler halinde de olsa var da var.

AZ GELİŞMİŞ BİR ÜLKEYİZ BİZ. AKLIMIZI BAŞIMIZA ALALIM MI? ? ?

 

Melike KURTULUŞ

iletisim@politikadergisi.com

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.