Ana Dil Haktır

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Yazar: 
Gökhan YILMAZ
Yazının Yazıldığı Tarih: 
02.08.2012

Yıllardır yürütülen Kürt Dili’ni inkâr ve imha politikaları ne yazık ki Türk halkının büyük kesiminin aklını rehin almışa benziyor. Oysa ana dil, özgürlüktür. Bunu Türki Cumhuriyetlerin anayasalarındaki ana dil ile ilgili maddelere bakarak temelleştirelim.

Kırgız Cumhuriyeti, Rus Dilinin ve Cumhuriyet topraklarında yaşayan bütün diğer dillerin korunmasını, eşit ve özgür gelişimini ve kullanımını güvence altına alır.” ”Kırgızistan anayasasından ders niteliğinde bir başka madde özellikle dikkate değer: “Devletin resmi dilini yeterince bilmedikleri için vatandaşların hak ve özgürlüklerinin ihlal edilmesine izin verilmez.”

Kazakistan Anayasası’nın 7. maddesinde devletin anadiller konusundaki tutumu açıklanıyor: “Devlet, Kazakistan halkının dillerinin araştırılması ve geliştirilmesi için gerekli koşulları sağlayacaktır.” 19. maddede ise “Herkes, anadilini ve kültürünü kullanma; iletişim, eğitim, öğretim ve yaratıcı etkinliklerde kullanacağı dili özgürce seçme hakkına sahiptir” deniliyor.

Azerbaycan Anayasası’nın 21. maddesinde dillerin geliştirilmesi konusundaki Azerbaycan devletinin tavrı belirtiliyor: “Azerbaycan cumhuriyeti, halk tarafından konuşulan dillerin özgür kullanımı ve gelişimini güvence altına alır.” 45. maddede ise “Herkes, anadilini kullanma hakkına sahiptir. Herkesin, anadilinde eğitim alma ve yaratıcı etkinliklere katılma hakkı vardır. Hiç kimse, anadilini kullanma hakkından mahrum edilemez” ifadeleri yer alıyor.

Türkmenistan Anayasası’nda 13. maddede “Türkmenistan’ın bütün vatandaşlarının, anadillerini kullanma hakkı güvence altına alınmıştır” deniliyor.

Tacikistan Anayasası’nda anadil hakkı 2. maddeyle güvence altına alınmış: “Cumhuriyet topraklarında ikamet eden bütün uluslar ve halklar, anadillerini özgürce kullanım hakkına sahiptir.”

“Özbekistan Cumhuriyeti, topraklarında yaşayan milliyetlerin ve halkların dillerine, adet ve geleneklerine karşı saygılı bir tavır benimser ve gelişimleri için gerekli şartları sağlar.” (4.madde)

Antropolog Sibel Özbudun’un dediği gibi, “Anadilde konuşmak bir “hak” değil, bunun çok daha ötesidir. Nefes almanın bir “hak” olduğunun söylendiğini hiç duydunuz mu? Anadilin tartışılması bile bir suç, bir insanlık ayıbıdır…”   Bir dili yasaklamak demek, o dili konuşan halkı hiçleştirmeye ve köleleştirmeye çalışmak demektir. Sicilyalı şair Ignazio Buttita yazdığı bir şiirde, halkın anadilinden mahrum edilmesinin anlamını şöyle anlatıyor: ”Bir halk zincire vurulmuş, soyulmuş, susturulmuşsa özgürdür hâlâ. / İşsiz bırak, pasaportunu al, yemek yediği masayı, uyuduğu yatağı. Zengindir hâlâ. / Bir halk yoksul ve tutsaktır, dedelerinden kalan dili çalındığı zaman. Kayıptır artık.”

Kısacası, anayasamızdaki dille ilgili maddeler inkâra ve imhaya dayalı değil, özgürlüklere dayalı olmalıdır. Zira ‘’anadil’’ bir haktır.Bu hususta Türk halkı empati yapmalıdır. Türki Cumhuriyetler dışında dünyanın birçok ülkesinde çeşitli birçok azınlık dili resmi dil olarak kabul görmektedir. Niçin Türkiye’de de olmasın?

Not: Haber’de ODTÜ, Medya ve Kültürel Çalışmalar Bölümü’nden Uzay BULUT’un araştırma ve gözlemlerinden büyük ölçüde yararlanılmıştır.

 

 

Gökhan YILMAZ

iletisim@politikadergisi.com

Yorumlar

Kürtçe Bir Dil mi ki?

Gökhan bey,

İyi güzel de Kürtçe bir dil mi ki? Bunu ben söylemiyorum, yaptığı araştırmalar ve verdiği demeçler yüzünden görevinden uzaklaştırılan eski Türk Tarih Kurumu başkanı Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu'nun Türk Solu'na verdiği röportajın ilgili bölümü şöyle;

Kürtlere ait yazılı tarih yok

TÜRKSOLU: Bir taraftan da ayrı bir tarih ve ayrı bir millet laboratuvar ortamında yaratılmaya çalışılıyor. Olmayan belgelerle bir takım tezler üretilmiş, AB politikaları da yıllarca buna hizmet etmiştir. Sizse ‘eğer Kürdoloji Enstitülerini batılılar değil biz kursaydık çok daha farklı olurdu' söylemini de kullanmıştınız...

Yusuf Halaçoğlu: Ben bu tezi TTK'dayken önemle savunmuştum.

Eğer bir Kürdoloji enstütüsü kursaydık ve "ben Kürdüm" diyen bilim adamlarıyla beraber çalışsaydık, bugün onların da düşünceleri çok farklı olacaktı. Araştıralım ve bütün tarihe bakalım. Urartuların, Friglerin, Hititlerin, Anadolu'da yaşamış olan herkesin yazılı tabletleri var.

Peki niye Kürtler ait bir yazılı tarih yok? Peki hangi mimari eser, yapı vardır?

Varsa göstersinler. Neden yoktur? Niye Kürt tarihi olarak yazılmış Şerefname'nin dili Farsçadır? Neden Kürtçenin değişik diyalektleri birbirleriyle hiç anlaşamamaktadır? Neden Kürtçe Farsça üzerine oturmuştur? Neden sayıları Farsçadır?

TÜRKSOLU: Dilbilimcilerin araştırmaları da ancak üç yüz tane "Kürtçe" denebilecek kelimenin var olduğunu göstermektedir...

Yusuf Halaçoğlu: Dil bilimcilerin yerel ortamlarda yaptıkları araştırmalar da bu yöndedir.

Yerel toplumlarda dil meselesi çok az kelimeyle anlaşılacak niteliktedir. Bu Kürtlerin olmadığı anlamına gelmez. Fakat Kürtlerin aslının ne olduğu, menşelerinin nereye dayandığı konusunda bile bir çok farklı iddia vardır.

Şeref Han, Şerefname'de Kürt adının menşeini açıklarken; Sasani hükümdarı Dahhak'a kadar dayandırmak zorunda kalmıştır. "Dağlara kaçanlara Kürt denildi" diyor. Dahhak bir hastalığa yakalanmıştır. Hekimler, bunun ağrılarının dinmesi için iki gencin beyinlerinin çıkarılıp yaraya sürülmesi tavsiyesinde bulunurlar. Bu uygulanır. Dahhak biraz da olsa şifa bulur. Fakat bu işle görevlendirilmiş kişiler, gençlere acırlar. Bir genci öldürür, diğerini dağlara kaçırırlar. Şerefname, dağlara çıkan bu kişilere Kürt adı verildiğini söylemektedir.

Bir çok milletin böyle efsaneleri vardır. Fakat bu ne kadar doğrudur?

Neden çok eskilere dönük bir varlık yoktur?

O zaman nereden gelmektedir? Bunların da araştırılması lazımdır.

Bir toplulukla bir millet olmak çok farklıdır. Millet olmak için bir medeniyete sahip olmak gerekir. Bir varlık göstermiş olmak lazımdır. Türkiye'de 20-25 milyonluk bir Kürt nüfusundan bahsedilmektedir ki bu rakam her yıl 5 milyon artırılmaktadır!

Benim samimi düşüncem Türkiye'de "ben Kürdüm" diyenlerin sayısının çok fazla olmadığı yönündedir. Var olduğu söylenenlerin birçoğunun da zaten Kürtleşmiş olanlardan meydana geldiği biliniyor.

 

 

Anadil bir haktır; Ancak..

 

Sayın Gökhan Yılmaz "Anadil haktır" savı ile çok haklıdır. Ancak hak kavramını iyi anlamak gerekir. "Hak" kavramı hukuki bir kavramdır ve bu kavramı her zaman iki açıdan ele almak gerekir.

1) Toplumsal alan açısından haklar;

a)Siyasi Haklar, b)Sosyal Haklar ve c) Kültürel haklar diye üç çeşittir.

2) Hak sahipliği açısından haklar ise iki çeşittir:

a) Bireysel vatandaş hakları,

b) Grup hakları.

Grup hakları ise

b.1) Azınlık hakları ve

b.2) Ulusal haklar alarak iki kategoride değerlendirilir.

Şimdi "anadil hakkı" kavramını tam olarak yerli yerine oturtmak istersek eğer, o zaman anadil bir bireysel, kültürel vatandaş hakkıdır.

Devletin "resmi dili" kavramı ile "anadil" kavramını da birbiriyle karıştırmamak gerekir. Resmi dil, devletin resmi yazışma ve eğitim dilidir. Demokratik bir rejimde devlet vatandaşının anadil hakkını tanımak zorundadır. Ancak yineleyelim, bu hak bireysel ve kültürel boyutundadır. Çünkü devlet ulus toplum içinde konuşulan bütün ana dillere eşit mesafede olmak zorundadır. Tıpkı laiklik gibi! Laiklik ilkesine göre de devlet bütün vatandaşlarının dini inançlarına eşit mesafede olmak zorundadır. Bu nedenle devlet ana dillerin korunması ve bakımı ile de sorumlu değildir.

1982 Anayasası'nda Türkiye'deki anadilleri "inkâr ve imhaya dayalı" hiç bir hüküm yoktur. Ayrıca "Azınlık" kavramı siyasi bir kavramdır. Dolayısı ile azınlık hakları siyasi haklardır. Türkiye de siyasi azınlıklar, Türkiye Cumhuriyeti'nin siyasi tapusu olan Lozan antlaşmasına göre, sadece "Müslüman Olmayan" gruplardır(Hristiyanlar, Yahudiler vs.).

Örneğin Kürt kökenli yurttaşlar Türkiye'de bir azınlık değil, T.C.'nin asli kurucularıdırlar. Ulus olarak ortak resmi dilimiz Türkçedir. Dolayısı ile Kürtçenin resmi dil olmasını önermek demek, Kürtleri siyasi olarak azınlık olarak tanımak olacağından, Lozan’ı yırtıp atıp Türkiye Cumhuriyetini Türk-Kürt diye bölmek demektir.

Bırakalım Kürtçenin resmi dil olmasını, PKK'nın veya BDP'nin en önemli taleplerinden biri olan "Anadilde Eğitim Hakkı" dahi azınlıklara tanınan siyasi haktır. Bu talebin nihai amacı, Türkiye'de bir Kürt ulusu ve Kürt ulus bilincini yapay olarak yaratarak bağımsız bir Kürdistan kurmaktır. Bu da sonuçta Türkiye'yi böler.

Sonuç: Anadili öğrenme ve geliştirme bir ulus devlet içinde her vatandaşın en doğal bireysel kültürel hakkıdır. Ama etnik şoven Kürt milliyetçileri Türkiye Cumhuriyeti'nde bireysel ve kültürel olan bu hakkı çarpıtarak, grupsal siyasi bir hak olarak talep etmektedirler. Çünkü amaçları bir Kürt ulusu oluşturarak, ilerde bağımsız bir Kürt devleti kurmaktır. Üstelik bunu da bizzat Türk devletine yaptırmaya çalışmaktadırlar. Bazı aydınlar ise bilerek veya bilmeyerek bu talebi desteklemektedirler. Çoğu zaman iyi niyetle, fakat çok cahilce!

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.