Adı: Satılmış, Soyadı: Dönek

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Yazar: 
Yiğit ACAR

 “Gazetenin yayın politikasını sen belirliyorsun. O yayın politikasına uymayan adam orada nasıl oturur? Bir dükkân açıyorsun, şirket açıyorsun, şirketi batırmak için elinden ne geliyorsa onu yapan bir yöneticiyi orada tutar mısın? İyi çalışmayan bir tezgâhtarı orada tutar mısın? Hemen ertesi gün kapıya koyarsın. Efendim 'ama medyada basın dünyasında böyle değil' Nasıl öyle değil? Aynen öyle.” (1)

2010 Mart ayının başında söyledi Tayyip Erdoğan bu lafları. Çoğu gazetenin genel yayın yönetmenleri, yazı işleri kadroları mesajı almış olmalı ki, yukarıdaki ifadelere iç sayfalarda bile yer vermediler. Başbakan, “basiretli tüccar” gibi konuştu. Buna karşılık bir babayiğit çıkıp, “Gazeteci tezgâhtar değildir” diyemedi.

2010 Türkiyesi’nin halini düşününce gazeteci diye anılan yazarçizer takımının gerçekte tezgâhtardan öte bir şey olmadığı ortaya çıkıyor galiba...

Peki, Türk basını neden bu hale geldi? Neden bu kadar bayağılaştı ve düzeyi düştü? Nedir temel sorun? Düşünelim ve bulalım…

Öncelikle ülkemizde yazarçizer tayfada burjuva aydının azlığı göze çarpmaktadır. Aydın diye geçinenlerin hemen hepsi dönek ya da liberal faşist olup kendisinin bu sıfatlarını da asla kabul etmemektedirler. E, tabi zorla kabul ettirecek halimiz yok, fakat kavramları bir betimleyelim de herkes kim aslında ne olduğunu biraz da olsa anlayabilsin.

İşe çok eleştirilen burjuva aydını ile benim en çok eleştirdiğim dönek arasındaki farkları ortaya koyarak başlayalım. Burada burjuva aydınını savunmak değil, döneğin ne kadar mide bulandırıcı bir olgu olduğunu anlatmaya çalıştığımı baştan belirtmeliyim…

Burjuva aydını, vatana millete kurşun sıkma işini üstlenmez. Onun vatanla milletle kan bağı vardır. Herhangi bir burjuva bilim adamını Türklerin Kurtuluş Savaşı’yla Anadolu’yu yeniden işgal ettikleri türünden teorileri ortaya atmaz.

Burjuva aydınlarından kimse eşcinselliğe övgüler, ensest ilişkiye ve sübyancılığa güzellemeler döktürecek yazarlar yazmaz.

Burjuva aydını “Kahrolsun bağımsızlık” diye bağırmaz…

Küresel mafya bu tavırları yüzünden emekliye sevk etmiştir burjuva aydınını. Yerine dönekleri, devşirmeleri, yobazlar ve yalakaları koymuştur her köşe başına köşe yazarı olarak.

Dönek eskiden ağacın dalıydı. Şimdi ise kırılmış bir daldır ya da sopadır diyelim. Kimin elindeyse o elin aracı olmuştur. Kullandığı bir araç hem de.

Dönek ipini satmıştır. Kuralsız mafyanın tam aradığı personeldir. Mafyanın aradığı entel tipindedir. Tetikçi ya da özel tim görevlisi mi desek bilemiyorum adam tam görev adamıdır. Söv dedin mi söv yer dedin yerer.

Devşirme yazarçizer devrimci ideolojiden, üretimden, o üretimi gerçekleştiren emekçiden, üretimin coğrafyası olan vatandan ve milletten koparılmıştır.

Yanaşma döneklerimiz günümüzde “Ulus devlet bitti” diye ulusal çıkarların aleyhine dönmek aptallığı ve hainliği gösteren dönekler vaktiyle “Kapitalizm bitti” diye komünist enternasyonalizmi de hemen ilan edivermişlerdi…

Bu döneklerimiz için bir ustamız söyle demiş, hatırlatmadan geçmemeliyim:

“68’de kıpkızıl solcu geçinir, burnundan kıl aldırmaz, Kemalizm’e burun büker, devrimle sosyalizme geçileceğini söylerdi; zoru görünce döndü, kendisini sattı, sermaye uşaklığında para kazanmaya başladı; yine Kemalizm’e atıp tutarak dincilere göz kırpıyor.(2)

Şimdi bu dönek tayfaya bir fıkra ile hatırlamada bulunmak istiyorum:

Üçkâğıtçının biri, mübarek cuma günü, sizlere ömür…

Adam lanet, vurguncu, soysuz, kişiliğiyle ünlüymüş; üstelik dinciliği siyasette kullanarak yapmadığını bırakmamış. Herifin suç ortağı, en yakın yardımcısı, içtiği su ayrı gitmeyen bacanağı cenazeyi kaldırmak görevini üstlenmiş ama içi pır pır ediyormuş…

Neden?

Çünkü bacanağı, günahlarını bir bir biliyormuş. Çevrede dolaşan bir açıkgöz akraba sözüm ona bu işlerden anlarmış, yeğenin kulağına fısıldamış:

- Merak etme! Rahmetli mübarek cuma günü öldü. Cuma günü ölen Müslüman ayrıcalıklıdır, öteki dünyada sorguya suale tabi tutulmaz.

Bacanak sevinmiş. Cenazenin kaldırılacağı gün imamın çevresinde dolanıp durmuş…

Durmadan sorarmış:

- İmam Efendi, mübarek cuma günü ölen Müslüman ahrette sorguya tabi tutulmuyormuş; değil mi?

İmam:

- Hıı, hıı…

Bacanak biraz sonra yinelermiş:

- İmam Efendi, cuma günü ölene ahrette sorgu yokmuş.

İmam:

- Haa, hıı.

Kabrin başında bacanak yine imama asılmış:

- İmam Efendi, mübarek cuma günü ölen sorgudan sualden geçmeyecek, değil mi?

İmam yine atlatmış yanıt vermemiş.

Sonunda cenazeyi çukura sallandırmışlar, üstünü toprakla örtmüşler; mezarlıktan ayrılırken bacanak yine imamı yakalamış:

- İmam Efendi, cuma günü öteki dünyaya gidene bir şey yokmuş, değil mi?

İmam, herifi gömdü ya, artık görevini yapıp işini bitirmiş bir kişi rahatlığıyla bacanağa dönmüş:

- Ulan, demiş, cuma günü bir şey yapmazlar ama cumartesi günü anasını bellerler! ”

Sevgili döneklerimiz size sesleniyorum: AKP gidicidir. Görmeniz gereken gerçek önünüzdedir artık. Tayyip Erdoğan ya Yüce Divan’a gidecektir ya da bu ülkeden kaçacaktır. Başka seçeneği kalmamıştır,  adam ne yapsın…

Türkiye’yi özellikle bu hale düşüren işbirlikçi iktidar kaçacak delik ararken, siz ortakları medyadakiler, siz ne yapacaksınız? Bir an önce karar verin. Düşünme vaktiniz geldi de geçiyor…

Yiğit ACAR
yigit.acar@yahoo.com
iletisim@PolitikaDergisi.com

__

1) R. Tayyip Erdoğan, 2 Mart 2010, AKP Grup Toplantısı

2) İlhan Selçuk, 23 Temmuz 2003, Cumhuriyet

 

 

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.