Acı Ve Kan Dolu Bir Coğrafyanın Hezeyanları

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Yazar: 
Koray Kamacı
Yazının Yazıldığı Tarih: 
11.08.2013

Ülkem-bölgem, milletim ve ümmetim için, acının eksik olmadığı bayramlar yaşadık yaşıyoruz. Son yılların hemen her bayramında, aslında ciddi toplumsal sıkıntıları çoğumuzun gözleri görmese de, aynı coğrafya da yaşayan insanlar olarak birlikte yaşıyoruz.


Mensubiyet bilinci olan her Türk görüyor ki, hemen hemen dünyanın birçok yerinde Türk milleti olarak beraber haksızlıklara zulümlere maruz kalıyor, öte yandan aynı dinin mensupları olarak acıyı, gözyaşını, iç kargaşaları, kırsal, kentsel ve mezhepsel savaşları, yine son yıllarda hep beraber görüyor, yaşıyor ve acısını çekiyoruz. Ama tabi ki, bunu da mevzu bahis olunan yerlerdeki sıkıntıları herkes görmüyor. Duyarlı ve varlık, özlük, benlik, aitlik gelişimini tamamlamış insanlar görüp, hissedip üzülüyor. Çünkü içimizdeki, ‘’bana dokunmayan yılan bin yaşasın’’ diyenler, bir eli yağda bir eli balda olan, dünyayı umursamayan (af buyurun) sözüm ona ruhsuz ibneler, her daim (Yezidden) yana olan, insan siluetindeki iblisler ve dünya yansa bir bağ otum yanmaz zihniyetindeki yavşaklar, görmez-duymaz, hissedip incinmezler. İşte bunlar içimi acıtan esas üzücü durumlardır.


Ve en çok acıtan da, her ne hikmetse bütün bunlar genelde, Ortadoğu’da yaşanıyor ve yaşatılıyor…
 

Her nerede yaşanıyor yaşatılıyorsan, kahrol ey zulüm! Yine keza bütün bu acıları, Türk milleti ve Müslüman ümmeti yaşıyor ve bu olaylarda genelde ve çoğunlukla, hep kutsal aylarda yaşanıyor. İşte bütün bu acıların oluşumundaki sebeplere baktığımızda, beni üzen dışarıdan gelen düşman darbeleri değil. Beni asıl üzüp kahreden, içimizdeki bir birini Allahu ekber diye kıran, bismillah diye din kardeşine bomba atan, ya Allah diye din kardeşinin boynunu vuran, zavallı, akıldan yoksun, İsrail’in dümeninde ABD’nin güdümünde olan İmansız MÜNAFIKLARDIR...
 

İşte o münafıklar ki, ne Türklerin ne de Müslümanların belini doğrultmasına izin vermezler. Şimdi bütün bunlar yaşanıyorken, her gün yüzlerce insan öldürülüyorken, her saat yine onlarca çocuk ya ölüyor, ya yetim öksüz kalıyor ya da sakat bırakılıyorken, elhamdülillah Müslüman’ım diyen, Ne mutlu ki Türküm diyen diyebilen hangi duyarlı, insan tarafı tam gelişmiş, özünü ve yaradılışını bilen kişiler bayramı zevk-ü sefa içinde geçirebilir?
 

Peki, biz hiç tam anlamıyla mutlu müreffeh bir toplum olamayacak mıyız? Biz yaşanılası dünyamızda, bütün bu dünya dışı yaşam koşullarından, zalimden, zulümden, kinden ve nefretten nasıl kurtulabiliriz? Elbette ki bana göre çözüm vardır ve bu çözümde yeni nesil gençliğimizin beynini, yüreğini, gözünü ve bileğini korkmadan geliştirmesini, ümmet ve millet bilincini aşılayarak. Ama Millet olmadan da ümmet olunamayacağını öğreterek geleceğimizi teminat altına alabiliriz. Yeni nesil gençliğe bunu aşılayarak Ülkemizin ilelebet mutlu müreffeh bir ülke olarak dünya coğrafyasında yerini sağlamlaştırabiliriz. Ama tabi bizler de miadını doldurmuş kofiller olarak oturup köşemizde çocuklarımız bizi kurtaracak diye de bekleyemeyiz. Önce biz çocuklarımızı, kendimizi ve ülkemizi, küresel ejderha olan Amerika’nın, Siyonist Yahudi İsrail'in ve batının haçlı zihniyetli Avrupa sının, dümen çarkında ezilip, öğütülüp ve yok edilmesini engellemeliyiz. Çocuklarımızın, geleceğin büyük Türkiye’sini inşa etmesi için buna ihtiyaçları var. Bu da ancak ve ancak ‘’Tam Bağımsız TÜRKİYE Olmayı Başarabilirsek Mümkün Olacaktır...
 

Ve son Söz: ‘’ Başkalarına hükmeden kuvvetli, kendine hükmeden ise kudretlidir.’’

 

Koray KAMACI

iletisim@politikadergisi.com

 

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.