1993'de Ne Oldu?

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Yazar: 
Aziz Karayel

Türkiye hep zorlu ve karanlık dönemlerden geçmiş bir ülke. Bu kuruluşundan beri böyledir. Ancak herhalde 1993 yılı kadar bu ülkede karanlık ve kanlı bir yıl başka olmamıştır. 1993 yılı siyasi cinayetlerin ve terörün tavan yaptığı bir yıl olarak yerini korumakta ve esrarı hala çözülememektir. Herhalde bu yıl olanlar aydınlatılırsa günümüzdeki olaylar da açıklığa kavuşacaktır.

Uğur Mumcu, Eşref Bitlis, Turgut Özal, Cem Ersever, Madımak ve Başbağlar katliamları ve Bingöl’de 33 erin şehit edilmesi. Hepsi bu sene içinde olmuştur. Bu yüzden bu seneye ışık tutmak yerinde olacaktır.

Soğuk bir Ankara gününde Türkiye, Cumhuriyet yazarı Uğur Mumcu'nun arabasının bombayla havaya uçurulmasıyla uyandı. Olayı Radikal dinci bir örgüt üstlendi. Tıpkı Muammer Aksoy Bahriye Üçok vs. cinayetlerinde olduğu gibi. Ancak bu olay mantığa pek yakın gelmiyordu. Zira Uğur Mumcu yazın hayatına başladığı 70’li yılların başlarından beri zaten bu kesim tarafından sevilmeyen bir kalemdi ve o günlerde yazılanların 1993 yılında yazdıklarından pek bir farkı yoktu. Peki Radikal Dinci bu örgüt için değişen neydi? Belki onlar için değişen bir şey yoktu ama Uğur Mumcu için o dönemde değişen çok şey vardı. Uğur Mumcu PKK-Derin Devlet ilişkisini araştırıyordu. Bununla ilgili çok önemli belgelere ulaşmıştı. 12 Mart döneminin ünlü savcısı olan ve Abdullah Öcalan’ı daha Dev-Gençli bir öğrenciyken gözaltında serbest bırakan Baki Tuğla bu konuyu telefonda görüştü. Ondan söz aldı. Ancak bu görüşme bir daha olmadan Uğur Mumcu bu saldırıda katledildi.

Eşref Bitlis. Eşref Bitlis o dönemin Jandarma Genel Komutanıydı. Uçağı hala aydınlanmayan bir nedenle Ankara’da düştü ve şehit oldu. Eşref Bitlis'in özelliği terörün halkın kazanılmasıyla biteceğini savunması ve o yıllarda bölge halkına karşı yapılan yargısız infazların karşısında olmasıydı. Aynı zamanda Çekiç Güce karşıydı. Hatta 1992'de uçağı ABD’liler tarafından açıkca taciz edilmişti. O da Uğur Mumcu'dan bir ay kadar sonra uçağı düşerek şehit oldu. Ardından onun ekibinde olan bir çok subay sırayla öldürüldü. Binbaşı Cem Ersever de bu ekiptendi. Mahkemeye açıklayacağı şeyleri söyleyemeden o da Ankara’da bir yol kenarında ölü bulundu.

Turgut Özal ise malumunuz o dönemin cumhurbaşkanıydı. Kürt sorunu başından beri kafasının takık olduğu bir şeydi. Hatta bunun için rapor hazırlattığı Adnan Kahveci de şüpheli bir trafik kazasında hayatını kaybetmişti. 1988'de açıkca bir suikast girişimine maruz kaldı. Hatta Özalın ”Ben bu olayı çözdüm ama bu sır benimle mezara gidecek” dediği de rivayet edilmektedir. Eşref Bitlis'le yakın olduğu ve terör konusunda aynı düşündüğü biliniyordu. O da bir gün evinde spor yaparken hayatını kaybetti.

Madımak ve Başbağlar katliamları. 3 gün arayla olan bu iki katliam Türkiye’yi derinden sarstı. Madımak'da 37 insan diri diri yakıldı. Çok geçmeden 3 gün sonra Erzincan’da bir Sünni köyü basıldı ve 33 insan katledildi. Olay açıkca bir tertipti ve Alevi-Sünni kavgasını körüklemek ve ayrışmaya çanak tutan eylemlerdi.

Tabii ki de Bingöl katliamı. 25 Mayıs 1993'de silahsız 33 er Bingöl-Elazığ karayolunda yol kesen teröristler tarafından araçları durdurulup aşağı indirilmiş. Sonra  da katledilmişti. Olay Türkiye gündemine bomba gibi düştü. PKK’nın belki de Taşdelen baskınından sonraki o tarihe kadarki en kanlı eylemiydi. Ancak garip olan şuydu. O dönem PKK sözde ateşkes ilan etmiş, silahlar susmuştu. Özal da bu silahların sustuğu dönemi fırsat bilip bu dönemde terör konusunu çözmek için bazı çabalar içine girmişti. Olay Özal’ın ölümünden bir ay kadar sonra oldu ve açıkcası bu kanlı eyleme kimse anlam veremedi. Bu eylemle sessizlik sona ermiş ve “düşük yoğunluklu savaş” tekrar eski günlerine dönmüştür. Demek ki bu savaşın bitmesini istemeyen güçler vardı.

Gördüğümüz gibi 1993 yılı siyasi cinayetler, kitlesel katliamlarla akla kazınmıştı. Bu katledilen insanların ortak özelliği bellidir. Hepsi de terörün bilindik yöntemlerde bitmeyeceğini kavramış insanlardı. Uzun vadeli bir çözümle bu işin tamamen bitmesinin askeri yöntemlerle değil ancak oradaki bölge halkının kazanılmasıyla mümkün olacağını savunuyorlardı. Ancak yıllardı bu ülkeyi kasıp kavuran terörün bitmesi birilerinin işine gelmedi. Eğer bugünü aydınlatacaksak 1993 yılını aydınlatmakta fayda olduğunu düşünüyorum.

 

Aziz KARAYEL

iletisim@politikadergisi.com

Yorumlar

ellerinize sağlık

ellerinize sağlık gerçekten,uğur mumcu yu özlüyoruz!Çok aydınlatıcı

 

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.