“Akil Adamlar Meclisi-Senato” ya Olan İhtiyaç, Obdusmanlık Kapatılabilir mi?

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Yazar: 
BURHAN İŞCAN
Yazının Yazıldığı Tarih: 
16.06.2012

“Siyasete katılmayan aydınlar, cahiller tarafından yönetilmeye mahkumdur”

Dünyanın en güç işi; bir şeyin nasıl yapılacağının bilincindeyken, başka birinin bilinçsizlik içinde yapamamasını ses çıkarmadan seyretmektir.

Kamuoyunda "ombudsmanlık" olarak bilinen Kamu Denetçiliği Kurumu kurulmasına ilişkin tasarı, TBMM Genel Kurulu'nda kabul edilerek yasalaştı.

Kanuna göre, TBMM Başkanlığı'na bağlı, kamu tüzel kişiliğine haiz, özel bütçeli ve merkezi Ankara'da bulunan Kamu Denetçiliği Kurumu kurulacak. Kurum; baş denetçilik ve genel sekreterlikten oluşacak. Kuruma 1 başdenetçi, 5 denetçi ve genel sekreter, uzman ve uzman yardımcıları ile diğer personelden oluşan 246 kadro ihdas ediliyor. Kurum, gerekli gördüğü yerlerde büro açabilecek. Kurum, idarenin işleyişiyle ilgili şikayet üzerine, idarenin her türlü eylem ve işlemleri ile tutum ve davranışlarını, insan haklarına dayalı adalet anlayışı içinde hukuka ve hakkaniyete uygunluk yönlerinden incelemek, araştırmak ve idareye önerilerde bulunmakla görevli olacak. Ancak cumhurbaşkanının tek başına yaptığı işlemler ile resen imzaladığı kararlar ve emirler, yasama yetkisinin kullanılmasına ilişkin işlemler, yargı yetkisinin kullanılmasına ilişkin kararlar ile Türk Silahlı Kuvvetleri'nin (TSK) sadece askeri nitelikteki faaliyetleri kurumun görev alanının dışında olacak. Kurum, başdenetçi tarafından yönetilecek ve temsil edilecek.

Başdenetçi, denetçi, genel sekreter, uzman ve uzman yardımcıları ile diğer personel, siyasi partilere üye olamayacak; herhangi bir siyasi parti, kişi veya zümrenin yararını veya zararını hedef tutan davranışta bulunamayacak. Görevlerini yerine getirirken dil, ırk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din ve mezhep ayırımı yapamayacak; görevleri nedeniyle herhangi bir şekilde öğrendikleri mesleki veya ticari sırları, görevlerinden ayrılmış olsalar bile açıklayamayacak, kendilerinin veya başkalarının yararına kullanamayacak. Bu kişiler, kendilerinin, eşlerinin ve üçüncü derece de dahil kan ve kayın hısımlarının şikayetlerini inceleyemeyecek. Bu görevleri süresince resmi veya özel hiçbir görev alamayacak, ticaretle uğraşamayacak.

Kanunun, Kurum'a başvuru yapılmasına ilişkin maddesi 9 ay sonra, diğer maddeleri ise yayımı tarihinde yürürlüğe girecek. Kanun hükümlerini ise TBMM Başkanı ve Bakanlar Kurulu yürütecek.

Görüldüğü gibi kanunun çıkarılmasında amaç ortada;

Bir taraftan “YETMEZ AMA EVET” dedirtirken, diğer taraftan; “KENDİNE DOKUNDURUYORMUŞ GİBİ GÖSTERİP DOKUNDURTMAMAK”

Kıymetli okurlarım;

Sistem Mağdurları nı bilinçlendirme adına yıllardır yazıyorum.

Yazılarımda sıklıkla işaret ettiğim tek şey; bu ülke sorunlarının asıl kaynağı ve bu yüzden de tek sorun olan YASAMA olduğunu.

Ülkemizdeki gibi çoğunlukcu demokrasi modelinde yasama ve yürütme birleşmişse; asıl denetlenmesi gereken yürütme değil, yürütmeye yasal meşruluk imkanı veren yasamadır.

Sorun da buradadır. Yasamayı kim nasıl denetleyecek?

Milletin iradesi yürütmeye esas olmalıdır anlayışında, milletin iradesini ortaya koyan bir yasama varmıdır yokmudur; varsa gerçekten bu yasama milletin iradesini ortaya koymaktamıdır? İşte bunun denetlenmesi gerekir.

Bunu denetlemek vekaleti veren asılların görevidir.

Peki asıl olanlar bu bilinçtemi. İşte sorunun büyüğü bu.

Bunun için, bu muktedirlikte  akil adam olmak gerekir.

Seçmenlerin hemen hepsinin bu kabiliyet ve muktedirlikte olması mümkün değil.

Bu yüzden yasamanın yanında onu denetleyecek bir akil adamlar meclisine senatoya gerek vardır.

Tabi asıl gerekli olanda aklı başında seçmen meclisi; milyonlar meclisi oluşturmaktır.

Yukarda görüldüğü gibi obdusmanlık sadece yürütmeyi denetleyecek.

Yani yürütme; minareyi çalmadan önce kılıfı hazırlayacak, obdusmanlık ya da diğer adıyla kamu denetciliği bu kılıfa uyulup uyulmadığına bakacak; kılıfın uygun olup olmadığına değil. İş kılıfına uydurulacaksa;

Önemli olan bu kılıfı hazırlamaktır.

İşte AKP bunun bilincinde olarak, kılıflar hazırlarken; TBMM yi kanun fabrikasına çeviriverdi bir anda.Öyle ki çıkan yasaların farkında olmayı ne savunmayı yapan avukatlar, ne hakimler ve nede yargıçlar becerebiliyor bu yüzden.

Tabiatıyla yürürlükteki hukuk, yasal boşluklar temelli olan butlan hukuku oluveriyor.

İşi kılıfına uydurmak için.

Ve öylede olmakta her daim.

Benim yıllarca üzerinde durduğum husus işte bu kılıflar.

Bu kılıflar AKP hükümetinin  çoğunlukta olduğu TBMM den, rahatca türetilip,  üretilip çıkarılabilmekte. Zira karşılarında muhalefet tamamen yok.

Muhalefet yerine illüzyonistler kandırmaca sergilemekteler.

Bu durumda da AKP, şapkadan tavşan çıkarmış veya çıkaramamış  önemi kalmıyor. Tavşan yerine mendil de çıkarsa alkışlanıyor.

İşte bu şapkadan çıkanlara, yani ileriki icraatlar için hazırlanan kılıflara biz DEVLET POLİTİKASI deme andavallılığını  yaşıyoruz.

İşi kılıfına uydurmak için kılıfı önceden hazırlayan idare denetlenecek miş; bu kılıfa uyuyor mu uymuyormu işleri diye.

Peki iktidar olmak muktedir de olmakmıdır?

Koyunun olmadığı yerde keçiye abdurrahman çelebi derler hesabı, muhalefet olmayınca ülkede; bu açığı bile iktidar partisi kapatıyor. Birbirleriyle önce hizipleşen bakanlar ve AKP li vekiller, sonra tartıştık ve aklın yolu bir deyip anlaştık diye; akil adamlar rolü oynuyorlar.

Gerçek akil adamlar ise orda burada sinek vızıltısında beyanlar veriyorlar.

Yargıtay Eski Başkanlarından Sami Selçuk Mesela.

Anayasa Mahkemesinin, Cumhurbaşkanlığı Hizmet Süresi ile ilgili vermiş olduğu karara; Anayasa Mahkemesi çelişki içinde diye tepki göstermiş.

Kendisi gibi düşünen bir çok akil adamın olduğundan şüphe yok.

Peki öyleyse nedir bunları zayıf tutan.

Kurumsallaşmamalarıdır.

Bir amaç doğrultusunda (Devlet Politikası) organize edilmemeleridir.

Dolayısıyla tepkileri, “Tavşan dağa küsmüş, dağın haberi olmamış” nitelikte olacaktır.

Dağın karşısına dağ gerekir, ya güneşini ya yelini kessin.

Yürütme tarafından kuşatılmış bir Anayasa Mahkemesi var nasıl olsa. Çıkan yasaları denetleyecek sözüm ona. CHP bunu bile bile rüzgara karşı işemekte hala.

Allah insanlığa gönderdiği en son manifesto kitabı olan Kuran’da Rahman Suresi başında şöyle demekte; “ben kainatı belli bir ölçüye dayalı denge(ADALET) –MİZAN içinde yarattım. SAKIN O MİZANI BOZMAYIN.

Devlet Yönetiminde bu mizanın olmadığını göre göre abesle iştigal etmenin anlamı; İlahi adaleti es geçmektir.

İlahi adaleti es geçenler eninde sonunda kendi adaletlerinin mahkumu olurlar.

Tarih bunun örnekleri ile dolu.

Ve bir başka ayet;

“Akıllarını güzelce kullanmayanları Allah pislik(murdarlıklar) içinde bırakır!”Yunus 100.

 

Burhan İŞCAN

iletisim@politikadergisi.com

Yorumlar

Kıymetli Dostlarım;

Kıymetli Dostlarım; "OMBUDSMAN" kelimesi yazıda hatalı yazılmıştır. Bu hatadan dolayı tüm okuyucularımdan saygılarımla özür dilerim..

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.