12 Eylül’ün Ardından (1)

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

    12 Eylül darbesi, günümüzde farklı ideolojilere mensup insanlar tarafından da eleştirilmekte, ordunun yönetime el koyması anti-demokratik bir hareket olduğundan işkencelerin ve katliamların olması doğal karşılanmakta,  tüm darbeler “işkence-katliam” getirir tezi basında uzun zamandır işlenmektedir. Elbette bu fikirlerin büyük kısmı doğrudur ama eksiktir. Ordunun yönetime el koymasına paralel olarak işkence ve katliamların yaşanması doğal bir olgudur.  Ancak bu katliamlar kimlere yöneliktir, darbecilerin siyasi duruşu nedir, kimlerle işbirliği yapmışlardır, 12 Eylül'de asılanların düşünceleri nelerdir gibi sorular cevaplanmadan 12 Eylül süreci derinlemesine tahlil edilemez. 12 Eylül'ü derinlemesine bilmeyenler ise bugün palazlandırılan “Askeri darbeye hayır, sivil darbeye evet!” söylemlerinin sahiplerini yeterince tanıyamaz.

  

   1)  12 Eylül ile birlikte gözaltına alınanların, öldürülenlerin çoğunluğu hangi ideolojinin mensuplarıdır ve darbe belirli bir ideolojiye yönelik sistematik bir hareket midir?

   12 Eylül darbesiyle birlikte gözaltına alınan kişi sayısı yaklaşık 650 bindir. 98 bin kişi örgüt üyesi olmak suçundan yargılanmış, 30 bin kişi sakıncalı olduğu gerekçesiyle işten çıkarılmıştır. 160 kişi cezaevinde öldürülmüş, 43 kişi cezaevinde intihar etmiş, 14 kişi ise cezaevi koşulları nedeniyle başladıkları açlık grevlerinde ölmüştür.

   Şimdi, demin yukarıda sorduğum soruları cevaplamaya başlayalım. “12 Eylül’le birlikte gözaltına alınanlar hangi ideolojinin mensuplarıdır?” sorusuna vereceğim cevabı elbette siz de biliyorsunuz. Töb-Der, Disk, Türk-İş, Pol-Der, Dev-Sol, Dev-Yol, Halkın Kurtuluşu hareketlerinin mensupları ve ismini yazsam sayfalar tutabilecek dernek ve örgüt üyeleri çeşitli suçlar nedeniyle gözaltına alındı. 1982 yılına kadar olan süreçte asılan 14 siyasi suçlunun 10’u sol görüşlüydü. 17 yaşında asılan Erdal Eren, bir askeri vurmak suçundan yargılandı ve idama mahkûm oldu. Yaşı derhal büyütülen Erdal Eren, işlemediği bir suçtan dolayı idam edildi. ‘Sol’ isminin bile geçtiği tüm kitaplar yasaklandı.

   Sol Yayınları sahibi İlhan Erdost, Mamak Askeri Cezaevi’nde abisi Muzaffer Erdost ile birlikte öldüresiye dövüldü. İlhan Erdost abisinin gözleri önünde öldü. İlhan Erdost’un gözaltına alınmasının nedeni ise Engels’in “Doğa’nın Diyalektiği” kitabını basmasıydı. Bu tarz katliamlarla sindirilmeye çalışılan sol, Mustafa Balbay’ın deyimiyle sol-kırıma uğradı. 12 Eylül’ün amacı belli olmuştu. Zira, Kenan Evren darbe ilanını yaptığı ilk konuşmasında işçi ücretlerinin yüksekliğinden şikayet etmişti. Grev ise süresiz yasaklandı. (12 Eylül’ün Türkiye ekonomisi üzerindeki etkilerini ayrıntılı olarak başka bir yazımda irdeleyeceğim.)

 

   2) Öldürenler nasıl bir düzen kurmak istiyorlardı?

   12 Eylül darbesiyle öldürülen ülkücülerin (1980-1982 arası, 4 kişi)  Türkçü-İslamcı bir nizam beklentisi vardı. Komünizmle Mücadele Dernekleri yoluyla solculara karşı vatanlarını savunduklarına inanmışlar, Alparslan Türkeş'i “Başbuğ” olarak görmüşlerdi. Zira, 12 Eylül'den sonra "Ülkücüler içeride, fikirleri iktidarda!" sözleri bizzat ülkücüler tarafından dile getirilmiştir. 1980 sonrası asılan ilk ülkücü Mustafa Pehlivanoğlu'nun son sözleri şunlardır:

   “Şunu hiçbir zaman unutmasınlar ki, Mustafa'lar ölür, Allah davası ölmez, milliyetçilik yaşar. Kellemi verdiğim bu yolun zaferi yakındır. Zafer, her zaman Allah'a inananlarındır. Tanrı Türk’ü korusun ve yüceltsin.”

   Mustafa Pehlivanoğlu bugünleri belki göremedi ama kendisini asanların da kendisi gibi düşündüğünün farkında değildi. 7 TİP'li gencin öldürülmesi, Abdi İpekçi cinayeti gibi olaylara karışan Abdullah Çatlı, Haluk Kırcı gibi sanıkların ise devletle işbirliği yaptığı ancak yıllar sonra ortaya çıktı. 1992 yılında firardayken evlenen Haluk Kırcı'nın nikah şahidi ise dönemin Erzurum Valisi Mehmet Ağar'dı.

   12 Eylül darbesiyle birlikte ilk katledilen sol görüşlü sanık ise Necdet Adalı'dır. 22 yaşında öldürülen Necdet Adalı, ülkücülerin çoğunlukta olduğu bir kahvehanenin taranması olayı ile ilgili olarak suçlandı ve tutuklandı. Mahkum bulunduğu Ulucanlar Cezaevi’nden kaçma girişimi olduğu halde olaya katılmadığını, suçsuz olduğunu ve suçsuzluğunun anlaşılacağını söyledi. Yargılandığı mahkemenin başkanı Albay Hamdi Sevinç, Necdet Adalı'nın suçsuz olduğuna kanaat getirmesine rağmen, Mahkeme Heyeti Adalı için idam cezası verdi. Karara şerh koyan Hamdi Sevinç, ordudan istifa etti.

   Necdet Adalı’nın ise son sözleri şu oldu:

   “Yaşasın halkların kardeşliği! Yaşasın anti-oligarşik , anti-emperyalist demokratik halk devrimi!"

   Necdet Adalı'nın sınıfsız ve eşit yaşam hayali, 12 Eylül cuntasının “Bir onlardan bir sizden asacağız.” eşitliğiyle yok edilmişti.

  

   3) 12 Eylül hangi kesimin palazlandırılmasına yol açtı?

   12 Eylül darbesiyle birlikte, darbeden zarar görmeyen burjuvazinin ‘İslamcı’ kanadı yıllar geçtikçe güçlenmiş ve nihayetinde Türkiye'yi yönetir duruma gelmiştir. Günümüzde medyanın %50'sinden fazlasını ele geçiren, yıllarca İslam'ın ‘bir lokma bir hırka’ felsefesini savunurken, daha sonra son model otomobillerle, hediyelerin oluk gibi aktığı, trilyonların harcandığı gösterişli sünnet düğünleriyle çevresine caka satan burjuvazinin ‘İslamcı’ kanadı, kendi bünyesinden imam-hatip okulu mezunu bir başbakan bile çıkarabilmiştir.

   12 Eylül'den önce varlık gösteremeyen, zenginleşemeyen, medya üzerinde etkisi olmayan, cemaatlere olan mensubiyetlerini bile açıklamaktan çekinen burjuvazinin ‘İslamcı’ kanadı, bugün Türkiye'de kendi diktatörlüğünü kurma yolunda ilerliyorsa, bunu 12 Eylül'e borçludur.

   12 Eylül’den faydalanan ikinci kesim, Marksizm- Leninizm'de tahrifat yapan, kendini solcu diye nitelendiren fakat ‘oligarşi’, ‘emperyalizm’ gibi kelimeleri ağzına almaktan çekinen revizyonistlerdir. (Basınımızın bazı yazarları revizyonistlere, ‘liberal solcu’ da demektedir.) Basının başköşelerini kapan revizyonistler, sadece Marksist-Leninist teoride tahrifat yaparak medyadaki yerlerini sağlamlaştırmaya çalışmaktadırlar. 12 Eylül'den sonra solcuların yok edilmesi operasyonuyla birlikte ortaya çıkan revizyonistlerin fikirleri, aslında büyük ölçüde 12 Eylül cuntacıları ile uzlaşı halindedir.  (Devam edecek.)

 

 

Evren ÇAVUŞOĞLU

 

Bu yazı; Politika Dergisi, Sayı 8’de yer almıştır. Tüm fazladan özellikleri ile orijinal sayıyı indirmenizi öneririz. Sayı 8’i indirmek için buraya tıklayınız.

               

 

 

Devam Eden İçerik: 
12 Eylül’ün Ardından (2)
Devam Eden İçerik: 
12 Eylül’ün Ardından (3)

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.