Türkan Saylan’ı Anlamak ve Türkan Saylan

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

   Kardelenleri ışığa kavuşturan, umutları yeşerten, umudu mucizeye çeviren,  yüreklerde sevinç uyandıran, mucizenin, özverinin adı Saylan’a…

   Aramızdan ayrılışınız derin üzüntü yarattı… İçimiz buruk, bir yanımız eksik kaldı… Hizmet etme, okutma, öğretme, iyileştirme aşkı ile yanan yüreğinizi saygıyla anıyorum.  

 

   On binler vardı yanı başınızda sizi uğurlamak, yaptıklarınıza karşı minnettarlıklarını göstermek için. Çocuklar, gençler, kardelenler, anneler, babalar, öğrenciler, arkadaşlarınız kısaca sizi seven, yaptıklarınızın değerini bilen 7’den 70’e güzel insanlar oradaydı. Gelmek isteyip de ulaşamayan yüreklerde sizinleydi.

  Ellerde papatyalar, gözlerde duygulu bakışlar, akan gözyaşları sizin içindi. Bir dağ köyünde 13–14 yaşlarında para karşılığı satılacağını bekleyen Gülten Efe gibi birçok kızımıza umut oldunuz. Aile plânlamasından bir haberdar, kazandığı 100 TL ile ailesine bakmaya çalışan birçok insan ve onların umutsuz kızları. Okumayı, kendi kararlarını verebilmeyi, satılık bir mal değil de evlat olduğunun hatırlanmasını isteyen nice Gültenler var. Ve siz sevgili Saylan onların umudu oldunuz…

   Kardelenler öksüz kalmış gibi olsa da açtığınız yolda ilerleyecekler…

   Sevgili Türkan Saylan,

   Törenden ve sonraki gelişmelerden bahsetmek istiyorum size. Gerçi siz ardınızdan neler konuşulacağını tahmin etmişsinizdir, zira ne lezbiyenliğiniz kalmıştı ne mandacılığınız ne de darbeciliğiniz. Bunları söyleyenler cüzzamlılara nasıl umut olduğunuzu, onları nasıl hayata bağladığınızı görmezden geldiler.  Kızlarımızın hayatını nasıl mucizeye dönüştürdüğünüzü bilmek istemediler.

   Cüzzam ile uğraşırken, hasta psikolojisiyle değil de, insan olarak değerlendirip tedavi ederken, onlara anne şefkatiyle yaklaşıp hayata bağlarken, üstelik tüm bu üstün çabalarınız ile “cüzzamı ülkemizden ve dünyadan silmek için yaptığı çalışmalarla büyük başarı sağlamış iken, saygın ödüllerden biri olan Gandhi Ödülü’ne layık görülmüşken, hangi ara fırsat buldunuz da ABD mandası olup misyonerliğe soyundunuz?

   Cehalette karşı durarak, kızlarımızı ‘töreye’, ‘teröre’ kurban etmekten, ‘satılmaktan’ kurtarmak için çabalarken, ABD rüyasını hayata geçirmek için çalışmaya ne zaman fırsat buldunuz? 

   Şimdi okuttuğunuz Kardelen’ler Doğu’da ki umutsuzlara umut olsalar, töreye kurban olmasalar, teröre boyun eğmek zorunda kalan ailelerini bilinçlendirseler, ülkesini aydınlığa taşısalar, sizin gibi onlarda suçlamaların hedefinde olacaklar.

   Hani diyorlar ya ABD casusu, misyoneri. Siz eğer atılan iftiraları yapıyor olsaydınız ya da cidden yaptığınız iş bu olsaydı; bunca başarıya, akademik çalışmaya, cüzzam hastalığına yakalanmış insanları iyileştirme gayretine, kızlarımızı okuturken babalarına da iş olanağı sağlayarak bu sayede ülke kalkınmasına da katkı sağlayan farklı biri miydi?

   Sevgili Saylan, o güzel insanlar size sevgileri için oradaydı tıpkı benim gibi ve Sayın Sabih Kanadoğlu, Kemal Kılıçdaroğlu, Nihat Genç, Mustafa Sarıgül, kardelenler, akademisyenler, sanatçılar gibi.  Ne bir taşkınlık, ne de bir tatsızlık yaşandı.

   “Eğitime uzanan eller kırılsın”, “Türkan Saylan’dan özür dilensin”  sözleri yükseldi kortejden. Papatyalarla beyaz kırmızı karanfillerle süslendi kabriniz.

   Atatürk’ün görmek istediği Türk kadınını temsil eden sizi ve hizmetlerinizi unutmayacak, daima saygıyla hatırlayacağız.

 

Nuran.Talay@PolitikaDergisi.com

 

 

 

[Bu yazı, Politika Dergisi Sayı 15’te yer almıştır. Tüm fazladan özellikleri ile özgün sayıyı indirmenizi öneririz. Sayı 15’i indirmek için buraya tıklayınız. ]

 

 

   Rahat uyu Türkan Saylan!

   Hoşça kal.

   Bugün halen kabriniz ziyaretçilerinizle dolup taşıyor, dualar ediliyor, çiçeklerle süslenip küçük küçük notlar bırakılıyor. Son dönemlerinizde himayeye, ilgiye en ihtiyaç duyduğunuz anda ıstırapla yüz yüze bırakılmanız, daha kabriniz başınızdayken ekranlarda size iftira atılması silinmeyecek ayıplardan.

   “Ne darbe, ne şeriat” diyerek, sivil toplumsal hizmet anlayışınızla yılmadan mücadele ettiniz.

   Yoksa sizi klonladılar da bizim mi haberimiz olmadı…

   Ne bu iftiralara ne de hakkınızda yapılan karalama haberlerine on binler inanmadı. Ya da inandılar da, saatlerce ayakta durarak, Teşvikiye camiinden Zincirlikuyu’ya kortej eşliğinde yürüyerek numara yaptılar. Deli saçması işte…

   Oysa sözde Kürdistan devletini isteyen DTP’nin TBMM çatısı altında barınmasını sağlayan siz olmadığınız gibi, binlerce şehidimizin katiline de “Sayın” demediniz.

   Terör yıllarca kanayan yara olarak yüreklerimizi yakıyorken, bundan 6 yıl öncesinde terör sorunu sıfır teslim alanların somut adımlarını görememişken, yaklaşık 1,5 ay öncesinde 10 evladımız şehit düşmüşken, teröre yataklık yapan Barzani ve Talabani’yi muhatap alan siz değildiniz.

   Anayasaya aykırı hareket ederek TRT-ŞEŞ kanalını kurarak Türkçemize ihanet de etmediniz.

   Filistin’de ölenler için kampanyalar yaparken, ülkesinde bir bir yok olan hayatları görmezden gelip, Hamas terör örgütünün yanında olurken, PKK’ya özgürlük savaşçısı olarak bakanların aklını siz karıştırmadınız.

   ABD Başkanı Obama’nın ayağının tozu ile Ermeni sorununa dikkat çekerek Alican Sınır kapısının açılmasını istediğinde “Karabağ sorununu çözerim, sınır kapısını da açmam” demek yerine Azerbaycan ile ilişkilerimizi gerginliğe iten de siz değildiniz.

   Siz doğuda ki kızlarımızı okutarak sözde Kürdistan devletine bilinçli bireyler yetiştiriyormuşsunuz, DTP’nin kadro açığını tamamlıyormuşsunuz. PKK ile de bağlantınız varmış. Üniversiteler de misyonerlik çalışmalarınızı sürdürürken Hıristiyanlığı yaymayı amaçlamışsınız. Bölme, kutuplaştırma çalışmalarınıza ÇYDD’yi kullanarak devam etmişsiniz, bunlarla da yetinmeyip Ergenekon senaryosuna da destek vermişsiniz.

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.