Teşhis, Hedef ve Görev...

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

Lütfen artık ulusça şu gerçeği anlayalım: Asıl dert bağımsızlıktır, hukuk devletidir, aydınlık düşüncedir…

Ötesi görüntüdür, şekildir, naylon gündemdir…

Türkiye’de ne zaman bağımsızlık, hukuk devleti ve aydınlık düşünce öne çıkabilmiştir?..

- 1961 Anayasası ile…

O zaman temel hedef, 1961 Anayasası ve onu yapan ve destekleyen güçlerdir.

1961 Anayasası’nı yapan güçler, gerçekte Atatürkçülüğün yeniden perçinlenmesi hareketinin mimarlarıdırlar. 1950 sonrasında tırmanan karşı devrim hareketine ancak böylece dur denebilmiştir.

İşte duraklatılan karşı devrim hareketinin 1980 sonrasındaki hızlı yürüyüşüdür bu gün içinde bulunduğumuz karanlık süreç…

Gerçekte hedef Atatürkçülüktür.

Cumhuriyetin değerleridir.

Milli devlet ve tam bağımsızlık ilkeleridir…

Bu tespit, günümüzün naylon gündemlerinin özünü ve esasını kavrayabilmemiz için anahtar değerindedir.

Aslında dertleri cuntacılık ya da demokrasi değildir…

Meselenin özünde Türk Silahlı Kuvvetleri’nin mayasından Atatürkçülük, tam bağımsızlık, milli devlet ve milli ordu ilkelerini çıkartabilmektir.

Anayasa Mahkemesi ve yargının bağımsızlığı kurumları bu ülkeye 1961 Anayasası ile gelmiştir.

12 Mart ve 12 Eylül, bu kurumlara birer neşter vurmuş; ama can alıcı büyük darbe, AKP anayasası ile indirilebilmiştir…

Mesele budur…

Dert; tam bağımsızlığı aşındırmak ve aydınlık düşüncenin vatanından, “şeyhler, dervişler, müritler ülkesi”ne doğru dümen kırabilmektir…

Hedef, öncelikle toplumun değer yargılarını erozyona uğratmak ve temel kriterlerin rotasını oynatmaktır… Çünkü rejimin temel esasları konusunda kafası karışmış bir halk yaratmak, ülkenin savunulamaz duruma düşürülmesi sonucunu doğurur…

Daha sonra başvurulacak ikinci öncelik, rejimi ve ülkeyi savunacak demokratik kitle örgütlerini devşirmektir…

Cumhuriyet Halk Partisi, bir zamanlar, cumhuriyeti kuran halkın partisi idi… Ve bu partinin altı adet temel hedefi [ilkesi] vardı…

Bu gün altı ok, sadece bir tabela simgesi ve bayrak resmidir…

Cumhuriyet Halk Partisi’nin kurucusu, “bağımsızlık benim karakterimdir”, diyordu…

Bugünün CHP lideri ise,

- Cemaatlere saygısını ilan edebilmekte… (Akşam, 21 Eylül 2010)

- Türkiye’de bugün laikliğin tehlike altında olmadığını söyleyebilmekte… (Hürriyet ve Akşam, 22 Eylül 2010)

- CHP’nin “liberal demokrasi”den yana olduğunu açıkça dile getirebilmektedir… (Hürriyet, 9 Ağustos 2010)

Ve bugünkü CHP lideri, uzun yıllardır eylemsizlik içinde vakit öldüren CHP kadrolarına hareket ve geniş halk kitlelerine umut olmak için meydanlardadır…

İşte hedef bu tablodur…

Hedef, Atatürk’ün, bağımsızlığı karakteri olarak tanımlayan onurlu çıkışını emperyalizmin hizmetine sokabilmektir.

İşte “bu ahval ve şerait içinde” Cumhuriyet Halk Partili yurttaşlarımıza düşen birincil görev, “gözlerini kapatarak vazifelerini yapmak” değil… Gözlerini açıp, görüşlerini, Atatürk devrimciliğine olan bağlılıklarını parti içi demokrasi ortamında genel merkeze iletmek ve içinde yaşanılan süreçte son derece kıymetli bir demokratik kitle örgütü olan partilerini korumak ve kollamaktır…

Muhtaç oldukları kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur…

Faruk.Haksal@PolitikaDergisi.com

 

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.