Tanımsal Demokrasi Ukalalığı Üzerine Birkaç Not

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

 

  Demokrasinin vazgeçilmez unsurlarından biri olan seçimlere yaklaştığımız şu günlerde, demokrasiyi sadece seçmek ve yasaların belirlediği ölçüde özgürce yaşamak şeklinde yorumlayan büyük bir kitlenin varlığından söz eder hale geldik.

 

   Demokrasinin pek tabii ki birçok unsuru var. Bu unsurlarda zaten kolay veya zor bir demokrasi tanımı yapmanın zorluğunu ortaya koyuyor. Demokrasiyi sadece seçimler yönünde ele aldığınızda özgürlük yanı, özgürlükler yönde ele aldığınızda hukuksal yanı geri plana itiliyor. Hepsini bir tanımın içine koyduğunuzda da bu sefer insanların anladığından çok daha farklı bir demokrasi kavramını inşa etmiş oluyorsunuz. Öyle ki “Demokrasi Teorisine Geri Dönüş” kitabının büyük demokrasi teorisyeni Giovanni Sartori bile demokrasi tanımını kitabı okuduğunuz sayfalarca bile neredeyse veremiyor. Bilmediğinden değil, bildiğini yanlış aktarmaktan korktuğu için bu yöntemi izliyor. Dolayısıyla demokrasiyi tam anlamıyla öğrenebilmek için o kitabı okumak zorunluluğu karşınızda duruyor.

 

   Türkiye’de solun gündemine önemli katkılar sunma iddiasıyla Türkçemize çevrilen Benjamin R. Barber’in “Güçlü Demokrasi: Yeni Bir Çağ için Katılımcı Siyaset” adlı eserinde Barber, demokrasiyi tanımlayabilmek için ona sikletler yüklemekten kendisini alıkoyamıyor. Cılız Demokrasi bu kavramlardan biri, kitabın adını taşıyan Güçlü Demokrasi ise bir diğeri. Söz konusu kitabın Türkçemize çevrilmiş 1995 tarihli birinci baskısının 258. sayfasında “Yoğunluk” kavramıyla ilgili tartışmada birçok yerde geçtiği gibi şöyle bir ifade yer alıyor: “Yoğunluk sorunu her demokrasi tarzının başına dert açar.” Dolayısıyla tek bir demokrasi tarzının olamayacağını bile en azından bu cümle ile anlıyoruz.

 

   Bu iki örnek (Sartori ve Barber) bile tek bir demokrasi tanımının demokrasiyi demokrasiden başka bir şey gibi göstermeye yeteceğini bizlere fısıldıyor.

   Şimdi durumu daha ilginç bir örnekle anlatma metoduna bulaşırsak temsili demokrasi ile demarşilerin, katılımcı demokrasi ile referandumların ayrımını da yok sayamayız. Bu kavramlar birbirleriyle demokrasi bakımından ilişkili oldukları halde, birbirleriyle demokrasi bakımından da ayrı gibi duruyorlar.

 

   Büyük iddiam geliyor: “Ya biz demokrasiyi çok iyi biliyoruz ve onu tanımlama zahmetini sadece içsel olarak kendimize yapıyoruz; ya da biz demokrasiyi sadece bildiğimizi varsayıp hiçbir şey bilmeden yolumuza devam ediyoruz.”

   Yukarıda bahsettiğim Sartori’nin beş yüz küsur sayfalık kitabının iki yüz küsur sayfa sonrasında Sartori’den şöyle bir tanım geliyor:

   “Betimsel tanım olarak demokrasi, yarışmacı bir yöntemle liderlik etmenin yan ürünüdür.”

   Ne anladık? Sanırım az bir şey, bir şeyler anladık; ama yine de istediğimiz sonuca varamadık. Sartori’de bu işin kaygan zeminde yürümek olduğunu bildiğinden tanımın başına “Betimsel” ifadesini koymuş, yani betimlemiş. Zihninde canlanan demokrasi doğasını anlatmış.

   Yapmış olduğum toplantılardan birinde demokrasi tanımı bana sorulduğunda ötekileştirmemek iddiasını gündemimde tutarak şöyle bir tanım vermiştim: “Demokrasi aynı noktada, farklı insanların birbirlerinden farklı olduklarını bilerek, onların farklılıklarına saygı duyma sanatıdır.” Ne seçimlerden bahsetmiştim, ne de var olması gereken demokrasi tasvirinden. Sadece farklılıklara vurgu yaparak kendimi demokrasi tanımı yapma işlevine yönlendirmiştim; ama işin ilginci söylediklerim beğenilmişti. Bu beğenilme de kişilerin duygularına hitap edilebildiği ölçüde demokratiklik kavramını bana göstermişti. “Bulunduğunuz ortamdakilerin demokrasi algısını çözdüğünüz oranda demokratiksinizdir ve işte bu demokratikliği gösterme sanatı demokrasidir.” tanımını da yapmak bana şimdi Sartori’nin Betimsel tanımını açıklama fırsatını verdi ve ben, uzun zamandır istediğim bir şeyi yapabildiğim için mutluyum. Bulunduğunuz ortamda, yarışma halinde olduğunuz kişiler varsa yani yarışmacıysanız kazanmak için topluluğa liderlik etmek zorundasınızdır. Bu liderlikte kullanacağınız yan üründe demokratikliktir. Değerli akıl hocam Sartori gerçekten de çok güzel vurgulamış.

   Zemin kayganlaşıyor.. O sebeple bu tartışmadan uzaklaşıyorum..

   Demokrasinin olmazsa olmaz nosyonu Halk’tır. Peki, Halk nedir? (Demokrasi Teorisi dersini aldığım Değerli Hocam Ali Yaşar Sarıbay, bu soruyu vize veya final sınavında sormuştu. Kulakları çınlasın.) İşte bir kaygan zemin daha.. Kökenbilimsel Demokrasi tartışmalarının en zinde tartışmalarından birinin içerisine girmiş bulunuyoruz. Yine Sartori Halk kelimesinin tartışmasını yaptıktan sonra altı farklı sonuca ulaşıyor. Bunlar;


1-    

Halk sözcük anlamına göre herkes demektir.


2-    

Halk sayısı belirsiz büyük bir kesim, pekçok insan demektir.


3-    

Halk aşağı sınıf demektir.


4-    

Halk bölünmez bir varlık, bir organik bütündür.


5-    

Halk salt çoğunluk ilkesi ile beliren büyük kesimdir.


6-    

Halk sınırlı çoğunluk ilkesi ile beliren büyük kesimdir.

 

   Söz konusu eserin içinde bu tartışma büyük bir özveri ile yapılmış, sonuçları için eseri okumanızı öneririm. Benim burada ilgilendiğim demokrasi için sadece Halk sözcüğü ile herkesi niteleyemeyeceğimizdir. Temsili demokrasilerde 15 yaşında olan birisini seçimlere katamadığınız için Halk’ı herkes görmek anlamsızdır. Doğrudan demokrasi olarak nitelendirilen Yunan demokrasilerinde bile kadınların ve kölelerin oy hakkı yoktu. Dolayısıyla Herkes nitelendirilmesini tabi tutulan Halk demokrasi için bir veri olamaz. Burada sezgi yoluyla herkes aldatmasına düşenlerin demokrasi konusunda yanlış bilgiye sahip olduklarını düşünüyorum. “Halkın İktidarı ve Halk Üzerinden İktidar” tartışmaları için yine kılavuzum Sartori.. Kavramsal Duyarlılık ve Demokrasi özetinde bir başka yazım için aşağıdaki adrese bakabilirsiniz:

http://www.politikadergisi.com/makale/%E2%80%9Ckavramsal-duyarlilikta-fakliliginin-farkinda-olmak-demokrasi-icin-bir-tehdit-midir-yoksa-dem

   Emre Kongar, “Demokrasimizle Yüzleşmek” adındaki eserinin giriş açıklamalarında özetle şöyle bir yola başvuruyor. “Kitap boyunca demokrasimizi tasvir edebilmek için demokrasi kelimesindeki “d” harfini Türkçemize uygun olmasa da her yerde büyük harfle kullandım. Bunun nedeni Demokrasimizin bize özgü özel nitelikler belirtmesidir.”

   Kitap boyunca da Türkiye Demokrasi’si kavramı Demokrasi sözcüğüyle hayat buluyor. Dolayısıyla Kongar, demokrasilerin birbirlerinden farklı olabildiklerini, bulundukları coğrafyaya göre şekil değiştirebildiklerini peşinen ve doğru bir şekilde kabul ediyor.

   “Demokrasi Neye Yarar?: Özgürlük ve Ahlaki Yönetim Üzerine” eserinin yazarı Norveçli Stein Ringen’de En iyi demokrasinin, ne kadar iyi olduğunu tartışmaya açtığı eserinde demokrasileri kurtarmanın yolunun çokça yaptığımız gibi ona alkış tutmak değil, azca yaptığımız gibi onu reforma tabi tutmak olduğunu haykırıyor. Ki, bana kalırsa da haklı bir yöntem seçiyor.

   Sonuç yerine söyleyebileceklerimi aslında üstüne vurgu yapa yapa birçok yerde tekrar ettim. Demokrasi ukalalığına bürünmüş; fakat demokrasi ve kendisi için zerre kadar demokrasi araştırması yapmamış kişilerin demokrasiyi elinde tuttuğu bir yapının içerisindeyiz. Demokrasiyi tanımlayamamanın zorluğundan kurtulmanın yukarıda örnekleriyle gösterdiğim gibi en iyi yolu onu başka bir formata büründürmektir. Bugün “İleri Demokrasi” kavramının çıkış noktası da bundan ileri gelir (Demokrasiyi kurtarmak için farklı tanımlar yapanları tamamen dışarıda bırakıyorum. Kısa bir iddia için linkten yazıma bakmanızı öneririm: http://www.politikadergisi.com/makale/demokrasiyi-kurtarmak)

   Demokrasilerin yolu, “Yetmez; ama Evet”ten değil; “Yeter Artık Buna Hayır” dan geçer. Demokrasilerin aşama aşama düzelmesi yoluna gidiş, demokrasilerin aşama aşama çöküşünü ifade eder. Demokrasi kurtarmanın yolu az öncede belirtildiği üzere onu reforma tabi tutmaktır. Bu reformda sanıldığının aksine bir Rönesans dönemi kadar uzun süremez. Bize gerçek bir demokrasi için Bir Kurtuluş Savaşı Destanı lazımdır (Reform ve devrim tartışmasını es geçtiğimi peşinen belirtirim. Bu tartışma için Emre Kongar, “Devrim Tarihi ve Toplumbilim Açısından Atatürk).

   Okumadaki sabrınıza ve ilginize teşekkür ederim.

 

Gökhan DAĞ

gokhan.dag@politikadergisi.com

Yorumlar

PÜSKÜÜÜT DAĞITMAK ZORUNDA KALDIM..

bu günlerde mahallenin veledleriyle başım dertte.
üç beş gündür şu püskevit mevzusu vardı ya.
mahalleli bir olmuş , bendeniz köylüyü makaraya alalım demişler.
evde mevzuyu çocuklara bir güzel öğretmişler ,
sonrada doğruca bana göndermişler.
yönlendirme belirli odaklardan olduğu çok belli.

veledlerin hepsinde aynı laf.
köylü amca benim hiç pükevitim olmadı ki.
sen püskevit dağıtıyormuşun , bende isterim.
mevzuyu hemen çaktım ama , gaz verip kim göndermiş onu anlayamadım.
sizin ismin ne bakayım diyorum.
kızı asena , erkeği bozkurt diyor.
benim hassas yerimden vuracaklar ya.
bütün kızlar asena , bütün erkekler bozkurt.
senin annenin babanın ismi ne diyorum.
çok iyi ezberletmişler , onların ismide hazır.
ana asena , baba bozkurt.
peki ana asena , baba bozkurt kime oy verecek diyorum.
hilale oy verecekler miş.
kaç hilal diyorum.
bir hilal mişşşş.
burda şifreleri iyi verememişler.
olmadı diyorum.
iki hilal.
yine olmadı.
üç hilal.
heeh şimdi oldu , afferin size.
allahın saf köylüsüyüm ya.
inanır gibi yaptım , çocuklarla çocuk oldum.
hepsine birer püskevit.
susamlısından tut , çikolatalısı ne varsa.
bütün gün , gelenin gidenin arkası kesilmiyor.
biraz ucuzundan takılalım dedim.
veledler kurnaz , çubuk kraker falanda beğenmiyorlar.
illaki püskevit olacak.
veledlerin hepsi anlaşmış sanki.
püsküüüüt isteriz.

akp koli koli yiyecek , falan filan dağıtıyor ya.
köylüde koli koli , paket paket püskevit dağıtıyor.
ne biçim iş bu yaaa ,
püskevit mevzusu döndü dolaştı ,
ne olduysa oldu , benim başıma patladı.
__________köylüüü

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.