Süriye'de Olanlar, İngiltere'de Neden Olmadı?

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

Hatırlarsanız Ağustos ayı başında İngiltere'nin Tottenham şehrinde bir gencin polis tarafından vurulmasıyla başlayan ve Tottenham semtinin savaş alanına çevrilmesiyle büyüyen gösteriler, yaklaşık bir hafta devam etti. Protestolar Londra dışında Manchester, Brimingham ve Liverpool şehirlerine de sıçradı. 

Bu şehirlerin merkezi yerlerinde toplanan küçük gruplar işyerlerini yağmaladı ve araçları ateşe verdi.

Londra'nın birçok semtindeki bina ve arabaları ateşe veren gruplar, iş yerlerini yağmalayarak dükkânların içini boşalttı. Polis, olayları bastırmada aciz kaldı. Enfield ve Brixton semtlerini yağmalayan göstericiler, olaylarda da Hackney, Croydon, Walthamstow, Peckham, Lewisham bölgelerinde bina ve arabaları ateşe verdi, polisle çatışmaya girdi ve iş yerlerini yağmaladı.

Hackney'de başlayan olaylarda göstericiler polisle uzun süre çatıştı. Polisin hiçbir şey yapmadan kordon oluşturarak beklemesi üzerine saldırgan grup daha rahat hareket etme imkanı buldu. Eylemciler, caddedeki birçok aracı ateşe vererek işyerlerini yağmaladı. Köpeklerle ve atlı olarak göstericilerin üzerine giden polisin, saldırıları bir türlü kontrol altına alamadığı ve göstericilerin eylemleri karşısında çaresiz kaldığı gözlendi.

Diğer büyük bir olay ise şehrin güneyinde bulunan Craydon'da gerçekleşti. Semtin merkezinde bulunan büyük bir binayı kundaklayan saldırganlar, çevrede adeta terör estirdi. Şehrin birçok bölgesinden yağmalama ve kundaklama haberleri gelmeye devam etti. Bunların arasında Camden, Dalston, Notting Hill, Seven Sisters, Colliers Wood gibi semtler bulunuyor.

Söz konusu bölgelerde çetelere üye gençlerin sokaklarda başıboş şekilde dolaştıkları ve polis sayısının yetersiz kaldığı ifade etti. İsyancı gruplara müdahale etmek yerine daha çok "pasif bir bekleyiş" sergileyen polis, herkes tarafından yoğun bir şekilde eleştirildi. Polisin bu şekilde "başarısız" bir performans sergilemesi, Londra'da uzun süredir böyle olayların yaşanmamasına bağlanıyor. Uzmanlar, polisin çizdiği başarısız portrenin, gelecek yıl yapılacak Olimpiyat Oyunları'nda "güvenlik endişesi" oluşturabileceğine dikkat çekti.

Olayların devam etmesi üzerine İçişleri Bakanı Theresa May, tatilini yarıda keserek Londra'ya geldi. Ayağının tozuyla basın mensuplarının sorularını cevaplayan May, sokaklarda terör estirmenin hiçbir bahanesi olamayacağını ve olaya karışan herkesin cezasını çekeceğini ağır bir dille ifade etti. İtalya'da bulunan Başbakan David Cameron ve Londra Belediye Başkanı Boris Johnson da Londra'ya geldi ve acil bir kriz toplantısı yaptı.

Bu arada Başbakan Yardımcısı Nick Clegg, olayların ilk patlak verdiği Tottenham'da iş yerleri zarar gören esnafa "geçmiş olsun" ziyaretinde bulundu. Mağdur olan halka yardım sözü veren Clegg, "Hükümet olayların çözümünde etkisiz kaldı" şeklindeki eleştirilere, "En etkili bir şekilde olayları çözmeye çalışıyoruz" yanıtını verdi. Sebebi ne olursa olsun saldırıların "kesinlikle kabul edilemez" olduğunu da sözlerine ekleyen Başbakan Yardımcısı, bu konuların çözümünün ekonomik kalkınmadan geçtiğini dile getirdi.

Olayların başlamasına sebep olan Mark Duggan'ın öldürülmesine ilişkin ise ayrıntılar ortaya çıkmaya başladı. Siyahi toplum arasında çok sevilen ve saygın bir yeri olduğu belirtilen 29 yaşındaki Muggan'ın, bir olay sonucu yakalanıp polis tarafından başına kurşun sıkılarak yaşamını yitirdiği iddia ediliyor. İlk olarak bu bahane edilerek başlayan olayların, daha sonra iş yerlerini yağmalayarak soygun yapmaya dönüştüğü belirtiliyor. Duggan'ın ailesi ise şiddetin her türlüsünü kınadıklarını ve bu protestoları kesinlikle tasvip etmediklerini kaydetmişti.

Bu olayların üzerine;

İRNA'nın haberine göre, başkent Tahran'da askeri toplantıda konuşan Nagdi, İngiliz hükümetini göstericilere karşı insan hakları ihlalleri yapmakla eleştirip, bunu önlemek için bu ülkeye güç gönderebileceklerini ifade etti.

Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyini İngiltere'deki olaylarda kayıtsız kaldığını söyleyen İranlı general Nagdi, "BM onaylarsa Besic güçleri Londra, Liverpool ve Birmingham'da barış gücü koruyucusu olarak insan hakları kanunlarını denetlemeye ve şiddet kullanımına karşı önleyici güç olarak görev yapmaya hazırlar" dedi.

İranlı komutan, erkek milislerden oluşan Aşura, kadın milislerinden oluşan El-Zehra güçlerini İngiltere'ye gönderebilecekleri kaydetti. Daha önce İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad da İngiltere'deki olaylarda göstericilere karşı şiddet kullanılmasını eleştirmiş ve BM'yi bu konuda göreve çağırmıştı.

Bu açıklamanın ardından İngiltere önlemleri sertleştirerek isyanı bastırdı…

Yukarıda ki bilgiler ışığında şimdi Suriye’de ki olaylara göz atalım. Suriye’de de olayların büyümesi batı basınına göre Suriye’li güvenlik güçlerinin çok sert önlemler almasıydı. Göstericilerin üzerine alalen ateş açılıyor, kadın çocuk demeden öldürülüyordu. Tabii ki anası, babası, kardeşi ölen bu insanlar hükümete daha fazla öfke duyuyor, onlarda silaha sarılıyorlardı. Böylelikle olaylar Suriye için çığırından çıkıyordu…

Suriye resmi makamları halka karşı düzenlenen bazı saldırıları kabul ediyor, bazılarını ise kabul etmiyordu. Halka ateş açanların, halkı hükümete karşı daha fazla kışkırtmak isteyen dış güçlere bağlı teröristler olduğunu iddia ediyordu…

Tüm bu bilgilerden sonra İngiltere’ye geri dönelim. Polisin sadece bir kişiyi öldürmesi bahanesiyle İngiltere’nin birçok şehrini savaş alanına çeviren protestoculara, polis ya da asker kıyafeti giymiş ama polis ya da asker olmayan (mesela İran ajanları) rastgele yaylım ateşi açsa, ve diğer İran işbirlikçileri bu olayı cep telefonları ile görüntüleyip, Dünya’ya “İngiltere, göstericilere çok sert müdahalede bulundu, göstericilere açılan yaylım ateşi sonucu 12 kişi öldü” gibi bir haber yapıp sosyal paylaşım sitelerine ve haber ajanslarına gönderseydi ne olurdu?

Tabii ki protestocularda daha fazla sertliğe başvurur, gerçek polis ile silahlı çatışmaya girmeye başlarlardı. İngiltere ne kadar da “ben ateş etmedim” dese bile artık ok yaydan çıkmış olacaktı.

Ancak İngiltere polisinin neredeyse olaylara hiç müdahale etmemesi, bu oluşturulabilecek komployu önlemek için olabilir.

Yazımı şu ayet-i kerime ile bitirmek istiyorum;

"Onlara; "Yeryüzünde fesat çıkarmayın" denildiği zaman; "Biz ancak ıslah edicileriz" derler." "Şunu bilin ki, onlar bozguncuların ta kendileridir, lakin anlamazlar"

Burada ki “ıslah edicileriz”i, demokrasi olarak anlayabiliriz…

Müslüman Türkiye’nin bu oyuna alet olmaması temennilerimle…

umit.minel@politikadergisi.com

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.