Recep Tayyip Erdoğan

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

AK Parti 13. istişare ve değerlendirme Toplantısını yapıyor
 
Ak parti Genel Başkanı konuşuyor;  
 
Mükemmel bir konuşma, iyi çalışılmış alkışlanası bir hatiplik. Siyaseten peşinden asla gitmeyeceğim bir insan olmasına karşılık Recep Tayyip Erdoğan mükemmel bir Genel Başkan.
 
Parti içi demokrasi mi dediniz? “Biz bu yollardan geliyoruz tozunu yuttuk bizden daha demokratik parti yoktur” diyor. Haklı mı? Haklı. AKP bu gün; parti içi işleyişi halka indirmeyi başaran yegane parti durumunda.
 
Başbakan son zamanlarda yaptığı bütün gafları toparladı son konuşmasında:
 
Kıbrıs sorunu, Kürt sorunu, laiklik, sosyal devlet (!?), Hukuk devleti üzerine demokratik bir anlayış çerçevesinde kimlik siyaseti ile sorunu olmadığını, Tek bayrak tek devlet tek millet esasını güttüğünü deklare etti ve diğer söylemleri.
 
DTP dahil olmak üzere bu gün bütün partiler bu kadar güzel bir şekilde hitabet kullanılarak dile getirmese de aynı şeyi söylerler söylemek durumundadırlar yasalar çerçevesinde. O zaman siyasi iradesini teslim edecek halk bir iktidarı ya da yerel yönetimlerini seçerken neye ve nelere dikkat etmelidir?
 
Daha önceki yazılarımda da açıkça ifade etmiştim ki; adı yada duruşu ne olursa olsun parti programları dahil olmak üzere pek bir fark görmeniz mümkün değildir o yada bu parti arasında. Popülist politikalarsa tüm partilerde uygulanır. Bu siyasetin işleyişinin açılımıdır.
 
İster Recep Tayyip Erdoğan doğru yolu bulmuş olsun, ister biz onu önceki söyledikleriyle yanlış anlamış olalım, bu gün söyledikleri bir iktidar partisinin söyleyebilecekleri en güzel ve en uygun bir dille aktarabilecekleri her şeyi kapsıyordu. Bir konu hariç.
 
Ben oyumu neden AK Parti’ye vermiyorum sorusunu kendime sorduğumda.
 
Benim oy vermememin tek sebebi; Devletleşen bir AKP olmasıdır. AKP devletleşmektedir. İktidar artık devletin kendisi olmak yolundadır.
 
1992 yılı öncesi SSCB’ye (Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği) neden eleştiri getirmekteydim? Sorusuna yanıt AKP’ye neden oy vermemeliyiz? Sorusuna yanıttır. 1993 yılı öncesi Komünist Parti nasıl sosyal bürokratik bir devletin omurgası,aklı, vicdanı,kanunu olmuşsa, bu günde AKP devletin omurgası, aklı, vicdanı, kanunu olmaktadır. En temel sorun budur. AKP sermayenin Türkiye’de ki ideolojisini devletleştiren bir kuruma bürünmüştür.
 
1990 yılında Refah partisi döneminde “İslamcılardan korkmak” üzerine şekillenen bir siyasetin karşıtı olarak şunu ifade etmiştim arkadaşlarımla yaptığımız bir konuşmada:
 
“İslamcılar, Leninist bir örgütlenme modeli içerisinde bir iki kolu hariç illegaldir (hücre evleri vb.). Bu yasadışılıkları legalizmin ustaca kullanılmasıyla aşılmaktadır. Korkulması gereken bu yapı ya da bu yapının nasıl çalıştığı değildir. Hatta dini motifleri kullanması da hiç değildir. Mesele İslamcı sermayesinin nasıl yaratıldığı, nasıl ve kimler tarafından yönlendirildiğidir ve tarihselliğidir.
 
Mesele kendisine yurttaş, sosyalist, Atatürk yanlısı diyenlerin, ne yapıp ne yapmadığıdır. Mesele Tam bağımsız Türkiye mirasını nasıl sahiplendiğimiz ve bundan böyle nasıl sahipleneceğimizdir. Mesele iktisadi hayatta “ Halkın devletini mi sürdüreceğiz yoksa sermayenin devletinin mi kurulmasına izin vereceğiz?” sorunudur. Bunu kim yaparsa yapsın ister İslamcı olsun ister o, ister şu, ister bu… Bunlara karşı “Halkın devleti” muhafazasıdır ve bu olmalıdır. Yoksa sermayenin yeşili kızılı yada mavisi onun yani sermayenin sömüren, ezen gayri ahlaki yanını örtemez ve halk bunun farkına er geç varacaktır, vardırılacaktır…
 
Ve diyecektir ki; “ Türkiye bir Sermaye devleti değildir.(Rengi ne olursa olsun)
Türkiye Halkın devletidir ve adından da anlaşılacağı gibi Cumhuriyettir.
Yaşasın Tam Bağımsız Türkiye ! Yaşasın Cumhur! Yaşasın Cumhuriyet!” İşte biz tüm anlayışımızı bu doğrultuda görenlerden olmalıyız.
 
Anti emperyalist tavrımız; Emperyalizmin, kapitalizmin bir  oyunu olduğunu unutmadan ve başka oyunlarda üreteceğini ön görerek şekillenmelidir. Aslolan Halktır, Halk Devletidir ve Onun adı da Türkiye Cumhuriyetidir. Emanet yani Cumhuriyet, emanet sahibi Cumhur’un ellerinde kalmalıdır. İktidarlar gelir geçer, iktidarı halk kılmak esastır.
…”
 
Pek milli, pek a-sosyalist gibi çıkışları oldu bazı arkadaşların. O bazı arkadaşlar şimdi halk için değil Hrant için ağlamaktalar. O bazı arkadaşlar bu gün, halkın gönenci için değil, kendilerinin gönenci için örtük olarak AKP saflarındalar o bazı arkadaşlar bu gün Zonguldak Maden işçileri Ankara’ya yürürken onlarlayken şimdi, İngiliz provokatörlüğünün oyunlarının yanındalar. O arkadaşlar bu gün Türkiye Solunun değil, etnik bir gruba ülke yaratmak için yola çıkan anlayışların saffındalar. Herkes silkinip kendine gelmelidir.
 
Meselemiz sermayenin idolojisi kapitalizmin oyunlarıdır. Uygulamalarına, adına Emperyalizm, Globalizm de desek mesele ANTİ EMPERYALİST, ANTİ KAPİTALİST olup olmamaklığımızdır. Mesele Halk Devletinin yanında mı, Sermaye Devletinin yanında mı olup olmamaklığımızdır.
 
Dün tüm genel başkanların söyleyebileceği her şeyi söyledi Recep Tayyip Erdoğan, hatta hizmetler çerçevesinde söyleyemeyeceklerini de saydı diğerlerinin aksine. Fakat en önemli konu şuydu:
 
“IMF ortağımızdır” sözü… Herkes de alkışladı.
 
 
Erdinç AYDIN
 
erdinc.aydin@politikadergisi.com
 

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.