Prof. Ekmel Beyi Seçmek İçin Herkes Mutlaka Seçime Katılmalı!

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

Değerli “Politika Dergisi” okuyucuları, dört gün önce “Cumhurbaşkanlığı Seçiminde En Devrimci Tercih; Boykottur!" başlıklı bir makalem bu portalda yayınlandı.

Adı geçen bu yazımda ilk defa doğrudan halk tarafından seçilecek olan cumhurbaşkanlığı seçiminde, adayların niteliklerinden ve seçim ortamından hareketle ve biraz da geçmiş seçimlerin şaibeli olması düşüncesiyle en doğru ve devrimci tercihin boykot olduğunu yazmıştım. Bununla birlikte seçime katılıp RT Erdoğan’a karşı oy kullanmanın da çok doğru bir mücadele olduğuna değinmiştim.

Aslında bu yazımı “Gezi” ruhuyla kaleme almıştım. Amacım ülkemizdeki siyasi sistemin tamamen çürüdüğünü, göstermelik ve sahte bir demokrasi olduğunu, şimdiye kadar ülkemizin hiçbir temel sorununu çözemediği gibi, Atatürkçü  rejimi daha da çok çıkmaza soktuğunu, anlatmak istemiştim.

Ben hem boykotu hem de seçime katılıp Prof. İhsanoğlu’nu seçmenin, yani her iki seçim tercihinin de doğru olduğu düşüncesini değiştirme kararı aldım. Çünkü boykot; 1. Turda tamamen favori olan adaya, anketlerin de gösterdiği gibi RT Erdoğan’a yarayacaktır. Başbakan olmanın avantajıyla  her bakımdan favori odur. Dolayısı ile boykot, açıkça emperyalist işbirlikçisi, BOP eş başkanı bir adayı yani RT Erdoğan’ı desteklemek anlamını taşımaktadır.

Benim bu düşüncem bir hatadır. Şöyle veya böyle ben asla demokrasi düşmanı, yabancı emperyalist bir projenin görevlisi, ülkenin kurucularına nankörlük eden,  emek, doğa, kadın ve çocuk düşmanı, teröristlerle işbirliği yapan, komşularla hır çıkaran, çıkarı için din dahil halkımızın en kutsal değerlerini istismar eden, yalan söyleyen, vs. bir adayı destekler pozisyona düşmek istemem.

Ayrıca RT Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığına seçilmekle bambaşka planlarının olduğu her gün biraz daha açıkça gün ışığına çıkıyor.

İktidarının ve devletin verdiği bütün imkânlarla geçen yılın 17 ve 25 Aralık ayında kabinesinin üç üyesi ve oğulları hakkında açılan soruşturmanın üstünü kapatmaya çalışan, polis teşkilatını atamalarla ve görev yeri değişiklikleri ile alt üst eden, yargıyı HSYK üzerinden kendi denetimi altına tutan, MIT yasası ile ülkenin milli istihbarat örgütünü kendi kişisel emrine alan vs. bir adayın devletin başına geçince Hitler özentisi içinde neler planladığını düşünmek bile istemiyorum.

RT Erdoğan’ın ne kadar gaddar ve vicdansız olduğunu, geçen seneki “Gezi” eylemcilerine karşı,  taşeronluğu ve özelleştirmeleri protesto eden emekçilere karşı, Ortadoğu Teknik Üniversitesinde öğrenci gençliğe karşı vs. polisin orantısız şiddetiyle yaşanmış bir gerçektir.

12 yıldır kendisiyle bu deneyleri yaşadığımız Başbakan Erdoğan, kendisinin de açıkça söylediği gibi Cumhurbaşkanı olunca, Anayasa’mızın 104. Maddesinin verdiği yetkiye dayanarak hükümeti fiilen bir Başbakan gibi yönetmeye devam edecektir.

Öte yandan ülke ekonomisinin durumu hiç te iç açıcı görünmüyor. Banka faizleri yükseldi.  Döviz fiyatları yükseldi. Enflasyon, beklenen de yüksek çıktı. Türk ekonomisinin uluslararası kredi derecelendirme kurumlarındaki puanları giderek düşüyor. Bu demektir ki Türkiye’nin artık borç alması da zorlaşıyor, borçların maliyeti de artıyor. Türkiye’nin Ortadoğu’da Suriye, Mısır ve Irak ile olan ticareti büyük darbeler yedi.

RT Erdoğan’ın son bir buçuk yıldır siyasi olarak ta hemen hemen hiçbir kredisi ve saygınlığı kalmadı. Eğer RT Erdoğan, cumhurbaşkanı seçilir de heves ettiği gibi bir “tek adam” dikta rejimi kurarsa bu durum derhal krize gebe ve kırılgan ekonomiye yansıyacaktır.

Çünkü ülkeye artık yabancı para girişi çok az gireceği gibi, ülke borç dahi bulamayacak hale gelecektir. Zaten ülkenin kısa vadeli portföylerinde seyyanen duran sıcak para artık hükümete ve adlat sistemine güvenemeyeceği için çıkıp gidecektir. Kısaca Erdoğan’ın kuracağı bir diktatörlük, kendisini derin ve yoğun bir ekonomik krizle sonuçlanacaktır.

Hem Erdoğan’ın diktatörce yönetim tarzı, hem de ekonomik kriz; halkımızın hoşnutsuzluğunu ve dolayısı ile protestolarını ister istemez artıracaktır. Halkımızın ve özellikle gençliğimizin bu protestolarını bastırmak için artık o zalim ve orantısız polis şiddeti bile yetmeyecektir.

Bu durum karşısında korkarım RT Erdoğan Cumhurbaşkanı olarak yetkisinde olan her türlü siyasi ve hukuki araçları zalimce seferber edecektir.

Bunlar arasında Cumhurbaşkanı olarak, Anayasanın verdiği 119, 120 ve 122 maddelere dayanarak sıkıyönetim ve olağanüstü hal “OHAL” ilan etme yetkisi var. Gerçi bu karaları ister istemez hükümetin ve Milli Güvenlik Kurulu’nun onaylaması, en azından bu kararlara rıza göstermesi gerekiyor.

Ancak unutulmamalıdır ki RT Erdoğan; Cumhurbaşkanlığına aday olmadan önce, partisiyle yaptığı gizli toplantılardan sonra, AKP’nin tüzüğünde yer alan “üç dönem” ilkesini değiştirmeyeceğini ilan etmişti. Bunun anlamı, RT Cumhurbaşkanı olur olmaz, partisinin ve hükümetinin önde gelen bütün deneyimli ve tanınmış kadroları, yönetici ve bakanları iktidardan tasfiye edilecektir. Daha şimdiden RT Erdoğan ile AKP’nin tanınmış ve deneyimli bir bakanı olan Babacan arasında bu kavga hissedilir hale gelmiştir.

Öte yanda RT Erdoğan’ın bütün suçu “Paralel Yapı” diye F tipi örgüte yüklediği ve sonunda hepsinin de bir kumpas olduğu anlaşılan Ergenekon, Balyoz vs. gibi davalarla nerdeyse bütün Atatürkçü subaylar TSK’da tasfiye edilmiş durumdadır. Son YAŞ kararlar da gösteriyor ki ordu yönetimi de tamamen RT Erdoğan’a biat etmektedir. Yani RT Erdoğan, “Sıkıyönetim” veya “OHAL” gibi durumlar için orduyu da ne yazık ki kıvamına getirmiş durumdadır.

Uzatmayalım. Ülkemiz için ana ve baş tehlike RT Erdoğan’ın cumhurbaşkanı seçilmesidir. Bu nedenle herkes 10 ve muhtemelen 24 Ağustos’ta mutlaka sandığa gitmeli ve Prof. Ekmeleeddin İhsanoğlu’nu seçmelidir.

Yaşasın tam bağımsız ve gerçekten demokratik Türkiye!

 

Mehmet ÇAĞIRICI

mehmet.cagirici@PolitikaDergisi.com

 

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.