ODA TV Manifestosu

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

Bugün bir gerçeğin daha çok farkına vardım.

Yarım yamalaklar bütünü her zaman bozar. Nasıl ki bulutlar gökyüzünün güzelliğini yarım yarım böler ve göğün bütünsel güzelliğinden bizi mahrum bırakırsa, bir davada da o davanın izleyenleri arasında böyle bir ayrım yapılabilir.

Bugün ODATV davası başladı. Davanın başlayacağı haberi ve davanın ilk celsesi bittikten sonra neler yaşandığı ve etkileri ile ilgili haberler iktidara yakın haber kaynaklarında daha çok verildi. Kısaca Şahenk, Karamehmet ve Doğan medyası olayın üzerine hiç gitmedi. Milliyet ve Hürriyet ODATV davasını başından beri bir Ahmet Şık-Nedim Şener davası gibi gördü ve bugün bile Doğan medya grubunda bu davayla ilgili yapılan haberlerde bu iki isim ön plana çıktı. Yalçın Küçük bugün davada bir hatırlatma yaptı, anladığımız kadarıyla bu Şık-Şener şakşakçılığına kızmıştı, burada tek yargılananlar onlar değildir dedi. Sözün kısası, iktidara yakın kaynaklar açık bir düşmanlık beslerken nerede duracağını bilemeyenler susmaktadır ve bize çocukluğumuzdan bu yana öğrendiğimiz en temel gerçeklerden birini sunmaktadırlar: Susmak adaletsizliği onaylamaktır.

Korku içindeler. Korku, bu davada yargılanan arkadaşım Sait Çakır’ın dediği gibi Türkiye’de her yere rengini çalmıştır. Bu dava bir başka gerçekliğe daha işaret eder: Türkiye de ilerici anlamda kurulması gereken düzende basın ve medya halkın elinde olmalıdır ve büyük sermayenin patronluğu dışlanmalıdır. Büyük sermaye korku içinde kazancını ve karını düşünmekte bilimi ve rasyonelliği bıraktı. Böyle bir eğilimi hiçbir zaman sinesinde barındırmadığını da düşünebiliriz. Ancak ilerici halkın yeni basını bu rasyonel bilimsel ve adaletli tutum ihtiyacına cevap verebilecek durumdadır. Çok güzel, öyleyse ODATV davası ve günümüzün siyasi ve iktisadi eğilimleri aklımızda yeni ufuklar açılmasına engel olamayacaktır. Her şeye rağmen bunu yapamayacaktır. Umutsuzluk içinde koşulların yorumlanmasıyla üretilen bir umut bize tarihsel ve bilimsel bir emanettir. 1848 devrimleri şafağında ve ertesinde baskıcı Avrupa’da kapitalizmin zaferler kazandığı dönemde; kapitalizmin kendi mezarını kazdığını ve yerini başka ve ilerici bir düzene bırakacağını söylemek umutsuzluktan umut doğurtmaktır ve biz bu çizginin yolcusuyuz. Umut buradadır.

Zindanlar aydınla dolup taşmaktadır.

Aydınların zindanda olduğu gün gerici dönemdir şüphesiz.

Ancak bu dışarıya bir mesaj verir.

Nicelik olarak aydınları zindana atmak ve onları fiziki çevrelere hapsetmek toplumun ilerici kesimleri arasında nitel bir değişikliğe sebebiyet vererek bu aydınların etkisini artırır.

Bu ise yine şüphesiz yeni aydınlar ve yollar ve umut taşıyıcıları üretir.

Ben bu davayı ve 9 ay önce içeri alınan arkadaşlarımı ve Türkiye’nin aydınlarını düşündüğümde aklıma yalnızca yeni görevler geliyor. Hiç bir şey son anlamına gelmez. Yeni mücadele düzlemi son derece zorlayıcı olmakla birlikte hapislerden korkmak bizi asıl hapseden gerçeklik olur.

ODATV davası ne salt bir Şık-Şener davasıdır ne de salt bir basın mücadelesidir. Bu genel bir mücadelenin muharebe alanıdır.

İlhan Cihaner bugün dava için ben dışarıda özgür olmaktan utanıyorum dedi. Özgür olmaktan utanan bir aydın gerici dönemlerin ayırt edici faktörlerinden biridir. Ruhat Mengi dava salonuna girmek isteyenlerin arbede yarattığını söyledi. ÖDP ve TKP başkanları burada davayı izleyeceklerini söylediler direndiler ve içeri girdiler. Dünyanın bir kısmı bunca haber arasında buraya gelmeyi seçti, önemlidir.

Yargılanan gazeteciliktir.

Yargılanan ilerici düşüncedir.

Yargılanan bir düzendir.

Ve bizler arada kalmayı istemeyecek kadar ilkeli olma durumundayız.

Bundan başka siyasi düzlemde ne gibi olaylar yaşandı bugün ülkemizde?

Söyleyelim. Tayyip Erdoğan bugün Bedelli açıklaması yaptı ve hemen ardından vicdani red durumunu ise askerlik kurumu bizde kutsaldır bizim Mehmetçiğimiz kutsaldır, Mehmet Muhammedin kısaltılmasından gelir vs. dedi. Onların düzeninde artık Bir MEHMET AĞA ve bir MEHMETÇİK vardır. Fark bu kadar nettir. Mehmetçiğe yine İslami teselliler düşmektedir. Para yoksa İslam var demenin bir başka türlüsüdür Tayyip Erdoğan’ın açıklamaları.

Meclis Başkan vekili oturum sırasında CHP’lilere düzeysiz bir lafla müdahale etti. Gazetelerden görebilirsiniz yarın.

Sonuç olarak uzun süredir yaptığımız Türkiye yorumları bugün ODATV davası ve günlük diğer siyasi gelişmelerle daha belirgin hale gelmiştir. Hukuksuz, ilkesiz, mantıksız, büyük sermayenin ve siyasi iktidarın despotizmine dayanan bir yapı…

Faşizmde hukuk yoktur ve keyfiyet vardır.

Bu ise aydınlığa çağrının bir başka ifadesidir.

Karar bizde.

Dava şimdilik 26 Aralık’a ertelendi. 26 Aralık’ta Çağlayan da olmanızı ve fakat bu süreye kadar bu yeni umut için sürekli okumanızı, gündemi takip etmenizi, yorum yapmaya çalışmanızı, sizin gibi olanlarla konuşmaktan çekinmemeyi öneriyorum, şimdilik.

Karar ve sonuç bizim olacaktır.

Alphan.Telek@Politikadergisi.com

Yorumlar

Artık muhalefet kendine gelmelidir!

Sevgili Telek, sizin duygu ve düşüncelerinizi tamamen yürekten paylaşıyorum.

 
Olgu ve olaylar tek tek ele alındığında aslında bir puzzle parçası gibi çok az bilgi ve anlam ifade ederler. O puzzle parçasını büyük resim içine yerleştirince işte o zaman gerçek anlamı ortaya çıkar. OdaTV davası da AKP iktidarının örtülü faşist uygulamalarının sadece bir örneğidir. AKP 2005 yılından beri, ABD uzman danışmanlarıyla işbirliği içinde ÖZEL YETKİLİ MAHKEMELERİ kurumsallaştırarak bu baskı aracını inşa etmiştir.   
 
Bugün gazetelerde yeni bir haber vardı. O da 3. Ergenokon iddianamesinin kabul edilerek Eskişehir'de davanın başlayacağını duyuruyordu. Başka bir haber ise 28. Şubat nedeniyle suç duyurusu olduğu için "Özel Yetkili" Ankara Ağır Ceza Savcısı dava açılabileceğini söylüyor. Ergenekon 1., 2., 3. davaları uzayıp gidiyor. Balyoz, Poyrazköy, OdaTV vs. davaları nedeniyle ülkenin genarelleri, gazetecileri, siyasetçileri, gerçek yurtsever aydınları zindanlarda tutuluyor, resmen özgürlükleri gasp ediliyor. Türkiye Silivri de, Eskişehir'de, Erzurum'da, Ankara'da ÖZEL YETKİLİ MAHKEMELER'in aracılığı ile adeta bir TOPLAMA KAMPINA dönüşmüştür. Türkiye'de sahte demokrasi maskesi altında artık resmen faşizm hüküm sürmektedir.
 
Şüphesiz bütün bu olayların siyasi olarak bu derecede gelişmesinde baş sorumlusu AKP'dir. Ancak meclisteki muhalefet partileri de ya uyuyarak, ya bütün bunlara göz yumarak ya da güçsüz kalarak bu durumda sorumluluk payı taşımaktadırlar. 
 
OdaTV davası nedeniyle, çok haklı olarak, büyük sermayenin tekelinde olan basının rolüne değiniyorsunuz. Bu basın bugün gönüllü veya gönülsüz (şantaj ve baskı ile) AKP'ye hizmet etmektedir. Herşey karşılıklıdır. AKP de "neoliberal" ekonomi politikalarla büyük sermayeye hizmet etmektedir. Aslında Türkiye'ye emperyalizmi de sokan, "Kürt sorunu" denen sorunu çözümsüz bırakan, işsizlik, yoksulluk, eğitim, sağlık vb. toplumsal sorunlara ülkemizin  holdingçi büyük Türk sermayesinin hak, hukuk ve vatan sevgiisi tanımayan ihtirasları neden olmaktadır.
 
Umut nesnel ve somut gelişen güçlere dayandığı ölçüde insana cesaret ve güç verir. Türkiye'de böyle bir umut taşıyabilmek için öncelikle muhalefetin kendisine gelmesi, ilkeli ve tutarlı bir siyaset ve güç birliği yapması gerekir. Bu durumu bütün çıplaklığı ile gören herkesin siyasi ve ideolojik farklılıkları bir tarafa bırakarak  birlikte çalışmasıyla işte o zaman özgür ve ileri bir Türkiye için herkeste bir UMUT yeşerecektir! Saygılarımla!
 
 

Yargıya Müdahale yok..

90 yıllık Türk Derin Devleti ve onların piyonları ve uzantıları YARGILANIYOR..

90 yıldır ülkeyi Karıştıranve faili meçhullerin ve kumpasçılar yargılanıyor.

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.