Nereye Gidiyoruz?

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Yazar: 
Burak İNAN

 

   Geçtiğimiz günlerde Ergenekon soruşturması kapsamında, Emekli generaller Hurşit Tolon, Şener Eruygur, gazeteci Mustafa Balbay, ATO Başkanı Sinan Aygün, Erol Mütercimler ve Ufuk Büyükçelebi gibi isimlerin de aralarında bulunduğu onlarca kişi gözaltına alındı.

   Gerek gözaltına alınma ve sorgulanma usulleri, gerekse soruşturmanın gidişatı kamuoyuna güven vermek bir yana, kafalarda yığınla soru işareti oluşmasına sebep oldu.

   Ergun Poyraz, Kemal Kerinçsiz gibi isimler 1 yılı aşkın süredir tutukluydular ve henüz iddianame bile ortada değildi. Bütün bunların üstüne “çeteye finansal destek” sağlamakla suçlanan işadamı Kuddusi Okkır, kanser sebebiyle vefat etti. Üstelik uzun zaman doktor doktor dolaştırılıp, bir türlü “kanser” teşhisi konamayan, serbest kaldığında ise adeta “elimizde ölmesin” diye bırakılan Okkır, acı bir dramı gözlerimiz önüne serdi. Suçlu veya değil, kimsenin böyle bir muameleye layık görülmesi kabul edilemez. Başlı başına bu bir suçtur ve hak ihlalidir.

 

   Neler Oluyor?

   Aklımızda bu sorular var; bir kısım “sol” medyanın ve “İslamcı” basının üzerinde durduğu gibi “darbe” mi engellendi? Ergenekon diye bir çete gerçekten var mı? Daha önemlisi, varsa da gözaltına alınan isimlerin hepsinin bağı olduğu gerçek mi?

 

   Şemdinli’ye dönmeye ne dersiniz?

   O gün patlayan bombaların ardından çok kısa bir süre sonra yayına geçen Roj TV, birdenbire toplanıp galeyana gelmiş halk, araba bagajında silahlar broşürler… Kısaca ne ararsanız var.

   Soruşturma başlatıldı, Yücel Aşkın davasını yürüten meşhur savcı burada yine vardı. Ulaşılmak istenen hedef Yaşar Büyükanıt’tı, yani Genelkurmay Başkanlığı; kısaca TSK!

   Sonuçta dağ fare doğurmuştu ama AKP iktidarında cinayetler, saldırılar, skandallar nedense eksik olmadı.

   Danıştay saldırısı, yakalanan tetikçi, Dink suikastı, Rahip Santoro cinayeti, Misyonerlerin katli, darbe günlükleri ve huzurlarınızda Ergenekon!..

   Soruşturmanın temelinde yatan ve Nokta dergisinin iddiası üzere emekli paşa Özden Örnek’e ait olduğu savunulan günlüklerden gerek soruşturma kapsamında gerekse basının “hedef gösterme” projesi çerçevesinde oldukça yararlanıldı; lakin Sayın Örnek hâlâ sorgulanmış değil ve günlüklerin kendine ait olmadığı iddiasında.

   Örnek’in oğlunun yönetim kurulunda görev yaptığı şirket işi daha da ilginç kılıyor; geçtiğimiz günlerde Fatih Altaylı’nın ortaya çıkardıkları kafaları iyiden iyiye karıştırdı.

   Peki ya aynı fotoğrafta yer almaktan başka pek bir açıklaması bilinmeyen, unutmadan Ümraniye’de bulunan 5-10 el bombası iki üç tabanca ve “ulusal yayın yapan birkaç derginin” bir arada çıkması dışında bir bağ kuramadığımız bu “çete” mensupları neyle suçlanmakta?

   Bilmiyoruz.

   Emrinde 600 bin asker varken darbe yapmayan generaller, emekli olunca, 3-5 gazeteci, bir iki eski “karanlık adam”, bir iki iş adamı ve 2-3 tabancayla “darbe yapacaklar”.

   Bunu düşünmek için ya çok akılsız ya da art niyetli olmak lazım.

   Soruşturmanın en önemli ayaklarından biri de, toplum üzerinde etkin ve saygıdeğer yerleri bulunan isimler ile gerçekten karanlık ve bilinmez geçmişleri olan isimleri ve hatta üzerlerinde çok tartışma konusu yapılmış isimleri bir sepete koyup, bunların hepsi bir; hepsi çeteci, darbeci damgası vurmaktır.

   Bu sayede gerek muhalefet üzerindeki faşist baskı, gerekse yandaşlar üzerindeki etki artacak, ülkenin zemini Vaşington hattının dilediği zemine oturacaktır.

   Yapılmak istenen faşist bir sistem oluşturmaktır ve esas hedefleri de ulusalcı, anti-emperyalist bloğu her çeşidi ve rengiyle, derhal pasifize etmektir.

   Bu noktada servislerin iki ana kaynağı olan Zaman ve Taraf gazetesine eğilmekte fayda vardır. Taraf “solcu ve özgürlükçü” olma iddiasında, bütün AB ve ABD yanlısı “liberal sol” yazarları bünyesine katmış, aslında açıktan sağcılık yapıp, solculuk oynayan ve ne hikmetse bütün bilgilerin servis edildiği bir merkezdir. Taraf, Cumhuriyet’in bertaraf edilmesi için “servis gazetesi” rolünü layıkı ile yapmaktadır.

   Zaman ise, Komünizmle Mücadele Derneği kaynaklı, Said-i Kürdi’nin takipçisi Fettullah tarikatının gazetesidir. ABD’deki çiftliğinden Tük Emniyeti’ne nasıl sızmayı başardığı ve dönen dolaplarla ilgili fikir sahibi olabilmek için Uğur Mumcu ve Necip Hablemitoğlu’nu okumanızı şiddetle tavsiye ederim. Nasıl bir acı tesadüftür ki her iki aydınımız da kahpece suikaste kurban gitmişlerdir.

   Sol içinde bir takım uyanıklar, hâlihazırdaki Türk ve Ordu düşmanlıklarına da bu “operasyon” sebebi ile çok güzel kılıf bulmuş, “demokrasi” çığlıkları atmaktadırlar. Kurulmuş saat gibi ardı ardına patlak veren olaylar ve ertesinden gelen, tahmin etmesi hiç de güç olmayan tepkiler, insanı nasıl bir döngünün içinde olduğu hakkında korkuya düşürmektedir.

   Daha ilerde değineceğim için buradan o “özgürlükçü” sol’a fazla bulaşmayacağım.

   Durum karışık, gidişat kötü… Dezenformasyon ve beşinci kol faaliyetleri durmaksızın sürüyor.

   Gazeteciler, yazarlar, insanlar sorgusuz sualsiz götürülüyor.

   Faşizmin takunya sesleri çok yakından geliyor.

   Takunya seslerini de gelirken söylediği “İngilizce” şarkılardan gayet tanıdık.

   AKP’nin kapatılması sürecinde sona geliyoruz, bizler de sizler gibi gelişmeleri merak ve dikkatle izliyoruz.

   Ama korkmuyoruz.

   Faşistten korkan, faşist olsun diyerek, en büyük bedduamızı da ettik.

   Aydınlık yarınlar…

 

iletisim@politikadergisi.com

 

 

 

 

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.