Neden CHP'ye Bu Kadar Çok Yükleniyorlar?

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

Daha önceleri başbakan Erdoğan, iki konuşmasından mutlaka birinde, Cumhuriyet Halk Partisi’ne yüklenmeden edemezdi. Gerçi Sayın Erdoğan, yine Cumhuriyet Halk Partisine yüklenmeye ve dokundurmaya devam ediyor. Şimdi bu alışkanlığa, kabinenin bazı bakanları da eklendi.

İlginçtir, bu ülkede ne olsa artık neredeyse Cumhuriyet Halk Partisi’nden bilinecek?

Nedense başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bu hususu ağzına çok fazla dolamakta.

Gezi Eylemleri yatışmasına yatıştı; ama başbakan Erdoğan’ın gündeminden bir türlü düşemiyor.

Hangi bir toplantıya davet edilmiş olsa…

Hangi topluluğa sesleniyor olsa…

Sayın Erdoğan, sözü, bir şekilde Gezi Eylemlerine ve Cumhuriyet Halk Partisi’ne getirmeyi “Ustalıkla”(?) ve “Mahirce”(?) başarıyor.

Gezi Eylemlerinin arkasında Cumhuriyet Halk Partisi’nin olduğunu mütemadiyen seslendiren Erdoğan, her nedense bir muamma hâline dönüşen/dönüşecek “Demokratikleşme Paketi” hususunda parlamento çatısı altındaki siyasal kuruluşlarla bir araya gelemiyor.

Cumhuriyet Halk Partisi’ni, suçlamak ve hedef göstermek, sanırım bu aralar “trend topic” bir gelişme!?

Dolar fırlar…

Borsa düşer…

Arkasında nedense lobiciler aranır…

Hayret ki ne hayret, ekonomideki dalgalanmalar neticesinde adres Cumhuriyet Halk Partisi gösterilemedi?

CHP’li yöneticilerin…

Mısır’a ve Suriye’ye gitmeleri…

Yine, Sayın Erdoğan ve kabinesindeki ilgili bakanlarınca, çok fazla ağza dolanmış ve polemik hâline getirilmişti…

Hayır, kendi kendime diyorum…

Acaba, bizlerin bilmediği bir gelişme mi yaşanıyor?

Cumhuriyet Halk Partisi’nde ciddi ciddi bir kıpırdanma mı var da…

İktidar odağındakiler habire anamuhalefet partisine saldırmaktalar!!!

Kısa vadede Cumhuriyet Halk Partisi’nden bir sürpriz yapmasını bekleyemeyiz…

***

Öyleyse nedir bu Cumhuriyet Halk Partisi üzerine bu kadar yüklenme?

Sanırım, bu da bir AK Parti taktiği…

Gündemi meşgul etme ve oyalama…

Bu arada insanlar…

Ne 4+4+4 eğitim sisteminden, ne sağlık sisteminden…

Ne de diğer iç meselelerden konuşabiliyorlar…

AK Parti Sözcüsü Sayın Hüseyin Çelik, son yaptırdıkları kamuoyu araştırmasının sonuçlarını basın mensuplarıyla paylaşmış…

AK Parti (%50,6)

CHP        (%24,1)

MHP       (%14,3)

BDP         (%7,1)

Kamuoyu yoklamaları ortadayken…

Başbakan Erdoğan ve yakın kurmay yöneticileri, neden, sürekli anamuhalefet partisi ile uğraşır, anlaşılır gibi değil?

Geçenlerde sabah gazetesi yazarı Sayın Mehmet Barlas, köşesinde yazdığı makalesinde, “CHP’nin eleştirilmeye daha fazla ihtiyacı var”, diyordu…

“…Belirli kesimlerde nasıl AK Parti iktidarına ve Başbakan Erdoğan’a dönük önyargılı öfke varsa, aynı şekilde toplumun belirli kesimlerinde de CHP’ye dönük öfke aynı ölçüdedir…

Üstelik CHP’ye dönük öfke çoğunluğun düşüncelerini (veya duygularını) yansıtıyor. Bunu CHP’nin elde ettiği seçim sonuçlarından anlamak mümkündür. AK Parti’nin ve Başbakan Erdoğan’ın yeterince eleştirilmediğini söylemek mümkün değil… Bu eleştirilerin hakaretlere kadar dayandığına, mizah dergilerinin kapaklarında abartılarak seslendirildiğine ve sokak eylemlerine bile yansıdığına, görme ve işitme engelli olmayan herkes tanıktır. Bu eleştiriler ‘Barış Açılımı’nın sabote edilmesi gayretlerine kadar dayanmıyor mu?

Buna karşı CHP’nin toplumdaki imajını düzeltmesine yarayacak eleştiriler ve uyarılar herhalde bu partinin yönetim kadrolarına ulaşmıyor ki, CHP kendisini gerçekten iktidarın alternatifi konumuna taşıyabilecek düzeltmeleri yapamıyor.(…)” (13.09.2013)

***

Bazen, Sayın Mehmet Barlas’ı, anlamakta zorlanıyorum… Sanki 11 yıla yaklaşan süreçte ülkeyi yöneten CHP kadroları… Sanki yıllarca bu ülkede tekbaşına iktidar koltuğuna oturan CHP iktidarı… Bu ülkede 11 yıldır terörü çözemeyen sanki CHP kadroları… Sanki bu ülkede etnisiteye dayalı bir “Kürt Sorununu” çıkaran CHP yöneticileri… Bu ülkede kutuplaşmayı ve saflaşmayı, bendensin ya da “Ötekisin” fenomenini yaratan da sanırım Cumhuriyet Halk Partisi…

Gerçekten de…

Bu Cumhuriyet Halk Partisi’nden korkulur!? 

 

Erhan SALMAN

erhan.salman@politikadergisi.com

Yorumlar

CHP'ye Neden Bu Kadar Çok Saldırılıyor?

Sayın Salman,

Bilindiği gibi CHP, Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran M. K. Atatürk’ün partisidir. Atatürkçü Cumhuriyet düzenini yıkmak isteyenlerin de CHP’ye devamlı saldırması doğaldır. CHP’ye yönelik eleştirilerin nedeni, sadece bu tarihsel gerçek de değildir. Bunun yanında CHP’ye yönelik saldırı ve eleştirilerin merkezinde ideolojik ve güncel siyasi nedenler de vardır.

İdeolojik olarak CHP’ye yapılan saldırı ve eleştirilerin hedefinde; CHP’yi, Atatürk’ün “Tam Bağımsızlık”, genellikle ülkemizde “Laikliğin Korunması” ve “Atatürk Milliyetçiliği” başlığı altında yürütülen “Gerçek Demokrasi” çizgisinden uzaklaştırılarak “Sosyal Demokrat” bir rotaya sokmak vardır. CHP’nin tarihsel kimliği, milli demokratik devrimciliktir. Yani CHP,  demokrat, ulusal, ilerici ve devrimci bir parti olarak tarih sahnesine çıkmıştır. Oysa “Sosyal Demokrasi”, Avrupa’daki emperyalist ülkelerin emekçilere ihanet eden görünüşte bir işçi hareketidir. Dolayısı ile sosyal demokrasi, CHP’nin tarihsel kimliği ile asla bağdaşmaz!  Ama çoğu CHP’ye yapılan ideolojik saldırıların amacı, CHP’yi “Sosyal Demokrat” çizgiye çekmektir. Böylece CHP dolaylı yoldan, örneğin “Sosyalist Enternasyonal” üzerinden emperyalizmin denetimine alınmak istenmektedir.

CHP’ye yönelik güncel siyasi saldırı ve eleştirilerin nedeni ise yine emperyalizmin Türkiye’ye yönelik politika değişikliği ile ilgilidir. Bilindiği gibi emperyalizm; Türkiye’de “Haziran” kalkışmasında takındığı sert ve gaddar tutumu nedeniyle AKP hükümetinin ve özellikle Başbakan Erdoğan’ın dünyaya rezil olması ve de Temmuz ayında Mısır’da Nursi hareketinin de devrilmesiyle “Ilımlı İslam” projesinden büsbütün vaz geçerek Başbakan Erdoğan’dan desteğini de tamamen çekmişti. Türkiye’ye karşı emperyalizmin bu politika değişliği, bir başka “B” planı ile yeniden şekillendirilmeye çalışılmaktadır. Emperyalizmin Türkiye’ye uyguladığı bu yeni “B” planı, A. Gül’ü CHP ile koalisyona sokarak onu tekrar cumhurbaşkanı yapmak ve böylece de Kılıçdaroğlu’nu hükümete taşımaktır. 2014 Ağustos ayındaki Cumhurbaşkanlığı seçiminde A. Gül ile R. T. Erdoğan aynı zamanda cumhurbaşkanlığına aday olurlarsa, bu durumda AKP’nin oyu ikiye bölüneceğinden R. T. Erdoğan otomatik olarak seçimi kaybedecek fakat A. Gül AKP’den aldığı oyların yanında CHP’den oy alınca, Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanı seçilmesi garantili olacaktır. Böylece R. T. Erdoğan, AKP tüzüğüne göre artık bir daha Başbakan olma şansını da yitirerek iktidara veda edecektir.

CHP, emperyalizmin bu planına evet der mi onu zaman gösterecek. Ancak daha şimdiden CHP yönetimi bu iktidar değişikliğine göre siyasetini ayarlıyor izlenimini vermektedir. Atatürk’ün partisi asla bu emperyalist tuzağa düşmemelidir. Bence CHP, her zaman antiemperyalist kalmalıdır!

Selam ve saygılarımla

Mehmet Çağırıcı

Düzenin Partisi Chp.

Amerikan emperyalizmi akpyi anlaşılan gözden çıkarttı, chpyi onun yerine parlatıyor. Bu tahterevalli gibi işleyen bir mekanizmadır.Bu düzen partileri abd emperyalizmden icazet almadan adım atamazlar.Yakında kılıçdaroğlunun abd ziyareti bunun kanıtıdır. Sonuçta değişen bir şey yok emekçiler cephesinde, ha ali veli ha veli ali. Kapitalist düzenin partilerinin siyasi perspektifleri üzerinde kafa yormak nafiledir. Chpnin ulusalcı ya da sosyal demokrat  olması neyi değiştirecektir. Üstelik Chp 30lu yıllardan itibaren anti-emperyalizmi rafa kaldırmışken. Olaya sınıfsal açıdan bakmak zorundayız. Chp sonuçta burjuva sınıfının çıkarlarını savunmaktadır. Proleter devrimcilerin nihai amacı bu kapitalist sömürgeci düzeni tüm kurum ve partileriyle tarihe gömmek olmalıdır.Seçimler sosyalistler açısından salt bir kürsüden ibarettir. Sınıfsız, sömürüsüz eşitlikçi adil toplum kurmanın yolu komünizmden geçer.Türkiyede bugün bir devrim durumu olsa da proleteryanın örgütsüz, sınıfsal bilinçten uzak tavrı, komünist hareketin merkezi bir komünist partiden yoksun olması gibi etkenler bu devrimi tıkamaktadır.Türkiyede temel çelişki, işbirlikçi tekelci kapitalizmle proleter sınıf arasındadır.Bu temel çelişkiyi atlamak Marksizm-Leninizmi çarpıtmak,revizyonist ve oportünistlerin işidir. Milli demokratik devrimi savunurken temel çelişki proleter-burjuvazi çelişkisini doğru değerlendirmek gereklidir. Bunun adı kesintisiz devrimdir ve ikinci aşamasında sosyalist devrim vardır.Türkiyede burjuvaziyi yedeğine alarak devrim yapmak olanaksızdır. Çünkü küçük burjuvazi sınıfsal yapısı nedeniyle kaypak, güvenilmez ve tutarsızdır.Sonuna dek tek devrimci sınıf proleteryadır, onu öncü almadan devrim yapılamaz. Günümüzde Marksist leninist harekette iki temel yanlış göze çarpmaktadır.Birincisi işçi partisinin yaptığı  gibi yurtseverliği abartıp, proleter devrimden marksizm leninizmden kopup,onun yerine kemalist devrimi ikame etmek, bunun adı oportünizmdir,ikinci yanlış ise, yurtseverliği anti-emperyalist duruşu görmezden gelip, demokratik devrim aşamasını atlayıp doğrudan sosyalist devrim stratejisini öne çıkartmaktır. Bunlara örnek ise emep,esp,ödp gibi partilerdir.Her iki tavır da hatalıdır ve revizyonizmdir.Doğru ML tavrı,tüm yazılarımda savunduğum gibi, yurtsever, anti-emperyalist, proleter devrimci tavırdır.Önce Marksizm-Leninizmin evrensel ilkeleri esas alınıp,bu ilkeler her ülkenin yerel özelliklerine uygun yorumlanmak,yeniden üretilmek zorunludur.Bağımsız siyasal sınıf siyasetinden ayrılmadan sosyalistlerin eninde sonunda doğru bir zeminde buluşacaklarına inanıyorum.

balyoz kararları

Sayın editör,

Bu yorum balyoz kararlarına ilişkin olacaktır.Gerçi kimse bu konuda bir yazı yazmamış,benim yazım belki vesile olur.

Ulusalcı kesimde yanlış bir değerlendirme var.Akp Atatürkçü paşalardan öç alıyor.Bu kısmen doğru olabilir.Ancak Tsk.natoya girdikten sonra ordu cumhuriyetin ordusu olamadı,hep abd emperyalizmin çıkarlarına hizmet etmek zorunda bırakıldı. O zaman bu yurtsever generaller neden sesini çıkartmadı, tepkisini ortaya koymadı, abd-ab emperyalizmine karşı topyekün karşı durmadı. Akp kendi ordusunu yaratmıştır. İşçi sınıfının burjuvazinin zor aygıtı orduyu savunmak gibi bir derdi olamaz.Komünizmde zaten halkın ordusu kurulacaktır.Bundan kimsenin şüphesi olmasın.Bu kararları diyalektik bir bakış açısıyla değerlendirmek gerekir.Kararlar ne ak ne de kara, ne olumlu ne de olumsuz olarak yorumlanamaz.Atatürkün adını kullanarak darbecilik yapanları da savunmak devrimcilere yakışmaz.

bir kınama

bak editör,sen açıkça benim yazıma sansür koydun,bu olmadı,bir de sayfanın başında vatandaş fikrini yaz gönder yayınlıyalım diyorsunuz,herkes kemalist olacak diye bir kural yok,artık size yazı göndermeme kararı aldım,bir komünist olarak sizleri kınıyor ve demokrasi adına protesto ediyorum,yazıklar olsun.

Editör'ün Notu

Cengiz Bey;

Yorumunuzun biraz bekletilmesinin sebebi balyoz kararlarıyla ilgili bir makale gelebilme ihtimaliydi. Eğer böyle bir makale gelseydi, yorumunuzu oraya yapmanızı isteyecektik. Siz de yorumunuzun başında yazdığınız gibi, yorumunuzun yayınlanacağı makale bu değil.

Yorumunuzun yayınlanmamasının bir başka sebebi de sizinle irtibata geçmeye çalışmamızdı ancak siz buna fırsat vermediniz. Sizinle irtibata geçtiğimizde madem yorumunuza uygun bir makale yok;

1- Bu yorumunuzu biraz daha zenginleştirerek makale haline getirmenizi

2- Eğer zenginleştiremiyorsanız serbest kürsüye yazmanızı

isteyecektik.

Yorumunuzun burada yayınlanma sebebi de sizinle bu şekilde irtibata geçmektir. Eğer yorumunuzu yukarıda ki iki şıktan birine göre yazarsanız buradan yorumlarınızın silineceğini belirtmek isterim.

 

Saygılarımızla

 

Politikadergisi Editörlüğü Adına

Ümit MİNEL

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.