Muhsin Yazıcıoğlu ve Büyük Birlik Partisi/BBP

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

“Bizim çocukları kitap okumak sıkar. O yüzden fikri tartışmalarda biraz zayıf kalırlar. Ama kavga var dersen, Ayrancı'dan Kızılay'a koşa koşa gelirler!”

“Bir elinde Bilgisayar, Bir elinde KUR'AN olsun”

“Namlusunu millete çeviren tanka selam durmam”

“Benim adım Muhsin Yazıcıoğlu ! Bana baskı sökmez ! Bizim Allah'tan başka kimseden korkumuz yok”

“Bu adama haddi bildirilmelidir. Kedisini bile vermezmiş. Kürt, bizim kardeşimiz, soydaşımız, candaşımız. Kürdün kedisi de, keçisi de, kendisi de Türk milleti için değerlidir. Barzani'den bizim isteğimiz, kedi değildir, PKK elebaşlarıdır”

“Bir saniyesine bile hakim olmadığımız, hükmedemediğimiz bir hayat, bir dünya için; bu kadar fırıldak olmanın anlamı yok”

Alıntıladığım bu satırlar; rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu’nun hem kişiliğini, hem kişiliğini yansıtan yaşam felsefesini, hem de kuruculuğunu yaptığı Büyük Birlik Partisi’nin politik duruşunu yansıtır. Şahsiyeti; diline, kalemine yansıyan kelimelerden belli. Aksine, siyaseti kendine meslek edinmiş (siyaset meslek olmaz olamaz ya, neyse) pek çokları için örnek teşkil edecek nitelikte.

Ama bir sorun var; neden bu kadar namuslu, haktan, doğrudan, adaletten yana, sözünü ve tavrını esirgemeyen, garibin, haksızlığa maruz kalmış olanın yanında olan böylesi bir siyasi liderin Genel Başkanlığı’nı ölene dek yapmış olduğu Büyük Birlik Partisi, hem rahmetli Yazıcıoğlu yaşarken hem de vefatından sonra neden %1’lerde seyretmektedir.

“Ülkücüleri kollamakta, kapsamakta eksik kaldı” düşüncesiyle bazı ülkücü arkadaşlarıyla MHP’den ayrılarak kurmuş olduğu Büyük Birlik Partisi neden acaba kurulduğu günden bu güne ülkücü camianın büyük bir kesimini kapsayamadığı gibi yeni bir kararsız kitleyi de kazanabilecek hamle yapmadı, yapamadı? Niçin 21. Yüzyıl siyasetine uyum sağlayamadı? Neden ideolojik olarak bu denli muhafazakar kaldı?      

Büyük Birlik camiası acaba bu güne dek “biz nerede yanlış yaptık?” diye sordu mu?

Ben kendimi onların yerine koyup, “kadın aklımla” sormak isterim :

1. Kadınlara muamele anlamında Müslümanlığın gereğini hakkıyla yerine getirerek bizlere kadın ve ana olduğumuz için sevgi ve saygıda hiç kusur etmiyorsunuz da mücadele verdiğiniz siyasi alanda neden kadınlara olması gerektiği ölçüde yer vermiyorsunuz? BBP içinde daha fazla kadın olsa iyi olmaz mı?

2. Parti tabanı bazı dava insanları, inandığınız dava uğruna tutkuyla koşarsınız bilirim, peki inandığınızı neden hiddet ve kimi kez de şiddetle savunuyorsunuz, fikirler çarpışsa daha iyi değil mi? Günlük yaşam içinde zaten pek çok kavga var, usanmış halk bir de kavga eden partiliye mi şahit olsun? Bir Parti ile uyumlanmış değil ama sakin siyaset size daha çok oy getirmez mi?

3. Neden değişmez önyargılarınız var, insanın ne ürettiğine, ne katkı sağladığına, kişinin sahip olduğu vefa ve vicdan dozuna göre değil de neden nereden geldiğine, hangi aidiyetler taşıdığına ve hangi toplumsal sınıfa ait olduğuna ve dünya görüşüne göre o şahısı benimseyip ya da dışlıyorsunuz? Günümüz siyaseti ideoloji ve kimlikleri dışlayarak değil, kapsayarak güçlenmiyor mu? Siz de deneseniz ne kaybetmiş olursunuz?

4. Neden Yazıcıoğlu gittikten sonra aynen diğer diğer siyasi partileri destekleyenler gibi birbirinizi kırmaya, tüketmeye ve liderlik yarışına başladınız? Hepiniz dava adamı değil misiniz? Bu iç çekişmeler olmasaydı toparlanmanız mümkün olacak ve belki de en azından oy oranınızı korumayı başarmış olacaktınız. Neden destek değil, hep köstek?              

5. Muhsin Yazıcıoğlu bir Genel Başkan değildi, bir liderdi ve bu liderin kimliği ve siyasi duruşu Genel Başkanlığı’nı yaptığı Büyük Birlik Partisi kurumsal kimliğinin önüne geçmişti. Özetle, Yazıcıoğlu sonrası parti sadece Genel Başkan’a sahip oldu, lideri ise eksik kaldı. Türkiye siyasetinde Parti değil lider önemlidir ve oylar Parti’ye değil, lidere verilir ve lider kazanır, Parti değil. ANAP, DYP, REFAH, SAADET bunun en iyi örneklerini oluşturmuşlardır. O halde, bir Genel Başkan seçmek yerine bir lider yaratmak BBP için daha hayırlı olmaz mı?

Gönlüm kırgın olsa da vefasını, vicdanını, güzel gönlünü, dostluğunu; yaşadığım sürece unutmayacağım bir dönem birlikte görev yapmış olduğum dostlarımı sevgi ve özlemle anıyorum. Ve bir akademisyen olarak, uzunca bir dönem akademik anlamda özenle çalıştığım “BBP Genel Başkanı” ve “Lider” Muhsin Yazıcıoğlu’nu değil; nezaket sahibi, namuslu, sözünü ve duruşunu esirgemeyen, mazlumun yanında, zalimin karşısında durmaktan çekinmeyen “İnsan Muhsin Yazıcıoğlu”nu rahmet ve sevgiyle anıyorum. 

 

Doç. Dr. Gamze Güngörmüş KONA

gamze.kona@politikadergisi.com

Yorumlar

kör ölür

yazıcıoğlu konusunda yazar objektif değil,oysa bu yazıcıoğlu 12 eylül öncesinde ülkü ocakları başkanıyken para militer faşist bir yapı kurarak devrimci gençliğe kan kusturmuştur,şiddeti terörü yöntem yapmış birisi vefat etse de tarih hükmünü verecektir,şu anda bbpnin yeri akp faşizminin sokak çeteciliğini yapmaktır,Türkçemizde güzel bir söz vardır kör ölür badem gözlü olur diye bu yazıya çuk oturuyor.

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.