Milliyetçilik Altı Ok’un Birisidir ve Asla Öcü Değildir!

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

Bir önceki Milli Eğitim Bakanımız olan Hüseyin Çelik, görev yaptığı dönem içinde şöyle bir söz etmişti:
-         Ben AB'ye karşıyım, ben ABD'ye karşıyım, ben buna karşıyım, ben şuna karşıyım, diyen bir gençlik, ama küreselleşmenin farkında olmayan bir gençlik… İşte, liselerden başlamak üzere gençliği şoven milliyetçiliğe iten zihniyetin eseri!..
Gençliğe “milli nitelikli bir eğitim” vermekle görevli en sorumlu kişinin düşüncesi böyleydi…
Şimdiki Milli Eğitim Bakanı da benzer içerikli sözlere imza atıyor. Ve hatta bu sözleri uygulamaya dönüştüren önemli adımlar atıyor.

Milli Eğitim Bakanı, liselerden başlayarak tam bağımsız Türkiye ilkesine bağlı olarak yetişen gençlerimizi halka şikayet ediyor!..
Bu nokta çok önemlidir.
Demek ki, Milli Eğitim Bakanımızın hedefi, Türk gençlerini, AB ve ABD’ye bağlı bir nitelikte yetiştirmektir!..

 


Ama anladığımız kadarı ile Bakan Bey bu “görev”ini tam olarak yerine getiremediği için yakınmakta ve halka “durum”u şikâyet etmektedir…
Laik Cumhuriyetin kurumları, Bakan beyin kafasının içindeki hedefi [AB ve ABD’ye bağımlı gençlik yetiştirme hedefini] gerçekleştirmesine imkân tanımadığı… Ve sözü edilen bu hedeflerin karşısında kaya gibi durduğu için yakınıyor Bakan bey!..
İşte size Cumhuriyet Türkiye’sinden hazin bir manzara…
İşte size Atatürk Devrimleri’ne karşı girişilmiş bulunan karşı devrim hareketine dair somut bir örnek…
ALTI OK’un bir tanesi de milliyetçilik okudur…
Altı Ok ise, bir partinin amblemi olmanın çok ötesinde olan bir ülkü, köhnemiş bir imparatorluğu devrimle yıkarak kurulan tam bağımsız Milli Devlet’imizin kökü ve temelidir…
Türk gençliğinin AB ve ABD’ye bağımlı olmadan tam bağımsız bir Türkiye istemesini şoven milliyetçilik olarak göstermeye çalışan kişi ise, bu Milli Devlet’in Milli Eğitim”inden sorumlu olan bakanıdır!
Sayın eski Bakan söyleminde şoven milliyetçilikten söz ediyor… Ve anladığımız kadarı ile de AB ve ABD’ye bağlılığı milliyetçiliğin şoven olma yapısına bağlıyor…
Peki gerçekte nedir şoven milliyetçilik?..
Şoven milliyetçilik, gerçek milliyetçiliğin, emperyalizme karşı milli menfaatleri korumak olduğu bilincine [henüz] erememiş olan bir Mehter Marşı milliyetçiliğidir!..
Tansiyonu yüksek, bilinci eksik saf bir heyecan selidir…
Milliyetçiliği, emperyalizme karşı ulusal çıkarların savunulması olarak değil, ırk temeline dayalı bir ayrımcılık olarak anlayan bir akımdır… Birleştirici değil, ayrıştırıcıdır ve bu nitelikleri itibariyle de gerçekte savaşması gereken emperyalizmin zaman zaman aracı haline gelebilen tehlikeli bir bakış açısıdır.
Türkiye’nin Milli Eğitim Bakanı’nın, ülkücü harekete gönül vermiş ve henüz sistemin çıkar kavgaları içinde kirlenmemiş olan yurtsever gençleri [belirli bir süre içinde de olsa] etkisi altında tutan “şoven” nitelikli milliyetçilik söyleme gönderme yapmasının asıl nedeni, bu gençlerin zaman içinde gerçeği görerek cephelerini emperyalizme karşı mücadeleye dönmelerinden duyulan korkudur…
Karalanmak istenen hedef kitle, anti-emperyalist bilinç ve bu bilinç merkezinde olaşmakta olan birleşmedir.
Ama Türkiye halkı, nasıl laik Cumhuriyete bağlı kurumları ile bu yöndeki gidişe geçit vermiyorsa, Türk gençliği de, zihnini bulandırmaya çalışan bilgi kirliliği ve bilinç karartma saldırılarına karşı gereken direnci gösterecektir.
Çünkü buna mecburdur…

 

faruk.haksal@politikadergisi.com

Yorumlar

Milliyetçilik,ulusalcılığı

Milliyetçilik,ulusalcılığı aynı kategori altına alırsak dünyada kendini iki tür olarak göstermiştir;birincisi rousseau'cu denilen yurttaşlık bağıyla bağlı insanların yaşadığı ulusalcılık,ikincisi ise ırka dayalı milliyetçilik.İkinci yöntem her zaman emperyalistlerin,ülkeleri iç karışıklığa sürüklemesinde önemli bir role sahip olmuştur ve bu tuzağa düşen ülkeler her zaman iç karışıklıklardan ve yurttaşlık problemlerinden önüne bakamamıştır bu oyun her zaman işe yarar ve emperyalistlerin en büyük silahıdır.Her devlet kendi toprakları üstünde yaşayan halklara uygun bir vatandaşlık geliştirmelidir ve bu herkesin kendisini aidiyet duygusuyla ülkeye teslim edişiyle sonuçlanır malesef türkiye bunu başaramamış ve günümüze kadar gelen sorunlara ve bunların üzerinden oynanan oyunlara yol açmıştır.
Son olarak bahsedilmesi gereken eğer ikinci tür milliyetçilik ülkeleri iyi bir yere getirebilseydi,almanya kendi sonunu kazmazdı,amerika yurttaşlık bağıyla yeni,ortak bir ulus yaratmazdı yahut sscb ideolojisine de bağlı olarak milliyetçiliği bir kenara bırakmazdı.Unutmamak gerekir ki amerika hala devam etmekle birlikte sscb ile birlikte son yüzyıla damgasını vurmuş iki süper güçtür.
Sonuç olarak kontrolsüz bir milliyetçilik ülkelere hiçbir gelişmişlik kazandıramazken,kontrollü bir ulusalcılık,ulusun iç barış yoluyla refaha ulaşmasında en önemli silahtır.

NOT:Wilson ilkeleri her etnik grubun çoğunluk olduğu toprakta egemen bir devlet kurmasını öngörürken yani etnik milliyetçiliği teşfik ederken,kendi topraklarında neden kapsayıcı bir ulus modelini tercih etmiştir ve bunu amerikanın her zaman için en büyük güvencesi olarak görmüştür,bu da düşünülmesi gereken önemli bir noktadır.

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.