Marx, Diyalektik ve İrlanda Sorunu (Filistin Bağlantısı)

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

Bilimsel sosyalizmin kurucusu,19.yy’ın par exellence (en üstün) devrimcisi ve bilim adamı Karl Marx’ı bilmek bununla birlikte onu anlayabilmek günümüz Türkiye’si ve dünya siyaseti için son derece önemlidir. Marx’a sadece bugünden bakmak, onun ve sosyalizm hakkındaki düşüncelerimizin sakat gelişmesine yol açabilir. Bu yüzden Marx’ı anlamaya çalışırken ve okurken tarih bilgisine sahip olmalıyız. Sadece 19.yy’ı değil, esasında bir bütün olarak arkaik yani antik çağlardan günümüze kadar olan sürece vakıf olmalıyız. Bunu söylememin nedeni, Marx’ın ve eserlerinin özellikle liberal ve gerici unsurlar tarafından çürümüş teoriler yığını diye etiketlenmesidir. Halbuki Marx’ın teori ve söylemlerine bakabilmek için iktisadi, tarihi ve felsefi bilgiye sahip olmamız gerekir. Bunların eksikliğinin Marx’ı anlamayı zorlaştırıcı etki yapmasını kaçınılmaz görüyorum.

Yeni kuşakların ve dünyanın sosyalizme her zaman olduğundan daha fazla ihtiyacı vardır. Dünya gelir ve servet oranını inceleyen İngiltere’deki sosyolojik tabanlı bir araştırmanın sonuçları ilgi çekicidir. Araştırmaya göre, dünya nüfusunun %1’i dünya gelirinin ve servetinin %50’sini, dünya nüfusunun %10’u ise servetin %80’inine sahiptir. Bu dünya nüfusunun %90’ının %20’lik bir payı olduğunu gösteriyor ki son derece düşündürücüdür. İngiltere’de yapılmış olan araştırma eninde sonunda bir istatistiktir. İstatistikler ise hiçbir zaman yaşanan mutsuzluğu, tatminsizliği, acıyı ve diğer insani değerleri görmemize olanak vermez. İşte bu durumda, teorinin devreye girmesi bizim için önemlidir. Teori, görebilmemizi sağlar.

Öyleyse teori açlığı çekiyoruz.

Marx ve Engels bu açlığa cevap verebilirler.

Keşfin anası ihtiyaçtır, diyen Engels’in sözü bizim için bir yol göstericidir.

Konumuz dahilinde olduğundan dolayı 19.yy. Avrupa siyasi yapısının ve durumunun kısa bir özetini geçmeliyim. 1789 Fransız İhtilali ile ilerici bir güç haline gelen burjuva sınıfı tarih sahnesine çıkmıştır. 19.yy, gerici; imparatorluk, krallık, aristokratik unsurların burjuva ile çatışmasının kaçınılmaz hale geldiği bir zaman dilimi olmuştur. Gelişimi ve birikimi Avrupa’nın bazı yerlerinde 600 yıla dayanan burjuva sınıf; serbest girişim ve özgürlükler adına toplumun büyük kesimin desteğini alarak gerici unsurlarla savaşmıştır. Bu yüzden özellikle 19.yy’ın ilk yarısında pek çok devrim yaşanmıştır. Bunlar burjuva demokrat devrimlerdir. Gericilerin ise sahneden yavaş yavaş çekilmesi, sanayi devrimiyle hızlanan endüstrileşmenin meydana getirdiği üretici sınıf yani işçileri büyük bir kitle halinde burjuvayla yalnız bırakmıştır. Bundan itibaren fabrikalarda ve atölyelerde çalışan işçiler haklarını aramaya başlayacak sermaye sahibi burjuva sınıf ise hak vermemek için elinden geleni yapacaktır. Biz zaman özgürlük için çarpışan burjuvanın işçiler üzerinde uyguladığı tahakkümü Lukacs çok yerinde tespit etmiştir:

“Burjuvazinin gericiliğe karşı uğruna mücadele ettiği özgürlükler zafer anında yeni baskılara dönüşür.”

Bu arada, 19.yy Avrupa’sının imparatorluk ve gerici unsurlardan tamamiyle ayıklandığı bir dönem olduğunu söyleyemeyiz. Kimisi 20.yy’da burjuva demokrat devrimlerle yıkılmıştır. Çarlık Rusya’sında ilk aşamada olan budur ya da çok uzağa gitmeye gerek yok; Osmanlı yerine kurulan Türkiye Cumhuriyeti de bir ulusal burjuva demokrat hareketi sonucunda meydana gelmiştir, diyoruz.

1848 yılı, Avrupa’da sosyalizmin zirveye çıktığı anlardan biri ve çok önemlisidir. Marx’ın 1848 devrimlerinden birkaç ay önce Engels ile birlikte kaleme aldığı Komünist Manifesto’da dile getirdiği gibi; Avrupa’da bir hayalet dolaşıyor, komünizmin hayaleti. Ancak 1848 Haziranında işçilerin ve devrimcilerin sert şekilde bastırılmasından sonra Avrupa’daki ülkelerin burjuva sınıfları daha baskıcı hareket etmeye karar verdi. Savaşım sürdü.

19.yy’ın konumuz açısından Marx’ı tanıtlayan ve dönemini anlatan kısa özeti budur.

Marx’a dönecek olduğumuzda, Marx’ta şunu görürüz: Klasik İngiliz iktisatı, Sosyalizm ve Hegel’in diyalektiğinin harmanlanışı. Klasik iktisatta Ricardo’nun rant ve ücret teorileri Marx’a şunu göstermiştir: Kapitalizmde çelişkiler artacaktır. Marx bunu sosyalizm için bir dayanak, Hegel’in diyalektiğine ise devrimci bir motif katarak bunu da sosyalizmin itici gücü haline getirmiştir. Böylece ortaya “Bilimsel Sosyalizm” çıkıyor. Marx, sosyalizmi kesin olan yasalara bağlamıştır. Bilim, bilirsiniz ki, yasa demektir. Genelleyebilmektir, “çekim yasası” gibi. Sosyalizmi Marx’tan önce de buluyoruz, fakat bu tür sosyalizmler ütopya, hayal temelinde kalıyor. Marx’ın söylemi ise artan çelişkilerin buhran getireceği, bunun ise artan işçi sayısıyla devrimci bir motifte patlayacağıdır.

Diyalektik ise karşıtların birliğidir. İdrak edebildikten sonra muhteşem bir kılavuzdur. Doğada bulunan her şey karşıtıyla bulunur. Siyah ve beyaz, matematikte artı ve eksi, fizikte etki ve tepki, toplumda ise sınıfların çatışması yani burjuva ve işçi sınıfları. Matrix filmini izleyenler bilir, filmde Neo karakteri sanal dünyada yaşamaktadır ve onu yok etmek için tasarlanmış Ajan karakteri vardır. Ajan, Neo’yu yok ettiğinde Ajan da yok olur. Çünkü Ajan onu tamamlayan parçaydı. Neo için geçerli değildir aynısı. O farklıdır. Bir isyandır çünkü. Buradan çıkaracağımız gibi birbirlerini tamamlarlar. Karşıtların özdeşliğidir bu.

Marx bize bunları vermiştir ve dün olduğu gibi bugün de büyük ve gerici bir kesim tarafından amaçlı olarak aşağılanmaktadır.

Esasında bu da öngörülmüştür.

19.yy’da oluşmaya başlayan ulusal burjuva hareketler karşısında Marx hep mantıklı olanı seçmiştir. Britanya İmparatorluğu’nun diğerlerini olduğu gibi İrlandalıları da sömürüyor olması üzerine Marx ilk olarak İngiltere’de gerçekleşecek işçi sınıfı devriminin İrlandalıları özgür kılacağını söyler. Fakat daha sonra Marx aynen şunu der: “Uzun süre, İrlanda’daki rejimin yıkılmasının İngiliz işçi sınıfının yükselişiyle olabileceğine inandım. Daha derinlemesine inceleme beni şimdi tersine inandırdı. İngiliz işçi sınıfı İrlanda’dan kurtulmadıkça hiçbir şey yapamayacaktır. Çünkü İngiliz gericiliği, burjuvası, İrlanda sömürüsüyle beslenmektedir.”

Marx burada diyalektik bakışın çözümünü sergilemiştir.

Dünyayı 19.yy’da sömüren İngilizlerin ana beslenme kolu İrlanda’dır. Bunu kesersek, hem İngiliz işçi sınıfı hem de dünya mazlum milletlerinin kurtuluşu başlayacaktır, düşüncesi vardır burada.

Bunu bugün Ortadoğu’yu karartan İsrail-Filistin çatışmasına uyguladığımızda şunu görebiliriz: Filistin’in kurtuluşu ve kuruluşu İsrail siyaset gücüne ve sermayesine darbe vuracaktır. Bu da hem İsrail halkının korkularını hem de Ortadoğu’nun sömürülen uluslarına bir örnek, destek ve güç olacaktır. Bölgeye refahın ve mutluluğun gelmesinin sanıldığından daha fazla yolu vardır.

Alphan.Telek@PolitikaDergisi.com

 

Yorumlar

İlginç..

Marx'ın,Engels'in hatta Onlar'ın doğa bilimleri konusunda destek aldıkları Darwin'in teorileri hangi topluma fayda sağlamıştır ki bugün sağlasın? Sovyetler,Mao'nun Çin'i,Nazi Almanyası vs... Materyalizmi ve diyalektiği asla temel alamazsınız çünkü varlığını kabul edip maddeyle açıklayamadığımız bir sürü olgu vardır ve çatışmanın gerekliliğini savunmanın bedelini 20. yy da fazlasıyla ödedi toplumlar.Belli alanlarda kullanabilirsiniz belki gerçi mutlaka bir yerde aksaklıklık çıkacaktır ancak Onlar her olguyu kendi teorilerine yorumlamaya çalıştılar bu da pahalıya patladı.Marx'ın teorilerine bugünden bakarsanız yanılgıya düşebilirsiniz demişsiniz ancak o teorilere az da olsa anlam verebilmek için milattan önce ortaya atıldığını varsaymak gerekir.Bildiğiniz gibi İslamiyet öncesi Türk devletlerindeki dini inanış İslam'a en uygun şekilde gelişmiştir onun dışında kültürel,iktisadi,toplumsal hayat bugünden baktığınızda bile mantıklı gelmektedir.Belirtmek isterim ki bahsettiğim zaman 6.-7. asırdır.Saygılar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.