Kişisel Özellikleri ve Türk Solunda Yeri ile Kemal Kılıçdaroğlu

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Yazar: 
Ozan ÖMERCİ

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Deniz Baykal’a ait olduğu iddia edilen bir kasetle başlayan fırtınalı süreçten CHP ilginç bir şekilde son derece güçlenmiş ve oylarını arttırmış olarak çıkıyor. Bunun en büyük sebebi de partinin başına Kemal Kılıçdaroğlu yani “Gandhi Kemal” gibi dürüstlüğü ve cesaretiyle halk nezdinde büyük sempati yaratan ve saygı uyandıran yeni bir liderin geçmiş olması. Elbette siyasetçiler de zamanla yıpranan yüzleri ve eskiyen imajlarıyla özellikle Türkiye gibi her şeyin çok çabuk tüketildiği bir ülkede eski desteklerini kaybediyor ve halktan yeni ve denenmemiş isimlere yönelik olumlu eğilimler artıyor. Kemal Kılıçdaroğlu’nun ve CHP’nin bu avantajı eskimeye başlayan Recep Tayyip Erdoğan ve AKP karşısında kullanacağı kesin. Bunun yanı sıra Kemal Kılıçdaroğlu’nun Kürt kökenli ve Alevi olması da, partinin bu kesimlerle kuracağı diyalogu kolaylaştırıcı bir faktör olacaktır. Bu sebeple Kılıçdaroğlu’nun henüz genel başkan dahi seçilmeden bir sonraki genel seçimler için kendisine % 40 hedefi koyması ve CHP’nin anketlerde birinci partiliğe yükselmesi parti adına son derece olumlu gelişmeler. <?xml:namespace prefix = o />

Kemal Kılıçdaroğlu’nun siyasal mesajları ve kişilik yapısına geçmeden öncelikle kendisinin biyografisine daha yakından bakalım. 17 Aralık 1948 tarihinde Tunceli’nin Nazimiye ilçesinde tapu memuru Kamer Bey ve ev hanımı Yemuş Hanım’ın dördüncü çocuğu olarak dünyaya gelen Kemal Karabulut, 1950 yılındaki soyadı değişikliğiyle ailesinin büyük dedelerinin eşkıya kimliğine göndermede bulunan Kılıçdaroğlu soyadını almasıyla Kemal Kılıçdaroğlu ismini almıştır. Başarılı bir öğrenci olan Kılıçdaroğlu, Elazığ Ticaret Lisesi’ni birincilikle bitirdikten sonra Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’ne devam etti. Okul hayatı boyunca çalışkanlığı ve yüksek notlarıyla dikkat çeken Kılıçdaroğlu, 68 kuşağından sol görüşlü bir üniversiteli olarak o dönem kurulan Sosyal Demokrasi Dernekleri Federasyonu Bilim Kurulu’nda görev aldı. Toplumsal ve Kültürel Eylemler Derneği Başkanlığı yaptı ve pek çok siyasal eyleme katıldı. Ancak gençliğinden başlayarak hümanist bir siyasal çizgisi olan Kılıçdaroğlu siyasal çatışmalara katılmamış ve demokratik mücadele metotlarını benimsemiştir. 1971 yılında okuldan mezun olan Kılıçdaroğlu, hesap uzmanlığı sınavını kazanarak Maliye Bakanlığı’nda memuriyetine başladı. Daha sonra hesap uzmanı olan Kılıçdaroğlu, bir yıl Fransa’da kaldı. Hesap uzmanlığını 1983’e kadar sürdürdü ve aynı yıl Gelirler Genel Müdürlüğü’ne atandı. Burada önce daire başkanı olarak görev aldı, daha sonra aynı kurumun genel müdür yardımcılığını yaptı. Kemal Kılıçdaroğlu 1991 yılında Bağ-Kur’a atandı. Burada genel müdürlük yapan Kılıçdaroğlu, 1992 yılında da Sosyal Sigortalar Kurumu Genel Müdürlüğü’ne geçti. Daha sonra kısa bir süre Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nda müsteşar yardımcısı olarak görev yaptı. 1994 yılında Ekonomik Trend dergisi tarafından “Yılın Bürokratı” seçildi. Kemal Kılıçdaroğlu, 1999’un Ocak ayında Demokratik Sol Parti’den siyasete atılmak umuduyla, kendi isteğiyle Sosyal Sigortalar Kurumu Genel Müdürlüğü’nden emekli oldu. Ancak o dönemde Bülent Ecevit tarafından aday yapılmadı. Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı çalışmalarında Kayıtdışı Ekonomi Özel İhtisas Komisyonu'na başkanlık eden Kılıçdaroğlu, Hacettepe Üniversitesi’nde de bir süre ders verdi ve aynı zamanda Vatandaşın Vergisini Koruma Derneği başkanlığını yaptı. Daha sonra Türkiye İş Bankası’nda yönetim kurulu üyesi olarak görev yaptı. Bu yıllarda Deniz Baykal’ın önerisiyle Cumhuriyet Halk Partisi Bilim Kültür Platformu’na davet edildi ve burada çalışmalar yürüttü. 3 Kasım 2002’de CHP İstanbul milletvekili olarak ilk kez parlamentoya girdi. 22 Temmuz 2007 seçimlerinde bir kez daha İstanbul milletvekili olarak parlamentoya girdi.

Kemal Kılıçdaroğlu 2007 yılına kadar kamuoyunda fazla tanınmazken, o dönem ilk kez Tuncay Özkan’ın elinde bulunan Kanaltürk televizyonunda Tuncay Mollaveisoğlu’nun “Yoksulluk ve Yolsuzluk” programındaki emek dostu açıklamaları ve hükümete yönelik somut eleştirileriyle dikkat çekti. 22 Temmuz 2007 seçimlerinde AKP’nin büyük başarısı sonrası solda büyük endişe ve umutsuzluk hâkimken, Kılıçdaroğlu AKP genel başkan yardımcıları Şaban Dişli ve Dengir Mir Mehmet Fırat’la girdiği tartışmalarda belgeli muhalefetiyle kamuoyu desteğini kazandı ve bu isimlerin genel başkan yardımcılığı görevlerinden istifa etmesine yol açtı. 29 Mart 2009 yerel seçimleri öncesi Ankara Büyükşehir Belediye başkanı İ. Melih Gökçek’i de canlı yayında zor durumlara düşüren ve halktan büyük destek gören Kılıçdaroğlu, CHP İstanbul il başkanı Gürsel Tekin’le beraber yürüttüğü İstanbul Büyükşehir Belediye başkanlığı kampanyasında geniş kitlelere ulaştı. Özellikle gecekondu mahallelerinde çamurlu yollarda delik ayakkabısıyla yürümesi ve orta halli bir mahallede ev tutmasıyla “halkçı” imajını ve mesajlarını geniş kitlelere iletti. Toplumun çok farklı kesimlerinden insanlarla sıcak bir diyalog kurabilmesi ve muhatabının sataşmalarına dahi sinirlenmeden medeni bir şekilde yanıt verebilmesiyle toplumda ve medyada büyük sevgi ve saygı uyandırdı. Seçim kampanyası sırasında bir vatandaşın yakıştırmasıyla Hindistan’ın efsanevi lideri Mahatma Gandhi’den esinlenerek “Gandhi Kemal” lakabını aldı. Aynı dönemde Kılıçdaroğlu için “İkinci Ecevit” yakıştırmaları da yapıldı. 29 Mart 2009 yerel seçimlerinde Cumhuriyet Halk Partisi’nin İstanbul Büyükşehir Belediye başkan adayı olarak 2.566.000 oy aldı (önceki seçimlere göre CHP oylarını % 25 arttırmış ve seçimde % 37 dolaylarına getirmiştir) ve birçoklarına göre seçimi kazanamamasına rağmen büyük bir başarıya imza attı. Cumhuriyet Halk Partisi’nin İstanbul İl Genel Meclisi’nde aynı seçimlerde 2.323.000 oy aldığı hesaba katılırsa, Kılıçdaroğlu’nun kişisel karizması ve liderliğiyle partiye oy vermeyen 243.000 kişinin daha oylarını almayı başardığı görülecektir. Seçim kampanyası için özgün müzik sanatçısı Onur Akın’ın hazırladığı “Kılıçdaroğlu” şarkısı büyük başarı yarattı ve isminin duyulmasına yardımcı oldu. Bu başarı sadece İstanbul sınırları içerisinde kalmadı; Kılıçdaroğlu’nun seçim öncesi yıprattığı AKP’li Melih Gökçek’in oyları %55’ten %38’e kadar geriledi.

Seçim mağlubiyeti sonrası imajının yıprandığı iddia edilmesine karşın, CHP grup başkan vekili olarak sık sık televizyon programlarında boy gösterdi ve 1,5 yıllık süreçte 50’ye yakın şehre giderek konferans ve halk oturumları yaptı. Aynı dönemde AKP’nin sivri dilli ismi Bülent Arınç’ı bir açık oturumda düelloya davet etti ancak kendisinden “dengim değil” şeklinde bir karşılık aldı. 6 Mayıs 2010 tarihinde CHP lideri Deniz Baykal’a kurulan komplo ve sonrasında ortaya çıkan kaset skandalıyla partinin yaşadığı bunalım ortamında medyadan ve halktan gelen yoğun baskılar sonrası genel başkan adaylığını açıkladı ve 22 Mayıs 2010 tarihli 33. Olağan Cumhuriyet Halk Partisi Kurultayı’nda CHP’nin Mustafa Kemal Atatürk, İsmet İnönü, Bülent Ecevit, Deniz Baykal, Hikmet Çetin ve Altan Öymen’den sonra 7. genel başkanı oldu. Kurultayda yaptığı konuşmada; milli iradenin tecelli etmesine engel olan yüzde 10’luk seçim barajının düşürüleceğini, siyasi partiler yasasının değiştirilerek parti içi demokrasinin sağlanacağını, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ne yatırımların teşvik edileceği ve devlet tarafından yatırım yapılarak terörün ekonomik sebeplerinin ortadan kaldırılacağını, DGM’lerin yerini alan özel yetkili mahkemelerin yeniden düzenleneceğini, milletvekili dokunulmazlıklarının kaldırılacağını, işsizliğin düşürülmesi adına somut adımlar atılacağını, Avrupa Birliği’nin çifte standart uygulamalarına tepki gösterileceğini, aile sigortasıyla tüm bireyleri işsiz ailelerin kadınlarına devlet tarafından işsizlik maaşı verileceğini ve her şeyden önemlisi etnik ve mezhepsel kimliği temel alan kimlik siyaseti izlenmeyeceğini açıkladı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a yönelik “Recep Bey” hitabı ve başbakanın mağdur imajının arkasında var olan ihtişamlı yaşamına yönelik eleştirileriyle kamuoyunda olumlu puan topladı. Web sitesinden yayınladığı mütevazı mal varlığıyla ekonomik krizin doruklarına ulaştığı bu günlerde havuzlu villalarıyla gündeme gelen politikacılardan farklılığını ortaya koydu. Gençler, kadınlar ve sosyal demokrat tabanda dürüst imajı ve halkçı söylemleriyle büyük heyecan yarattı ve anketlere göre CHP’nin oylarını şimdiden % 25’lerden % 32’lere sıçrattı. Kılıçdaroğlu’nun bu performansını koruması ve ilerletmesi durumunda CHP’nin ilk genel seçimlerde birinci parti olması görünen o ki kimse için şaşırtıcı olmayacaktır.

Kemal Kılıçdaroğlu’nun bu biyografik ve kişisel özelliklerinin yanı sıra benim açımdan bir diğer önemli özelliği de, Kılıçdaroğlu’nun henüz medyada tanınır bir isim haline gelmeden Kanaltürk’te yaptığı birkaç konuşma ile 2007 yılında Cumhuriyetçi Gençlik Platformu olarak Ankara’da kurduğumuz gençlik örgütlenmesinin en sevdiği ve gelecek için umut bağladığı bir isim haline gelmiş olmasıdır. 2008 yılından başlayarak Kemal Kılıçdaroğlu ile 4 defa görüşme (son görüşmemiz Uşak’ta düzenlenen bir halk konferansında 2010 başlarında oldu) ve fikirlerini yakından dinleme şansı yakaladım. Bu görüşmelerde Kemal Bey ılımlı üslubu, sosyal demokrat ekonomik tercihleri, gençlere verdiği özel önem ve halka olduğu gibi bize de güven veren dürüst imajıyla beni ve arkadaşlarımı derinden etkiledi ve gelecekte Ecevit’ten sonra boşalan popülist sol lider koltuğunu dolduracağı izlenimini verdi. Şimdilerde bu öngörümün doğru çıktığını görmek beni çok mutlu ediyor. Dahası Türkiye’nin karşı karşıya olduğu ekonomik, siyasal ve toplumsal sorunların iş ve aşın büyütülerek ve demokrasi çıtasının yükseltilerek çözülmesi adına bende büyük heyecan uyandırdı. Elbette Kemal Bey ve yeni ekibinin bu hedeflere ulaşmak adına muhakkak eldeki somut projeleri destekleyecek yeni projelerin geliştirilmesi, işsizlik sorununun çözülerek nüfus artışına uygun bir ekonomik büyümenin yakalanması, partinin yeni ve genç kadrolarla desteklenmesi, dış politikada ölçülü ve dikkatli bir vizyon ve ulusal çıkarlara uygun kırmızı çizgilerin belirlenmesi, verilen sözlere uygun olarak Türkiye’de etnik veya mezhepsel kutuplaşma ve ayrışmayı arttıracak politikalardan neoliberal basının baskılarına rağmen uzak durulması ve ülkede önemli bir fay hattı oluşturan Kürt sorunu ve siyasal İslam-laiklik tartışmalarına çözüm olabilecek ara formüllerin belirlenmesi gerekmektedir. Siyasete aynı Ecevit’in 1970’lerde yaptığı gibi, şimdilerden nezaket ve dürüstlük getiren Kılıçdaroğlu’nun Ecevit’in 1970’ler ve 2000’lerde uğradığı sıkıntıları yaşamaması adına güçlü ve gerçekçi bir siyasal ve ekonomik programa ve genç, vizyon sahibi ve idealist kadrolara ihtiyacı bulunmaktadır. Aynı Amerikan başkanı Barrack Obama gibi bir imajla toplumu bütünleştirme şansı bulunan Kemal Kılıçdaroğlu’na iktidar koşusunda başarılar diliyorum.

iletisim@PolitikaDergisi.com

 

Yorumlar

EVET, AYNI OBAMA GİBİ BİRİ.

 

Kılıçdaroğlu için yazdığınız son tespit, çok doğru. Kendisi aynen Obama gibi biri.
 
Yani Amerikan emperyalizminin yerlerde süreklenen imajını kurtarmak ve dünyanın ezilen halklarını kandırmak için, vitrin süsü olarak kullanılan biri.
 
Siz "nezaket" gibi imaj konularıyla ilgilenirken, CHP'nin nasıl dönüştürüldüğünü fark etmiyorsunuz.
 
İşte size bugün bölücülere destek veren sitelerde yer alan bir CHP haberini veriyorum.
 
     CHP: Kürtçe Eğitim ve Genel Af İstedi
 
     Türkiye’de ana muhalefette bulunan CHP Diyarbakır İl Örgütü’nün hazırladığı 
     raporda, “anadilde eğitimin milli eğitim müfredatı içine alınması ve genel af çıkarılması”
     istendi.
     Konuya ilişkin AKnews'e konuşan CHP Diyarbakır İl Sekreteri Mahmut Şevketoğlu,  
    CHP'nin 1989'dan beri birçok rapor hazırladığını anımsatarak, “Ama bu raporların
     içeriğinin güncelleşmesi gerekiyor” dedi.
     Kürt sorununu ancak CHP'nin çözebileceğini savunan Şevketoğlu, Kemal Kılıçdaroğlu'nun
    Genel Başkanlığı'yla birlikte partinin kazandığı ivmeyi sorunun çözümü için kullanacağını
    ve bölgede yeniden etkin bir parti haline geleceklerini ifade etti.
    20 Temmuz 2010 Salı
 
Kemalist Devrimin en temel taşlarından biri olan "Eğitimde Dil Birliği" ilkesi ortadan kalktıktan sonra, ulus devletin yaşaması mümkün mü?
 
PKK ile aynı talebi dillendiren CHP'nin, hâlâ Atatürk'ün kurduğu parti olarak devam ettiğini söylemek mümkün mü?
 
İmaja değil, niteliğe bakın gençler! Ve Bursa Nutkunu iyi anlayın... Kılıçdaroğlu için "Bu Cumhuriyetin devlet adamı olamamış" dediğiniz gün siz, Atatürkçü Gençlik olabilirsiniz... Aksi halde, "Sorosçu" gençlerden hiç bir farkınız kalmaz. Aynı projeye "Atatürkçülük" maskesiyle hizmet eden gençler olarak, Türk Milleti önünde hesap vermekten kurtulamazsınız.
 
Bunu Türk Milliyetçileri ve Devrimcileri hareketi adına, namusum ve şerefim üzerine yemin ederek söylüyorum ki, kısa bir süre sonra, "Atatürkçü" maskesi takan tüm hainler, PKK sürüleriyle birlikte bu ülkeden kaçacak delik arayacaklar.
 
Ve gençler, o zaman "nezaket" filan tanımayacağız!

Hakan Bey'e

Hakan Bey, anladığım kadarıyla internet üzerinden tartışmaya seven birisiniz. Sizi tanımıyorum ancak ikinci defa bir yazımın altında sataşma niteliğinde bir şeyler yazıyorsunuz. Size cevap yetiştirecek zamanım yok ama Kemal Kılıçdaroğlu'nun kurultayda "etnik ve mezhepsel siyaset yapmayacağız" sözünü verdiğini size hatırlatıyor ve kendisine biraz zaman tanımanızı bekliyorum. Ayrıca memleketi buradan kurtaramayacağınızı düşünürsek bence siz de Kemal Bey gibi her gün başka bir Anadolu şehrini dolaşıp fikirlerinizi halka anlatın.

İyi günler.

ek olarak

ayrıca hakan bey sürekli siyasal şiddet vurgusu yaptığınız için sormak istiyorum acaba siz geçmişte mahir kaynak'ın olduğu gibi ortamı geren bir provokatör mit ajanı mısınız? siz hiç merak etmeyin kemal kılıçdaroğlu amerikan emperyalizmini sizin kadar biliyordur ama reel siyasetin gerçeklere göre yapıldığını da bilecek kadar akıllıdır.

İŞTE O REEL SİYASET

O reel siyaset , CHP Diyarbakır İl örgütü tarafından açıklanan "Kürtçe eğitim hakkı ve Genel af" talebidir.

Altı şehit verdiğimiz bir günde senin partin böyle bir açıklama yapıyorsa, senin beni provakatörlükle itham etmeden önce, "biz kime alet oluyoruz" diye düşünmen gerekir. Unutmaki o bölücü taleplerin arkasında yani açılımın içinde senin beni ajanlıkla suçladığın o Mit bulunmaktadır. İşte siz onlarla aynı gemide yolculuk yapıyorsunuz.

"Siyasal şiddet vurgusu yaptığımı" söylüyorsun. Altı şehit verdiğimiz şu günde, bölücülüğe karşı barış vurgusu yapıp, sizin o sosyal demokrasi gülünüzü mü atacağız? Siz, bölücülüğe alet olarak aslında daha fazlasını hak ediyorsunuz.

Ben vatan mücadelesinden söz ediyorum, canımı seve seve vermeye hazır olduğum vatandan,
sizin gibi "politikacı" olmaktan değil.

Ak News mi?

Hakan Bey

Ben burada Ozan bey ile girdiğiniz polemiğe karışmayacağım ama şunu da söylemeden geçemeyeceğim. Ben birkaç yıl haber sitesinde haber editörlüğü yaptım. Bize her ajanstan haberler gelirdi. Tabii ki tüm ajanslar bağlı oldukları örgüt veya ideolojieri çerçevesinde haberler gönderirlerdi. Biz de çoğu haber sitesinin yapmadığı bir şeyi yapar, haberin doğruluğunu veya haber ajansının hangi güçlere hizmet ettiğini araştırır, haberi o şekilde okuyucuya sunardık. Sizin referans olarak gösterdiğiniz AKnews haber ajansının sitesine girip bir şöyle bir göz gezdirirseniz bu haberin hangi amaçla servis edildiğini daha iyi anlarsınız sanırım. Açıkçası "AKnews" kelimesini görünce AKP'ye hizmet eden bir haber ajansı sanmıştım ama siteye girdiğimde daha kötüsünü gördüm...

ÖNEMLİ OLAN CHP'NİN KİMLERE HİZMET ETTİĞİDİR

Sayın Ümit Minel,

Sizin ne demek istediğiniz anlayamadım. Haber ajansları kendi amacına göre yorum yapar, haberi görür, görmez. Sorun bu değil.

Sorun CHP Diyarbakır İl Başkanlığının, bölücü örgütün programını 6 Oklu CHP amblemi altında dile getirmesiidir. Ben o haberi aşağıda bağlantısını vereceğim Silvan Mücadele sitesinden aldım.

CHP'lilerin saflarını belirlemeleri için, aylar değil, günler kaldı.
Herkes safını belirlesin. Vatan konularının orta yolu yoktur.

http://www.silvanmucadele.com/news_detail.php?id=3503

CHP'nin bir il örgütünün

CHP'nin bir il örgütünün talebi partinin ulusal düzeydeki politikasından farklı olabilir. Bunu bildiğiniz halde küçücük bir haberden yola çıkarak CHP'yi karalıyorsunuz. Ayrıca 1989'dan bugüne -ki sayın Baykal da bunu hep söylerdi- CHP'nin politikası silahların tamamen bırakılması durumunda genel af olacağı şeklindedir. AK News olayı da ilginç cidden, ben açıklamanızı pek anlayamadım.

peki chp.nin fethullah gülen teşkilatı ile iletişimi ?!

hatırladığım kadarıyla, bu karanlık,hain planları sürekli uygulamakta aktif olan,
ihtiyaç duyduğunda kan döken,insanların özel hayatlarına tecavüz eden,masum insanları suçlu halde gösteren en büyük düşmanlarımızdan biri olan bu teşkilatı bu güne kadar bir başbakanın,veya bakanın hatta cumhurbaşkanının bile üstüne gittiğini hatırlamıyorum. siyasal çıkar,menfaat,koltuk kaygısı, belkide can güvenliği endişesiyle kolay kolay bu örgütün üzerine gidilmedi. buraya kadar eminim sizde hak verirsiniz bana..

BAYKAL'ın istifa hamlesinde f.gülen'i işaret ederek açıkça verdiği desteği,ve duyduğu güveni nedense, kimse sorgulamıyor pek fazla. gözlemlediğim kadarıyla     kemal KILIÇDAROĞLU da ,C.H.P.'de f.gülen'i sorun etmiyor.

hatta sol partilerde örnek verebileceğimiz hemen hepsi dahil !.
teşkilatın, idam edilen sait molla' ya kadar uzandığı ortada.
sait molla'nın kim olduğu ve amacıda ortada.
ve kürt açılımın asıl amacıda apaçık ortada iken pembe gözlüklerimizi çıkarmalı,
ve gerek referandum,gerekse seçimlerden sonra ortaya çıkabilecek vahim,ve kritik tablo durumunda bizler birbimizle tartışmak,seslerimizi yükseltmek yerine asıl sorunlarımızla ilgilenecek medeniyete ulaşmaya çalışmalıyız..
ülkemizin geleceği ve bütünlüğü açısından aynı kaygıları taşıyorsak en çok birbirimize güvenmeliyiz, ve iletişim kurabilmeliyiz.
siyasetçiler ülkeyi bu duruma getirdiği ortadayken nasıl güvenip umut besliyoruz ?
 

Berhan Şimşek

ASlında CHP İstanbul İl Örgütü Başkanı sayın Berhan Şimşek'in www.reelsiyaset.com isimli sitede yaptığı açıklamalr herşeyi açıklıyor...

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.