Kırmızı Kitap Sarardı

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

 

Kırmızı kitabın ne olduğunu biliyor musunuz?
 
Bilmiyorsanız biz söyleyelim:
“Türkiye'nin gizli anayasası” olduğu söylenen bir küçük kitap…
 
Kırmızı ciltli olduğu için "Kırmızı Kitap" denilen bu kitabın içinde ne yazdığını pek az kimse biliyor. Ama bilmediğimiz bu kitap, bizi yönetiyor.
 
Yıllar önce Harp Akademileri'nin düzenlediği bir denizcilik sempozyumunda MGK'dan bir yetkili şu sözleri söylemişti:
 
Türkiye'nin milli güvenlik siyaseti Kırmızı Kitap'ta kayıtlıdır. Önemli olan bu siyasetin nasıl uygulanacağını gösteren eylem planı, stratejinin hazırlanmasıdır, icradan umudu kestiğimiz için strateji belgesini MGK Genel Sekreterliği olarak biz hazırlıyoruz.
 
Yapılan açıklamalara göre sistem kabaca şöyle işliyor:
 
Devletin güvenliği ile ilgili bütün bakanlıklar kendilerince bir güvenlik değerlendirmesi yapıp, taslak olarak MGK Genel Sekreterliğine gönderiyorlar. Genel Sekreterliğe bağlı "Milli Güvenlik Siyaseti Başkanlığı" bunları birleştirip bir "son taslak" çıkarıyor. Bu son taslak, MGK'da görüşülüyor. İlgili birimler toplantıda sunuş yapıyorlar. Konu tartışmaya açılıyor. Ve sonunda "belge" son şeklini alıyor. Oradan Bakanlar Kurulu'na gidip "Devletin Milli Savunma Belgesi" olarak onaylanıyor.
 
Türkiye'de hangi siyasi parti iktidara gelirse gelsin, bu belgeye uygun davranmak zorunda. Meclis'ten çıkacak hiçbir yasa, genelge ya da yönetmelik bu belgeye aykırı olamıyor.
 
Ülkenin iç ve dış politikasını hatta ekonomisinin özünü ve yönünü bu Kırmızı Kitap belirliyor. Devletin temel esaslarının devamlılığını sağlıyor ve iktidara gelen her yeni partinin bakanlıklarının hazırladığı raporlar aracılığı ile günün yerel gerçeklerinin Devletin temel esasları içindeki yerine yerleşmesini sağlıyor…

Kırmızı Kitap’ın yaptığı en önemli tespit ise şuydu:
 
Türkiye'nin en temel tehdit unsurları, "bölücülük ve irtica"dır…
 
İşte yaşadığımız süreçte bu tespit değişmiştir!..
 
Hükümet, Kırmızı Kitap’ta çok önemli bir değişiklik yapmış bulunmaktadır.
Artık “irtica,” Türkiye’nin en temel tehdit unsurları arasında değildir…
 
Anayasa Mahkemesi tarafından, “laiklik karşıtı eylemlerin odağı durumunda olduğu,” tespit edilen Hükümet, irtica olgusunun, Türkiye’nin bir numaralı tehdit unsuru ya da sorunu olduğu gerçeğini yok saymaktadır…

Artık Milli Güvenlik Kurulu irticai faaliyetleri bir tehdit aracı olarak görmediği [ya da görmesi engellendiği] için bu çok önemli tehdidi gündemine eskisi gibi almayacak, irticai faaliyetlere karşı Türkiye’nin savunma politikalarını oluşturmayacaktır…
 
Görüldüğü kadarı ile Hükümet, odağında yer aldığı bu türden faaliyetleri, ülkenin milli güvenliğinin hedefi olmaktan çıkartmayı başarabilmiştir…
 
Ve açıkça anlaşıldığı kadarı ile Hükümet, denizi bitirmiş ve belirlediği hedefin, “yüzmüş yüzmüş, kuyruğuna gelmiş” bulunmaktadır…
 
Tayyip Erdoğan hükümeti, laik Türkiye Cumhuriyeti’nin temel esaslarını tehdit eden tehlikeleri belirleyen ve milli devletin hedeflerini saptayan Kırmızı Kitap’ı sarartmış, ülkenin pusulasını Sevr’e, Ilımlı İslam’a ve “Yeni Osmanlıcılık”a doğru çevirmiş bulunmaktadır…
 
Bu pusulanın tekrar eski yönüne çevrilmesinin ilk adımı 12 Eylül’de sandığa gitmek ve bu üç hedefe uzanan yollara “Hayır” demekten geçmektedir…
 
faruk.haksal@politikadergisi.com
 

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.