Kendi Aynamız

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Yazar: 
Bilgin Türk

Sevgili Politika Dergisi okurlarımıza tekrar merhaba. Aramıza yeni katılan yazar arkadaşlarıma hoş geldiniz diyor, ayrılan arkadaşlarımıza da hayatlarında başarılı olmalarını ve onların bu mücadelede bizleri yalnız bırakmamalarını diliyorum. Öncelikle bu kadar uzun ayrılık için herkesten özür dilerim. Özellikle canıyla, kanıyla elinden gelen gayreti gösteren Gökhan ve Emrah kardeşlerimden özür diliyorum. Onları uzunca bir süre yalnız bıraktım. Gerçekten takdire şayan iki gencimiz Gökhan'la Emrah arkadaşlarımız. Hiçbir şekilde yılmadan, vazgeçmeden Politika Dergisi projesini hayata geçirdiler ve büyütmeye devam ediyorlar. Son dönemde kurumlaşma yolunda da adım atmaları çok güzel ve sevindirici bir durum. Bu böyle, öyle, şu şöyle olmuş; işte AKP şöyle yapmış; CHP, MHP böyle davranmış veya sözde “Kürt Açılımı”ymış; bunlardan hiç bahsetmeyeceğim: zaten her yerde yazılıp çiziliyor. Bugün AYNA'ya bakacağım.

   AYNA'dan bize, Atatürkçülere bakmak istiyorum. Yaptığımız hatalarla yüzleşelim, bir özeleştiri yapalım istiyorum. Öncelikle bu iki gencimizin sesine kulak verelim. Bu iki Atatürkçü gencimiz ne diyor, ne diye böyle bir zorlu yolda mücadele veriyor; ona değinelim. Bir kere “Devlerin cüce, cücelerin dev olduğu” bir dönemdeyiz. Bu ülke için yıllarca hizmet etmiş insanlarımız, parmaklıklar arkasına atılıyor. Dağda yine kendi insanlarımızı katleden teröristleri meclise sokmayı başaran dünyada tek milletiz. Bir de açılım sözleriyle bunların istediklerini tek tek yapıyoruz ve bir Allah’ın kulu çıkıp da “Kardeşim siz ne yapıyorsunuz? Bu devleti parçalamaktır.” demiyor. Bir tepki göstermiyor. Ne tepki göstereceğiz, diye soracaksınız? Gerekirse Gürcistan'daki gibi, Macaristan'daki gibi meclisi basacağız; yoksa zaten basabileceğimiz bir meclis değil, bir devlet, bir vatan kalmayacak elde!  

   Dedim ya, bugün böyle politik, bürokratik üslubu bir yana bırakacağım. Artık aynadan kendimize ciddi ciddi bakacağız ve özeleştiri yapacağız. Canımız yanacak! Yansın; çünkü artık, deyim yerindeyse, “körler, sağırlar birbirlerini ağırlar” türünde ben burada AKP şöyle yapıyor deyip, sevgili okurlarımız da okurken “ne kadar doğru söylüyor” türünde olayları artık geçmeliyiz. Bilmiyorum sevgili okurlarımız da farkında mıdır; ama artık 'atı alan meclisi bile geçiyor.'  

   Bir başbakan düşünün ki ülkesinin birlik ve beraberliğine saldırsın. Bir başbakan düşünün ki devletinin en büyük ve en değerli kurumlarıyla savaş halinde olsun. Bir başbakan düşünün ki devlete son 80 yılın en büyük maddi zararını versin. Bu başbakan öyle Patagonya’da, Zimbabwe’de veya Nijerya’da değil; burada Türkiye’de...

   Bakın bu dergiyi okuyan herkes Nutuk’u okumuş ve evinde bulunduruyordur. Hepinizden bir şey istiyorum: Nutuk’un ilk sayfasını açın! “SAMSUN'A ÇIKTIĞIM GÜN GENEL DURUM VE GÖRÜNÜŞ” kısmını okuyun.

   Oradaki Padişah Vahdettin’i Abdullah GÜL, Sadrazam Damat Ferit Paşa'yı da RTE olarak değiştirin ve tekrar o bölümü okuyun!.. O zaman ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınızdır; çünkü vaktimiz çok azaldı. Şu Zaman, Vakit, Yeni Şafak gibi o günlerin geleceğini anlatmaya çalışanlar, ilk kez bu kadar emellerine yakınlaştılar… ama önleyebiliriz. 

   Zaten altın soru bu değil mi? Vatanını seven, Atatürk'e bağlı, Cumhuriyet şehitlerimizin ruhuna sahip insanlarımız o soruyu sormuyorlar mı?       
 

   Peki, Ama Nasıl?

   Çok basit. Aslında bu sorunun cevabı düşmanlarımızda gizli. Onlara bir kez daha bakmalıyız. Bu cemaatçi tayfa ne yapıyor? Sadece kendinden olan yerlerden alışveriş yapıyor. BİM, A 101, ÜLKER, FEM, Fatih Koleji, Yamanlar Koleji, BANK ASYA, Kuveyt Türk, Albaraka Türk, Işık Sigorta, Anadolu Genç İş Adamları Derneği, Çalık Grubu ve daha birçok şirket ve kuruluş (Daha detaylı liste için bkz. http://groups.google.com.tr/group/komun-inisiyatifi/browse_thread/thread/79f78fae77466074). Hatta bu tür listeleri ulaştırabildiğiniz herkese ulaştırın ve asla ve asla oralardan alışveriş veya işlem yaptırmayın. Bu, basit ama çok önemli bir adımdır. 

   İkinci olarak, bizim gibi Atatürkçü düşünce ve felsefeyi yaşan kişilerden alışveriş edelim ve ettirtelim! Mesela; asla İbrahim Tatlıses, Mahsun Kırmızıgül gibi şarkıcıların albümlerini almayalım ve konserlerine gitmeyelim. 

   “Atatürkçüyüm, Erdoğan'a Şarkı Söylemem”

   Erdoğan'ın katılacağı geceye çağrılan sanatçı, Başbakan'ın geleceğini duyunca şarkı söylemekten  vazgeçti.
 
   Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın katılacağı bir geceye şarkı söylemesi için Candan Erçetin çağrıldı. Fakat Erçetin'in cevabı partilileri şok etti: Ben Başbakan'ın olduğu yerde şarkı söylemem! 

   Olayı, Bugün gazetesi yazarı Aykut Işıklar köşesinde şöyle anlatıyor: 

   "Olay yeni değil. Mayıs ayından kalma. Kusura bakmayın yeni duydum. İzmir'deki Balkan Göçmenleri Derneği bir gece düzenler. Geceye Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da davet edilir. Sahne için de sevdikleri Candan Erçetin'e teklif gider. Belki parada indirim yapar diye de 'Çok görkemli bir gece olacak, başbakanımız da gelecek' denir. İşte o saniye iş bozulur. 'Ben başbakanın olduğu yerde şarkı söylemem, Atatürkçüyüm. AKP benim ilkelerime terstir' yanıtı          gelir."(bkz. http://haber.gazetevatan.com/Ataturkcuyum_Erdogana_sarki_soylemem_196044_1/196044/1/Gundem

   İşte büyük sanatçılarımız olan Candan ERÇETİN, Fazıl SAY! Kesinlikle izleminizi şiddetle önerdiğim Portecho müzik grubuna ait şarkının video klibini izleyin; eminim sizin de çok hoşunuza gidecektir (http://www.dailymotion.com/video/x8s619_portechostudio-plastico-official-mu_music). Sanatçılarımıza sahip çıkmalıyız ve onları dinleyip albümlerini almalıyız. 

   Ben sizlere gidin şu partiye, bu partiye üye olun, demeyeceğim; çünkü partilerle çok çalıştım ve hâlâ yönetici kadrolarında tanıdığım, sevdiğim ve beni sayan dostlarım var. Liderlerin yanında üç beş dalkavuk tayfasının nasıl parti içinde sizi prangaladığını ve hiçbir şey yapamaz hâle getirdiğini biliyorum. Sivil Toplum Kuruluşlarında da liderlik kavgaları verildiği için oraları da önermiyorum. Onların da en eksik tarafı “basın”a hâkim olamamaları...
 
 

   Peki, Nereye Gidelim, Nerede Olalım?

   Bakın cemaatçi tayfaya ve PKK’lılara; kaç tane kanalları, gazeteleri ve dergileri var. Bugün iletişim çağındayız, her şey işitme ve görsellik üzerine; onun için Cumhuriyet Gazetesi, ART, Kanal B, Ulusal Kanal, Yeniçağ, Tercüman, Ortadoğu gazeteleri ve bizim Politika Dergisi gibi Atatürkçü yayın organlarına sahip çıkmalıyız. Hele ki bu proje tamamen bizden, içimizden çıkan bir projeyse, hepimizin buraya dört elle sarılması, sahip çıkması gerekiyor. Gökhan ve Emrah kardeşimiz kendi cebinden kendi imkânlarıyla bu siteleri kuruyor, bu dergileri çıkarıyorlar.* Bu internet sayfası, yazarlarımıza ait e-posta adresleri, hep bu iki genç kardeşimizin imkân ve gayretleriyle oldu. Bu gençler üniversiteyi yeni bitirmiş, daha iş hayatına tam atılamamış,  maddi imkânları kısıtlı kardeşlerimiz. Onun için iş bizlere, hepimize düşüyor. Hemen hepimiz tanıdığımız bildiğimiz bizim görüşümüzdeki iş adamlarıyla, iş adamları dernekleriyle, kurumlarla, işletmelerle, derneklerle, lokallerle belki meslek odalarıyla görüşüp reklam ve sponsorluk yaptırtmaya çalışmalıyız. Gençlerimizin bu dergiyi çıkarabilmesi için maddi sıkıntılarına her konuda yardımcı olmalıyız. Bu zorlu ve ağır yüke biz de girmeliyiz. Bu taşın altına biz de elimizi sokmalıyız. Dergiyi ulaştırabildiğimiz herkese ulaştıralım. Üye olduğunuz internet siteleri, kişisel bloglar, mail adresinizdeki tanıdığınız kişilere, aklınıza gelebilecek her yerdeki bizim gibi Atatürkçü insanlara ulaşmalı ve onlara da dergimizi okutmalıyız. Burada bütün herkese saygı duyuyor ve kişisel saldırıya dönüşmeyen bütün yazılara, görüşlere imkân ve fırsat veriyoruz. Siz sevgili okurlarımızdan gelen bütün yazıları elimizden geldiğince yayınlamaya, sizin sesinizi paylaşmaya, sizin sesiniz olamaya çalışıyoruz. O insanlarımızı da burada görüş ve düşüncelerini paylaşmaya ikna edelim. Artık basındaki üç, beş organımızı da kaybedersek sadece onları dinleriz. Ve psikolojik savaşı kaybedersek karamsar ve kararsız olanları kaybederiz. Bu da bizi -ağzıma almak istemiyorum ama- o hazin sonla kaçınılmaz şekilde karşılaştırır... 

   Çünkü artık gerçekten, neredeyse tüm kaleler zapt edildi. Tüm kalelerimize girildi. Meclis'e, karakollara, üniversitelere, belediyelere, kurumlarımıza kadar girmeyi başardılar. Bugün bir başbakan çıkıp ayrı dil, ayrı millet diyorsa, bu, ulus devlet olarak kurulan cumhuriyetimizin temeline bomba koymak, onu yıkmak demektir. Ve hâlâ hiç bir savcı, hâkim veya hukuk insanı harekete geçmiyorsa artık millet olarak bizim harekete geçip bütün iç ve dış mihraklara 'DUR' dememiz gerekiyor! 

   Biz, bu vatanı masa başında kurmadık. Masa başında da yıkılmasına izin vermemeliyiz! “Ata”mızın da dediği gibi; 

   "Vatanın savunmasında belli hatlar, belli mevziler kaybedilebilir. Geri çekilmek de mümkündür; ama asla teslim olunmayacak ve bütün vatan sathı büyük bir cephe olarak görülecektir. Bir hat düştüğünde geride hemen yeni bir hat teşkil edilip savunmaya kaldığı yerden devam edilecektir. Bütün bir vatan sathı şehit kanıyla sulanmadan teslim olunamaz!"

   Ya İstiklal Ya Ölüm!

   "Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır!" 
 

   * GYY notu: Elbette yalnızca bizim değil, tüm arkadaşlarımızın özverileri vardır.(E.Ö)

 

iletisim@politikadergisi.com

Bu sitedeki içeriklerin izinsiz alınması, kopyalanması, başka bir imza ile izinsiz ve "kaynak gösterilmeden" yayınlanması kesinlikle yasaktır. Tam bağlantıyı (link) ve yazar / çizer adını kaynak göstermek şartıyla, alıntı yapılabilir. PolitikaDergisi.com © 2009

Yayın Kaynağı: Politika Dergisi Sayı 18, Ekim 2009, Cilt - Yıl 2, No. 18


Yorumlar

Destekde bir yere kadar

Destekde bir yere kadar oluyor

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.