Kaybolan Türkiye

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Yazar: 
Erbil DENİZ

Çok karamsar bir başlık belki. Belki hala varız, yerimiz belli ve biz bu yerimizi biliyoruz. Ama belki de... Yokuz. Yok oluyoruz. Her şeyimizi bir bir kaybediyoruz. Oynanan senaryoyu bilerek, sonunu beklemek ne kadar acı verici. "AKP hükümeti yaptı. 6 sene de bu hale getirdiler bizi..." demek kolaycılığa kaçmak değil midir? Bundan önceki hükümetler, yöneticiler ülkeye ne kazandırdı? Ne kaybettirdi? En fazla kaybı bu dönemde yaşıyor olabiliriz. Fakat bu duruma gelmesine de biz sebep olmadık mı? Hangi politikacıyı cezalandırdık manevi olarak? Hangi iyilere sarıldık şimdiye kadar? Hep popülist politikaların kurbanı olmadık mı? Hep bir şans daha vere vere bugünlere gelmedik mi? Her denize düştüğümüzde en ölümcül yılana sarılmadık mı? Peki neden? Neden cezalandırmadık? Neden göz yumduk her şeye? Neden denize düşene kadar bekledik? Ve neden yüzmeyi bir türlü öğrenemedik? Uzatmak çok mümkün bu soruları. Ancak verebilecek cevaplarımız yok. Cevap olarak dillendirdiklerimizle sadece kendimizi kandırıp duruyoruz. Her şey aynı. Aynı hızla durmadan yola devam ediyoruz. Bu yola bizi başkaları sürükledi. Kabul. Ama biz de ses etmedik. Hoşumuza mı gitti? Göremedik mi? -Cevap yok. "Bu sorularla kaybedecek zaman da yok aslında. Bir şey yapmalı. Ayaklanmalı tekrar." Ne kadar güzel cümleler. Sadece cümle işte. Ötesi yok. Şimdiye kadar olmadı. Olursa ne olur diye yeni bir soru daha oluşturmak gereksiz kafamızda. Yeteri kadar sorularımız ve sorunlarımız var, cevap bekleyen - çözülmeyi bekleyen... "Biri gelse de çözse bütün sıkıntılarımızı." Hep bekledik hala bekliyoruz... Beklemenin çözüm olamayacağını anlayamadık hala. Hala anlamadık, çözümü ancak kendimizin üretebileceğini. Başkası çözecekse bile ona bu görevi bizlerin verebileceğini. Hala bir torba kömür, birkaç paket makarna için, günü kurtarmak için yarınlarımızı harcayabiliyoruz. Harcadık ve bitti. Artık yarınlarımız yok, kimbilir belki sadece yarınımız kaldı elimizde... Hep böyle gidecek değil ya. Elbet bizim de gözümüz açılacak günün birinde. Biz de bir şeyler yapmak için var gücümüzle çalışacağız. "Biz de varız!" yerine "Artık biz varız!" diyebileceğiz. Çok uzak değil sanki bu günler. Mehmet Akif ERSOY'un İstiklal Marşı'mızda dediği gibi. "Kimbilir belki yarın, belki yarından da yakın." Sabırla beklerken, başkaları kalan tek yarınımızı da harcarlarsa ne olacak peki? Ben bu sorunun cevabını da bilmiyorum. İçimden cevaplar geçiyor peşi sıra. Ama dile getiremiyorum. Korkuyorum. Ya gerçekten son yarınımız da giderse?

iletisim@politikadergisi.com

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.