İzmir kitap fuarının ardından

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Yazar: 
Ali İhsan Uğuz

18 Nisanda başlayan İzmir kitap fuarında ilk imza günüm 19 Nisan Pazar günüydü. İkinci kitabım Bulutlar Ağlamasın- Medusa fuara zorlukla yetişmiş fuarın ilk başladığı gün 18 Nisanda yayıncı kargo ile göndermek zorunda kalmıştı. Basmane’den kitap fuarına kitapları kargodan alıp götürmek de bana kalmıştı. Kan ter içinde kitapları fuara götürdüm. İlk gün fuar oldukça kalabalıktı. Çocuklar ve öğrenciler bir sergiden diğerine koşuyorlar ucuz kitap almanın mutluluğunu yaşıyorlardı.

 

İlk imza günüm olan 19 Nisanda kitaplarımla birlikte görücüye çıkan gelinlik çağına gelmiş bir genç kız heyecanı ile yerimi aldım. İlyas Çaylı, Rıfat Mertoğlu, Mustafa Mumcu, Zehra Pınar zorlu ve Arif Erbabı gibi Milliyet blogdan arkadaşlar destek için yanıma geldiler. Sağ olsunlar var olsunlar. Bu arada bende Rıfat Mertoğlu arkadaşımızdan “Ağıtsız Kadınlar” romanını imzalatarak aldım. En kısa zamanda okuyup görüşlerimi onunla paylaşacağım.
 
İlk imza gününde imza saatimin sonuna doğru 15-16 yaşlarında bir genç kız geldi. Üçüncü defadır geliyordu yanıma. Son gelişinde babası ile birlikte gelmişlerdi. Kızımız ısrarla babasına Medusa’yı almak istediğini belirtiyordu. Babası ise kitabı almamak için bir sürü bahane buldu. Belki adamcağızın cebinde yeterli parası yoktu. Sonradan kıza kitabımdan bir tane hediye etmediğime öyle pişman oldum ki sormayın.
 
İkinci gün Arif Erbabı arkadaşımız bana bir mesaj göndermiş ve şu ifadeleri kullanmış.“Kitabınızı daha aldığım günün gecesi bitirdim.Elinize sağlık üstadım” Bende kendisine buradan tekrar teşekkür ediyorum.
 
25 Nisandaki İmza günümde ise önce Coşkun karabulut’un kitaplarını imzaladığı Edebiyatçılar Derneğine uğradım. Kendisi ile kırk yıllık dost gibi sarıldık. Fotoğraflar çektirdik. Bu arada da sevgili Pınar Zorlu geldi. Onunla da birlikte fotoğraflar çekildi kitaplar imzalatıldı. Sohbetin koyulaştığı bir sıra elleri kirli, yüzü kirli ve elbiseleri kirli ama gözleri ışıl ışıl bir çocuk geldi. Coşkun ağabeyin şiir kitabının fiyatını sordu. Pahalıymış deyip almadan gidiyordu ki ben geri çağırdım. Bir hafta önceki genç kız aklıma gelmişti. Coşkun ağabey ilk okul 3.sınıfa giden ve adının Adem olduğunu öğrendiğimiz çocuğa şiir kitabından adına imzalayarak bir tane hediye etti. Çocuk sevinçle yanımızdan ayrıldı. Bende Coşkun ağabeye veda ederek kendi yayın evimin standına doğru yol aldım. Benden önce yine ilk kitabı çıkan şair bir arkadaşımızın imza günü vardı. Onunla tanışıp karşılıklı kitaplarımızı birbirimize hediye ettik. Ben tam yerimi alacaktım ki yerde duran bir kargo dikkatimi çekti.İçinde yine ilk kitabı çıkan ve MB yazarlarından Zuhal Ekinci’nin kitapları vardı. Hemen Erol bey’e (kavim yayıncılık sahibi) koliyi açtırıp kitapları sergiye koydurdum ve koliden çıkan ilk kitabı da kendime ayırdım. Çünkü imza günü ertesi gündü ve ben İzmir dışında olacağımdan gelemeyecektim.
 
İmza saatim geldi ve ben yerime oturup okurlarımı beklemeye başladım. Sevgili Ayten Dirier elinde MARDİN Çöreği ile birlikte çıkageldi. Onunla tanıştık. Kitaplarımın ikisini de bana imzalatarak aldı. Mardin Çöreği de nefismiş gerçekten. Kendisine buradan çok teşekkür ediyorum. Ondan sonra zaman nasıl geçti hiç hatırlamıyorum doğrusu. Özellikle Medusa genç kızların çok ilgisini çekti. Yakın dostlarımın haricinde hiç tanımadığım bir sürü genç kıza kitaplarımı imzaladım. 2 saat boyunca her iki kitabımdan 40 civarında kitap imzalamışım. Bu ara sohbetler espriler gırla gidiyordu. Yayıncı Erol beyin ağzı kulaklarında cebine girecek paranın hesabını yapıyordu.
 
16.05 de başlayan imza günümü saat 18.15 de bitirdim. Bu ara Kütahya’da Üniversite de okuyan kızım imza günü için arkadaşı ile birlikte gelmişti. Küçük kızım Tuana ile birlikte fuardan bol miktarda kitap almışlar. Fuardan çıkarken ellerimizde kitap paketleri özellikle ben
ağzı kulaklarında 3 yıl süren çabanın, emeğin karşılığını almış duyguları ile evin yolunu tuttuk. Eşim her iki imza günümde bir an için bile beni yalnız bırakmamıştı. Ona da buradan teşekkür ediyorum. Bu arada ismini unuttuğum dostlar varsa kusura bakmasınlar. Özellikle ikinci imza günüm çok hareketli ve yoğun geçmesi sebebi ile atladıklarım olabilir.
 
Bu fuardan aklımda son kalan ise Server Tanilli hocamdır. Kendisi 1980 öncesi faşizmin kurşunlarına hedef olmuş bu nedenle hayatını tekerlekli sandalyede geçirmek zorunda kalmıştır. Stantlarımız karşı karşıyaydı. Bir ara boşlukta yanına gittim. Ellerini öpmek istedim, Koca Çınar izin vermedi. Öylede mütevazi bir insan ki.Ayak üstü bir 5 dakikacık sohbet olanağı buldum ve kendisine birinci kitabım C.IV.A-Son Savaş’ı hediye ettim. Buradan tekrar ellerinden öpüyorum hocam. Sizlerin bu ülke adına yaptıklarınız ve gösterdiğiniz fedakarlıkların yanında bizlerin yaptıkları bir hiç. Bunu seni görünce daha iyi anladım.
 
İşte böyle dostlar. Yalnızca manevi tatmini olan maddi anlamda hiçbir kazancımızın olmadığı bir kitap fuarını da geride bıraktık. Neden böyle söylediğimi ise önümüzdeki günlerde yazacağım başka bir blogda daha detaylı anlatacağım. Yazar sömürüsünün boyutları inanın bu ülkede o kadar fazla ki birkaç cümle ile geçiştirilecek gibi değil.
 
iletisim@politikadergisi.com
 

Yorumlar

MEDUSA - ALİ İHSAN UĞUZ

Sayın Uğuz,

AŞK'ın tatlı bir sapıklık olduğunu söyleyen satırlar, ihtirasa tutkuya, hırslara yenik düşen hayatlar.

Bulutlar Ağlamasın MEDUSA kitabınızı keyifle okuyorum. Bitirdiğimde görüşlerimi paylaşacağım sizinle.

Ve...

aşk kapında çöreklenirse bir gece vakti
sen inatla yüzünü sabaha dön
ümitsizliğin koynundan inançla uyanıp
yüklendiğin hüznün bohçasını
kapılarının ardına koy
bir daha açmamak üzere
yüzüne şiddetle kapıyı çarparken.

göreceksin ki
aşkın hüznü bir hiçtir gönüllerde
çevrende varken
bunca acılı
bunca kederli
yüzün aynasından düşmüş
açlık belası bir hummadan kalma
kapkara bir hastalık.

G.Talay

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.