İtiraf ya da Yola Devam

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

Siyaset kazanı, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal hakkında ortaya atılan şok kaset iddiasıyla, Ergenekon Örgütü ve darbe iddialarının üzerine, tuz biber olarak atılmış gibi kaynamakta şu an itibariyle… Ve yeni gelen bir haber de Deniz Baykal’a suikast yapılacağı ihbarı…

Çok partili döneme geçtikten sonra, Soğuk Savaş dönemi ve konjonktürel olayları incelediğimiz zaman, bizler bu olayların kimlerin lehine ve aleyhine neticelendiğini gayet iyi biliyoruz. Soğuk Savaş dönemi sonrasında da, sosyal ve tam bağımsız bir devletten yana olanların da, başına gelen suikastların ve saldırıların mağdurları da ortadadır. CHP Genel Başkanı’na yapılan bu iddianın da, bu saldırıların bir parçası olduğunu, her aklıselim kişi de kolayca anlayabilmektedir.

Ancak, bu ülkenin gerçek sahipleri olan bizler, sözde değil özde Cumhuriyetçiler, bu saldırılarda mağdur olan ve katledilen aydınlarına, şarkı türkülü gecelerden ve anma törenlerinden öte, sahip çıkma iradesini gösteremedik. Çünkü Uğur Mumcu’nun Rabıta’sından, Ahmet Taner Kışlalı’nın “Ben demokrat değilim”, Necip Hablemitoğlu’nun “Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kendini savunma mekanizması artık felç olmuştur” sözlerinden gerekli dersleri çıkaramadık. Bizlerin “Yiğidim aslanım burada yatıyor” sözlerinden “Yiğitler aslan gibi harekete geçti”, yaklaşımını gösterme zamanı geldi de geçiyor.

Artık aydınlarımızı, resimleriyle, heykelleriyle ve senede bir gün hatırladığımız anma törenleriyle değil, bizlere ışık tutukları düşünceleriyle onları yaşatmamız, düşüncelerini, ilkelerini, kitaplarını önce kendimiz özümsememiz ve bunları topluma anlatmamız gerekmektedir. Bu doğrultuda Necip Hablemitoğlu’nun Köstebek adlı kitabında yazmış olduğu şu sözleri bir kez daha hatırlatıyorum:

Operasyonlarında, amaca ulaşmada her yolu mubah sayan ve her türlü sınır tanımaz fırsatçılık, ahlaksızlık, takiye unsurlarını içeren bir konsept çerçevesinde hareket eden Fethullahçı istihbaratçıların kullandıkları yöntemler şöyledir:

Telefon dinleme, tehdit, sahte belge üretimi ve montaj, çarpıtılmış bilgiye yönelik kampanyalar, hırsızlık, kundakçılık, şantaj amaçlı kadın pazarlama ve görüntü kaydı, her türlü illegal kayıt kullanımı (böcek, gizli kamera vb) rüşvet, gasp, darp, bilgisayar sahtekarlıkları, ev ve işyeri kurşunlama, emniyeti suiistimal, "hâkim kiralama" ve diğerleri..."

Ahmet Taner Kışlalı’nın öldürülmesi ve Danıştay üyelerine yapılan saldırılardan önce ve benzeri olaylarda, malum gazete tarafından hedef gösterilmeler, toplumda maalesef yeterince kavranamamış ve bugün geldiğimiz noktada bu saldırılar dahi, sözde Ergenekon Örgütü ve hatta TSK üzerine bırakılmak istenmektedir. Maalesef onlar, medyasıyla ve iş adamlarıyla örgütlenirken, bunun yanı sıra amaçları doğrultusunda muazzam bir dayanışma örneği sergilerlerken, biz Atatürkçüler kayıkçı kavgası yaparak ve yan gelip yatarak onları seyrettik. Bugün bunların sonuçlarını, acı bir şekilde çekiyoruz.

Bu kaset iddiasındaki görüntüler her ne olursa olsun, CHP’nin örgüt yapısı, bu partinin bu ve buna benzer iddialarla karşılaşacağının habercisiydi. Bunu cep telefonu kullanamayan, Genel Sekreterleri sayesinde öğrenmiştik. Nasıl AKP İktidarını tek adam ve dikta anlayışıyla, ülkeyi yönetmeye çalışıyor diye eleştiriyorsak, aynı durum CHP’nin parti içi siyaset yapma biçimi içinde geçerlidir. Demokratik anlayışın olmadığı, muhalefetin ve eleştirilerin susturulduğu bir ortamda, oto kontrol sistemi ortadan kalkıyor, ülke sorunlarına yönelik çözüm üretmek zorlaşıyor ve siyasetçilerin niteliğinin ve kalitesinin düşmesi kaçınılmaz oluyordu.

Belki bu ağır ve bel altı iddiaların yapıldığı bir zamanda, bu eleştirileri yapmanın sırası değil diye düşünülebilir. Fakat bu eleştiriler tamamen “dost acı söyler” mantığıyla yapılmaktadır. CHP öz kimliğine dönmedikçe, ideolojik ve demokratik bir yapıya bürünmedikçe, bu iddiaların hafif kalacağı senaryolarla karşılaşılması muhtemeldir.

Son olarak, bu görüntüler gerçek ya da iftira ne olursa olsun, Deniz Baykal’ın gerekeni yapacağını bizler biliyoruz. Sn. Baykal her zaman bu tarz sıkıntıların üstesinden, alnının akıyla çıkmasını bilmiştir. Bu güveni ve saygıyı, CHP Genel Başkanı siyaset hayatı boyunca bizlere vermiştir. Bu da cebini dolduranların ve halkını kandıranların, kendi çıkarlarını ülke çıkarlarının önüne koyanların çoğunlukta olduğu Türk siyasetinde, her zaman farklı bir siyasi profil olarak hatırlanmasını sağlamaya yeterlidir.

OguzKemal.Ozkan@PolitikaDergisi.com

 

Yorumlar

gereği düşünüldü: saçmalamak!

'Gereken' her şey olabilirdi, istifadan başka!

Baykal'ın kendisi avukat. Şikayetçi ol hemen, yayınlayandan da temin edenden de. Aç davanı, konuşma ve yayın yasağı koydur. Sen sağ ben selamet.

Olay gerçekmiş değilmiş değil, insan mahremiyetinin bu kadar rahat biçimde göz önüne düşmesidir mesele. Herkesin elinde bir ses, görüntü kaydı.. Gücü yeten yetene. Ne cezası belli ne hukuku!

Lakin Baykal!
Olacak iş mi bu karmaşa da dümeni başı boş bırakmak! İçerideki muhaliflerinin, yahut yanında gibi görünüp 'gitsen diye' iç geçiren ikiyüzlü el etekçilerinin ekmeğine yağ sürmek.

Neydi öyle salya sümük iki göz iki çeşme vekiller filan. CHP'ye, tarihine daha doğrusu, yakışmayan ağlak haller. Soğukkanlılıktan, mantık, akıl ve izandan uzak, sevişmeden bahanelerle ki sevmektir kökü, koca ana muhalefeti yerle bir edip, bir çuval inciri berbat etmek.

Ve Baykal,
döneceksin kuzu kuzu! Hazır olmuş iken muhalefetin baş muhalefeti, almışken hızını, yükseltmişken yolsuz akepenin karşısında yıldızını, unutturmuşken hem memleket gailesinden koltuğa yapışmış lider sıfatını, döneceksin işte.

Kim verdi ise bu direkt mağdura bağlama aklını, Avrupa'dan özenti 'onurlu istifa' arabeskini, her halde üç gün sonra geri döndüğünde de ne yapacağını söylemiştir.

tebrikler

yorumlarınız yazıyı tamamlayıcı olmuş ikinizi de tebrik ederim..

itiraf etme cesaretini

itiraf etme cesaretini gösteremedi mi acaba..

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.