Bu Yazılar da İlginizi Çekebilir!
- Sabun!
- Edep Ya Hu! / (Akrostiş)
- Go Home Türkiye!
- Örtülü Özgürlük
- "Bakan" Değil Gören Lazım Bu Memlekete!
- Bastırılıyoruz!
- CHP Nasıl Yok Edildi?
- Sincap Üzerine Tefekkür Eyleyebilme Yeteneği...
- Yenilikçi Muhafazakar "Liberal" Değişim Modeli
- Öğrenilmiş Çaresizliklerimiz
- 10 Kasım'ın Hesabı
- Kutluyoruz...
- Aziz Nesin Niçin Haklıydı?
- Gericiler Türkan Hocadan Ne İstiyorlar?
- Niçin Helva Yapılamıyor?
İngiliz İşçi Partisi'nde Ed Miliband Dönemi
İngiliz İşçi Partisi’nin (Labour Party) 25 Eylül 2010 tarihinde Manchester şehrinde yapılan yıllık kongresinde, İşçi Partili milletvekillerinin ve delegelerin oylarıyla daha önce posta yoluyla yapılan genel başkanlık seçiminin sonuçları açıklandı. Sonuçlara göre yarışın önde gelen favorisi ve eski Dışişleri Bakanı olan David Miliband’ın küçük kardeşi olan 40 yaşındaki gölge enerji bakanı Edward Samuel Miliband (Ed Miliband) dördüncü turda oyların yüzde 50,6’sını alarak kıl payı farkla ağabeyini geçti ve genel başkanlığa seçildi. İki kardeş arasında başa baş geçen yarışta, David Miliband oyların yüzde 49,4’ünü alabildi. 13 yıllık İşçi Partisi iktidarının geçen Mayıs ayında muhafazakâr-liberal koalisyonuna devredilmesi sonrası kısa bir süre şok geçiren ve Tony Blair ve Gordon Brown gibi iki çok önemli ancak yıpranmış ismini kaybetmiş İngiliz İşçi Partisi, Ed Miliband önderliğinde yeni döneme daha sol bir söylem ve politikalarla toparlanmış bir şekilde girmeye çalışacak. Bu yazıda İngiliz İşçi Partisi’nin yeni liderini ve liderliğe uzanan hikâyesini sizlere kısaca anlatmaya çalışacağım.<?xml:namespace prefix = o />
Uzun yıllardır iktidardan uzak kalmış partisini, sermayeyle daha barışık “yeni sol” ve “üçüncü yol” gibi projeler ve ılımlı söylemleriyle iktidara taşıyan ve 13 yıl partisini iktidarda tutmayı başaran Tony Blair’in çöküşü, aslında George W. Bush ve neo-con Amerikan hükümetinin Irak işgaline destek vermesi ve İngiliz askerlerini de bu işgale dâhil etmesiyle başlamıştı. O güne kadar son derece popüler bir isim olan ve muhafazakâr çevrelerin dahi takdirini toplayan Blair, Irak Savaşı ile başlayan düşüş sürecinde, yükselen işsizlik ve sosyal sorunlarla da baş etmeyi başaramayınca artan tepkiler üzerine yerini 2007 yılında Maliye Bakanı Gordon Brown’a bırakmıştır. Brown liderliğinde 4. defa üst üste zafere koşmak isteyen İşçi Partisi, 2010 Nisan’ındaki seçimlerde Muhafazakâr Parti (Conservative Party) ve Liberal Demokrat Parti’nin koalisyonunun kurulmasına engel olamamış ve Blair ve Brown’ın Irak işgalini savunan demeçlerinin bedelini sandıkta önemli bir oy kaybına uğrayarak ödemiştir. Bunun üzerine Gordon Brown liderlikten istifa etmiş ve İşçi Partisi’nde liderlik kampanyası başlamıştır. Blair’in ortaya koyduğu “New Labour” ekolünün devamı olarak kabul edilebilecek ve Dış İşleri Bakanlığı döneminde oldukça önemli izler bırakmış David Miliband’ın sermaye çevrelerinden de aldığı destekle yarışta seçilmesine kesin gözüyle bakılmasına karşın, 1969 doğumlu kardeşi Ed Miliband büyük bir sürpriz yaparak sendikalarla geliştirdiği yakın ilişkiler ve daha sol ve anti-emperyalist söylemiyle partinin başına geçmeyi başarmıştır. Diane Abbott, Ed Balls ve Andy Burnham gibi zayıf sayılabilecek adayların önünde 4. turda[1] seçilen Ed Miliband’ın ağabeyine kıyasla oldukça sönük bir geçmişi bulunuyor. Bu nedenle seçim sonuçlarını Ed Miliband'a verilen destekten ziyade bir anlamda liberalleşen ve Irak işgaline dâhil olan “New Labour” ekolüne duyulan tepki olarak da okumak mümkün.
2005 yılında ilk kez parlamentoya Doncaster North temsilcisi olarak giren Ed Miliband, 2008 yılında Enerji ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na yükseltilmiş ve ağabeyinin ardından umut vadeden genç bir politikacı olarak sivrilmiştir. Marksist teorisyen bir Polonyalı Yahudi babanın (Ralph Miliband) sosyalist oğulları olan Miliband kardeşler, birbirlerinden 3 yıl arayla Oxford Üniversitesi’nde Siyaset, Felsefe ve İktisat bölümünde eğitim almış ve henüz üniversite yıllarından başlayarak öğrenci hareketleri ve İşçi Partisi örgütlerinde aktif olarak görev yapmışlardır. İki kardeşin hızlı yükselişi Tony Blair’in Başbakan olmasıyla daha da hızlanmış ve David Miliband 2001’de, Ed Miliband ise 2005’te ilk kez parlamentoya girmişlerdir. David Miliband Tony Blair ve yeni sol söylemine daha yatkın dururken, 2007 yılında çok genç bir Dış İşleri Bakanı olarak ülkesinde ve dünyada sempati toplamış ve ülkemize geldiğinde de rahat ve sıcak tavırlarıyla Türk basınında da iz bırakmıştır. Ed Miliband ise yeni ve çok daha önemsiz bir bakanlık olan Enerji ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na 2008 yılında atanmış ancak Gordon Brown’ın yakın danışmanları arasına girerek ve 2010 İngiliz İşçi Partisi seçim kampanyasına yön vererek ismini duyurmuştur. Üniversite yıllarının en güzel günlerini “üniversite yönetimiyle yapılan kira kavgasıyla geçen 4 hafta”[2] olarak hatırlayan Ed Miliband; ağabeyi David Miliband’ın daima gölgesinde kalmış olmasına karşın, özellikle liderlik kampanyası döneminde Blair ve New Labour politikalarına daha yakın duran ağabeyine alternatif olarak geliştirdiği daha sol söylemle (düzenli vergilendirme sonucu sosyal devletin güçlendirilmesi) öne çıkmış ve ekonomik krizin sarstığı Avrupa’da sola dönüşün sinyallerini verecek bir şekilde liderliğe seçilmiştir.
Elbette Ed Miliband’ın işi kolay olmayacaktır. Ağabeyiyle seçim sürecinde sergiledikleri centilmen duruşa karşın İşçi Partisi içinde hala Blair’ciler-Brown’cılar ve eski Labour’cılar-yeni Labour’cılar şeklinde bir gruplaşmadan söz edilebilir. Miliband'ın öncelikle parti içerisinde birliği sağlaması gerekmektedir. Sendikaların desteğiyle ve daha sol bir söylemle başa gelen Ed Miliband’a sermaye çevreleri, özellikle muhafazakâr-liberal koalisyonun ve henüz yeni seçilmiş genç ve fazla yıpranmamış bir Başbakan’ın (David Cameron) iktidarda olduğu bir dönemde daha güçlü saldırabilecektir. Dahası kardeş Miliband’ın ağabeyinin aksine Irak işgali ve Amerikan dış politikasına eleştirel yaklaşımı Obama gibi sıra dışı bir başkana rağmen okyanus ötesi desteğinin de azalmasına yol açacaktır. Ancak her ne olursa olsun kazanan İngiltere siyasetidir. Bugün 40’lı yaşlarının başında bir Başbakan ve iktidar partisi lideri ve henüz 40 yaşında bir ana muhalefet partisi liderinin bulunması İngiltere demokrasisinin geldiği olgun noktayı ve siyasette gelişmeyi sağlayan dinamizmin adada bulunduğunu ortaya koymaktadır. Türkiye gibi henüz tam anlamıyla oturmamış demokrasiler açısından bu durum rüyadan da öte bir heyuladır…
KAYNAKLAR
- Ntvmsnbc.com, http://www.ntvmsnbc.com/id/25134874/
- Guardian, http://www.guardian.co.uk/politics/edmiliband
- Guardian, “Band of brothers”, http://www.guardian.co.uk/politics/2008/jul/12/edmiliband.labour
- Ed Miliband for Labour Leader, http://edmiliband.org/
- Labour Leadership 2010, http://www2.labour.org.uk/votes-by-round
- BBC News, “The Ed Miliband Story”, http://www.bbc.co.uk/news/uk-politics-11316855
- BBC News, “Labour leadership contest: Runners and riders”, http://www.bbc.co.uk/news/uk-politics-10697651
- Wikipedia, http://en.wikipedia.org/wiki/Ed_Miliband
_________
[1] http://www2.labour.org.uk/votes-by-round
[2] The Guardian, “Band of brothers”, http://www.guardian.co.uk/politics/2008/jul/12/edmiliband.labour
Yorumlar
Yeni yorum gönder