Hukuk Devleti…

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

Pazar günleri, dinlenme günleri olarak bilinir. İnsanlar kırlara, denize giderler. Amaç hafta içi benzer düşüncelerle dolmuş beyinleri biraz rahatlatmaktır.

Rahatlamanın yaygın biçimde uygulandığı bir yöntem de insanların gülebilmeleridir. Bu iş içinse komedi içeren yayınlar, gösteriler çok önemlidir. Ancak son dönemde ülkemizde yeterli komedi sanatçısı çıkmadığı, halkı gülümsetecek yayınların giderek azaldığını görüyoruz. Tabii ki, gülümsemeyi hoş görmeyen, en masum eleştiri karikatürlerine bile davalar açan bir iktidara sahipseniz, azalış normaldir.

Ancak fizik sizin kurallarınızı dinlemez. Doğada oluşan bir boşluğu başka bir şey dolduruverir. İşte bizde ki boşalan komedi boşluğunu da iktidar sözcüleri dolduruyor. Tabi onlara kimse dava açamadığı için ağızlarına geleni söylüyorlar. Yapılan espiriyi anlayabilen halk da acı da olsa gülümsüyor.

İşte son örnek, Milli savunma bakanı İsmet Yılmaz bir gazetecinin, “Şırnak’ta bir PKK’lının cenazesinde yine eli silahlı ve bellerinde el bombaları ile dolaşanlar var. Bu görüntülere ne diyeceksiniz?” sorusu üzerine Bakan Yılmaz, “Türkiye bir hukuk devleti. Hukuk devletinde suç işleyenler muhakkak karşılığını bulur. Resmi gördük. Bu resmi gördükten sonra emniyet güçlerimizin ne yapması lazım? Suç işleyenleri, hukuk devletine aykırı davrananları tespit edip yargı önüne getirmek. Daha önce İstanbul’da da eli palalı insanlar sokaklara çıktılar. Ne oldu? Savcı tutuklanmasını talep etti. Hakim serbest bıraktı. Hukuk düzeni içinde savcı itiraz etti. Sonra tutuklama kararı verildi. Bu kişi yurtdışında olabilir daha sonra geri gelebilir ama hukuk düzeni. Türkiye bir hukuk devleti. Hukuk devletinde milletimiz sabırlı olsun. Hukuk devletinde hak yerini bulur ama bir süreç alır. Sabır gösterirsek Türkiye bugünden daha iyi olacaktır. Milletimizi rahatsız etmiştir” dedi.

Nasıl? Gülümsediniz değil mi? Türkiye hukuk devleti imiş de haberimiz yokmuş. Oysa biliyoruz ki Türkiye, Deniz fenerini akladığı gün hukuk devleti ile olan son ilişkisini de kesmiştir.

Palalı saldırgan yakalandığında bunun Avrupa’ya bir gösteriş olduğunu düşünmüş, sonrada kendimden utanmıştım. Ama ne yazık ki olaylar hiç istemesem de haklı çıktığımı gösteriyor. Tıpkı yüzün üzerinde insanımızı boğazlayan Hizbullahçıların serbest bırakılıp sonrada tekrar tutuklanmaya kalkışılması gibi. Onlar da sırra kadem basmıştı.

Tabii bu mizah işi de seviyeye göre oluyor. Benim valim, benim bakanım, benim milletim gibi sözlerle sadece ülkenin bir kısım insanı tarafından bir süreliğine seçilmiş bir görevli değil de kendini ülkenin ve insanların tek sahibi sanan başbakanımızın yaptığı ince espiriler ise tabii ki en üst düzeyde.

Mesela en son ne diyordu? “Şiddete kalkışan şiddet görür.” O zaman demokratik hukuk devleti olan ülkemizde, adam öldüreni öldürelim, alkollü trafik kazası yapanın üzerinden kamyonla geçip ezelim. İyi de devleti soyanları, yandaşlara peşkeş çekenleri ne yapalım?

Kaldı ki, her ne kadar yandaş ve satılmış medya penguen belgeseli gösterse de hala bir kısım vatansever Tv. Kanalı canlı yayınlarla şiddeti, elinde hiçbir şey olmayan, anayasadan aldığı güvence ile toplantı ve gösteri yürüyüşü yapan insanların üzerine başbakanın polisleri saldırarak yaptığını gösteriyor. Siz bir aydan fazladır devam eden gösterilerde polisin olmadığı yerde en ufak bir olay çıktığını gördünüz mü?

Ama ne çare başbakan için vatandaşın en masum gösterisi bile bir şiddet unsuru ve derhal etkin bir şekilde cezalandırılmalıdır.

Oysa Şırnak’ta 50000 insanımızı katleden PKK teröristleri ellerinde silahlarla dolaşıyor, İdil’de kurdukları polis gücü ile kimlik kontrolü yapıyor, başbakana göre her halde şiddet değil ki, şiddet görmüyorlar.

Acı da olsa gülümsediniz değil mi?

 

Cem Osman TAMTÜRK

cem.tamturk@politikadergisi.com

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.