Hangi Parti Kazanırsa Daha İyi Olur?

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

Anketler, anketler, anketler. Seçimler yaklaştı ya, birbiri peşine geliyorlar. Artık yaptıranın meşrebine göre oy oranı yazıyorlar. Başbakan cephesinde durum gayet iyi. Başbakanın anketçilerine göre %50 kesin. Muhalefet anketçileri cephesinde ise oylar%30 larda eşitlenmiş ve muhalefet oyları hızla yükseliyor. Yani iktidar gitti gider. Bunların hangisi geçerli Pazar akşamı belli olacak. Tabii şimdiden kaybetme riskine karşı önlemler alınmaya başladı bile. Muhalefet iktidarı, iktidar da muhalefeti hile yapacağı düşüncesi ile suçluyor.

Biz büyük resme bir bakalım. Acaba hangi parti kazanırsa daha iyi olur? Her nekadar bu soruya ideolojik cevap verenler de çıkarsa da asıl cevap ekonomiktir. Eğer bir ülkede bireylerin yaşam standartları iyi ise, herkes ekonomik olarak mutluysa, o ülkenin idare şeklinin ne olacağı geniş halk kitlelerinin umurunda olmaz. İnsanlar ceplerine giren paraya bakarlar. Bu insanları iki genel sınıfa ayırabiliriz.

a)      Çalışacak işi olan ve çalışarak kazananlar.

b)      Çalışacak işi olmayan ama iktidarın sadakaları ile geçinenler.

Küresel çete için bizim gibi ülkelerde birinci kategorideki insanlar tehlikelidir. Zira çalışacak işleri ve iyi kazançları olduğu için bilinçleri hızla gelişir ve yönetimleri sorgulamaya başlarlar. Bu ise ne iktidarların, ne da bağlı oldukları küresel çetenin işine gelmez. Bu yüzden özellikle bu kesim tüketim çılgınlığına sürüklenmeli ve aşırı borçlandırılmalıdır. Bu şekilde hem küresel çetenin çarklarına daha fazla su taşınır, hem de bu kesimin iktidarı sorgulaması yalan olmaya başlar. Zira her ne kadar durumları iyi görünüyorsa da gelecek iktidarın derenin suyunu başka yöne çevirmesinden endişe ederler. İstikrar yalanını kendilerine şensiye etmeye başlarlar.

İkinci kesim iktidarlar için daha kolay yönlendirilebilir bir kesimdir. Bunların bir kısmı iş için başvurdukları kapılardan boş döndükçe çaresizlik içine düşerler. Zaten böyle olması için de ülkede özel eğitim sistemleri oluşturulmuştur. Sistem gençleri en az yirmibeş yaşına kadar okulda tutmayı amaçlar. Bu başarıyı gösterip eline bir diploma alan genç ancak acı gerçeği görür. Bir üniversite bile bitirmiştir ama hiçbir iş bulması olanaksızdır. Zira hiçbir şey öğrenmemiştir. Büyük hayallerle bu duruma gelen genç hızla yenilmişliğin, çaresizliğin kuyusuna düşmeye başlar. Biraz düştüğünde orda fazlaca okumamış olan arkadaşları ile karşılaşır. Aslında hiçbir şey olmadıklarını, hiçbir kıymetlerinin olmadığını anlarlar.

İşte bu sırada sistem devreye girer. Onların bir kısmına aç kalmayacak kadar sözde bir iş veya yardım bulunur. Aile reisleri için durum daha da kötüdür. Evine ekmek götürmekte zorlanan bu insanlara yapılacak en ufak yardımlar bile onların küresel çetenin taşeronlarına fanatik destekçi olmalarını sağlar. Bu kesim fakirlik sınırının çok altında yaşar. Yenilmiştir, Çaresizdir. Bir parti mitinginde bedava kumanya ve üçbeş kuruş cep harçlığı aldı mı artık o partinin bayrağını büyük bir bağlılıkla sallayacaktır.

Seçime giderken liderlerin söylemlerine bakıyoruz. Yaptıkları kayıkçı kavgasından başka bir şey değil. Birisi “o çalıyor ben çalmayacağım” diğeri “o bir şey bilmez, sizi iyi idare edemez” diyor. Halk zannettikleri gibi aptal değil. Onların bu anlattıkları gündeminde bile değil. İktidarın da muhalefetin de aynı efendinin kâhyaları olduğunun bilincinde. Birinci kesim aldığı evin veya arabanın taksitlerini ödemeye devam edip edemeyeceği, ikinci kesimse aldığı yardım ve sadakaların devam edip etmeyeceği derdinde.

Yerel seçimler, her ne kadar adayların bireysel tanıdıklığına da imkân verse de yinede genel kaygı yukarıda anlattıklarımızdır. Bu yüzden bir şehrin Belediye başkan adayı değil parti lideri, seçim mitingi yapıyor. Bu yüzden de bizde yerel seçimler iktidar için genel seçimler kadar etkilidir ve o havada geçer.

Halk bir yandan liderlerin konuşmalarına, bir yandan da alt kadrolarının yerel vaatlerine bakmaktadır. Eğer bu vaatler mevcut durumunu iyileştirecek ölçüde ise veya ona yardımları ileten kurumun bir parti önerisi varsa oyunu o doğrultuda kullanacaktır.

Seçimlere bu pencereden baktığımızda başbakanın hala popüler olduğunu görüyoruz. Cemaatle olan savaşı bir ölçüde cemaatin ülkedeki oy gücünü göstermesi bakımından ilginç olacaktır.
 

Cem Osman TAMTÜRK

cem.tamturk@politikadergisi.com

Yorumlar

Seçimler

Yerel seçimlere üç gün kaldı.17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonundan beri Türkiye giderek gergin bir siyasi atmosfere girdi. Akp aslında  bu yolsuzluk ve rüşvet iddialarını dört bakanını istifa ettirerek bir açıdan doğrulamış oldu. Eğer yolsuzluk yapmadılarsa neden dört bakan istifaya zorlandı?Aslında başbakan dahil tüm hükümetin istifa edip,yerine yeni bir hükümet kurulması gerekiyordu.Demokratik teamüller bunu gerektirirdi,bu olmadı.Çünkü ülkemizde 12 yıldır demokrasi yerine tek parti akpnin otoriter totaliter bir rejim anlayışı yürürlüktedir.Tüm yetkiler başbakanda toplanmış başbakan da bu yetkileri partisinin meclisteki sayısal çoğunluğuna dayanarak meşru kılmaya çalışmaktadır. Seçim meydanlarında bizi ancak sandık aklar diyerek,yargının denetim ve kontrolünden kaçmanın yolunu aramaktadır.Oysa ortada bir yolsuzluk iddiası,suçlaması varsa onun aklanacağı yer mahkemelerdir.Zaten son düzenlemelerle yargı tarafsızlığını ve bağımsızlığını yitirmiş,tümüyle akp parti devletinin emrine girmiştir.Medya derseniz o da öyle. Basına sızan konuşma kayıtlarından anladık ki,başbakan bizzat medya patronlarına şöyle yayın yapın böyle yayın yapın diye talimatlar yağdırarak tüm medyayı akpnin borazanı haline getirmiştir.Son olarak başbakan yolsuzluk rüşvet iddialarını ört bas etmek amacıyla internete el attı ve twitteri kapattı.Türkiye internet yasakları bakımından S.Arabistan,çin k.korenin yanında yer almış oldu. Bu utanç verici bir tablodur. Demokrasiye yakışmamaktadır.Bu arada cemaatin internete sızdırdığı bilenen konuşma kayıtları hergün ortaya çıktıkça başbakanın ve akp hükümetinin milletin gözünde daha da yıprandığı ve güven kaybı yaşadığı artık somut olarak gözlenmektedir. Bu yerel seçimlerde akpnin oy oranında belli bir oranda düşme olacağı açık. Ancak bu düşme oranı ne kadar olur, şimdiden kestirmek oldukça zor. Chp genel başkanı Ankara ve İstanbulu biz alırız diye açıkladı. Bakalım göreceğiz. Kararsızların  bu seçimlerde nasıl davranacağı merak konusu. Öte yandan seçimlerde yaşanılacak provakatif eylemlerden akp ve başbakan sorumlu olacaktır. Dolayısıyla halkın oyunu verirken sağduyulu ve gerçekçi olmasında büyük yarar vardır.Yapacağı seçim vereceği bir oy çok önemlidir. Kimse bir oylamı memleketi kurtaracağım yanılgısına düşmemelidir.Seçimlerden sonra pişmanlık yaşamamak için sandıktan önce düşünerek oy kulanılmalıdır. Daha önce de yazdım bu seçimlerde akpye karşı oyların Chpde toplanması en doğru ve en isabetli davranış olacaktır. Sol açısından,işçi partisi ve dspye verilen oylar akpnin işine yarayacaktır,chpnin oylarını bölecektir. Bölücü bdp-hdpye verilen her oy ulus devlet ve üniter yapıya ihanet olacaktır,herkes bunun bilincinde olmak zorundadır. Sinemacı sırrı aponun talimatıyla istanbulda Chpnin oylarını bölmek üzere ortaya çıkmıştır.Bu şahıs sahte solcudur,sınıf temelli solu değil etnik temelli,milliyet temelli solu savunur.Bu sol anlayış da Amerikan emperyalizmin ülkemiz soluna dayattığı bir anlayıştır.Sol seçmen bu konuda uyanık davranmalıdır.Bilindiği gibi bdp seçimlerin ertesinde doğu ve güneydoğuda özerklik ilan edeceğini kamuoyuna duyurdu,bu konu hiç tartışılmadı.Çünkü gündem cemaat-akp kavgasına kilitlenmiş durumda.Akp tabanında da umarım Chpye oy çıkacaktır. Çünkü akp tabanındaki samimi müslümanlar da en büyük günahın kul hakkı yemek olduğundan hareketle  harama değil helale ortak olmak isteyecektir. Bir kısmı başbakanın yargıda aklanmasının en doğru hareket tarzı olacağına ikna olacaktır. Başbakanın meydanlarda topladığı taşıma akpli vatandaşların bir güruh mu olup olmadığı da seçimlerin ardından ortaya çıkacaktır. Bu arada son gelişme olarak Baykalın kasetinin başbakan tarafından internete servis edilip edilmediği bir an önce ortaya çıkarılmalıdır. Eğer bu sızma yapıldıysa olay çok çirkin,ahlaksız ve utanç vericidir. Pazar günü seçmenler tüm bu gerçekler ışığında oylarını kullanmalıdırlar.Bu seçimlerin ülkemiz açısından aydınlık demokratik eşitlik ve özgürlük dolu günlere vesile olması dileğiyle.

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.