Geri Alınan Sırf Taksim mi?

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

Günlerdir gözü gören, beyni bir az olsun çalışan herkesin ilk ilgi odağı Taksim’di.

Bilindiği üzere iktidar, gerici yobazların son kalesi olan Topçu kışlasını yeniden ihya etmeyi, aynı yere yaparak “siz istediğiniz kadar cumhuriyeti kurmuş olun, biz tekrar ortaçağ karanlığına döndüreceğiz. Osmanlı’nın bir türlü asimile edemediği Türk halkını emperyalist efendilerle birlikte yok edeceğiz”, mesajını vermişti. Tepkiler sonucu “yok, oraya AVM yapacağız” demişti.

Tarih tanıktır ki, Türkleri hiçbir ülke hiçbir dönemde savaşarak esir edememiştir. 16 Türk devletinin yıkılışlarının baş nedeni bölücülük olmuştur.

İç entrikalar, maalesef Türklerin baş etmekte çok da başarılı olamadığı durumlardır. Yirminci yılın ilk çeyreğinde vahşi batı ve onların köleleri Araplar tam “Türkleri tarihten siliyoruz” diye sevinirken ortaya çıkan Mustafa Kemal ve onun hareketlendirdiği irade gerek batının, gerekse Arapların kalbine genç Türk devletini oturtuverdi.

Batı bir sefer daha Türkleri savaşla yenemeyeceğini anladı ve ikinci paylaşım savaşı ile beraber içerdeki bölücülük faaliyetlerine başladı.  Bu faaliyetlerinde en büyük ve önemli maşaları ise asla “ben Türküm”  diyemeyen ama Türk yurdunda, Türk ün sunduğu nimetlerle yetişen, vatan mevhumu taşımayan Arap kalıntıları olacaktı.

Hep biliyoruz. Malum insanlar ve malum zihniyet yetmiş yıldır bu coğrafyadaki insanları bölmeye, birbirine düşürmeye gayret ediyorlar. Taktiklerini, emirlerini, Emperyalizmin bu günkü kalesi ABD den alan bu bölücüler, Türk – Kürt, Sünni – Alevi, Laik – dinci, açık – kapalı v.s. diye binlerce yıldır birlikte yaşayan bu insanları bölmeye birbirlerine düşman etmeye çalıştılar. Bir ölçüde başarılı da oldular diyebiliriz. Fenerbahçeli ile Galatasaraylıyı bile birbirine düşman ettiler.

Artık insanları birbirlerine yeterince düşman ettiklerinden o kadar emin hale geldiler ki, direniş güçleri olmayacağını düşünerek bu ülkeyi yok etme çalışmalarına hız verdiler.

Örneğin, özelleştirme adı altında bütün değerlerimizi ona buna peşkeş çektiler, 4+4+4 deyip milli eğitimi imam hatipleştirerek laikliğe darbe vurdular. Bölünme anayasası yaparak ülkeyi yok etme çalışmalarına hız verdiler. Bu listeyi istediğiniz kadar uzatabilirsiniz. Bölünmüş millet, birbirine düşman gözü ile bakanlar nasılsa kıpırdayamıyordu.

Taa ki Taksim’e o gericilik abidesini tekrar yapmaya niyetlenene kadar. Aslında bölücüler insanları sürekli test ediyorlar. Tepki almayınca veya tepkileri her bastırdıklarında bir adım ileri atıyorlar. Taksim’e yapacakları o yobazlık anıtının da böyle bir kalkışmaya sebep olabileceğini asla ne kendileri ne de efendileri düşünememiştir.

Tabii ki sebebin tamamı ne birkaç ağaç, ne de gericilik anıtıdır. Bardak dolmuş ve taşmıştır. Olayların başlangıcında başbakanın kendinden emin meydan okuyuşu da bu durumun hiç de farkında olmadıklarını gösteriyor. Bizans nasıl ki Haliç’e çektiği zincir ile İstanbul’u koruyacağını düşündüyse, başbakan da biber gazı adını verdikleri kimyasal silahları ile halkı durduracağını sandı.

Oysa artık bardak taşmıştı, Birbirlerinin yerde izini görse kazıyacak kadar düşman edilen taraflar omuz omuza tomaların karşısına çıkıyor, saflar gaz bombalarına, plastik mermilere direniyor, bir adım geri gitmiyordu. Bölücü zihniyet, satılmış medyası aracılığı ile her zamanki marjinal gurup, ideolojik gurup, birkaç kişi şarkılarını söylüyor ama başarılı olamıyordu. Şimdiye kadar o böldükleri birbirine düşman ettikleri insanlar kol kola omuz omuzadır artık. İktidar, durumunun kötüye gittiğini görüyor ve manevra yapmaya çalışıyor. Taksim’den polisi çekiyor. Ama çok geç artık. Tüm Türkiye ayakta. Yarın hiçbir şey dün gibi olmayacak.

Beyler, Emperyalistler ve emir erleri; Kusura bakmayın, bu seferde kaybettiniz. Gideceksiniz. Hem öyle gideceksiniz ki sizi efendileriniz bile kurtaramayacak.

 

Osman Tamtürk

cem.tamturk@politikadergisi.com

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.