Ey Vatandaş! İçin mi Karardı?

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Referans İçerik: 
Ey Vatandaş!

 

‘Ey Vatandaş’ adlı yazımıza, genel olarak ‘içimizi kararttın’ şeklinde yorumlar yapıldı. Maalesef bu sıkıntılar, ülkemizin acı gerçekleri. Gerçekler acıdır, dost acı söyler, siyasetçiler ise, ‘hep bana hep bana’ derler. Biz bu gerçekleri biraz da, Mahir Çayan’ın söylediği gibi, ‘Sahtekarlığın, evrensel düzeyde egemen olduğu dönemlerde, gerçeği söylemek devrimci eylemdir.’ bilinciyle söyledik, söylemeye devam edeceğiz.
 
‘Evden bir ölü çıkacakmış, herkes hizmetçinin yüzüne bakmış.’ Bizim ülkemizde ki siyasi manzara da böyle. En ufak sıkıntı, kriz, hep halkın, emekçinin, çalışanın sırtına yüklenir. Siyasetçiler için de, en kolay çıkış yolu budur. İlk yazı da bahsedilen sıkıntıları, sağcısı, solcusu, inananı inanmayanı, kendini hangi partiye yakın hissederse hissetsin toplumun her kesimi, hep birlikte çekmektedir. Bunlar yazıldıkça, konuşuldukça, gerçeklerin ortaya çıkması, çözüm yollarını bulmak kolaylaşacaktır.
 
Madem, ilk yazımızdan dolayı, moraller bozuldu, içimiz karardı, bu yazımızda da bu sıkıntıların, hayatın tuzu biberi olduğunu, tecrübe kazandırdığını ve insanları, milletleri olgunlaştırdığını, kültürlerinin gelişimine katkı sunduğunu, tarihte her milletin benzer süreçlerden geçtiğini hatırlatarak, günümüz gündemine ışık tutacak örnekler sunarak devam edelim.
 
İlk olarak Mustafa Kemal Atatürk’ten bir anı;
 
Seyfettin bey, İtalyan Sefiri ile Atatürk arasında İtalyanca tercümanlık da yaparmış. Mussolini, bütün dünyaya meydan okuyordu. Rodos adasına 40 bin asker yığmış. İzmir'i istiyor bizden. İtalyan sefiri Povli, Atatürk'ün yanına geldi. Bana 'Sor bakalım niye geldi?' dedi. O da 'Eğer 4 ay içinde İzmir'i bize vermezsen, zorla alacağız' diye cevap verdi. Atatürk, 'Ben yarın cevap vereceğim' dedi. Ben İtalyan sefirine, 'Yarın sabah 9'da gel. Atatürk cevabını o zaman verecek' dedim. İtalyan sefiri, ertesi gün sabah 9'u çeyrek geçe geldi. Atatürk işaret parmağını kaldırarak İtalyan sefirine 'Söyle o koca herife, o 40 bin askerle İzmir'i alamaz ama ben 4 bin Mehmetçikle Roma'ya girerim.' dedi.
 
Topraklarımıza göz dikenler, bu ülkeyi bölmeye çalışanlar, bugün bu milletin, belki bu sözleri söyleyecek lideri olmadığını düşünüp, meydanın boş olduğunu sanıp, cüretkar hareketlere girişebilirler. Ancak unuttukları şeyi, yine Atamızdan şu sözlerle hatırlatalım;
 
‘Bizim elde etmeğe kararlı olduğumuz tam bağımsızlık ülküsüne, meydan okuyacak herhangi bir kişi varsa; o kişi, bu ülkümüzden ilham almış bütün Türkleri ortadan kaldırma imkanlarını arayıp bulmalıdır.’
 
Devrim şehitlerimizden, Necip Hablemitoğlu’nun şu sözlerini de hatırlatmakta fayda var;
 
‘Türkiye Cumhuriyeti'nin, üniter ve laik yapısına göz diken tüm unsurlara karşı, bunca zahmete ve mihnete değer mi, diyorsanız, Atatürk'ün manevi mirasçısı olarak 'evet, değer' diyorum. Çünkü Türküm ve başka Türkiye yok!’
 
Bugün de, Türk Milleti için her türlü fedakarlığı yapacak, Necip Hablemitoğlu gibi bu uğurda canını verecek, milyonlarca vatansever olduğundan hiç kimsenin şüphesi olmasın.
 
Ve yeri gelmişken, hepimizin bildiği, fakat hayat koşuşturmasında, unuttuğumuz ya da unutturulmaya çalışılan, şu dizeleri aklımızdan çıkarmayalım;
 
Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım;
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!
Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım.
Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.
 
Son günlerinde, insafsız ve vicdansız iftiralara ve sıkıntılara maruz bırakılan İlhan Selçuk’da, son yolculuğuna çıkmadan önce, şu sözleri söylemişti;
 
Benim jübilesi yapılan futbolcular gibi sahadan çekilmemi kimse beklemesin... Daha çok gol atacağız, çok gol yiyeceğiz. Yenileceğiz, yeneceğiz. Yeryüzünün tarihi, halkların iniltileriyle doludur. Her haklı yenilgi, tarihin bir sayfasını açar. Bu sayfalar birikir, yenile yenile en sonunda yengiye ulaşır insan. Ve belki bizim ömrümüz de yetmeyebilir, bunu görmeyebiliriz ama biliriz. Tarihsel bilinci olan insan bilir. Olayın bir diğer yanı tarihsel bilinci olan insanın mutlu olmasıdır. Biz mutluyuz.”
 
Atamızın, " Mensup olduğum Türk milletinin, şan ve şerefi varsa, benim de bir ferdi olmak sıfatıyla, şanım ve şerefim vardır.’ düşüncelerini paylaşarak, bu kıvanç ve mutluluk duyguları içerisinde tarihsel bilinçle, yine Mustafa Kemal Atatürk’ün şu sözleri ile yazımıza nokta koyalım;
‘‘İki Mustafa Kemal vardır: Biri ben, et ve kemik, geçici Mustafa Kemal... İkinci Mustafa Kemal, onu "ben" kelimesiyle ifade edemem; o, ben değil, bizdir! O, memleketin her köşesinde yeni fikir, yeni hayat ve büyük ülkü için uğraşan aydın ve savaşçı bir topluluktur. Ben, onların rüyasını temsil ediyorum. Benim teşebbüslerim, onların özlemini çektikleri şeyleri tatmin içindir. O Mustafa Kemal sizsiniz, hepinizsiniz. Geçici olmayan, yaşaması ve başarılı olması gereken Mustafa Kemal odur!
 
Asla şüphem yoktur ki, Türklüğün unutulmuş büyük medeni özelliği ve büyük medeni kabiliyeti, bundan sonraki gelişmesi ile geleceğin yüksek medeniyet ufkunda yeni bir güneş gibi doğacaktır.’’
 
 

Yorumlar

Sayın Oğuz Kemal Özkan, Ey

Sayın Oğuz Kemal Özkan, Ey vatandaş adlı yazınıza gelen yorumların içinizi karartığını yazmışsınız. Bende zannettim ki üç beş kişi yorum yapmış. Baktım yazınızda tek benim yorumum var. Demek ki içinizi ben karartmışım!
Yorumuma cevap olarak, Diyorsunuz ki, "biz orda tayyip gider ülke kurtulur demiyoruz." Öyle demiyorsunda başkada bir anlam çıkmıyor.
Yazınızın başlangıç bölümünde İsa'nın insanlara anlatamadığından, Mevlana'nın insanlara anlatamadığı şeklinde Başlıyorsunuz. Hiç bir şey anlamadığını düşündüğünüz halka ey vatandaş diye hitap ediyorsunuz.
Bana göre sizin hiç bir şey anladığınız yok! anlayacağınızda yok!
Ben şunu anlatmanın mücadelesini veriyorum On beş senedir.
Bu ülkenin kötü yönetilmesi, zannedildiği gibi siyasetçilerin kötülüğünden değil. Cumhuriyet anayasası olmaktan uzak anayasalarla, domokrasi tatbikatı yapılmış olmasından, yani düzen yozluğundandır.
Böyle anayasalara sahip olmamız değildir kötü olan. Kötü olan bu anayasalarla cumhuriyet olmayacağını anlamamaktır!
Herkesin anlamadığını düşünüyorsunuz ama, siz henüz bunu anlamış değilsiniz!
Ben sadece bu anayasalarla cumhuriyet olmayacağını değil, bu anayasalarla neden cumhuriyet olmayacağını, cumhuriyetin olabilmesi için anayasada nasıl bir ıslahat gerektiğini tam on sene önce, AKP kurulmamış iken kitap haline getirmişiz!
Bu kitap TBMMsi kütüphanesinde bulunmaktadır.
Evet anlatmak zordur. çünkü anlamak zordur.
Rejimin ne olduğunu anlamayan insanlar, milleti anlama kıtlığından dolayı eleştirmesin. Bu da benim içimi karartıyor!
Saygılarımmla.

İNSANLAR LAYIK OLDUKLARI ŞEKİLDE YÖNETİLİR

İNSANLAR LAYIK OLDUKLARI ŞEKİLDE YÖNETİLİR.LUMPTORK
Yarımdan asırdan fazla bir süreçte uygulanan “YOLSUZLUK EKONOMİLERİ POLİTİKALARI” ülkemiz insanın temel karekterini bozmuştur. Anayasa başta olmak üzere çıkacak tüm yasalar bu karekteri yeniden düzeltecek yapıyı kuracak şekilde çıkmalıdır.
“CHP ne yaparsa yapsın, insanların korkularına ne kadar oynarsa oynasın ülke insanının ana karakterini çözümlemeden iktidar olabilmesi mümkün değil.” Diye yazmış gazeteci Serdar Turgut köşesinde. Sonrasında devamla;
“BU KARAKTER EN ÇOK DA EKONOMIDE KENDINI BELLI EDIYOR. AKP BU KARAKTER ANALIZINI IYI YAPTI, HALKA ANLAYACAĞI DILDEN KONUŞUYOR. CHP, cumhuriyet döneminin başından bu yana halkın beklentilerini ve temel davranış biçimini tam kavrayamadığından iktidardan sürekli uzaklaştı ve yeni bir çözümleme yapmadığı takdirde bu uzaklaşmanın hâlâ süreceği de belli. Aslında CHP yönetimi, iktidar şansını elinden alan konunun "ekonomide ne yapacağı, ne yapamayacağı" algısı olduğunu çok iyi biliyor. Bu nedenle Genel Başkan Kılıçdaroğlu, olumsuz algıyı değiştirmek için kurultayda somut politika önerilerini ekonomi alanında yoğunlaştırdı. BAŞKANIN BILE ANLAMADIĞI NOKTA, ÜLKE INSANIMIZIN TEMEL KARAKTERINI VE IŞ YAPMA AHLAKINI ÇÖZÜMLEMEDEN NE ÖNERIRSE ÖNERSIN KENDISINE GÜVEN DUYULMAYACAĞIYDI. AKP bu çözümlemeyi çok iyi yapabildi. Sağ partilerin geleneği olan sıradan insanı daha iyi anlama işini onlar da becerdi ve memlekette işler yürüyor bir şekilde. BELKİ HEPİMİZİN ÇOK ARZULADIĞI KURALLI VE DÜZGÜN BİR ŞEKİLDE YÜRÜMÜYOR OLABİLİR ama sonuçta yine de bir şekilde yürüyor işler ve işlerin kurallı olmamasından herkes de memnun gibi. BU TEMEL KARAKTERIMIZIN ÖZÜNDE, IŞ YAPMAYA VE PARA KAZANMAYA GELINCE HIÇBIRIMIZIN FAZLA KURALDAN, DÜZGÜNLÜKTEN HOŞLANMAMAMIZ YATIYOR. ÖZELLIKLE TAŞRA DÜZEYINDE KURALSIZLIK VE AKRABA DOST BAĞLANTILARIYLA KURULAN ILIŞKILER NEDENIYLE ZENGINLIKLER YARATILIP PAYLAŞILIYOR VE GÜÇ DENGELERI DEĞIŞIYOR. SÖZ EDILEN ANADOLU KAPLANLARI FENOMENININ TEMELINDE, ASLINDA EKONOMI DOKTRINININ "BIRAKINIZ YAPSINLAR, BIRAKINIZ GEÇSINLER" KURALININ EN ACIMASIZ ŞEKILDE ÇALIŞTIRILMASI VAR.
BU ASLINDA BIR TÜR VAHŞI KAPITALIZM. BUNA BIR DE IKTIDARIN, TAŞRA DÜZEYINDE INSANLARIN VAHŞI KAPITALIZMIN KURALLARINI BILE EĞIP BÜKEN TAVRINI DESTEKLEYEN POLITIKALARINI EKLEYIN, TÜRKIYE EKONOMISININ NASIL OLUP DA BU KADAR DINAMIK OLDUĞUNU ANLARSINIZ.
(BU ANALİZE HAYRAN OLDUM. VALLA ÇOK DOĞRU. BİR DE HALA ERBAKAN, DEMİREL, ÇİLLER VE MESUTTAN MEDET UMANLARI ve nedenlerinini DÜŞÜNÜN..)

İktidarın bazı uygulamaları, her durumda düzgünlük ve kurallara kesin uygunluk arayanlara rahatsız edici gelebilir, ama emin olun taşra düzeyinde bu kuralsızlığın, vahşi kapitalizmin zenginlik oluşturucu ve yeni zengin yaratıcı potansiyelinden her sıradan insan çok memnun. DİNDAR KESİMİN PARAYI SEVMESİ DE BU TEMEL DİNAMİĞİ GÜÇLENDİRİYOR TABİİ Kİ.
Kapitalizmin bir iş etiği vardır tabii ama bu genel etiğin dışında her kapitalist ülke, kendi özel iş ahlakını kendi üretir. Bu Amerika'da da İtalya'da da Türkiye'de de farklıdır. Aksi takdirde
Berlusconi'nin İtalya'da o makamda oturabilmesi mümkün değildi. Bizde de Erdoğan, sıradan halkın iş yapma etiğine uygun davranıp konuşuyor, bu nedenle başarılı ve kendisine katı kuralları hatırlatanları dinlemiyor bile.
Türk insanının farklı ama vahşi kapitalizme daha uygun karakterini ilk doğru tespit eden Turgut Özal'dı. Özal, halkın karakterini doğru çözümlediği için ekonomi politikaları çok kolay kabul gördü, Türkiye kısa sürede kabuk değiştirebildi. AKP, halkın iş yapma ahlakını kavrama ve buna uygun politikalar üretmek açısından Turgut Özal'ın gerçek takipçisi ve devamıdır. CHP BÜTÜN BU SİSTEME, YOLSUZLUK VE AHLAKSIZLIK SÖYLEMİNİ SÜRDÜREREK BİR DÜZEN GETİRECEĞİNİ SANIYORSA ÇOK YANLIYOR. NİTEKİM CHP'NİN GETİRDİĞİ HİÇBİR YOLSUZLUK VEYA İŞ YAPMA AHLAKSIZLIĞI SÖYLEMİ TOPLUMDA TUTMADI, HAVADA KALDI. BU DA ÇOK NORMAL; ÇÜNKÜ SIRADAN İNSANLAR BU KONUDA SÖYLENEN HER LAFA, "NE VAR BUNDA, HER ŞEY NORMAL İŞTE" DİYEREK YAKLAŞIYORLAR. Çünkü aynı tavırları kendi yaşamlarında da normal görüyorlar. Bu nedenle AKP yönetimine getirilecek hiçbir yolsuzluk suçlaması bu toplumda tutmayacak. Kayseri iddialarından da bir sonuç çıkmayacak.
CHP özellikle Anadolu'da çok popüler olan vahşi kapitalizme uygun iş yapma ahlakına paralel söylemler getirmediği takdirde, onun için iktidar daima hayal kalacak.
Bazı kuralsızlıklara göz yummak, hatta iktidar gücüyle bazı yolsuzlukları desteklemek bu ülke insanının iş yapma etiğine çok uygundur. Özellikle taşra düzeyinde paralar böyle kazanılıyor, yeni zenginler böyle yaratılıyor.
CHP zenginleri ve yeni zengin olacakları sevmeyi öğrenmediği, onların zenginliğe giden yolunu politikalarıyla açmadığı takdirde hiçbir yoksulluk söylemi, yolsuzluk suçlaması işe yaramayacak, bunu da bilsinler.” Demektedir.
http://www.haberturk.com/yazarlar/584796-kayseriden-sonra-chp-bitti.
Serdar Turgut ülkemizin okyanus ötesinde bulunan BELAM ına biat eden gazeteci olmakla son günlerde dikkat çekmektedir. Serdar Turgut’un atladığı bir şey vardır. O da CHP nin de bu düzenin bir partisi olduğudur. Bir zamanlar Osmanlı Bankası vardı. Bu bankanın meşhur sloganı “Aslında yok birbirimizden farkımız ama biz Osmanlı Bankasıyız” idi. Bunu mecliste bulunan bütün partiler için söylemek hiç de yanıltıcı olmaz.
Serdar Turgutun da işaret ettiği gibi, istismarlarla yıkılan ahlaki karakterik özelliğimizi kim daha iyi kullanırsa o parsayı toplamaktadır. Bu beceriye kuşkusuz en büyük destek, BELAM lardan gelmektedir. Başörtüsünü en büyük sorun ilan edip bu sorunu çözmeyi baş gaye edindiği yalanı ile iktidara gelenlerin uyguladıkları tek politika malum.
Tagutlara hizmet eden belamların, tagutları üstün kabullendirmesi ile yepyeni bir İSLAM AHLAK KARAKTERİ oluşturulmaktadır.
“DÜNKÜ Zaman Gazetesi’nde yazar Ahmet Kurucan’dan öğreniyoruz ki: Fethullah Gülen yalan konusunda çok hassasmış.” Diyor köşesinde Ahmet Hakan. Ve ekliyor sonra; “Ahmet Kurucan’dan aktarıyorum: Hocaefendi’nin en önem verdiği hadis şuymuş: “Size büyük günahlardan haber vereyim mi? Allah’a şirk koşmak, anne-babaya asi olmak ve yalancı şahitlik. Dikkat edin! Yalancışahitlik. Dikkat edin! Yalancı şahitlik”.
Ne güzel değil mi? “Fakat heyhat! Gülen’in talebeleri” ile “imal edilmiş belgeler” arasında son zamanlarda kurulansarsılmaz bağlantıları nereye koyacağız?
Yoksa, yoksa...
Fethullah Gülen kendisine layık talebeler yetiştirme konusunda bir parça başarısız mı?” diye noktalıyor görüşünü.
ÖZETLE : Öncelikle bu yeni ahlak karekterini yıkacak şekilde ekonomi modelini oluşturacak; cezadan daha çok ıslah faktörüne haiz yaptırımları olan yasalarla oyunun kuralını oluşturmak gerekli. Serdar Turgut’un güvendiği yüzde ellisekizlik çoğunluğun içinde bulunan “SİSTEM MAĞDURLARININ” HİCRETİNİ sağlanmalıdır. Bu da tüm topluma gerçek İslamı hissettirmek ve belamların etkisini yalanlarını yayarak azaltmakla mümkündür. Hissedilmeyen ancak anlatılan İslam ölü demektir. Çünkü kendisiyle amel edilmeyen her fikir her mefkure ölü demektir. Ruh var ceset –can yok
Unutmamak gerekirki İslam da bir mefküredir. İslamı Realite yapan bu mefkurenin uygulanmasındaki FELAH dır. Bu felah anlatılmaz. Ancak hissettirilir. Tagutlara hizmet eden belamları belam yapan da bu hissettiriştir. Hissedilen şeyler yolsuzluk ekonomileri politikaları sisteminin mağdurları arasında yaşanmaktadır. Bu sistemden nemalandığını ve nemalanacağını zannedenlerin düş kırıklıkları ile yaşayacakları mağdurluk hissi öncekilerinkinden daha acı olmaktadır. Zira bu Allah’ın ASR SURESİNDE vaadidir.

İzzet Bey, ben sizi gayet iyi

İzzet Bey, ben sizi gayet iyi anlıyorum ama sizin de bir alınganlık ve saldırganlık içgüdüsüyle hareket ettiğinizi görüyorum..
Bu iki yazı da teorik yazılar değil, sizin anlatmaya çalıştığınız şeyler daha cok teorik şeyler..Benim yazdığım yazılar daha çok güncel konularla alakalı..
İç kararması konusunda siz aklımın ucuna bile gelmediniz, sizin değindiğiniz noktanın öneminin farkında olan birisi oldugumdan da şüpheniz olmasın..İç kararması tepkisini daha cok facebook da yazıma yapılan yorumlardan ve kendi cevremden aldım..Facebook dan Oğuz Kemal Özkan olarak ulaşabilirisiniz ve değerli düşüncelerinizi oradan paylaşıp tartışabiliriz....

Memnun oldum

Sayın Özkan beni anlamanızdan memnun oldum. Ayrıca içinizi benim karartmadığımı açıklamanızdan dolayı teşekkür ederim.
Saygılarımla.

Bende size bu yaklaşımınızdan

Bende size bu yaklaşımınızdan ötürü teşekkür ederim İzzet Bey, Saygılar....

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.