Emperyalizmden Dost Olmaz!

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

1990’lı yılları başından itibaren Sovyetler Birliği’nin dağılmasında, Yugoslavya’nın parçalanmasında aktif rol alan emperyalist dinamikler;  “Tarihin Sonu” olarak gördükleri emperyalist/kapitalist düzeni Neo liberal küreselleşme hareketiyle “terörle mücadele” veya ülkelere “Demokrasi İhraç Etme” bahaneleriyle, zorla, savaşla, entrikalarla bir dünya hegemonyası kurmak amacıyla atağa kalktılar.

Emperyalizmin dünya hegemonyasındaki öncelikli amacı; fosil enerji kaynak ve nakliyat bölgelerini tam kontrol altına almak, bu coğrafyada yer alan güçlü ve büyük ulus devletleri parçalamaktır. Bu coğrafya; Kuzey Afrika, Ortadoğu ve Ön Asya’dır; çünkü dünya fosil enerjinin üçte ikisi bu bölgededir.  Dolayısı ile ülkemiz Türkiye de emperyalizmin bölünüp parçalanacak ülkeler listesindedir.

Bu amaçla İslam âlemi için “Ilımlı İslam” projesini geliştirdiler. Türkiye’yi buna model seçtiler. Şimdiki Başbakan Erdoğan’ı bu projeye eş başkan yaptılar. Refah partisini kapattırıp, parçalayıp bu partinin tabanıyla Erdoğan’a AKP’yi kurdurdular ve 2002 Kasım seçimlerinde iktidara getirdiler.

2003 yılında bütün dünyaya Kuzey Afrika, Ortadoğu ve Batı Asya’dan22 ülkenin siyasi haritasının ve siyasi rejimlerinin değiştirileceğini ilan ettiler.

RT Erdoğan’ın Başbakan olur olmaz ilk icraatı, 4 Haziran 2003 günü  “İnsan hakları” na ilişkin iki Birleşmiş Milletler sözleşmesi TBMM’nden alelacele, yangından mal kaçırır gibi yasalaştırıldı. Gelmiş geçmiş Türk hükümetlerinin 34 yıldır imzalamayı ret ettiği bu ikizler sözleşmesini Türkiye,  AB’ye uyum çerçevesinde AKP ve CHP’nin oylarıyla kabul etti. Kamuyu; bu yasanın ne olduğundan, ne işe yaradığından bile haberdar olamadı.

Peki, nedir bu sözleşmeler? Aslında buna “ikiz ihanet” sözleşmeleri demek daha doğru olur. Bu sözleşmeyi resmen yasalaştırmakla Türkiye, kendi devletinin temellerine dinamit koymuş; bir bakıma Sevr antlaşmasını zımnen kabul etmiş sayılır.  Çünkü bu yasaların nihai amacı, Türkiye’yi parçalamaktır.

 1966’da BM tarafından imzaya açılmış olan bu sözleşmeler,  AB’nin tüm üyeleri ve aday ülkeler tarafından kabul edilmiştir. Dolayısı ile AB’ye tam üyelikte yanıp tutuşan Türkiye de BM’nin bu sözleşmesini imzalaması;  Kopenhag ölçütlerine uyum yolunda önemli bir adım olarak değerlendirilerek, Türkiye’nin Ulusal Programında orta vadeli hedefleri arasında yer verilmiştir.

Ancak bu sözleşmelerin gözden kaçan çok korkunç bir yönü vardır; İkiz Sözleşmeler ’in BM’de kabul edildiği 1966 yılında dünya koşulları çok farklıydı. O dönemde adeta sömürgecilik çökmüş, dünya halkları mantar gibi bir biri ardına bağımsız ulus devletler kuruyorlardı.  Hâlbuki zamanımızda siyasi koşullar tamamen değişmiş, artık tek kutuplu olan dünyada pek fazla ulus devlet kurmak isteyen kalmamıştır.

Bu nedenle günümüzde emperyalizm; II. Dünya Savaşı öncesi sadece uluslara tanınan bağımsız devlet kurma hakkının, BM’nin ikizler sözleşmeleriyle etnik veya dinsel halk gruplarına da tanınmasıyla parçalamak istediği ulus devletlere karşı bir enstrüman olarak kullanmaktadır.

Kısaca BM “İkiz Sözleşmeleri”; bir ulus devlet içindeki etnik veya dinsel halk gruplarına, kendi kendilerine yeterli halde olmaları şartıyla, bağımsız devlet kurma hakkı tanımaktadır (Kendi kaderini belirleme veya self-determinasyon hakkı).

Bağımsız devlet kurma hakkını elde etmenin ön şartı ise; bu hakkı isteyen etnik ve mezhepsel halk grubunun bulunduğu ulus devlet içinde

  • Bağımsız bir devlet kurulunca ekonomik bakımdan kimseye muhtaç olmayacak kadar yeterli olması ve
  • Siyasi yönetim bakımdan da “Özerk” olmasıdır.

***

İşte şimdi bu açıdan son günlerde bölgemizde yaşadığımız; komşumuz Irak’taki IŞİD adlı kanlı terör örgütünün Musul kentini işgal etmesi, 81 Türk vatandaşını rehin alması, arkasından Kerkük’ü alması olaylarını yorumlayabiliriz.

Amaç çok açık olarak bellidir. Büyük Ortadoğu Projesi(BOP) çerçevesinde Suriye’de tıkanıp kalan projenin uygulanması, stratejik bir değişiklikle artık Irak’ın bölünmesini önceliğine almıştır.

BOP stratejisi başından beri İslam dünyasındaki tarihten gelen bir mezhep ayrımcılığına dayandırılmıştır. Sünni-Şii(Alevi) kutuplaştırılmasına!

Şii cephesinin taraftarları; İran, Esad yönetimindeki Suriye, Lübnan’ın Hizbullah örgütü ve nihayet ABD’nin işgalci güçlerinin çekilmesiyle Irak’ta gittikçe güçlenen ve İran ile yakınlaşan Maliki hükümeti.

Sünni Cephe’nin liderliği RT Erdoğan eş başkanlığında Türkiye’nin AKP hükümeti ve Sünni cephenin taraftar devletler ise Suudi Arabistan, Katar, diğer Sünni Körfez ülkeleri ile Kuzey Afrika ve Ortadoğu ülkelerindeki Ilımlı İslam projesi dâhilindeki İhvan (Müslüman Kardeşler) hareketidir.

BOP ’un gerçekleşmesi son yıllarda oldukça zora girmiştir. 2010 yılından itibaren Tunus, Libya, Cezayir, Mısır, Yemen vs. gibi “Arap Baharı” adı altında yükselen BOP ’un uygulanması Suriye’de Esad’ın üç yılı aşkın direnci ve Mısır’da İhvan hareketinin devrilmesiyle büyük yenilgiler almıştır. Bu yenilgilerde Şii cephesini destekleyen İran, Çin ve Rusya'nın payı büyüktür.

ABD; 2003 Irak işgali sonrası 2012 yılı Aralık ayında İşgale son vererek askeri gücünü, gittikçe kendine büyük bir rakip olarak değerlendirdiği Çin’i kuşatmak için Pasifik'e yığmıştır. Emperyalizm ayrıca, bölgesel sorunlara, çatışmalara içinde bulunduğu mali kriz nedeniyle artık kendi silahlı gücüyle doğrudan müdahale etmemekte bunun yerine o bölgelerdeki işbirlikçileri ve taşeronları aracılığı ile müdahil olmaktadır.

Ortadoğu’da emperyalizmin bir numaralı işbirlikçisi RT Erdoğan ve AKP hükümetidir. PKK ve yandaşları, Kuzey Irak’taki özerk Kürt yönetimi de da emperyalizmin enstrümanlarıdır.  Şimdi emperyalizmin bu enstrümanlarına El Nusra ve IRAK Şam İslam Devleti örgütünün (IŞİD) te dâhildir. Her ne kadar dünya kamuoyuna farklı görünse de! Örneğin İran Meclisi Milli Güvenlik ve Dış Siyaset Komisyonu Başkanı Alaeddin Brucerdi, Amerikalı yetkililerin IŞİD’e destek verdiğini açıkça belirtti.

El Nusra ve IŞİD gibi terör örgütleri doğrudan ABD ve CIA tarafından değil, taşeronları veya ikinci dereceden olan işbirlikçileri tarafından kontrol edilmektedir. Çünkü gelişmemiş ülkelere kendince “Demokrasi ihraç” eden, “Terörle Mücadele” eden bir ülke olarak ABD, açıkça teröristlerle işbirliği zaten yapar görünemez!

IŞİD; önce Esad’a karşı Suriye’de savaşmış, sapık ve ruh hastalarından oluşan bir terör örgütüdür. Bu örgütün canavarlığı, insanlık dışı barbarlıkları ve bütün bu eylemlerinin internet üzerinden dünyaya yayınlanması CIA’nin ustaca hazırlanmış bir psikolojik savaşın bir parçasıdır. Çünkü bu örgütün canavarlıklarının ve bunu dünyaya yaymalarının tek amacı var; o da karşılarındaki rakiplerini korkutarak ve sindirerek, tek bir mermi atmadan teslim almaktır. Nitekim bu taktik Irak’ta Musul ve Kerkük’ün işgalinde oldukça başarılı olmuştur.

IŞİD ’ın bir kısım militanlarının Libya’daki kamplarda diğer bir kısmının ise Türkiye’deki kamplarda eğitildiğine dair haberler ortada dolaşmaktadır. Ateş olmayan yerde duman tütmez. Bunların silah ve cephaneliği ise BOP’ ta Sünni cepheyi oluşturan Türkiye, Suudi Arabistan, Katar gibi ülkelerden temin edilmekte veya finanse edilmektedir.

İşin ilginç yanı; yıllarca Esad’a karşı Suriye’de El Nusra ’yı ve IŞİD ’i destekleyen AKP hükümeti, IŞİD  ’ın Musul’u işgal etmesinden hemen bir hafta öncesi terörist örgütler listesine almasıdır. Ayrıca IŞİD ’ın Musul’u işgal edeceği üç gün önceden bilinmesine rağmen Musul Türk konsolosluğunun boşaltılmamasıdır. Bir anlamda rehineler “bilinçli” olarak IŞİD  ’e teslim edilmiştir.

***

Sonuçta IRAK Şam İslam Devleti örgütünün (IŞİD)  Musul’u ve arkasından Kerkük’ü işgal etmesi, AKP hükümetinin dış politikasının görünüşte büsbütün iflas etmesidir; fakat gerçekte tam da istenen budur.

Olayların gidişatı ve gelişmesi; Irak’ın artık üçe bölünüyor, olmasıdır. Irak kuzeyde Barzani yönetimindeki Kürt Özerk Bölgesi, Ortada fanatik bir Sünni devlet ve güneyde muhtemelen bir Şii bakiye olarak üç parçalı bir devlet olarak ortaya çıkıyor.

Barzani ilk fırsatta bağımsızlığını ilan edebileceğini dünyaya duyurmuştu. Şimdiye kadar bunu ilan etmediyse, demek ki duyulan kaygı, Özerk Kuzey Kürdistan’ın yeterince ekonomik bağımsız olamaması ve muhtemelen komşu ülkelerin müdahale etme korkusudur.

Makalemizin başına dönersek, BM ikizler yasasına göre, bir ulus devlet içinde etnik bir halk grubunun bağımsızlık ilan etmesi için iki şart gerekiyordu; Ekonomik yeterlilik ve siyasi özerklik! Barzani özerkliğe 1991 yılından itibaren sahip, demek ki eksik kalan ekonomik yeterlilik. İşte BOP çerçevesinde Irak ve dolayısı ile Türkiye’nin bölünmesi için şu an en gerekli olan adım da budur. Kürt ayrılıkçılarını ekonomik olarak güçlendirmek!

Bu konuda Başbakan Erdoğan yönetimindeki AKP hükümeti ve Türkiye’nin hükümete yakın iş adamları ve müttehitleri Barzani’ye yeterince yardım ettiler, onu kalkındırdılar. Hatta iki üç hafta önce bu alanda AKP hükümeti ile Barzani arasında çok büyük girişimler yapıldı.

Irak Kürt Bölgesel Yönetimi Başbakanı Neçirvan Barzani, Türkiye ile enerji alanında 50 yıllık anlaşma imzaladıklarını, sürenin daha da uzatılabileceğini bildirdiler. İlk teslimatı tamamlanan Kuzey Irak petrollerinin bedeli de Halkbank'a yatırma kararı aldı.

Merkezi Irak hükümeti bunun üzerine, Kürdistan Bölgesel Yönetimi ile yaptığı anlaşma uyarınca onayı olmadan uluslararası piyasalara petrol sevk ettiği gerekçesi ile Türkiye'yi Uluslararası Ticaret Odası'na (ICC) şikayet etti. Çünkü Bağdat yalnızca kendisinin enerji anlaşması yapma yetkisine sahip olduğunu savunurken ancak Türkiye ve Kuzey Irak Kürt Yönetimi bu iddiayı reddediyor.

Bunun üzerine ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Jen Psaki, Irak federal hükümetinin onayı olmaksızın yapılan ihracatları desteklemediğini, açıklıyor ve ayrıca IŞİD ’in Irak'taki ilerlemesinden de son derece endişe duyduklarını belirtiyor. Ne derece samimi, bilinmez!

Öte yandan Irak’ın Musul kentinin Irak Şam İslam Devleti’nin (IŞİD) kontrolüne geçmesinin ardından Başbakan Nuri el Maliki, olağanüstü hal ilan edilmesi çağrısında bulundu ve Irak Parlamentosu perşembe günü olağanüstü toplanacak. Maliki ayrıca Birleşmiş Milletler, Arap Birliği ve AB'den destek istedi.

Kısaca, Irak Özerk Kürt yönetimi, Merkezi Irak yönetiminden izinsiz petrol satmak istiyor. Türkiye talip oluyor. Irak yönetimi karşı çıkıyor. Kürt yönetimi satarız diyor. Türk hükümeti alırız diyor. Amerika yapmayın iyi olmaz diyor. Kimse dinlemiyor. IŞİD Kürt yönetimindeki Musul ve Kerkük'e giriyor. Meseleyi bu şekilde çözüyor!

Mesele çok açık değil mi?

Barzani’nin gözü hep Kerkük ve Musul’da idi. Çünkü bu iller Irak’ın en zengin petrol bölgeleridir. Kerkük’ü ve Musul’u bir türlü Kürt bölgesine bağlayamayan Özerk Kürt yönetiminin imdadına şimdi birden bire IŞİD yetişti.  

IŞİD adeta elini kolunu sallayarak Musul ve Kerkük’ü kontrol ediyor, çünkü Irak ordusunda merkez noktalarındaki birçok Sünni ordu mensubu satılmış, silahını bırakıp teslim oluyor, bazıları korkuyor, çünkü IŞİD dünyaya bir canavar olarak tanıtılmış, herkes IŞİD ’ten korkuyor!

Obama’nın yeni BOP strateji, şimdilik tutmuş görünüyor. Emperyalizm bir sent harcamadan, Müslümanları birbirine kırdırarak Irak’ı üçe bölüyor.  Yakın zamanda Irak’ta zaten alevlenmiş olan Sünni-Şii çatışmasının bir iç savaşa dönüşmesi de sürpriz olmayacaktır.

Türkiye’ye PKK terörü 30 sene az gelmiş gibi şimdi bir de El Nusra Suriye’de IŞİD Irak’ta artık kapı komşu olmuştur. Reyhanlı asla unutulmadı!  IŞİD ’in içinde savaşan 3 bin Türk te varmış! Bir de onların geri dönüşü var! O da unutulmasın!

Sonuçta bu kargaşa ve kaostan şimdilik en karlı ayrılıkçı Kürtler çıkacak gibi görünüyor. Fakat kimse aldanmasın! Bölgede yaşayan herkes, ama herkes bu işten ağır yaralar alarak çıkacaktır. Ortadoğu kan gölüne dönecektir. Akrabalar, komşular, dindaşlar bir birine kan düşman olacaktır. Bir tek petrol akbabaları gülecektir.

Kısaca bu gidişle Ortadoğu, özellikle Irak Afganistanlaşacak; Türkiye ise Pakistanlaşacaktır!  

Her gün ölüm, her gün kan!

Emperyalizmle işbirliğinin sonu budur. Ayıdan post, emperyalizmden dost olmaz. Bundan 90 yıl önce emperyalizme karşı bu acı deneyimi yaşamış olan halkımız bu gerçeği çok iyi bilmesi gerekmez miydi? Ama heyhat!

Yaşasın tam bağımsız ve gerçekten demokratik Türkiye!

 

Mehmet ÇAĞIRICI

mehmet.cagirici@politikadergisi.com

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.