Dikkat, Emperyalist Tuzak Var!

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

Ülkemizde son bir-iki haftadır komşumuz Suriye ile ilgili savaş tamtamları çalınıyor. Savaş çığırtkanları; basında, televizyonlarda, gazetelerde ve hatta bu portalda, Türkiye Suriye savaşının kaçınılmazlığından bahsediyor. Türk Silahlı kuvvetleri, teyakkuzda ve seferberlik ilan etmiş durumda! AKP hükümeti ve Başbakan Erdoğan, Suriye'ye olası bir müdahalede Türkiye'nin her türlü koalisyonun içinde yer almaya hazır olduğunu söylüyor.

Obama, borçlu ve bütçesi son derece bozuk olan ABD için savaş masrafları dolayısı ile Suriye’ye saldırı emrini vermiyordu. Fakat Körfez ülkelerinin petrol zengini Arap şeyhleri, savaş masraflarını karşılayacaklarını vaat edince, fikir değişirdi.

ABD halkının % 72’sinin Suriye’ye bir askeri müdahaleye karşı çıkmasına rağmen; Obama şimdi, 9 Eylül’de toplanacak Kongre’nin müdahale için desteğini bekliyor. Neredeyse halkının üçte ikisinin karşı çıktığı bir saldırıyı, masraf olmayacak diye göze alan Obama, ülkesinde milli iradeyi ayaklar altına alıp demokrasiyi hiçe sayarak Suriye’ye zorla “demokrasi ihraç” etmek istiyor. ABD Senato’su Dış İlişkiler Komitesinden de zaten azami 90 gün sürecek sınırlı bir müdahaleye izin çıktı; bu karar, Kongre’nin onayını bekliyor.

ABD’de ve Türkiye’de savaş hazırlıkları tamam sayılır.  ABD Dışişleri Bakanlığı, zorunlu olmadıkça ABD vatandaşlarının Türkiye'nin Güneydoğu'suna seyahat etmemelerini istiyor. Ayrıca ABD yönetimi, güvenlik gerekçesiyle Türkiye’deki konsolosluk personelini azaltma kararı aldı. Örneğin ABD, Adana’daki Konsolosluğu’nda görevli personelin acil durum ekibi hariç bölgeden çekilmesi ve diplomatların ailelerinin de Adana’dan ayrılması emri verdi.

Saldırı için bahane de hazır. Suriye’de kimyasal silahların kullanıldığı iddia ediliyor. Masraf nedeniyle Arap baharı yaşanan ayaklanmalarda şimdiye değin Libya dâhil hiçbir yere askeri müdahale yapmayan ABD, savaş masraflarını zengin Arap şeyhleri karşılayacaklarını söyleyince, şimdi bu olayı bahane ederek askeri saldırı için harekete geçti. BM gözlemci heyeti, olay yerinde araştırma yaptı; henüz rapor yayınlanmadı. Hemen Obama’nın yanına emperyalist ülkelerin bütün liderleri geçtiler. Peş peşe ABD, Almanya, Fransa, İngiltere ve İsrail gibi ülkelerin gizli istihbarat örgütleri, ısrarla ve inatla kimyasal silahı Esad’ın ordusunun kullandığını iddia ediyorlar.

***

ABD Merkez Bankası, bol dolar devrinin sona erdirileceğini ilan etti. Dövize bağımlı Türk ekonomisi hemen hasta yatağına düştü. Döviz sepeti çok kısa zamanda pahalandı.  Merkez Bankası, hazinedeki dolar rezervlerini satarak eritmesine rağmen, doların ateşini bir türlü düşüremiyor. Başbakan Erdoğan ve hükümeti tam bir panik içinde!

Bu ara ABD ve İngiltere kaynaklı haber ajansları ve gazeteler, Türkiye’de ekonominin çok kırılgan olduğundan, cari açık probleminin gittikçe bir ekonomik krizi tetikleyebileceğinden dem vurarak yangına körükle gidiyorlar. Belli ki Başbakan Erdoğan’ı korkutmaya ve ürkütmeye çalışıyorlar.  Son dönemde Başbakan Erdoğan’ın her politikasını eleştiren Avrupa ve ABD basını, Başbakan Erdoğan’ın en az 2023 yılına kadar iktidar olma hayallerini yıkmaya çalışıyorlar. Erdoğan’a verdikleri tek mesaj, “Seni bir tek Suriye’ye yapacağın savaş kurtarır!”

 ABD Dışişleri Bakanı John Kerry, ABD Senatosu Dış İlişkiler Komitesinin Suriye’ye askeri müdahale ile ilgili son toplantısında, Cumhuriyetçi senatörlerden Ileane Ros-Lehtinen’in Suriye savaşının nasıl finanse edileceği ile ilgili sorusuna yanıt olarak, olası bir askeri müdahalenin bütün masraflarının Körfez’deki Arap ülkeleri tarafından karşılayacağını söyledi.  Kerry, aynı toplantıda “NATO üyesi Türkiye, operasyonun parçası olmayı önerdi.” diye de ekledi.  Bilindiği gibi Erdoğan da "Suriye'ye olası bir müdahalede Türkiye'nin her türlü koalisyonun içinde yer almaya hazır olduğunu “ ilan etmişti.

***

AKP, siyaseten de çok sıkışık durumda. AKP’nin dış politikası iflas etmiş; Başbakan Erdoğan dünyada yapa yalnız kalmıştır. AKP’yi Haziran ayaklanmasıyla gençlerimiz ve halkımız da epey hırpaladılar. Bu arada AKP’nin PKK ile yaptığı ortaklık veya anlaşmada istenildiği gibi gitmiyor. Çünkü azılı terörist PKK sözcüleri, durmadan AKP iktidarına tehdit savurup, şantaj yapıyorlar. İç politikada AKP’nin diğer bir sancısı ise, 11 senedir iktidarı birlikte götürdükleri gizli koalisyon ortağı F. Gülen ile arasının iyice açılması. Aslında bu durum, yani F. Gülen ile AKP arasındaki bu çatışma, ABD’nin neredeyse Türkiye’deki uzun bir kolu olarak çalışan F. Gülen cemaatinin artık AKP’den kurtulması olarak ta yorumlanabilir.  Evet, Başbakan Erdoğan çok sıkışık bir durumda; adeta siyasi bir panik içinde! Bu durumda AKP ve Başbakan Erdoğan, dolar için yapmayacağı hiçbir şey yoktur.

Türkiye’de bu siyasi koşullar duruma egemen iken, öte tarafta ABD emperyalizmi ve onun Körfezdeki taşeronu olan Suudi Arabistan, Katar vs. gibi Sünni Arap şeyhleri ne pahasına olursa olsun, Suriye’de Esad rejimini devirmek veya en azından zayıflatmak gayreti içindeler. Bu hedeflerine ulaşmak için ellerindeki bol petrol dolarlarıyla başta Başbakan Erdoğan olmak üzere ABD Başkanı Obama’yı bile rüşvetle ayarlamışlar. Anlaşılan; TSK, zengin Araplar için komşusu Suriye’ye karşı paralı asker olursa, Başbakan Erdoğan ve AKP iktidarı, Körfezdeki ABD dostu Sünni Arap şeyhlerinden gelecek olan dolarlarla kurtulabilecek!

Bilindiği gibi AKP iktidarı, son 5-6 yıldır, Özel Yetkili Mahkemeler aracılığı ile Türk Silahlı Kuvvetlerinin komuta merkezlerindeki Atatürkçü, gerçek yurt severler subayları; Ergenekon, Balyoz,  Askeri Casusluk, 28 Şubat vs. benzeri davalarla temizlemiş, onların yerine bin bir alavere ve dalavere ile kendi zihniyetlerine uygun olanları yerleştirmişti. Artık TSK, şimdi böyle bir emperyalist savaşta kullanabilecek bir kıvama getirilmiştir. Bir avuç dolar uğruna Mehmetçiği kurban etmeye hazır, bir kuklalar ordusu! Hem de kapı komşusu, din kardeşi, tarihsel akrabası Suriye’ye karşı! Hem de Haçlı Ordularının emrinde onlara öncülük yaparak!

***

Eski insanların bir deyimi vardır “Hafıza-i beşer, nisyan ile maluldür.” Yani insan belleği, unutmaya mahkûmdur; anlamını taşıyan bir deyim. Aslında insanın doğasında olan bir durumu açıklayan bir ifade! İnsanoğlu, yaşamı boyu çok büyük acılar yaşar. Ömür boyu bu acıları unutmadan yaşaması, ona bu yaşamı zehir eder. Bu nedenle insanın doğası, insan psikolojisi, pozitif (olumlu) yaşam tarzı için bu acıları unutmayı tercih eder.

Şimdi konumuzla ilgili olarak bu deyim, benim aklıma artık yeni kuşaklarca bilinmeyen, çoktan unutulan, 8 yıl süren, bundan 25 yıl önce sona eren Irak-İran savaşını getirdi.

22 Eylül 1980 de Irak’ın saldırısıyla başlayan bu savaşta; Irak tarafında 375 bin, İran tarafında 500 bin insan yaşamını yitirmişti. Milyonlarca insan sakat kalmış; yerinden yurdundan edilmiş; kadınlar dul, çocuklar yetim kalmışlardı. Savaş iki Müslüman devleti adeta ekonomik olarak çökertmişti. İki ülkenin alt yapısı, önemli tesisleri, yolları, köprüleri tahrip olmuş. Milyonlarca insan savaşın travmasına maruz kalmışlardı. Finansman bakımından örneğin Irak, savaş öncesi petrolden kazandığı paralar nedeniyle 80 milyar dolar dış fazlalığı varken, savaşın sonunda dış açık vermiş, üstelik Irak 120 milyar dolar da borçlu çıkmıştı.

Savaş, 22 Eylül 1980 tarihinde Saddam Hüseyin komutasındaki Irak ordularının, İki ülke arasında geçerli olan Şatt-ül-Arap barış anlaşmasının artık geçersiz olduğu ilan edilerek İran'a saldırısıyla başladı. Irak ordusunun hava kuvvetleri, İran’ın Tahran, Tebriz, Hamadan gibi büyük ve sanayi kentlerini havadan vururken, Irak kara kuvvetleri de 100 bin kişilik bir kuvvetle İran’ın zengin Petrol kuyularının bulunduğu bölgelere saldırdı. Ve yukarıda da belirttiğimiz gibi savaş, 8 yıl sürdü; bu savaştan hiçbir taraf galip çıkamadı; fakat her iki Müslüman ülke de olağan üstü yıprandılar.

Bu savaşın etkileri, halen her iki ülkede de hissedilmektedir. Üstelik Irak, bu savaşın hemen arkasından ilk önce 1991 yılında daha sonra ise 2003 yılında ABD emperyalistleri ve ortakları tarafından iki kez daha askeri olarak işgal edilerek adeta taş taş üstünde kalmayacak bir biçimde tahrip edilmiştir. Irak halkı, en az Vietnam halkı kadar bu savaşlarda acı ve ıstırap çekmiştir.

Temel soru; Irak ve İran halkları, bütün bu yıkımı, bu ölümleri, bu acıları neden ve kimin için yaşamak zorunda bırakıldılar, sorusudur!

***

Hafıza-i beşer, nisyan ile maluldür.” deyimini şimdi de kendi tarihimiz için kullanmak istiyorum. Bilindiği gibi biz Türkler tarihimizde bir kez daha emperyalistler tarafından tuzağa düşürülmüştük. Birinci Dünya savaşın başında Osmanlı yönetimi, önce tarafsız kaldı. Ancak savaş hazırlığını da ihmal etmedi. Kapitülasyonları kaldırdı. Fakat Almanya, Osmanlı Devletini durmadan savaşa kışkırtıyordu. Osmanlı Devleti, Berlin Antlaşmasından sonra, Fransız ve İngilizlere güvenemeyeceğini anlayınca, Almanlara yakınlık duymaya başladı. Almanya Osmanlı Ordusunu yenilemek ve güçlendirmek için silâh, para yardımı yapıyor; uzmanlar gönderiyordu.

Osmanlı devletinin bazı ileri gelenleri, Almanya’nın yanında savaşa girerek kaybettiği toprakları geri alacağını umuyordu. Osmanlı’nın bu durumundan yararlanan Almanya, Akdeniz’de bulunan iki savaş gemisini, İngiliz Donanmasından gizlice kaçırarak Çanakkale Boğazından geçirdi. Osmanlı Devletine sığındı. Osmanlı Devleti bu gemileri satın aldığını açıklayarak bu gemilere Yavuz ve Midilli adını verdi. Daha sonra bu gemiler, Almanların isteğiyle Karadeniz’e çıkarak aralarında Sivastopol ’un da bulunduğu bazı Rus limanlarını topa tuttular. Bunun üzerine Rusya da Osmanlı’ya savaş ilan etti. Böylece Osmanlı Devleti, istemeyerek te olsa savaşa katılmış oldu. Sonuç, herkesçe çok iyi biliniyor.

Şimdi, ülkemiz Türkiye, aynı tuzağın pençesinde. Emperyalizm, bölgemiz Ortadoğu’da aynı oyunu yeniden sergilemektedir. Emperyalizm; kardeşi kardeşe düşman ederek, Müslümanı, Müslümana kırdırarak, İnsanların arasına fitne ve fesat çıkararak kendi egoist çıkarlarını elde etmeye çalışıyor. Başbakan Erdoğan ve AKP iktidarı ise, Türk halkına ve ulusuna karşı işledikleri bütün suçların hesabını vermekten çok korktukları için ne pahasına olursa olsun, iktidarlarının ömrünü uzatmanın peşinde! Ancak savaş, bunun çaresi değildir! Savaş, AKP iktidarını kurtaramadığı gibi büsbütün yıkılmasına da neden olacaktır. Amma bu arada “kurunun yanında yaş ta yanacaktır”.

***

Atalarımız akıllı olmayı, deneylerden ders çıkarmayı çok güzel bir sözle ifade etmişler. “Eşek çamura bir defa çöker!”

Başbakan Erdoğan’ın şimdi, bir avuç dolar uğruna, emperyalist bu tuzağa düşme ihtimalinin çok yüksek olması, ülkemizin emperyalizme olan bağımlılığındandır.  95 yıl önce yine bir emperyalist tuzakla içine itildiğimiz I. Dünya Savaşı sonrası vatanımız, aynı emperyalist güçlerce işgal edilmiş ve paylaşılmıştır.

Şimdi, o zaman işgal altında paylaşılmak istenen bu topraklarda, dünya tarihinin emperyalizme karşı ilk büyük bağımsızlık ve ulusal kurtuluş mücadelesinden zaferle çıkmış olan şanlı Türk ordusu, Mustafa Kemal Atatürk’ün askerleri,  yeniden bir emperyalist oyuna getirilerek, komşusu Müslüman bir ülkeye karşı kullanılmak isteniyor!

Mehmetçik senin halanın oğlu, dayının oğlu, amcanın oğlu! Mehmetçik senin nişanlın, eşin, kardeşin! Mehmetçiğin bir avuç dolar uğruna kurban edilmesine asla göz yumma!

Barış için mücadele et!

Türkiye bu emperyalist tuzağa asla düşmemeli!

Türkiye komşusu Suriye’ye düşman değil, dost olmalı!

Türkiye-Suriye kardeştir!

Savaş Çığırtkanlığına Son!

 

Mehmet ÇAĞIRICI

mehmet.cagirici@politikadergisi.com

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.