Demokrasi, Darbe, Türkan Saylan, Mustafa Yurtkuran ve Diğerleri

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

   Demokrasi, bugün itibariyle halkın kendi kendisini yönetmesi diye bize yutturulan bir rejim ise, “demokrasi halkın kendi kendisini yönetebilmesi demek değildir” anlamı dimdik karşımızda durur.. Bu haliyle bizim demokrasi sandığımız şey, günün koşullarında demokrasicik olarak adlandırılabilir ki bu adlandırma tam anlamıyla yanlış değildir. Yani biraz doğrudur.

   Asıl iddia ve tam doğru olan ise bugün demokrasi dediğimiz şeyin demokrasicik bile olamadığıdır. Demokrasicik bile olamayan şeyin, demokrasi olarak adlandırılması  ve/veya bunun ötesinde sunulması bir takım kişilerin, kurumların ve buna benzer argümanların demokrasi için harekete geçmesine yol açar.

   Yukarıda bahsettiğim hareket tarzı, hareketin doğmasına zemin yaratan bir konjonktürün varlığını bize resmediyorsa, bizim bilmemiz gereken demokrasicik bile olmayan demokrasinin savunucularının varlığıdır.

   Özcesi, demokrasicik bile sayılamayacak bir şeyi (rejimi) kanlarının son damlasına kadar demokrasi diye yutturan, peydahlanmışların karşısında asıl demokrasi savunucuları peydahlanmıştır.

   Bu yazıda vakit, bu anlattıklarımı şimdilik akılda tutma vaktidir; çünkü bu konuyla ilgisiz gibi görünen, fakat biraz sonra ilişkilendirilecek bir konuya geçiş yapıyoruz.

   Türkan Saylan, Mustafa Yurtkuran ve diğer darbecilerden bahsedeceğiz.

   Biri herkesin hocası, diğeri benim rektör hocam. Öncekinin adı Türkan Saylan, sonrakinin Mustafa Yurtkuran.

   Ortak özellikleri, demokrasicik denilen mertebeye bile erişemeyen demokrasi sunumunu gerçek demokrasiye çevirme çabaları.

   Bir diğer ortak özellikleri, gönülden Atatürkçü olmaları.

   Bir diğeri, eğitim seviyesinin yükseltilmesine yönelik inançları.

   Ve bir diğeri, darbeci olmaları..

   Bir de ortak olmasa da benzer bir özellikleri, benim yazımda diğerleri diye tabir ettiğim kişilerle olan dostlukları.

   Şimdi konuyu başka bir noktaya çevirme zamanı. Çok kısaca, Türkiye tarihinin darbelerini inceleyeceğiz. Ama öncelikle bir darbe tanımı yapacağız.

   (Siyasi Anlamda) Darbe: Bir ülkede baskı kurarak, zor kullanarak veya demokratik yollardan yararlanarak hükûmeti istifa ettirme veya rejimi değiştirecek biçimde yönetimi devirme işi.

   Bu açıdan bakıldığında, Türkiye’de tam anlamıyla yaşanan darbeler şunlardır:

   1– 27 Mayıs 1960 Darbesi: Bu darbe Demokrat Parti’nin demokrasiyi yozlaştırmasını ve bir “çoğunluk diktatörlüğüne” dönüştürmesini engellemek için yapılmıştı (Emre Kongar, “Demokrasimizle Yüzleşmek”, 7.basım, s. 230).

   Kısacası; demokrasinin demokrasicikten bile kötüye gitmesini engelleyip Demokrat Parti öncesi var olan demokrasiyi korumak ve ötesinde geliştirmek için.

   2– 12 Mart 1971 Darbesi: Bu darbe 27 Mayıs’ın demokrasi savunuculuğu özelliğine yönelik bir hareket olup, faşizan nitelikli bir darbeydi.

   Kısacası, asıl amaç demokratik yapılanmanın ve solun önünün kesilmesiydi (Kongar, a.g.e, s. 231).

   3– 12 Eylül 1980 Darbesi: Bu darbe var olan düzenin anti-komünist bir şekilde değiştirilmesi ile sonuçlandı. 1971 darbesiyle hedeflenen; fakat tamamıyla gerçekleştirilemeyen 1960’ın yıkım süreci bu darbe ile tescillendi. Kısacası, demokrasinin savunucusu olan askere, demokrasiyi yozlaştırmak için asker darbe yaptı (Kongar, a.g.e., s. 232).

   Ve kısmen 28 Şubat 1997...

   Sonuç, Atatürk’ün demokrasi mantığının yıkılışı ve dinci oligarşiye yönelik tavır.

   Bugün mevcut iktidar, tarihsel kökleri ile dinci oligarşiyi savunan, şeriat yanlısı bir yapılanmadır. Bulundukları dönemdeki amaçları; bir sonraki aşamada kapitalizm ile bütünleşmiş daha muhafazakar bir yapıya ulaşmaktır. Bu yapıya ulaşmak için de yaptıkları, yazının en başında söylediğim gibi demokrasicik bile olamayan şeyi demokrasi diye, demokrasinin figüranlarına (halka) sunmaktır.

   Bu yazıda vakit öncelikle Türkan Saylan, Mustafa Yurtkuran ve diğerlerini hatırlamak, sonrasında ise yazımın en başında söylediklerimi anımsama vaktidir. En başta yazdığımı tekrarlıyorum:

   Özcesi, demokrasicik bile sayılamayacak bir şeyi (rejimi) kanlarının son damlasına kadar demokrasi diye yutturan, peydahlanmışların karşısında asıl demokrasi savunucuları peydahlanmıştır.

   Nasıl ki, 1960’larda demokrasiyi köreltenlere karşı gelenler bugün darbeci olarak anılıyorsa; bugün de mevcut demokrasicik bozması rejimi kurtarmaya çalışanların darbeci olmasından daha doğal bir şey olması beklenemez.

   Bu uğurda da bilinmesi gereken, bugünün darbeci olarak adlandırılanların çoğunun gurur, onur duyulması gereken kişiler olduğudur.

   Bu açıdan bakıldığında da Türkan Saylan, Mustafa Yurtkuran ve benzerleri gerçek anlamda darbecidirler.

   Son olarak darbe tanımını tekrar anımsarsak bize şöyle dediğini hatırlarız: “veya demokratik yollardan yararlanarak hükûmeti istifa ettirme veya rejimi değiştirecek…”

   İşte gerçek burada yatar. Hâlâ var olan demokrasiyi, yeri geldiğinde demokrasi olarak algılamak...

   Bir sonraki sayımızda görüşmek üzere..

 

Gokhan.Dag@PolitikaDergisi.com

 

 

 

 

[Bu röportaj, Politika Dergisi Sayı 15’te yer almıştır. Tüm fazladan özellikleri ile özgün sayıyı indirmenizi öneririz. Sayı 15’i indirmek için buraya tıklayınız. ]

 

 

Yorumlar

her halükarda demokrasiyi ve

her halükarda demokrasiyi ve demokratikleşme sürecini savunan siz değerli şahsiyetler. istediğiniz güç sizin elinizde veyahut sizin görüşünüzü savunan birinde ise sorun yok. eğer ki güç karşı tarafa geçtiyse haydi bakalım veryansına ki işin ucu darbe aşkına kadar varır. evet bende inanıyorum ne kadar hükümet oyun bozmaya yeltense de yakında bir darbe olacak. buna inancım tam. nasıl mı olacak iki tane el bombası yeterli. birini genelkurmayın diğerini başka bir stratejik nokta da patlatıp ta hizbul bilmem ne veya el bilmem ne diye üzerine alan oldumu iş tamam dır. sebep ne olacak irtica, şeriat falan filan. eee bundan sonra ne olacak ordu bi kaç sene başta kalır anayasayı biraz daha kazuistik yapıp verdimi darbe zihniyetlilerinin eline yönetimi deymeyin keyfimize. ülke 20 sene geriye gitmiş kimene irtica, şeriat gelmedi ya varsın 50 sene gidelim geriyi. 26-27 sene sonra ülke tekrar bi istikrar a kavuşursa tekrar bot sesleri duyulur nasıl olsa. tabi o sırada şeriatçı irticacı ülkeler sözüm ona iran bize uçak uçaksavar ne var ne yoksa satar. BIRAKIN DARBECİYİ SAVUNUP ONA BUNA ÇAMUR ATMAYI. ölmüş bir hanımefendinin özellikle de bir prof. arkasından konuşmak benim adabıma aykırıdır ve ölüm bana göre bütün suçları örten bi peçe olmasa da ölen arkasından konuşmak saygısızlıktır. ama kör ölünce badem gözlü olur demekte benim mizacım değildir. bırakalım ona buna sataşmayı, irtica hortladı ve şeriat geliyo palavralarını. bu ülke için neler yapılabilir, ne yapmamız gerekir ona bakalım. hükümetler gelir geçer baki kalan devlettir onuda darbecilerle israf etmeyelim. hiç değilse darbeci suçlamasıyla yargılanan kişiler hakkında yargı sonuçlana na kadar müdehale etmeyelim

Gerçekten de siz hiç müdahale

Gerçekten de siz hiç müdahale etmemişsiniz yargının işine. Bu ülkenin bu halde olmasının sebeplerinden biri de "kör ölür bademli gözlü olur" demek isteyip de diyememektir bunu hatırlatırım. Lafı gediğine oturtmaya tırsmak anca askıda sözler bırakır. Ayrıca düz giden bir çigiye müdahale edip onun düzlüğünü bozmak da bir darbedir aslına bakarsanız. Ülke şeriata vs. giderken onu kurtarmaya çalışmak da bir nevi darbedir benim görüşüme göre. Bu yazıda da bunu anlatmaya çalıştım. Görüşlerinize darbe vurduysam ne mutlu bana. Haydi koşun Ergenekoncu diye beni ihbar etmeye. Saygılarımla...

işte en belirgin özelliğiniz

işte en belirgin özelliğiniz bu sizin. siz istediğiniz gibi saldırmakta özgürsünüz. ancak biri zülfiyare dokunursa veryansına başlar karşınızdakinide sen şucusun bucusun sen bilmemnesin diye başlarsınız damgalamaya. bu ülkeye irtica gelecekmiş tebilmem neymiş. evet sizin gibi düşünen ve irtica geliyo diye 28 şubatta tankları yürütenlerin sebep sunduğu irticai faliyetlerin bugün gün yüzüne çıkması sizi rahatsızmı ediyo. bugün fadime şahinlerin ali kalkancıların kim oldukları ve hangi oyuna oyuncak edildikleri sizi rahatsız mı ediyo. yakında diyeceksiniz siz bu yerden fışkıran cephaneleride hükümet koydu toprağın altına. bu kadar çıkan cephane ölüm kuyuları vs sizin için göz boyamaktan öteye gitmediğine eminim. ne bekliyosunuz tank, top veya yerin altından bir askeri birlik çıkmasınımı. siz bu milleti irtica ile şeriat ile oyalamaktan başka hiç bir iş yapmıyorsunuz. karşınızdaki hükümetin en ufak bi açığını gördüğünüzde veryansın ama görüşünüzü savunanlar dünyayı yakmak istediğinde bununlada dünya mı yakılır diyerek alay ediyorsunuz. sizi temin ederim en az sizin kadar demokrasi hayranıyım ancak sizden ayrılan tek yönüm ben darbeden ordudan himmet bekleyenlerden, kendi çoğunluğu varken kuzu olup ta karşı taraf görüşlü birisi çoğunluğu elde edince kurt olan birisi değilim. emin olun meydanlarda HEPİMİZ ERGENE KONCUYUZ HEPİMİZ DARBECİYİZ DİYEN o kadar çok insan var ki sizi ihbar etsem gale bile almazlar. buyrun meydanlara sayın gökhan dağ

ayrıca eğer ki yoruma alerciniz varsa yorum köşesi yapmayın ve eğer yorum köşesi yaptıysanız karşı görüşlere karşı biraz daha sakin olun olurmu..SAYGILARIMLA

Ankara'yı biliyorsanız, ben

Ankara'yı biliyorsanız, ben Ankara dediğimde lütfen siz başka bir şey anlamayın. Sizin inandığınızı, hayran olduğunuzu söylediğiniz demokrasi bu ülkede yaşanansa bilin ki siz bir demokrasi özürlüsünüz. Maalesef ki demokrasi, demokrasiden anlamayanları, demokrasinin içinde demokrasiye inanırmış gibi gösterip demokrasiye karşı bir biçimde paradoksal olarak yetiştiriyor. Acilen tedavi edilmeniz lazım. Neyle mi? Biraz uyanık kalın yeter. Çok uyumuşsunuz siz, uyutmuşlar sizi.

Ayrıca lütfen benimle polemik yaratmayın. Yazı hakkında yorumda bulunacaksanız oturur tartışırız; ama kişisel olarak benimle tartışacak olursanız bu size sadece insanların gözünde küçük düşme getirir. Bunun garantisini de veririm.

Saygılarımla...

polemiğe giren de sizsiniz

polemiğe giren de sizsiniz kaldıramayıp ters tepki veren de sizsiniz. demokrasi özürlüymüşüz doğru sizin yalancı demokratikliğinize karşı ben demokratik özürlüyüm. bu ülkede biz demokratiyiz diyen sizin gibiler iş terse dönünce demokratikliğin en büyük göstergesi olan çoğulculuğu unutup eee diğerleri daha çok diyecek kadar acizsiniz. siz bu ülkede polemik yaratmaktan başka neiş yaparsınız. elle tutulur bi öneriniz olduğu oldumu hiç? işiniz gücünüz başkasına çamur atmak. siz misiniz bu ülkede demokratik vatandaş. siz ilk önce empati yapmayı karşı tarafa saygısızlık etmemeyi bi öğrenin. beyefendi sizin niyetiniz demokrasi falan filan değil. sadece islami bir kesimden gelmiş bir insanın bugün bu ülkeyi yönetmesi. yoksa görüşünü savunduğunuz kişiler ülkeyi soyup soğana çevirse sadece sakalınızı sıvaltlamak la yetinirsiniz. siz demokratik geçinenlerin bu davranışları önceden yeniyodu şimdi ise artık yapytığınız üçkağatlar gün yüzüne çıktığı ve çıkabildiği için sancılanıyorsunuz. karnınız çok ağrıyorsa bi TALCİT alıveriniz lütfen?

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.